×
AVRUPA

ANALİZ

Avrupa Siyasi Topluluğu: Avrupa'da Yeni Bir Entegrasyon Arayışı mı?

Avrupa Siyasi Topluluğu fikriyle, AB'nin mevcut karar alma mekanizmalarının gözden geçirmesine ve bazılarının AB üyesi olmayan ülkelere açılmasına olanak tanıyan farklılaştırılmış bir AB entegrasyon formu tasavvur ediliyor.
44 Avrupa ülkesi liderinin 6 Ekim’de Prag Kalesinde çektirdikleri aile fotoğrafı, Avrupa Siyasi Topluluğu (EPC) kapsamında yapılan ilk toplantının belki de en anlamlı sonucuydu. Devlet ve hükümet başkanları kameralar önünde birbirlerini tebrik ederek zirveden duydukları memnuniyeti dile getirdiler ve bu kaotik zamanlarda dostlar arasında bu tür bir toplantının öneminin altını çizdiler. Toplantı, “Kıtadaki Avrupa ülkeleri için siyasi koordinasyon platformu” olan Avrupa Siyasi Topluluğu'nun temellerini resmileştirdi. Topluluğun amacı, Avrupa kıtasının güvenliği de dahil olmak üzere ortak çıkar noktalarını ele almak.

Toplantıda “Rusya”, “Putin”, “savaş” kelimeleri herkesin dilindeydi. Ukraynadaki çatışma ve bunun küresel sonuçları, siyaseti kendi ağrılık merkezini ve direncini güçlendirmenin yollarını bulmaya zorladı. İsviçre Cumhurbaşkanı Ignazio Cassis ““Kıta için ancak birlikte çözümler arayarak daha güçlü olabiliriz” dedi. Cassis ayrıca şunları söyledi:

“Aynı kaderi paylaştığımız bir konuda bir araya gelmeye çalışıyoruz: Savaşı takip eden enerji krizi. Bu ortak bir kaderdir; Birbirimize ihtiyacımız var... Aynı ailenin üyeleriyiz ve artık gezegeni bu aile yönetmiyor, büyük bir jeopolitik oyunda diğer büyük ülkelerle rekabet halinde. Dolayısıyla birbirimizle tanışmaya, birbirimizle konuşmaya, ortak çözümler bulmaya çalışmalıyız.”

AB Dışında Yeni Entegrasyon Arayışları

9 Mayıs 2022'deki Avrupa'nın geleceği konulu konferansın kapanışında Avrupa Siyasi Topluluğu kavramını ortaya atan Fransa Cumhurbaşkanı Macron'du. Macron “Avrupa'yı coğrafyası temelinde, demokratik değerler temelinde bir araya getirmek”ten bahsediyordu. Ancak bu fikir, Nisan 2022'de bir “Avrupa konfederasyonu” oluşturmaktan söz eden eski İtalya Başbakanı Enrico Letta da dahil olmak üzere, Macron’dan önce başkaları tarafından da ortaya atılmıştı. 

Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel ve aynı zamanda Paris merkezli Institut Jacques Delors gibi AB genişleme politikalarındaki araştırmacılar ve uzmanlar, Avrupa Siyasi Topluluğu fikrinin Avrupa’da genişleme sürecini canlandırma konusunda önemli bir fırsat sunduğunu savunuyor. EPC fikriyle, AB'nin mevcut karar alma mekanizmalarının gözden geçirmesine ve bazılarının AB üyesi olmayan ülkelere açılmasına olanak tanıyan farklılaştırılmış bir AB entegrasyon formu tasavvur ediliyor.

Ancak ilk toplantıya bakıldığında bu siyasi topluluk fikri söz konusu beklentileri tam olarak yansıtmıyor: Daha geniş ama aynı zamanda daha belirsiz bir yere doğru gidiyor. Zira toplantıya İsviçre’den Türkiye’ye AB ile ilişkileri kadar siyasi doğaları da farklı olan 44 ülkenin davet edilmesi, siyasi topluluk fikrini genişleme tartışmasının çok ötesine taşıyor.

Şimdi EPC'nin aslında AB genişlemesinin yerini almayacağı veya genişlemeye alternatif olamayacağı açık olsa da, AB adaylarının bloğa katılması için pratik, daha esnek ve gayri resmi bir platform sağlayacağı aşikar.

Daha genel olarak, bu forumun nasıl AB merkezli olacağı sorusu ortaya çıkıyor. AB projeyi başlattı ve AB Konseyi'nin Çek Başkanlığı ilk toplantıyı organize etmekten sorumluydu. Prag’daki ilk toplantıda, EPC zirvelerinin (biri AB üyesi bir ülkede olmak üzere) yılda iki kez yapılmasına karar verildi. Bir sonraki toplantı önümüzdeki baharda Moldova'nın Kişinev kentinde, ardından AB Konseyi başkanlığını üstlenen İspanya'da ve ardından İngiltere’de gerçekleşecek.

Bu haliyle, bu proje, birleşme niyetinde olmayan AB projesine paralel bir proje. Avrupa Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi kıdemli üyesi ve Madrid Carlos III Üniversitesi profesörü İlke Toygür, yine de bunu önce AB'nin başlattığını ve üyelerin yarısından fazlasının AB üyesi olduğunu hatırlatıyor. Toygür şu değerlendirmede bulunuyor:

“Enerji, göç ve bahsettiğimiz diğer jeopolitik konularda daha ileri gitmek istiyorsak bu durumda AB'nin yetki çerçevesine ve Avrupa komisyonunun görev tanımına çok yaklaşıyoruz. Bu kurumların bu işin içine ne kadar gireceklerini zamanla göreceğiz ama AB merkezlilik arttıkça bu ülkelerin bu girişime katılmak için belli şartları kabul etmeleri gerekecek. Bu girişim kıtasal olduğu için Türkiye, İngiltere ve diğer tüm AB dışı ülkeler de masada olmalı. Ama proje AB merkezli hale gelirse bu durumda AB'nin kendi ilke, kurum ve politikalarının sarsılmaması önemli."

Ortak Tehdit

Rus krizi ve savaş, EPC'nin ilkesel ve siyasal bu temelleri için açık bir yapıştırıcı işlev üstlendi. Politikacılar, enerji gibi önemli meseleleri ele almak ve Rusya'dan gelen propaganda ve tehditlere karşı koymak için güçlerini birleştirmeleri gerektiğini biliyorlar. Eski Belçika büyükelçisi ve Brüksel merkezli Egmont Enstitüsü'nün siyasi analisti François Roux'a göre Prag’daki zirve, bu anlamda büyük bir jeopolitik an.

Zirvede, liderler ayrıca kritik altyapıları daha iyi korumak, siber saldırılarla mücadele etmek, Ukrayna için daha fazla fon üzerinde anlaşmak, gençliğin hareketliliğini teşvik etmek ve enerji konusunda bütünleşik bir strateji oluşturmak gerektiği konusunda mutabakata vardı.

Siyasal Topluluk Kurumsallaşabilir mi?

Ancak Prag zirvesi 'nasıl' sorusuna çok fazla somut yanıt vermedi. Önümüzdeki aylar için bu ortak işbirliğinin yöntemleri büyük ölçüde belirsizliğini koruyacak.

Tüm liderler basın karşısında şu anda kurumsal bir düşünceye ihtiyaç olmadığını belirtti. Bir AB yetkilisinin ifade ettiği gibi, “toplantının kendisi zaten bir sinyaldi”. Yine de Renew Europe siyasi grubundan Fransız milletvekili Christophe Grudler, karar almak için bir noktada bazı yapılara ihtiyaç duyulacağını söylüyor. Grudler şunları söylüyor:

"Bu süreçte, sıradan bir tartışma ortamından çıkmak istiyorsak, birbirimize saygı duyarak müzakere etmenin bir yolunu bulmamızı gerektirecek bir eşik vardır. Ama bence bu, ikinci bir AB oluşturmadığımız ve ayrıca dayanışma ruhunu koruduğumuz sürece doğru yönde giden bir süreç…”

Bununla birlikte, Avusturya Graz Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Florian Bieber, AB'ye paralel başka bir işbirliği veya ittifak formatı oluşturmanın aynı zamanda yapıları çoğaltma ve vatandaşların kafasını karıştırma riski taşıdığını söylüyor. Zira G20, AGİT, Avrupa Konseyi ve BM, esas olarak geniş üyelikleri nedeniyle fikir birliği bulmak ve anlamlı kararlar almak için mücadele eden hükümetler arası ittifaklar.

Florian Bieber, ilave bir yapı daha oluşturmaktan kaçınmak için bu süreçte mevcut platformlardan birinin kullanılmasını öneriyor. Avrupa Konseyi, EPC'den yalnızca üç devlet daha fazla: Andorra, Monako ve San Marino. Diğer yandan siyasi topluluğa katılan Kosova, Avrupa Konseyi üyesi değil, üyelik başvurusunda bulunuyor. Bu süreçte Bieber şu değerlendirmede bulunuyor.

“Avrupa Konseyi’ni yenilemek ve Avrupa Konseyi üye devletlerinin yıllık veya iki yılda bir yüksek siyasi zirvesine sahip olmak çok daha akıllıca bir seçim olur. Avrupa Konseyi demokrasiye bağlı, bir sekreteryası var, anlaşmaları var, insan haklarını koruma standartları var, yolsuzlukla mücadele araçları var, azınlık haklarıyla başa çıkmak için araçları var. Sadece hükümet başkanlarını değil aynı zamanda parlamenterleri de bir araya getiren bir parlamenter meclisi var. O halde şu soru akla geliyor: 70 yıldır var olan, soğuk savaşın sona ermesinin ardından büyük bir ivme kazanan, sonra bir nevi unutulan bir yapıya sahipken neden başka bir şey yaratıyorsunuz? Dolayısıyla bu süreç aslında Avrupa Konseyi'ni tekrar gözden geçirmek için bir fırsat sunuyor."

Ancak bu öneri kulağa çok pratik gibi gelse de üyelerin görünürde net çıktıları olan belirli bir çerçeve içinde çalışmayı tercih etmeme olasılığı da yüksek. İnformal format aynı zamanda üyelerin yüksek beklentileri karşılamak zorunda olmayacakları anlamına gelir. Tam da bu noktada İlke Toygür, bu informal yöntemin de pratik göründüğünü belirtiyor. Toygür bu konuda şunları söylüyor:

“Önümüzdeki aylar ve yıllar için bir rol tanımına ihtiyaç var ve EPC'nin Avrupa Konseyi'nin ötesinde bir değer kattığını düşünüyorum. Bu katma değer, esas olarak enerjiden vergilendirmeye, ekonomiden tedarik zincirlerinin güvence altına alınmasına, iklim değişikliği ile mücadeleye vb. tüm bu somut politika tartışmalarına dayanıyor.”

EPC, basit bir “sohbet odası” olmanın ötesine geçmek isterse daha karmaşık hale gelecektir ve liderler bunu anlayacaktır. Ayrıca katılımcılar kendi aralarında vizyon açısından güçlü farklılıkların olduğunu da fark edecekler.

Şimdi adım adım bir yaklaşım tercih ediliyor. Bunu göstermek için, Avrupa Konseyi başkanı ve Fransız Cumhurbaşkanı, Prag zirvesinde iki ülke arasındaki büyük ihtilafı çözmek üzere Azerbaycan ve Ermenistan liderlerini aynı masada oturttu.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer olumlu nokta Prag'ın, Brexit'ten bu yana AB'nin zor bir ilişki yaşadığı İngiltere'nin Avrupa'ya büyük dönüşüne tanık olmasıdır.


Bu yazı, Euranet Plus News Agency’de 12 Ekim 2022 tarihinde “What Can The European Polıtıcal Communıty Offer?” Başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.