×
AVRUPA
27.03.2021
Çeviren: HASAN YALVAÇ

ANALİZ

Avrupa’nın Çin planı var mı?

Washington ve Pekin arasında sıkışan Avrupa başkentleri, stratejik bir Çin politikasından yoksun görünüyor.
AVRUPA BİRLİĞİ'NİN Çin'i eşzamanlı olarak hem "ekonomik bir rakip", "sistemik bir rakip" hem de "AB'nin hedefleriyle uyumlu hale getirdiği bir iş birliği ortağı" olarak ilan etmesinden iki yıl sonra AB bloğu, hala Pekin hakkında fikirlerini netleştirebilmiş görünmüyor.

Çin, -bizzat Başkan Xi Jinping tarafından yönetiliyor- AB’yi Amerika Birleşik Devletleri'nden uzaklaştırmayı hedefleyen bir stratejiyle Avrupa'da ilerlemeye devam ederken, AB liderlerinin verdiği mesajlar ise kafaları karıştırmaya devam ediyor.
 
Almanya, agresif Çin politikalarına karşı yeni ABD yönetimi ile çalışıp çalışmayacağına dair karışık mesajlar gönderiyor. Macaristan ve Polonya, Avrupa İlaç Ajansı tarafından onaylanmamış aşılar için yüzünü Pekin'e döndürmüş vaziyette. Çek Cumhuriyeti'nde Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı, Pekin'i desteklemek veya Tayvan'ın yanında durmak konusunda bölünmüş durumda. İtalya ve Lüksemburg, Xi'nin Kuşak - Yol Projesinin üyesi olmaktan memnun görünüyor.

Paris merkezli Stratejik Araştırmalar Vakfı'nda araştırmacı Antoine Bondaz: “Çin'in neden olduğu birçok acil sorun karşısında Avrupalılar uyurgezerlik halinde ve gerçekleştiremedikleri stratejik bir özerklik hayali kuruyorlar,” diyor. “Şu anda, Çin ile iş birliğinde somut önlemler ve ciddi değerlendirmelerde açık bir eksiklik olduğunu,” ekliyor.

Pekin için ekonomik ve stratejik amaç net: ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olma yolunda ilerlerken, Birleşik Transatlantik muhalefet olasılığını savuşturmak ve kendisine güçlü bir hakimiyet alanı oluşturmak.

Avrupa Ticaret Birliği Çin bölümü başkanı Jörge Wuttke: “Çin’in bir planı var ve nereye doğru gideceği konusunda bize fikir veriyor, onun için en iyi yol, beraber hareket etmek,” diyor ve “Zaman bizi beklemeyecek,” diye ekliyor. 

Stratejik meydan okuma

Uzmanlara göre, AB’nin Çin politikası karmaşık ve yetersiz. AB, Çin'e yönelik kapsamlı bir politika taslağı hazırlamak yerine, Çin’in ekonomik, diplomatik ve askeri provokasyonlarına karşı pasif bir tepki ortaya koyuyor. Uygur azınlığına karşı muamelelerini göz ardı ediyor. 

Avrupa Komisyonu, Mart 2019'da demiryolu devleri Alstom ve Siemens'in birleşmesi yönündeki Fransız-Alman önerisini rekabet koşulları gerekçesiyle geri çevirdiğinde, en büyük Pazar oyuncusu Çin’li CRRC’den (Çinli Birleşik Demiryolu Taşıt Üreticisi) teklif geldi. Hem de küresel olarak daha fazla varlık elde etmek ve ‘’Çin modelini ihraç etmek’’ için ulusal bir misyonla faaliyet gösteren, 2019’da yurtdışı siparişleri yıllık bazda %60 artış gösteren bir Çin devlet şirketi olarak.

2019 yılına kadar AB’nin Çin Büyükelçisi olan Hans Dietmar, "Her zaman Çin ile ilişkimizin siyasi tarafı biraz ihmal ediliyor,’’ diyor. 

AB’nin Çin politikasının odağını ekonomi oluşturuyor. Zorla çalıştırma gibi siyasi meseleler, AB'nin aralık ayında Çin ile imzaladığı yatırım anlaşması kapsamında Avrupa Komisyonu'nun ticaret ile ilgilenen bürokratlarına havale edildi. Pekin tarafından reddedilse de bir milyon kadar Müslüman Uygur’un toplama kamplarında "yeniden eğitim" aldığına dair raporlara rağmen AB, Çin'in Uluslararası Çalışma Örgütü'nün zorunlu çalıştırma sözleşmelerini onaylamak için "devam ettirme ve sürekli çaba sarf etme" taahhüdünden memnun. Ancak çok az kişi Çin'in bu konuda gerçekten harekete geçeceğine inanıyor.

***
Münih Güvenlik Konferansı Başkan yardımcısı Boris Ruge: ''Avrupa, son birkaç yıldır Çin'in yükselişinin yarattığı stratejik meydan okumayla derin uykusundan uyandı,” dedi.  Ve ekledi: “Ancak, AB üyesi devletlerin, bir araya gelerek Çin’e karşı sofistike bir anlayış geliştirmek ve stratejik olarak tanımlanabilecek bir cevap vermek için uzun bir yol kat etmeleri gerekiyor. AB şimdilik en azından, özellikle Pekin'in Avrupa'ya kadar uzanan güç ve nüfuz projeksiyonu konusunda arayı kapatmaya uğraşıyor.”

Küçük kırmızı el kitabı 

Güç projeksiyonu, Xi'nin değişime öncülük etmek için alışılmadık bir adım atmasıyla en tepeden gelen bir nitelik kazandı. Xi, yıllarca Brüksel ile ilişkileri yürüten Başbakan’ından dosyası devraldı. 2020 yılında Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile yapılan sanal toplantılara Çin adına başkanlık etti. Görüşmelerde, geçen yılın ikinci yarısında AB Konseyi başkanlığını yürütmekle kalmayıp aynı zamanda AB-Çin ilişkilerinin seyrini de şekillendiren Almanya Şansölyesi Angela Merkel de yer aldı.

***
Xi, ekonomik olarak Pekin'in hedefinin yabancı ülkelerin Çin tedarik zincirine bağımlılığını derinleştirmek olduğunu açıkça belirtti. Geçen yıl Nisan ayında yapılan ve yedi ay sonra Çin Komünist Partisi’nin teori dergisi Qiushi’de yayımlanan ÇKP Finans Komitesindeki konuşmasında Xi: “Ülkemizde gelişen Uluslararası tedarik zincirine olan bağımlılık ilişkisini sıkılaştırmaya ihtiyacımız var. Böylece, dışarıda suni arzın askıya alınması durumunda sağlam ve güçlü bir misilleme ve caydırıcılık kabiliyeti yaratabiliriz,” dedi. 

Xi, yüksek hızlı trenler, güç ekipmanı, yeni enerjiler ve telekomünikasyon ekipmanı gibi “öldürücü teknolojiler” alanında parti kadrolarını büyümeye odaklanmaya çağırdı. Nitekim gelecek Beş yıllık planda Çin’in iç dolaşım ekonomisine daha fazla öncelik vererek ve özellikle teknoloji alanında dışa bağımlılığı azaltarak “ikili dolaşıma” odaklanması bekleniyor.

Avrupa Ticaret Birliği Çin bölümü başkanı Wuttke: ‘’Çin her zaman ne yapıyorsa aynı şeyi yapmaya devam edecek: Mümkün olduğunca kendi kendine yetmeye ve savunmasız kalmamaya çalışmak,’’ dedi. 

Geleceği Şekillendirmek

Avrupa'da havanın değişiyor olabileceğine dair göstergeler var. Diplomatlar, AB liderlerinin Avrupa Komisyonu tarafından Washington’a sunulan, Çin üzerine transatlantik bir gündem teklifine somut bir yanıt gelmemesini şaşkınlıkla karşıladıklarını söylüyor. Bununla birlikte, Biden yönetimi Çin'e karşı daha iddialı bir duruş sergilerken bazı Avrupalı liderler kendileriyle Pekin arasına mesafe koymaya başladılar. 

Merkel, ocak ayının sonralarına doğru Avrupa'nın Washington ile Pekin arasında taraf seçme çağrılarını reddetti. Merkel bu konuda, “Burası Amerika Birleşik Devletleri; orada da Çin var ve biz birinin ya da diğerinin etrafında toplanıyoruz,” demenin birçok toplum için adil bir şey olmayacağını söyledi.

Ancak Merkel’in oyun devam ederken kurulları değiştirmesi sadece birkaç haftasını aldı. Münih Güvenlik Konferansında Biden’ın yanında Transatlantik ittifakının "Çin konusunda ortak bir gündeme" ihtiyaç duyacağını ve demokratik ülkelerin Pekin'in uluslararası arenada devşirdiği güce "tepki vermesi" gerektiğini ilan etti.

Von der Leyen geçen ay daha da ileri giderek: "Küresel kuralları yazanlar, kendi toplumlarının geleceğini şekillendirenlerdir… Hiçbirimiz Çin'in bunu bizim adımıza yapmasını istemiyoruz," dedi.

Münih Güvenlik Konferansında Ruge ise Çin ile uzun vadeli stratejik rekabet için şunu söyledi: “Avrupalılar farkında olmasaydı, Washington konunun önemini onlara hatırlatmaktan mutluluk duyardı.”


POLITICO dergisinde 03 Mart 2021 tarihinde “Missing: Has anyone seen Europe’s China plan?” başlığıyla yayımlanan analizi, Hasan YALVAÇ’ın çeviri ve editoryal düzenlemesiyle sunuyoruz.