×
LATİN AMERİKA

ANALİZ

Brezilya’da Önceden Bildirilmiş Darbe

Lula yönetimi, seçim sonrasında yaşanan ayaklanmanın hukuki olarak soruşturulmasını sağlayabilirse ülkedeki devasa sosyal eşitsizlik sorunu ve kendilerini hukukun üzerinde konumlandıran seçkinler üzerinde bir başarı elde edebilir.
GERİDE BIRAKTIĞIMIZ günlerde Kıta Amerika’sının en büyük ülkesi Brezilya'da eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro taraftarları Kongre binasını, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Yüksek Mahkemeyi işgal etti.  Brezilya Silahlı Kuvvetlerine yönelik, Lula da Silva hükümetine karşı “askeri müdahale” talebiyle slogan atan gruplar, saatlerce kamu binalarını işgal etti. Güvenlik güçleri aşırı sağcı Bolsonaro yanlısı protestocuları dağıtmak için göz yaşartıcı gaz ile müdahale etti.

Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva'nın, Kongre, Devlet Başkanlığı Sarayı ve Yüksek Mahkeme'yi basan göstericilere müdahale emri sonrası 1.500’den fazla gösterici gözaltına alındı. Ülke genelinde, yaşananlara tepki gösteren on binlerce kişi demokrasi yanlısı yürüyüşlerde bir araya gelmeye başladı. Ülkenin en büyük kenti Sao Paolo’da yapılan gösterilerde, Bolsonaro’nun yargılanması çağrıları yapıldı.

Lula, Kongre’ye saldırının "benzeri olmadığını" söyledi ve olayın arkasındakileri "fanatik faşistler" olarak nitelendirdi. Ayrıca Bolsonaro'yu da isyancıların eylemlerini sosyal medya aracılığıyla teşvik etmekle suçladı; “Eski cumhurbaşkanının bunu teşvik eden çeşitli konuşmaları olduğunu herkes biliyor” dedi. Lula ayrıca, Başkanlık, Yüksek Mahkeme ve Kongre'yi işgal edenlerin, bu eylemlere teşvik edildiğini vurgulayarak "Bunu yapanlar kanunun gücüyle cezalandırılacak,” dedi. Lula, eski Başkan Bolsonaro’nun göstericileri bu darbe kalkışmasına teşvik ettiğini açıkladı. Hükümetin önde gelen bakanları da olayları "terör eylemi" olarak nitelendirerek kınadı.

Göstericiler, kaosa ve yıkıma neden olarak ve genel seçimlerde hile yapıldığını iddia ederek, orduyu siyasete müdahale etmeye zorlamayı umuyordu. Zira ülkedeki askeri kışlalar önünde kurulan 'sivil' kamplarda hem “askeri darbe” talep ediliyordu hem de emekli, yedek ve aktif askeri personel eylemlere destek veriyordu. İşte bu yüzden Lula da Silva, Ulusal Kongre, Federal Yüksek Mahkeme Genel Kurulu ve Planalto Sarayı’na düzenlenen baskında Bolsonaro destekçisi olan çalışanları isyancılara yardım etmekle suçladı.

Brezilya'da 30 Ekim 2022'de düzenlenen ikinci tur devlet başkanlığı seçiminde daha önce iki dönem ülkeyi yöneten solcu eski Devlet Başkanı Lula %50,9, aşırı sağcı Bolsonaro ise %49,1 oy almıştı. Birbirine yakın olan bu sonuçlar hukuken olmasa da siyaseten bir meşruiyet tartışmasına neden oldu. Nitekim Bolsonaro taraftarı olan milliyetçiler ve koyu dindar evanjelikler sonuçları kabul etmedi. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Bolsonaro destekçileri, önce ülkede günlerce süren otoyol kapatma eylemleri yaptı, ardından da ordu karargahları önünde düzenledikleri gösterilerde silahlı kuvvetleri, Lula'nın başkanlık görevini devralmasına karşı müdahaleye çağırdı.

Brezilya Silahlı Kuvvetleri bölünmüş durumda ve Bolsonaro'nun ordu içerisinde hâlâ ne kadar desteği olduğunu kestirmek zor. Ancak silahlı kuvvetlerin her bir kanadında ve sivil bürokraside Bolsonaro’nun hem gizli hem de açık pek çok sempatizanı var.  Nitekim Lula, polis yerine orduya Praça dos Tres Poderes’u (Üç Kuvvetler Meydanı’nı) temizleme emri vermiş olsaydı, kim bilir verilen emir yerine getirilir miydi? Eğer harekete geçilmemiş olsaydı kaç kişi ölürdü? Soruların cevabını düşünmek bile istemiyoruz. En azından bu darbe kalkışmasında kimse ölmedi.

Bolsonaro'nun müttefiki olarak bilinen Federal Bölgesi Güvenlik Bakanı ve eski Adalet Bakanı Anderson Torres ve Brasilia Valisi Ibaneis Rocha baskında ihmalleri olduğu gerekçesiyle görevinden azledildi. Vali Rocha yaşananlardan ötürü Lula’dan özür dilese de başkan Lula özrü kabul etmedi. Daha sonra Bolsonaro’nun yanında ABD’de bulunan Anderson Torres, ülkeye döndüğünde tutuklandı.

6 Ocak 2021'de Washington DC'de olduğu gibi, 8 Ocak 2023’te de Brasilia'da sağcı yağmacılar ve vandallar, içeriden birinden, belki de güvenlikten yardım almış gibi görünüyordu. Bu bağlamda Trump ve Bolsonaro’nun gerek başkanlık dönemleri gerekse devir-teslim günlerinde yaşanan gösteriler arasında büyük benzerlikler söz konusu.

Brezilya’daki Praça dos Três Poderes'teki kalabalık, ABD’de DC'dekinden çok daha büyüktü ve federal hükümetin fiziksel altyapısına daha fazla zarar verdi. Bu bağlamda Brezilya’daki baskının kontrolden çıktığından ve 3 ayrı kamu binasını işgale kadar gittiğinden bahsedebiliriz. Washington’daki 6 Ocak isyanı gibi, Brezilya'nın işgali de aylardır olmasa da haftalardır üzerinde çalışılmış ve asgari düzeyde yetkin istihbarat çalışması ile daha ilk aşamada durdurabilirdi. Ancak her iki olayda da istihbarat servisleri olayları önceden bilmeden (lerine) rağmen göstericilere engel olmadılar. Bu durum kurumların/yöneticilerin beceriksiz olmaktan daha çok kasıtlı bir davranışı gibi görünüyor. 

6 Ocak ile karşılaştırmalar yapılmaya devam edilecek. Ancak bu, Brezilya'da olanların aşırı bir şekilde basitleştirilmesidir. 8 Ocak isyancıları rol modelini Amerika Birleşik Devletleri'nden aldı. Ancak Brezilya'da, demokratik düzeni bozma yeteneği olmadan Brezilya'nın yasama, yargı ve yürütme binalarının mutlak yıkımına odaklandılar. Bu bağlamda her iki ülkede de başkanlık konutlarına zarar verilmedi. ABD Kongre Binası'na yapılan saldırı ile Brezilya’da kamu binalarını işgal edenlerin gerekçesi "çalınan" bir seçimi protesto etmek için koordineli bir saldırı gerçekleştirmekti. 

Brezilya'nın güvenlik ve istihbarat teşkilatları, Ulusal Kongre, Federal Yüksek Mahkeme ve Başkanlık Sarayı'na yönelik saldırıyı önlemek için etkili önlemler almadı. Bir halk ayaklanması ya da bir darbe girişimiyle hazırlıksız yakalanan ilk güvenlik güçleri değiller. Ancak, mevcut açık kaynak veri miktarı göz önüne alındığında, önleyici tedbirler alma şansları vardı. Üstelik tarım endüstrisi başta olmak üzere birçok iş adamı, işgali finanse ederken, Bolsonaro yanlısı askerler de işgalin planlanmasına ve uygulamasına yardım etti.

Darbe girişimlerinde tipik olarak gizli yapılan planlamanın aksine, Brezilya hükümetine yönelik saldırı alenen ilan edildi. Darbe çağrısı, gizli sitelerde değil, halka açık gruplarda ve binlerce takipçisi olan kanallarda yapıldı. Başkent Brasília’ya hareket etmek için yerlerini, saatlerini, katılmak için yaş koşullarını, seyahat için gerekli malzemeleri ve seferberliğin amacını gösteren videolar, el ilanları ve metinler birkaç gün boyunca TikTok, YouTube, halka açık Telegram grupları ve WhatsApp gruplarında dolaştı. Üstelik Trump’ın danışmanı Steve Bannon, Bolsonaro'nun oğulları Eduardo ve Carlos ile birlikte Kasım ayından beri başta seçim sonuçlarını tanımamak olmak üzere yıkıcı gösterileri organize etme konusunda medya üzerinden darbe girişimlerine açıktan yardım etti. 

Brezilya makamlarının bu çağrıları soruşturmaması ve Bolsonaro yanlısı aşırılık yanlılarının Üç Kuvvetler Meydanı'nı ele geçirmesini engellemek için güçlü güvenlik kontrolleri oluşturmaması açıklanması oldukça zor noktalar. Brezilya'nın devlet merkezini işgal etmek, aşırı sağın ülke genelinde kanun ve düzeni istikrarsızlaştırma kapasitesini ve stratejisini gösteriyor. Başkentin işgaliyle ilgili endişe verici olan şey, kolluk kuvvetlerinin gösterdiği ilgisizlik ve Bolsonaro yanlısı yıkıcı bir protesto gösterisine dair istihbarat almasına rağmen Federal Polisin harekete geçmemesidir. Üstelik Brezilya ordusuna bağlı olan, devletin güvenliğinden ve istihbarattan sorumlu olan Kurumsal Güvenlik Ofisi (GSI)’nin (Gabinete de Segurança Institucional) saldırıdan 20 saat önce başkanlık sarayını koruyan muhafızları yerinden alması ve GSI’ye bağlı olan istihbarat teşkilatı ABIN'in (Agência Brasileira de Inteligência) başında Bolsonaro’nun oğlunun arkadaşının bulunması, işgalin önceden bildirilmiş olmasına rağmen güvenlik teşkilatının duruma kasıtlı olarak kayıtsız kaldığını gösteriyor.

Bu bağlamda gerek seçimlerden önce gerekse seçimlerden sonra CIA başkanı William Burns’ün Bolsonaro başta olmak üzere birçok kurumun başında bulunan generalleri uyarması ve seçim sürecine müdahil olmamasını telkin etmesi, CIA’nın, Brezilya’da gerçekleşen darbe kalkışmasının engellediğini gösteriyor. Nitekim Burns’ün, başkente kadar giderek ABD elçiliğine davet ettiği komutanları uyarması Brezilyalı askerlerin beklemediği bir durum olmuştu.

Çünkü CIA, 2018 seçimlerine Lula da Silva’nın katılmaması için yargı müdahalesi yaptırmış ve Bolsonaro seçimlere neredeyse tek aday olarak girerek kazanmıştı. Başkan Lula'nın son ayaklanmada Brasília eyaletine federal bir müdahale emrinde bulunmasından sonra 400'den fazla protestocu hemen tutuklandı. Göstericilerin Brezilya devlet kurumlarını işgal ederek demokrasiye meydan okuması sonrasında ülkede demokrasi galip geldi ama çatladı.

Ülke, demokratik kurumlarının dirençli olduğunu, ancak yine de güçlendirilmesi gerektiğini gösterdi. Lula'nın şimdi demokratik kurumların güçlendirilmesi için daha büyük bir fırsatı var. Nitekim Lula, işgalden hemen sonra sağcı ağırlıklı olan ülkenin 27 eyalet valisini bir araya getirerek birlik ve beraberlik mesajı verdi. Bu, Brezilya siyasetinde ender görülen bir durumdu. Lula, bir yandan hükümetin ve Brezilya demokrasisinin gücünü göstermek için olaya karışanları cezalandırmak; öte yandan da temel politika önceliklerine de yer vererek ülkenin acil sorunlarını çözmek zorunda kalacak.

Capitol ayaklanmasının yansımaları ABD siyasetini etkilemeye devam ederken Brezilya'daki işgal olayları da kutuplaşmanın maksimum düzeyde yaşandığı ülkede Lula'nın üçüncü dönemine damgasını vuracak.

ABD örneğinden anlaşılacağı üzere Trump'ın Joe Biden'a karşı yenilgisini kabul etmemesi; partisinin ara seçimlerdeki performansını olumsuz etkiledi. Bunun etkileri Meclis Başkanı seçiminde Cumhuriyetçilere pahalıya mal oldu. 8 Ocak Brezilya olayları da Lula için bir fırsat olabilir. Ancak ülkede durum gergin bir şekilde devam edecektir. Lula, yemin töreninden önce tüm Brezilyalılar adına ülkeyi yönetme sözü verdi. Bunun mümkün olup olmayacağı her zamankinden daha şüpheli görünüyor.

Ancak asıl soru, Brasilia ayaklanmalarının arkasındaki beyinlerin de sorumlu tutulup tutulmayacağı. Eğer Lula yönetimi, elitlerin (işadamı ve asker) diğerlerinden daha eşit olduğu bir ülkede bunu başarabilirse Brezilya'nın devasa sosyal eşitsizlik sorunu ve kendilerini hukukun üzerinde konumlandıran seçkinler üzerinde bir başarı elde edebilir. Aksi durumda Lula'nın ileride karşı karşıya kalacağı zorluklar daha köklü bir hal alacak; daha büyük ve daha yapısal sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacak.

HÜSAMETTİN ASLAN

Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.