×
ÇİN
17.07.2022

ANALİZ

Çin Milliyetçiliği: Parti ve Toplum, Sanal ve Gerçek Arasında

Milliyetçilik, parti için muhalefeti bastırmak adına yararlı bir araç. Ama aynı zamanda tuzakları olan karanlık bir dünya. Zira muhalif dalgalar, milliyetçiliğe yaslanarak Çin'in sosyal hastalıklarını eleştirebiliyor ve çevrimiçi seslerini yükseltebiliyorlar.
Çin’de Zhang Beihai adlı, (Twitter’a benzer bir platform olan Weibo'da) 2,6 milyon takipçiye sahip bir sosyal medya kullanıcısı, "O yok olmayı hak etti," diye yazdı. Başka bir Weibo kullanıcısı daha da ileri giderek: "Bütün ailesi ölmeyi hak ediyor," dedi. Japonya eski lideri Shinzo Abe’nin 8 Temmuz'da suikaste uğraması, Çin'deki çevrimiçi ağlarda yaygın ve neşeli tepki dalgalarına neden oldu. Bir kullanıcı, "Haber şimdi geldi: ABD Başkanı Kennedy, Japonya Başbakanı Shinzo Abe ile görüştü," esprisini yaptı.

Japonya, Çin'in bu dijital zirvesine hakim olan milliyetçilerin ortak hedefi. Erken yaşlardan itibaren Çinlilere 1930'lar ve 1940'larda Çin’i işgal etmesi ve o süreçte işlediği vahşet nedeniyle Japonya’ya yönelik nefret öğretilir. Eski Japon lider Abe, savaş suçlusu askerlerin onurlandırıldığı Tokyo'daki Yasukuni Tapınağı’nı ziyaret ettiği ve Çin'in kendi toprağı olarak gördüğü Tayvan'a destek verdiği için sevilmiyor. Weibo'daki bir yorumcu, tüm Japonya "denizin dibine batsa çok sevineceğini" söylüyor.

Ancak Japonya, Çin milliyetçiliği için pek çok hedeften sadece biri. Milliyetçiler Amerika'yı, Amerika dostu ülkeleri ve Batı yanlısı gördükleri Çinlileri hedef alıyorlar. Onların bu sözlü saldırıları, liberal duyguların rutin olarak maruz kaldığı sansüre nadiren maruz kalır. Çin'in çevrimiçi ünlülerinden bir kısmı, sosyal medya hesapları milyonlarca takipçiye sahip olan milliyetçilerden oluşuyor. Milliyetçi çeteler, ülkedeki "hainler", "casuslar" ve "ikincil şeytanlara" (yabancı düşmanlarla işbirliği yapan Çinliler) karşı öfkeli kampanyalar yürütmek için mikroblogları, kısa videoları ve mesajlaşma uygulamalarını kullanarak hızlı bir çevrimiçi oluşum gerçekleştiriyor.

Çinli bir yazar olan Wang Fang, pandemi başladıktan sonra Wuhan şehrindeki gündelik hayatı anlatmak üzere 2020’de internet üzerinden Wuhan Günlüğü’nü yazdığında Çin’deki milliyetçi öfkenin hedefi haline geldi. Fang, Günlükte, hem dünya üzerinde covid-19 karantinasıyla karşılaşan ilk şehrin yaşadığı zorlukları hem de kendisinin yaşadığı zorlukları anlatmıştı. Hükümetin beceriksiz tepkisini eleştirmeye cesaret ettiği için milliyetçilerin çevrimiçi tacizine maruz kaldı. Fang, "kendileriyle işbirliği yapmayan herkese saldırarak ardı ardına saldırı dalgaları başlatıyorlar," diyor. Karşılaştığı saldırıyı Mao'nun 1960'lar ve 1970'lerdeki Kültür Devrimi'yle, o devrimin acımasız Kızıl Muhafız çeteleriyle karşılaştırıyor. 

Bu tür bir milliyetçilik, yalnızca Çin'in edebi aristokrasisinin eski bir üyesi olan Wang Fang gibi liberalleri endişelendirmiyor. Aynı zamanda Batı'da ve Çin'in birçok komşusu arasında da endişe yaratıyor. 

Parti ve milliyetçilik

Çin'in popüler milliyetçiliği kısmen Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından şekillendirildi. 1989'daki Tiananmen Meydanı protestolarını bastırdıktan sonra ÇKP yönetimi, ülkeyi olduğu kadar partiyi de sevmeyi zorunlu kılan “vatanseverlik” öğretisini yaygınlaştırdı. O zamandan beri, okullara, ÇKP ülkede iktidarı ele geçirmeden önce, Çin'in yabancıların elinde maruz kaldığı aşağılanmaya büyük bir vurguda bulunulması talimatı verildi. Amaç, bir mağduriyet duygusu aşılamak ve Çin'i yeniden güçlü kıldığı için halk arasında partiye bir minnet hissi geliştirmekti. Ülkede son otuz yılın büyük bölümünde hızlı bir ekonomik büyümenin yaşanması, partinin bu hedeflerine yardımcı oldu. Aynı şekilde, Başkan Xi'nin dış politikaya yönelik son derece iddialı yaklaşımı ve özellikle 2007-09 küresel mali krizinden bu yana birçok Çinli arasında var olan Batı'nın düşüşte olduğuna dair güçlü algı da Çin’deki milliyetçiliği besleyen unsurlar arasında.

Şimdilik parti, popüler milliyetçiliği kendi amaçlarına uygun şekilde kontrol etme yeteneğine sahip görünüyor. Başkan Xi 2012'de yönetimi devralmadan önce, ÇKP kısmen Çin'deki Batılı çıkarların ne kadar zarar gördüğünü göstererek Çin'e diplomatik avantaj sağlamak maksadıyla zaman zaman Batılı ülkelere karşı geniş çaplı protestolara izin verdi. 1999'da Çinli yetkililer, NATO'nun Sırbistan'daki Çin büyükelçiliğini bombalamasının ardından Amerikan ve İngiliz misyonlarının önünde gösteriler düzenlemek üzere öğrencileri otobüslerle Pekin'in büyükelçilik bölgesine taşıdı (Çin bunun bir kaza olduğunu kabul etmiyor).

Ancak Başkan Xi, öncekilerden daha gergin görünüyor. Çevrimiçi milliyetçiliği teşvik ederken, gerçek dünya milliyetçiliğini çok daha sıkı bir kontrol altında tuttu. Xi'nin sivil toplum örgütleri konusundaki katı çizgisi, sivil hakları savunanlara olduğu kadar milliyetçi davalara bağlı olanlar için de geçerli. 

Xi'nin iktidara gelmesinden bu yana geçen on yılda, sokaklarda büyük milliyetçi protestolar olmadı. İstikrar, her zamankinden daha fazla, partinin temel parolası oldu. Bu yılın sonlarında gerçekleşmesi beklenen beş yıllık parti kongresinin hazırlık aşamasında, yetkililer daha da gerginleşti. Son zamanlarda Henan eyaletinde başarısız bankalardaki hesap sahiplerinin gösterilerini bastırmak için gösterilen çabalar, yetkililerin ne kadar gergin olduklarını gösteriyor. 

Ancak pandemi sırasında parti, popüler milliyetçiliği yeni zirvelere taşıdı. Partinin propagandacıları “Batı'nın kaosu ve Çin'in düzeninden,” söz ediyor. Bu uyanıklığın bir sonucu olarak, ölü sayısı son derece düşük tutuldu ve çoğu Çinli hayatlarına normal bir şekilde devam edebildi.

 Muhalefet dalgası ve milliyetçilik

Ama son zamanlarda ruh hali değişti. Milliyetçilik artık bu kadar etkili bir toplumsal çimentoyu teşkil etmiyor. Çin yönetimi, Koronavirüsün yeni varyantı Omicron’u frenlemekte çok zorlandı; karantinalar çok sık uygulanmaya başladı. Şanghay ve diğer bazı büyük şehirler haftalarca acımasız kısıtlamalara maruz kaldı. Pek çok kişi, karantinada bulunan bölgelerdeki yetkilileri gıda malzemeleri konusunda yeterli yardımı sağlayamamak ve covid dışında tedavi almayı hayatı tehdit edecek kadar zor hale getirmekle suçlayarak çevrimiçi protestolarda bulundu. Üniversiteler, Xi döneminin çoğunda sessiz kaldı. Ancak Mayıs ayında, birkaç kampüste öğrenciler karantina kurallarına karşı küçük gösteriler düzenlediler.

Yetkililer bu protestolar konusunda o kadar endişelendiler ki, Nisan ayında, Şanghay'daki iki aylık karantina sırasında Weibo platformu, Çin milli marşının ilk satırını içeren gönderileri sansürledi: "Köle olmayı reddedenler, kalkın." Son zamanlarda Weibo kullanıcıları, bu sefer Henan'daki protestocuları dağıtan yetkililerin resimleriyle bu satırı tekrar yayınlıyorlar.

Başkan Xi, vatanseverleri aynı noktada tutmanın bazen ne kadar zor olabileceğini biliyor. 1989'daki Tiananmen Meydanı protestoları bunun dramatik bir örneğiydi. Öğrenciler, “Vatanseverlik suç değildir” sloganları ile sokaklara dökülmüştü. Eylemlerini "yurtsever, demokratik bir hareket" olarak nitelendirmişlerdi. Çin'e olan sevgilerini vurgulamanın partinin düşmanlığını yumuşatmasına yardımcı olacağını umarak. 2012'deki Japon karşıtı protestolar sırasında bazı göstericiler Mao'nun portrelerini kaldırdı. Göstericiler, Başkan Xi ile bir güç mücadelesinin ardından tutuklanan bölgesel bir lider olan Bo Xilai'nin hayranlarıydı. Bo, Mao dönemine (çete şiddetini içermeyen kısımlarına) yönelik nostaljiye başvurarak destek oluşturmaya çalışmıştı. 2013 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Komplo teorileri, milliyetçilik ve iktidar

Çin'de çevrimiçi milliyetçiliğin, halkın gerçekte nerede durduğunu değerlendirmeyi zorlaştıran ticari bir tarafı var. Sponsorların ürünlerine dikkat çekmek için sosyal medyayı kullanarak para kazanan çevrimiçi influencer’lar, milliyetçiliği tıklama tuzağı olarak kullanıyor. Örneğin insanlar, influencer’ların, covid'in yaratılması ve yayılmasında Amerikan askeri müdahalesi (Çinli yetkililerin, virüsün Vuhan'daki bir laboratuvardan sızmış olabileceğine dair Batı'daki spekülasyonları bastırmak için teşvik ettiği iddia) hakkında sattıkları komplo teorilerinden etkileniyor.

Öte yandan bu yıl yapılacak parti kongresinde, Başkan Xi'nin parti lideri olarak üçüncü bir dönemi başlatması bekleniyor. Bu, çoğu kişinin bir norm haline geldiğine inandığı “Genel sekreter en fazla iki dönem görev yapar,” kuralından bir kopuş olacak. Dört yıl önce Xi'nin bu yönde bir değişiklik planı olduğu ortaya çıktığında, partideki bazı seçkin isimler bu değişimden rahatsızlık duydu. Partinin öngörülebilir, düzenli bir ardıllık sistemine doğru ilerlediğini umuyorlardı. Bazı analistler şimdi, devam eden iktidarını haklı çıkarmak üzere Başkan Xi'nin, “Tayvan ile birleşmeyi yalnızca kendisinin temin edebileceğini” öne sürerek milliyetçi referanslara yaslanıp yaslanmayacağını merak ediyor.

Çin askeri uçakları ve gemilerinin ada çevresinde sık sık yaptığı baskınlara rağmen, çok az yakın tehlike işareti var. Ancak Çin'in milliyetçiliği daha da çirkinleşti ve Çin'deki ardıllık siyaseti her zaman parti içi gerilimle dolu. Bay Xi'nin karşıtlarının ya da geleceği bekleyenlerin olması imkansız değil.


Bu analiz The Economist’te 16 Temmuz 2022 tarihinde “Heading down a dangerous path” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.