×
KÜRESEL

ANALİZ

Demografi Stratejisi ve Beşeri Jeopolitik

Devletler nüfus yapılarındaki kaygı verici değişikliği küresel jeopolitik sistemde bir güç dengesi parametresi olarak görmekte, ona göre politika geliştirmekte ve uygulamaya gitmektedir.
İLETİŞİM VE ULAŞIM teknolojilerinin artması ile dünyamız her zamankinden daha mobil ve geçişken olmuştur. Zamansal ve mekansal anlamda yaşanılan bu sıkışma dünya nüfus yapısını da kökünden değiştirmiştir. Bazı ülkeler göçmen nüfus ile demografik yapısını korumaya çalışırken bazı ülkeler de değişen nüfus yapısı itibariyle yeni politikalar geliştirme yoluna gitmektedir. 1850’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) nüfusu Fransa’nın nüfusundan 13 milyon daha az iken bugün ABD, Avrupa ülkelerinin birçoğunun nüfusunun toplamından daha fazla nüfusa sahiptir. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar göstermektedir ki ABD bir çeyrek yüzyıl sonra beyazlardan müteşekkil nüfus yapısını kaybederek ailesinden en az birinin ABD’de doğmamış olanlardan oluşan bir nüfus yapısına sahip olacaktır. Bu durum muhtemelen önümüzdeki on yıllarda pek bir anlam ifade etmeyebilir ancak bugünün penceresinden bakıldığında ABD için endişe verici görünmektedir. Hakeza, nüfusunun yüzde 27’si 65 yaş ve üstünden oluşan Japonya da değişen nüfus yapısıyla yeni arayışlar içerisine girmektedir. Burada özet olarak işlemek istediğim konu, her geçen gün önemini artıran ve nüfus politikaları itibariyle küresel ilişkileri de etkileme potansiyeline sahip devletlerin demografik jeopolitiği olacaktır. 

Vadim Bezverbny, ki bu yazı onun kavramsallaştırmasını izlemektedir, yaklaşık on bir demografik yapısallığı öne çıkararak bu unsurları devletlerin jeopolitik durumlarını etkileyici hususlar olarak işlemektedir. Bunlar: nüfusun genel büyüklüğü, doğum oranı, ölüm oranı, nüfusun niteliği, nüfus yaş yapısı, etnik ve dini çeşitlilik, nüfus cinsiyet yapısı, nüfus aile yapısı, nüfus yoğunluğu, nüfus yerdeğişim türü ve göç sürecidir. Tüm bunlar bir ülkenin nüfus stratejisi açısından yapısal unsurlardır. Dolayısıyla bir ülke için nüfusun ekonomik, teknolojik, kültürel, askeri ve sosyal gelişmelerin itici gücünü oluşturduğu için bahsi geçen yapısal unsurlar stratejik önem kazanmaktadır. Sırasıyla nüfusun yapısal unsurları devletler için neden önemlidir bakalım.
 
Nüfusun genel yapısı bir ülke için aslında nötral durumdadır. Nüfusu büyük ülkeler (Çin ve Hindistan gibi) ekonomik ve özellikle askeri açıdan avantajlı konumda olmayı sürdürmektedirler ancak yine aynı ülkelerin devasa nüfusunu beslemek, eğitmek ve onlara iş imkanları hazırlamak gibi sorumlulukları da vardır. Bunlar belli standartlarda karşılanmaz ise büyük nüfus, ülke için jeopolitik avantaj yerine kırılganlıklar oluşturacaktır. Bu durum sadece nüfusu büyük ülkeler için değil nüfusu göreceli olarak küçük olan komşu ülke için de jeopolitik endişelerin kaynağı olacaktır. Çin’in devesa nüfus gücünün Rusya için bir tehdit unsuru olması bu minvalde zikretmeye değer bir husustur. 

Doğum oranı ülkelerin nüfus dinamiğini etkilemesi bağlamında yine önemli hususlardandır. Avrupa Birliği ülkelerinin ve Asya Pasifik’te Japonya gibi yaşlanan nüfusa sahip devletlerin şiddetle dikkate aldığı husustur doğum oranı. Yaşlanan nüfusun ve bozulan demografik yapının dengelenmesi için nüfus artış oranının düzenli olması devletlerin sosyo-ekonomik planlamasında belirleyici unsurlardan olacaktır. Yine yüksek ölüm oranı da alkol, hastalık, savaş, intihar, zihinsel rahatsızlık gibi doğal olmayan yollardan nüfus dengesini bozduğu anlamına gelmektedir. Soğuk Savaş’ın bittiği yıllarda Rus toplumunun alkol, hastalık ve yaşamdan ümitli olmama durumu gibi etkenlerle nüfus dengesi değişmiş ve negatife giden bir trende girdiği müşahede edilmiştir. Bu durum halen Rusya’nın devam eden en ciddi jeopolitik hassas noktalarından birisidir. Nüfusun niteliği de hakeza bu minvalde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Sadece fiziki değil psiko-sosyal kalitesi de toplumsal asaletin sağlanabilmesi için elzemdir. 

Nüfusun yaş yapısı da yine ülkelerin hem askeri hem de ekonomik bağlamda önemli bulduğu hususlardandır. Genç nüfus, ülke ekonomisinin dinamiğini oluştururken aynı zamanda askeri gücü için de önemli bir kaynak oluşturur. Japonya örneğinde hem yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarının karşılanması hem de dengesi bozulan ekonomik ivmenin yeniden sağlanması nüfusun gençleşmesine bağlıdır. Japonya bu minvalde robot teknolojisine yatırım yapmayı göçmen kabul etmeye tercih etmekteyse de yakın zamanda ihtiyarlayan nüfusuna ve dengesizleşen toplumsal yapısına çare bulmak durumundadır.

Japonya bunun yanında etnik ve kültürel homojenliği ile daha avantajlı durumda görünmektedir. Ancak küresel düzeyde etnik ve dinsel yapı, ülkelerin jeopolitik endişelerini artırma yönündedir. Hem azınlıklar bağlamında hem de genişleyen dünya diaspora toplumları bağlamında ülkeler din ve etnik yapının yönetilmesi hususunda yoğun çaba harcamaktadırlar. Bu durum hiç kuşkusuz ülkelerin değişen nüfus yapısının hem sebebi hem de sonucudur. Bugün beşeri jeopolitik, toprak eksenli olmaktan ziyade insan unsurları üzerinden dikkate alınan konulardan sayılmaktadır. Ulusal çeşitlilik bağlamında mono-nasyonal ülkeler göreceli olarak jeopolitik güç parametresinde daha önde gelen ülkelerden sayılmaktadır. Etnik ve dinsel yapı itibariyle parçalı ülkeler jeopolitik kırılganlığı daha yüksek ülkelerden kabul edilmektedir. 

Nüfusun cinsiyet yapısı da devletlerin dikkatle izlediği demografik indekslerden olmaktadır. Çin örneğinde olduğu gibi cinsiyet dengesinin tek çocuk politikasıyla bozulması uzun vadede demografik yapının yeni sorunları beraberinde getirmesine yol açmıştır. Her ne kadar askeri ihtiyaçlar bağlamında cinsiyet dengesi önceden olduğu kadar önemli bulunmasa da aile yapısının ve nüfus büyüme dengesinin sürdürülebilir olması açısından önem kazanmaktadır. Güçlü aile yapısının varlığı bir ülke toplumu için moral unsurunun yanında sosyal sağlığının da bir göstergesi olmaktadır. Ayrıca, negatif evlenme ve artan boşanma gibi toplumun aile yapısını bozacak unsurlar, toplumların ruhsal sağlığını da etkilemektedir. Tek ebeveynli aileler de yine devletlerin çok taraf olmadığı durumlardan sayılmaktadır. 

Nüfus yoğunluğu, nüfusun belli bölgelerde toplanması veya seyrekliği, özellikle sınır bölgelerde bunun görülmesi devletleri tedirgin eden unsurlardandır. Rusya özelinde bakıldığında ülkenin doğu ve kuzey bölgeleri nüfus yoğunluğu bakımından oldukça kaygı verici olmakla birlikte, nüfusu her yönüyle kalabalık Çin’in bu bölgeleri domine etme tehlikesiyle karşı karşıya olması Rusya’yı endişelendirmektedir. Negatif büyümeyle Rusya, Çin’in batıya kaymasını ulusal güvenliği için bir tehdit unsuru olarak görmektedir. Bu durum, nüfus yoğunluğu Ural dağlarının batısına kaymış bir Rusya’yı Çin’e karşı daha korumasız kılmaktadır. 

Son olarak göç süreci de devletlerin ulusal güvenlikleri için ayrı bir tehdit unsuru olarak karşılanmaktadır. Her ne kadar göç tarihi bu söylemin tersine gelişse de istenmeyen ve sayı olarak yoğun bir göç dalgasına karşı devletler daha savunmacı kalmakta ve bu tür gelişmeleri tedirgin edici bulmaktadır. En yakınen bilineni Avrupa, Suriye’den başlayan yoğun insan akımını durdurmayı kıtanın güvenliği için hayati bulmuştur. Bu göç hareketi Avrupa’nın kaldıracağından fazla olarak görülmüştür. 

Tüm bu unsurlar değerlendirildiğinde bir ülkenin demografik jeopolitiği ve nüfus stratejisi irdelenmeye değer konulardan olmaktadır. Devletler nüfus yapılarındaki kaygı verici değişikliği küresel jeopolitik sistemde bir güç dengesi parametresi olarak görmekte, ona göre politika geliştirmekte ve uygulamaya gitmektedir. Bu minvalde demografi jeopolitiği coğrafi sınırların biraz daha izafileştiği dünyamızda önemsenmesi gereken konulardan olmaktadır. Devletler dengeli bir nüfus yapısını ülkenin jeopolitik avantajlarından saymakta ve ona göre önlemler almayı hayati bulmaktadır.

NECATİ ANAZ

İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Wilmington Üniversitesi, Kamu Yönetimi bölümünde yüksek lisans yaptı. Doktorasını siyasi coğrafya ve popüler jeopolitik alanında Oklahoma Üniversitesi, Coğrafya ve Çevresel Sürdürülebilirlik bölümünde tamamladı. Daha sonra Necmettin Erbakan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü ile Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik bölümünde öğretim üyeliği yaptı. Hâlen, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Doç. Dr. Anaz, ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde siyasi coğrafya, uluslararası ilişkiler, uluslararası güvenlik, popüler jeopolitik, yumuşak güç ve elektoral coğrafya alanlarında yayınlar yapmaktadır. Anaz, Diaspora Temsil Sistemi kitabının yazarıdır.