×
ABD

ANALİZ

Elitler ve Halk: Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin Toplumla İlişkisi Ne?

Kutuplaşmalar çağında Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti arasındaki en önemli farklardan biri, parti seçkinlerinin kendi tabanlarına yönelik tutumlarında yatıyor.
KUTUPLAŞMALAR ÇAĞINDA Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti (GOP) arasındaki en önemli farklardan biri, parti seçkinlerinin kendi tabanlarına yönelik tutumlarında yatıyor. Demokrat seçkinler (yani üst düzey seçilmiş yetkililer ve memurlar, danışmanlar, bazı büyük bağışçılar) genel olarak seçmen tabanıyla kendi arasına belli bir mesafe koyar. Cumhuriyetçi seçkinler ise tam tersine seçmen tabanına adeta yapışır. Bunun birçok nedeni var. Öncelikle Cumhuriyetçi Parti’nin tabanı daha büyük. Bu, günlük medyada neredeyse hiç bahsedilmeyen bir gerçek. Ancak "GOP'un neden ideolojik olarak daha homojen bir parti olduğundan tutun Cumhuriyetçi mahallelerin “seçimin çalınması” konusunda neden daha kolay ikna olduğuna kadar" Amerikan siyaseti hakkında çok şey açıklıyor. Gallup'a göre Amerika'da liberallerden çok daha fazla muhafazakar var: Sırasıyla yüzde 36'ya karşı yüzde 25. Bu oran, Bill Clinton başkanlığı kazandığında, 36'ya 17'ydi!

Bu durum aynı zamanda modern muhafazakarlığın psikolojik olarak nasıl inşa edildiğini de açıklar. Modern liberaller, sosyal medya çağından önce kuruluydu ve düşüncelerinin NPR ve The New York Times tarafından yönlendirilmesine izin verecek şekilde eğitildiler. Modern muhafazakarlar, Rush Limbaugh ve Fox News'ten uzaklaşan isyancılardı.

Yani son 30 yılın tarihi, özünde şöyle: Demokratlar seçmen tabanından uzaklaşmak ile ona yakınlaşmak arasında bir paradoks içindeyken (her ikisinin de bir kısmını yapıyorlar), Cumhuriyetçiler ise böyle bir iç çelişkiye sahip değil. Cumhuriyetçi seçmen, 6 Ocak’ta ayaklanıp demokrasinin ABD için ana tapınağını yıkmaya çalışırken bile (iki veya üç onurlu istisna dışında) seçmen tabanına yakınlaşma yolunu izledi.

Şimdilerde bu durum değişmek üzere olabilir. 2024'te her iki senaryo da tersine dönebilir.

2024’e doğru: Demokrat seçkinler ve seçmen ilişkisi

Demokratlarla başlayalım. Joe Biden sağlıklı kalır ve tekrar aday olmaya karar verirse muhtemelen ne soldan ne de merkezden önemli bir meydan okumayla karşılaşmayacak. Aslında Biden'ın bu çevrelerde fazla “iş dostu” olduğu düşünüldüğünde, soldan gelecek bir meydan okuma tamamen göz ardı edilemez.

Ama bu yine de pek olası görünmüyor. Biden, partiyi ve solu, ayrıca parti içindeki solu bir arada tutma konusunda iyi bir iş çıkardı. Demokratları kapitalist yardakçılar olarak gören başka bir sol daha var, ancak bu sol, seçimler açısından çok büyük değil ve Biden yönetiminin başardıklarından oldukça memnun. Merkezcilerse o kadar da memnun değil gibi görünüyor. Onlar için Biden bir emniyet supabı. Zira Biden, partinin merkezcilerin istemediği birini aday göstermesine engel olan bir isim, kiliseye giden bir Katolik, daha sınırlı polis gücünü savunan bir siyasetçi.

Ayrıca, bu son iki zorlu yılda, ne kadar nahoş olursa olsun, Demokratların ancak birbirleriyle uzlaşarak zafer elde edebileceklerini öğrendikleri söylenebilir. Meclis’teki Demokratlar, Joe Manchin'in Enflasyon Düşürme Yasası'nın şartlarını ve sınırlarını dikte edebileceğini kabul etmekten başka çareleri olmadığını anladılar. Yasanın son hali, istediklerinin çok küçük bir kısmıydı. Ancak bu, onları yasaya oy vermekten ve yasa geçtikten sonra da bunu sanki Medicare ve Medicaid'in ikinci gelişiymiş gibi lanse etmekten alıkoymadı.

Biden'ın tekrar adaya olacağını varsayarsak, Demokrat seçkinler ve parti tabanı birbirlerinden o kadar da uzak olmayacak. Hatta oldukça ilerici bir ekonomik gündem etrafında büyük ölçüde birbirlerine yakınlaşacaklar. Biden aday olmaz veya olamazsa, o zaman ortaya farklı bir hikaye çıkacak. Ama o durumda bile 2016 tarzı bir seçmen öfkesinin ortaya çıkma ihtimali çok düşük. Çünkü parti düzeni bugün 2016'daki konumunun oldukça solunda. Ve o dönemde partinin sol tabanına göre Demokrat aday Hillary Clinton çok güçlü bir şekilde neoliberalizmin sembolüydü.

Şimdi eğlenceli kısma geçelim: Cumhuriyetçilerin adaylık sürecine…

2024’e doğru: Cumhuriyetçi seçkinler ve seçmen ilişkisi

Bu noktada, yarı çok adaylı bir Cumhuriyetçi Parti başkanlık alanı düşünülebilir. 2015-16'da olduğu gibi 17 aday beklenmiyor. Çünkü o zamanlar Donald Trump başlangıçta alay konusu bir isimdi. Bu yüzden birçok aday, "Hey, bunu ben de başarabilirim" diye düşünerek adaylık yarışına dahil oldu. Şimdi çoğu insan, Trump’ın seçmen desteğinin yüzde 30 dolaylarında olduğunu kabul ediyor. Dolayısıyla yedi veya sekiz adaylık bir süreç düşünülebilir: Trump, Ron DeSantis, Mike Pence, Liz Cheney, Glenn Youngkin, Chris Sununu, Mike Pompeo. İlave birkaç isim daha olabilir.

Cumhuriyetçi Seçkinler, Trump ve Never Trump arasında bölünecek.

Aday isimlerine geçmeden önce, Cumhuriyetçi elit tanımına bir bakalım. Cumhuriyetçi elitler, demokrat seçkinlerde olduğu gibi, üst düzey seçilmiş yetkilileri, danışmanları ve büyük bağışçıları kapsıyor. Ancak diğer önemli figürleri de içeriyor: Sağcı medya ve sosyal medya dünyalarındaki başlıca oyuncular. Nedeni basit. Çünkü sağcı medya araçları, (MSNBC ve The New York Times'ın Demokrat tarafta yapmadığı şekilde) Cumhuriyetçi Parti’de belirleyici bir rol oynuyorlar. Rupert Murdoch, Cumhuriyetçi siyaset üzerinde bir Macy's balonu gibi beliriyor. Oysa Demokrat seçmenlerin (ve seçilmiş Demokratların çoğunun) MSNBC'nin başkanının kim olduğunu bile bilmediğinizi tahmin ediyorum.

Cumhuriyetçi seçkinlerin Trump ile işlerinin bittiğine dair işaretler görünüyor. Ta bu ahlaki bir tavır alma meselesi değil. Daha çok pratik ve pragmatik bir mesele. Cumhuriyetçi seçkinler tarafından Trump, Senato'daki yenilginin sorumlusu olarak görülüyor. Mehmet Oz, Blake Masters ve Don Bolduc Senato yarışlarını kazanmış olsalardı, (Cumhuriyetçi elitlerin gözünde) Trump’ın, Ye (Kanye West) gibi antisemitleri ve Nick Fuentes gibi beyaz üstünlükçüleri her hafta sonu Mar-a-Lago'ya davet etmesinde bir sorun olmazdı. Ama yenilginin sorumlusu olarak görüldüğü için, Trump’ın bu tür davranışları onu Cumhuriyetçi seçkinlerden daha fazla uzaklaştırabilir.

Ancak Cumhuriyetçiler içerisindeki bu elit-Trump kopuşu yavaş bir süreç olarak işleyecektir. Cumhuriyetçi elit çevre, Trump karşıtı olduğu tahmin edilen Mitch McConnell'i içeriyor. Ama aynı zamanda, bir parmağı havada hâlâ Trump hakkında olumlu tweetler atan Lindsey Graham'ı da kapsıyor. Trump'tan ayrılma zamanının geldiğini söyleyen Stephen Schwarzman, Robert ve Rebekah Mercer gibi büyük GOP bağışçılarını da içeriyor. Ancak, her ihtimale karşı kendilerini Trump karşıtı ilan etmeye henüz hazır olmayan birçok bağışçıyı da kapsıyor.

Medya gücü simsarlarına gelince, bu seçkinler arasında artık hafta sonu, DeSantis'i tercih ettiğini açıklayan Elon Musk da var. Ancak şimdilik bahislerini kapalı tutan, sessiz kalmayı seçen Tucker Carlson da var.

Ve belki de en önemlisi, bu Cumhuriyetçi seçkinle arasında, Murdoch da var. Haber Kuruluşu kesin bir şekilde Trump'a karşı çıkarsa, Cumhuriyetçi Parti adaylığı pekala şu soruya gelebilir: Murdoch, Trump'ın tabanını kendisine karşı çevirme gücü gösterebilecek mi, yoksa seçmen tabanı, Mighty Rupert'ı bile Trumpizme bir kez daha teslim olmaya zorlama kabiliyeti mi gösterecek?

Seçmen tabanının bir kısmı Trump'tan uzaklaştı, bu doğru. Ancak seçmenin yüzde 30'unun desteğini elinde tutarsa, çok adaylı bir ortamda çok sayıda ön seçimi kazanabilir (2016'da ilk dört eyalette ortalama yüzde 34,4 ile üçünü kazanmıştı). Kazanan gibi görünmeye başlarsa da Cumhuriyetçi elitin ona karşı koyma cesareti gösterebileceğine dair hiçbir tarihsel tecrübe yok.

Ancak bu sefer farklı olabilir. Eğer öyle olursa, Ronald Reagan'ın görevdeki Gerry Ford'a meydan okuduğu 1976'dan beri görülmemiş ölçekte bir GOP iç savaşı göreceğiz. Günün sonunda hem Reagan hem de Ford daha medeni bir zamanda iyi birer Cumhuriyetçi olduklarından, şimdi yaşanacak bir iç savaş kesinlikle o iç savaşı geride bırakacaktır.

30 yılı aşkın bir süre geçti, ancak 2024'e gelindiğinde, Amerikalılar kendilerini bir tarafta, yarattıkları canavardan uzaklaşmaya çalışan Cumhuriyetçi seçkinler, diğer tarafta ise birbirine yakınlaşan Demokrat elitler ve seçmen tabanının olduğu tarihsel bir sahnenin önünde bulabilir. Bu, önümüzdeki yıllarda siyaseti yeniden düzenleyebilecek bir değişim olacaktır.


Bu yazı, New Republic’te 28.11.2022 tarihinde “It’s Elites vs. Base in the Coming Republican Civil War” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.