×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Fas Siyasetinin Dönüşümü -III

Fas siyasetinde krallığın izlediği “sınırlama siyaseti”, ülkede siyasi hareketlerin toplum nezdindeki popülaritesini zayıflatırken zamanla siyasi güçlerini ve iktidar kabiliyetlerini yitirmelerine yol açıyor. Fas AK Partisi de aynı deneyimi ve kaderi yaşadı.
2016’DA Adalet ve Kalkınma Partisi (PJD) liderliğinde yeni hükümet kurulduğunda Fas'ta aciliyetle çözmesi gereken meseleler arasında eğitim, genç işsizlik, gelir eşitsizliği gibi konular ön plana çıkmaktaydı. Ancak hükümet kurma sürecinde yaşanan olaylar, devlet yönetim sürecinde en önemli kurumların tamamen kraliyete bağlı oluşu, PJD’nin bu süreçleri yönetecek hem medya hem operasyonel yeteneklerden mahrum oluşu gibi nedenler, kamuoyunda PJD’nin güçsüz ve etkisiz olduğuna ilişkin bir imaj oluşturdu. Aynı zamanda Benkiran’ın hükümeti kuramaması sonrası yaşanan süreç, parti içinde ufak da olsa rahatsızlık oluşturdu. Bu rahatsızlıklar, geçtiğimiz yıl önce Fas-İsrail normalleşmesi sürecinde, daha sonra ise Fas’ta kenevir yetiştirilmesinin yasallaşması sürecinde çok net bir şekilde hissedildi. Bu iki önemli konuda Adalet ve Kalkınma Partisi lideri ve Fas’ın Başbakanı Osmani, süreci iyi yönetemediği gibi parti içindeki krizleri engelleyemedi. Partinin El Ezemi, Benkiran, Mustafa Ramid gibi önde gelen isimleri Osmani’yi partiden istifayla tehdit etti, parti içinde sert muhalefet geliştirdi. Hatta İdris Ezemi ile Ramid gibi partinin çok önemli iki ismi partiden istifa etti. Bu gelişmeler, parti içinde tartışmalara neden olurken partinin seçimlere iyi odaklanamaması ve seçmende biriken bir öfkeyle sonuçlanacaktı.

PJD’nin yaşadığı tüm bu sıkıntılı süreci, sadece genel sekreter Osmani’nin üstüne yüklemek doğru bir düşünce midir? Yani Başbakan ve PJD yönetimi partiye zarar vereceğini bildiği bu iki sürece bilerek mi destek vermiştir? Osmani, Başbakan olarak bu sürecin karşısında durabilir miydi? Ya da Benkiran 2016 yılında çok önemli bir seçim başarısı yakalamışken neden hükümet kuramamıştı? Osmani’nin İsrail ile normalleşme sürecinden en son haberdar olan kişi olduğu konuşulurken, partinin genel sekreteri Benkiran olsaydı bu süreç farklı olur muydu? Bu noktada belki de akla gelen kritik sorular bunlar.

Aslına bakılırsa Fas Krallığının uzun bir süredir desteklediği Siyasal İslam’ı sisteme entegre etme politikası, PJD’ye alan açmak ve hem yurtiçinde hem yurtdışında olumlu bir hava oluşturmak üzere inşa edilmişti. Ancak bu hava oluşturulurken diğer yandan krallık yönetimi İslamcı bir partinin özellikle de İslamcı bir kişiliğin popülaritesini de sınırlamak istiyordu. Bu politikanın bir benzeri 1997 yılında popülaritesi ve gücü artan sol parti USFP (Sosyalist Halk Güçleri Birliği Partisi)’ne uygulanmıştı. USFP o zaman yakaladığı başarı sonrasında krallığın izlediği sınırlama politikasıyla gücünü yitirmiş ve ülkeyi yönetme fırsatını iyi değerlendirememişti. Peki krallığın bu sınırlama politikası, hangi araçlarla icra edilmekteydi?

Fas monarşisi ilk olarak PJD’nin popülaritesinin artmasına neden olan Fas’ta siyasete, siyasetçilere ve eski partilere olan inancın azalmasını düzeltme yöntemini izlemişti. Bu amaç doğrultusunda yapılan ilk çalışma, Fas Kralı VI. Muhammed’in yakın arkadaşı Fuad El Himma’nın İçişlerindeki görevinden istifa edip, Asalet ve Çağdaşlık Partisi (PAM)’ı kurması oldu. Partinin finansmanı, ülkenin kraliyete yakın en zengin aileleri tarafından sağlanırken, parti ilk siyasi çalışmalarını ülkede bağımsız siyasi kişileri kendi safına katarak yaptı. Parti girdiği ilk seçim olan 2009 yerel seçimlerinde %21 oy olarak önemli bir zafer elde etti. Yaklaşık iki yıl sonra yapılan genel seçimlerde tam olarak istenileni veremeyen PAM, %12 oy oranıyla 42 milletvekili çıkardı. PAM için en kritik seçim 2016 seçimleri oldu. PAM bu seçimde %21 oy oranıyla 81 milletvekili çıkardı ve Benkiran’ın hükümeti kuramamasıyla sonuçlanan süreçte çok önemli rol oynadı. Böylelikle PJD için simgesel değer taşıyan bir isim siyaset sahnesinden silindi, PJD kendini tartışmaların odağında buldu. Yaklaşık 9 yıl önce bir strateji ile ortaya çıkan parti hedefine ulaşmıştı.

Fas Monarşisi ikincil olarak seçim sistemini değiştirerek PJD’ye alternatif olabilecek parti siyasetinin çeşitliliğinin hayata geçirilmesini kolaylaştırdı. Bu durum aslında Fas modern siyasi tarihinde örneğine çok rastlanan bir durumdu. Hatta Fas’ta gerçekleşen Arap baharı eylemleri süresince bu seçim sistemi ile ilgili endişeler dile getirilmiş, Fas seçim sisteminin bir partinin asla tek başına hükümet kurmaması üzerine tasarlanmış bir nispi seçim sistemi olduğu belirtilmişti. Seçimden kısa süre önce sadece PJD’nin itiraz ettiği yeni seçim sistemi meclisten geçti ve onaylandı. Bu yeni sistemle birlikte amaç, tüm siyasi partileri aynı sistemde muhafaza edebilmek, ideolojik olarak güçlü olan partilerin bir seçim bölgesinde çok fazla vekil çıkarmasını engellemekti. Hatta, uzun bir süredir gücünü kaybetmiş olan diğer partiler için iyi bir aday çıkardıkları takdirde başarılı olabilecekleri bir sistem oluşmuştu. Çünkü artık hesaplama geçerli oylar üzerinden değil, toplam oy oranı üzerinden yapılacaktı. Bu da birçok partinin seçim çalışmasına önem vermesini sağladı. Her ne kadar bazı analizlerde, PJD’nin bu seçim sistemi sayesinde bu 12 milletvekilini çıkarmayı başardığı belirtilmiş olsa da aslında bu yeni düzenlemeyle sistemin partiyi ya da ideolojiyi değil daha çok yörecilik ya da bölgede güçlü kişileri ön plana çıkaran bir yapıya dönüştüğü söylenebilir. Ayrıca yine yapılan değişiklikle, Fas tarihinde ilk kez üç seçim (Bölgesel, Yerel, Genel) aynı gün gerçekleşti. Bu değişiklikle amaç, genel seçimde beklenen katılım oranı düşüklüğünün seçimleri tartışmalı hale getirme ihtimalini önleyip, Fas’ta yerel seçimlere olan ilgiden faydalanarak genel seçime katılımın da yüksek olmasını sağlayıp meşruiyet sorunlarını engellemekti.

Seçimlere bu değişikliklerle gidilirken, seçimin galibi Milli Bağımsızlar Partisi (RNI) de seçimlere çok iyi bir hazırlık yaptı. Seçimlere girmeden önce tüm teşkilatını yenileyen RNI, yeni seçim sistemini de iyi kavrayarak tüm seçim bölgesinde aday göstermeye çalıştı, hatta “Mercato” yani transfer mantığı ile ilerleyerek, hangi seçim bölgesinde kimin etkili olacağını hesaplayarak, ideolojik bir kaygı gütmeden önemli isimleri kendi partisine kattı ve seçime her bölgede güçlü aday stratejisiyle girdi. Bu duruma örnek olarak, PJD’nin Marakeş ve Temara şehirlerinde önemli isimleri bu seçimde PJD’den değil, RNI partisinden aday oldu. İdeolojilerin zayıfladığı, adayların ve güçlü isimlerin ön plana çıktığı “memleketçilik” politikası seçimlere damga vurdu. 

RNI, parti liderinin Fas’ın en zengin ismi olmasının da avantajıyla, bu seçime özel olarak parti kesenin ağzını açtı. Seçimin pandemi dönemine denk gelmesiyle, partilerin miting yapma ve toplanma şartları kısıtlandığı için, parti çalışmaları tamamen sosyal medya, özellikle Faslıların en çok kullandığı sosyal medya uygulaması olan Facebook üzerinden yürüttü. Sosyal medya üzerinden daha önce kendilerine oy vermemiş kişilere ulaşma ve vermek istenilen mesajı bu kişilere ulaştırma şansını bu seçimin başarılı iki partisi RNI ve İstiklal kaçırmadı. Bu amaçla, Fas’ta RNI’nın Facebook reklamlarına ayırdığı bütçe ile PJD’nin ayırdığı bütçeyi karşılaştırdığımızda aslında seçim sonuçlarının neden böyle olduğunu da anlayabiliriz. RNI’nın 2021 Mart tarihinden itibaren Facebook’ta reklamlara harcadığı para 2 milyon dirhem olurken PJD’nin Facebook reklam bütçesine verdiği miktar sadece ama sadece 2850 dirhem oldu. Aynı şekilde, seçimde yine büyük bir başarı elde etmiş olan İstiklal Partisi’nin 198 bin dirhemi sırf partide yaşanan değişimi partililerine anlatmak, kendisine oy vermiş eski seçmenini geri kazanmak için kullanma stratejisinin de büyük bir başarı getirdiğini seçim sonuçları bize net olarak gösterdi.

Ayrıca RNI sosyal iletişim stratejisini daha hedefe yönelik ilerletti. Bu strateji kapsamında, kentsel kesime yönelik mesajlarını ulaştırabileceği bir reklam yürüttü; meslek odaları, tarım politikaları üzerine mesajlarını direkt ilgililerine ulaştırdı.  Seçim sisteminde yapılan değişikle oy hesaplamalarının geçerli oy üzerinden değil, toplam oy üzerinden yapılacağını iyi analiz eden RNI, stratejisini 2018 yılından itibaren tüm parti çalışanlarını insanların sisteme kaydettirilmesi üzerine yoğunlaştırdı. Bu süreçte kentte ve kırsalda gençlerden faydalandı, bu durum gençlere de yüksek işsizlik döneminde bir iş umudu oldu. 

Tam bu noktada, RNI lideri Ahannuş’un PJD hükümetinde (2017-2021) Tarım Bakanı olduğunu da belirtmek gerekir. Hatta, hükümetin ekonomi, finans ve adalet gibi önemli bakanlıklarının da RNI’da olduğunu belirtelim. Yani, kurulan en son hükümette, ekonomi, tarım, finans, adalet gibi çok önemli bakanlıkların sahibi olan parti ve lideri, gençlere ve Fas’a çok büyük bir umut verebilirken, PJD bunu başaramamıştı. PJD gerçekten son hükümette çok başarısız bir yönetim örneği sergilediyse, özellikle de kırsal kesimde insanların işsiz kalmasında payı varsa, hükümetin ortağı ve uzun yıllardır Tarım Bakanı olan Ahannuş’un partisi nasıl oldu da seçimin açık ara galibi olabildi? Dahası, PJD’nin hükümetine ortak olan tüm partiler USFP, RNI, MP, UC, PPS oylarını artırıp, önemli sayıda milletvekili çıkartmayı başarırken, PJD 125 milletvekilinden 12 milletvekiline düşmeyi nasıl başarabilmişti?

Fas Krallık yönetiminin zaten devletin en önemli, en stratejik bakanlıklarını ve yönetimini kendi kontrolü altında tuttuğunu, halk tarafından olumlu karşılanacak ekonomik, sosyal ve siyasi süreçlerin tamamen krallık yönetimi tarafından kontrol edildiğini düşündüğümüzde Fas’ta bir hükümetin hanesine zaten çok fazla bir şey yazılamayacağı ortada. Ancak tüm bunların yanında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de tüm bu süreçleri iyi yönetemediği, kendi arasında var olan ilişkiyi koruyamadığı ve ortaya bir vizyon ve eser koymadığı da söylenebilir.

BURAK YETİMOĞLU

1991 yılında İstanbul’da doğdu. Eğitim hayatına 2014 yılına kadar İstanbul’da devam etti. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde bitirdi. YLSY bursu kapsamında Fransa'da 1.5 yıl dil eğitimi aldı. Yüksek Lisans için Fas'ta bulundu. Çift diploma programı kapsamında Sciences-Po Aix Fakültesi'nde Yüksek Lisansını tamamladı. Halen Uluslararası Rabat Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına devam ediyor. İlgi alanları, Kuzey Afrika, Fas , Dini Kurumlar, Fransa İslamı ve Fransa’da yaşayan müslüman azınlıklardan oluşmaktadır.