×
FRANSA

ANALİZ

Fransa’da Yerel Seçimler Yaklaşırken: E-Muhtıra ve Yerel Yönetim Yasa Tasarısı

Fransa gündemindeki tüm bu gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde, yaşananları, başka bir şeye dönüşmesi kaçınılmaz olan eskimiş bir sistemin yenileşme sancıları olarak değerlendirmek yerinde olacaktır.
20 HAZİRAN'DA YAPILACAK olan yerel seçimler yaklaşırken Fransa’da siyasi gündem hızlandı. Geçtiğimiz aydan bu yana kimi emekli kimi aktif görevli askerlerin hükümeti uyaran bildirileri bu gündemin başını çekiyor. Place-armes.fr adlı internet sitesinde ilk bin beş yüz imzacısının isimlerinin de yer aldığı bildiride askerler, ülkede yaşananların iç savaşı tetikleyecek düzeyde olduğunu, hükümetin ve Cumhurbaşkanının bu yaşananlara karşı kayıtsız kaldığını ya da yanlış politikalarla çatışma unsurlarını daha da körüklediğini iddia etmekte.

Emekli komutan Jean-Pierre FABRE-BERNADAC’ın kaleme aldığı bildiride “ülkenin çok renkli yapısının tehdit altında olduğu, ırkçılıkla mücadele, yerel toplulukların haklarının korunması, sömürge karşıtlığı” gibi kavramların bahane edilerek Fransız kültürünün ve tarihinin saldırı altında olduğundan şikayet edilmekte. Özellikle “İslamcılık” ve “Banliyölerdeki toplulukların” Fransa’nın kültürel ve anayasal değerlerini yıkma tehdidi doğurduğundan yakındıkları bildiride ümitsizliklerini dile getiren “sarı yelekliler” gibi hareketlere karşı uygulanan aşırı şiddetin huzursuzluğu daha da arttırdığını ifade etmekteler. Mevcut durumdan kurtulmanın yeni yasalar çıkartmaktan ziyade mevcut yasalara sarılmakla bile mümkün olduğunu, gerekli tedbirler alınmazsa çıkabilecek bir iç savaşta yaşanacak ölüm ve kayıpların sorumluluğunun mevcut yöneticilere ait olacağını belirtmekteler.

Komutanların yapmış olduğu çağrı iki gün boyunca tüm siyasiler tarafından cevapsız bırakıldı. İlk cevap veren ise aşırı sağcı lider Marine Le Pen oldu. Komutanların kaygılarını paylaştığını ifade eden Le Pen, onları kendisinin yanında mücadele etmeye davet etti. Le Pen’in bu çıkışı iktidar ve diğer muhalif partilerin sert eleştirilerine neden oldu. Askerlerin bu davranışının darbe çağrısı olduğunu ve Le Pen’in de Cumhuriyet’i tehdit eden bu darbe taraftarları ile birlikte hareket ettiği eleştirileri yapıldı. 20 Haziran’da 12 bölgede gerçekleşecek olan seçimlerde 11 büyük parti içerisinde sadece Le Pen’in partisi ittifak yapmadan seçimlere girecek. Bu durum Le Pen’e parti dışı dengeleri gözetme hususunda seçici davranmak gibi bir kısıt getirmiyor. 

Askerlerin yayınlamış olduğu bildirinin gölgesinde 2015 yılında değişen yerel yönetimler yasası yeniden tartışmaya açıldı.
 

Şekil 1- 2015 Tarihinde Gerçekleşen Yasa Değişikliği İle Yerel Yönetim Yetki Dağılım Tablosu





Fransa’da yerel yapılanma üç farklı düzlemde örgütlenmektedir. Türkçe’de yaygın olarak bu örgütlenmeler Belediyeler, İller ve Bölgeler terminolojisi ile tanımlanmaktadır. Haziran ayında gerçekleşecek olan bölgeler düzeyinde yerel seçimlerdir. Son sarı yelekliler eylemleri sonrasında Cumhurbaşkanı Macron, “3D” (Décentralisation, Différenciation, Déconcentration) yasası olarak adlandırdığı yasa tasarısının merkezi hükümet ile yerel yönetim teşkilatları arasındaki ilişkinin yeniden tanımlanması için önem taşıdığının altını çizmişti. Özerklik gibi anlamlar taşıması nedeni ile Macron’un bu çıkışları askerlerin tepkisinin arkasında yatan motivasyonlardan biri.

Diğer taraftan Macron yerel yönetimlere daha fazla özerklik tanımak ve merkezi yönetimle aralarındaki ilişkideki görev ve yükümlülükleri yeniden tanımlamak olarak adlandırdığı bu yasa tasarısı ile yerel yönetimleri de memnun edememekte. 11 Mayıs’ta 47 il yönetim kollektifi başkanının yayınladığı ortak bildiri de yasa tasarısının “4D”yi decomplexifier” yani ayrıştırıcılığının altını çizmekte. Bu çıkışları ile yasanın merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki ilişkiyi basitleştirici olması gerektiğini dile getirmekte. Mevcut haliyle teklifin yerel yönetimlerin ekonomik özgürlüklerinin olmamasının yerel yönetimleri sözde politik özerkliğe hapsedeceğinin altını çizmekte. Öte taraftan Raul Magni-Berton gibi akademisyenler yerel yönetimlere 4D yasası ile tanınan özerkliğin, idari yönetimin ademi merkeziyetçiliği olduğunu, hiçbir şekilde ulusun merkeziyetsizliği anlamına gelmediğini belirterek yasa tasarısını savunmakta. Mevcut sistemde yerel yönetimlerin bölgesel ihtiyaçlar söz konusu olduğunda karar alma sürecinin kompleks ve yavaşlığı nedeni ile gecikmeler yaşandığına veya hareket edilemediğine dikkat çekmekte. 

2019 yılından itibaren çeşitli zamanlarda tekrardan gündeme gelen ve şu anda senatonun gündeminde olan yasa tasarısının birçok farklı yönü olduğunu belirtmek gerekir. 2000 yılında yasalaşan ve içerisindeki hükümlerle yerel yönetimler açısından da bağlayıcılığı bulunan kentsel dönüşüm yasası da 4R yasası olarak adlandırılan yasa tasarısı ile tekrardan gündemde. Yerel yönetimlere sosyal konutlar ve parklar gibi kimi yapılarla ilgili konuları, 2025 yılına kadar tamamlaması için süre tanıyan yükümlülüklerin yeni taslakta kaldırılması söz konusu. Kimi yerel yönetim temsilcileri, bu ve buna benzer kimi hükümlerin merkezi hükümet tarafından yerel yönetimleri ekonomik olarak baskı altına alma aracı olarak kullanıldığından şikayetçi.

8 Nisan’da hükümetin arzuladığının aksine şaşırtıcı bir oylama ile kabul edilen yerel dillerde örgün eğitime imkan tanıyan “Molac” yasasını da yine tüm bu tartışmalar ekseninde değerlendirmek gerekir. 21 Mayıs’ta Anayasa Mahkemesinin kısmi olarak yeniden görüşülmesi için geri gönderdiği kanun teklifi Macron’un yerel ve bölgesel yönetimleri öncülleyen politikaları açısından da bir sınav oldu. Fransa’daki dillerin Fransa için bir kültür hazinesi olduğunun altını çizen Macron için bu mesele, aynı zamanda yerel seçimlerde ittifak içerisinde olduğu Modem lideri François Bayrou’nun hoşnutsuzluğunu gidermek açısından da zorlu bir sınav. 

2019’dan beri gündemde olan yerel yönetimler ve merkezi hükümet arasındaki ilişkilerin yeniden regüle edilmesinin 2022 yılını bulacağı genel olarak kabul edilmekte. Köklü geçmişi olmayan yeni bir partinin lideri olarak sahneye çıkan Macron açısından, yönetimi döneminde karşı karşıya kaldığı problemleri kökü eskiye dayanan uygulama ya da sorunlara bağlamak hayli ilginç ama yerinde bir tutum. Bu bağlamda aldığı kararların da mutlak hoşnutluk doğuran konsolide bir topluluk doğurduğunu söylemek de pek mümkün değil. Aldığı kararlar ve uyguladığı politikalar ile sağdan sola farklı grupları tedirgin edebilmekte, aynı anda hem merkezi hükümet yanlılarını hem de yerel yönetimlerin özerkliğini savunanları karşısına alabilmekte. Doğurduğu tüm hoşnutsuzluklara karşın mevcut seçim sistemi nedeni ile tüm gruplar ile uzlaşabilmek açısından sırtında politik bir yük taşımıyor oluşu, bir sonraki seçimlerde de Macron’u en kuvvetli adaylardan biri haline getirmekte. 

Fransa gündemindeki tüm bu gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde, yaşananları, başka bir şeye dönüşmesi kaçınılmaz olan eskimiş bir sistemin yenileşme sancıları olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. Yüksek sesle dile getirilen farklı birçok grubun arzusunun bu yenilenme sürecinde mücessem bir hale bürüneceğini öngörmek için bir uzak görü kabiliyeti gerekmemekte. Fransız ihtilaline dayanan, otoriteye karşı isteklerini yüksek sesle ifade edebilme kültürü, milletler arasında Fransa’ya görece bir üstünlük sağlamakta. Bu nedenle Fransa’dan yükselen halk hareketlerinin sesine kulak kesilmek tüm dünya yönetimleri açısından faydalı olacaktır. Sarı yelekliler hareketinin istekleri arasında yer alan, halk gruplarına yasa yapma yetkisi gibi siyasi talepler, günün sonunda diğer milletlerde de yankılanacaktır. Özellikle teknolojik alt yapının iletişim yöntemlerine kazandırdığı hız, bireylerin yönetime aktif katılım taleplerinin önündeki yönetişim engellerini ortadan kaldırmakta. Dikey eksenli organizasyon yapıları yerini artık hızla birçok insanın ortak payda ile buluştuğu yatay eksenli organizasyonlara bırakmakta. Fransa’da yaşanan tüm bu gelişmeleri bu çerçevede değerlendirmek olayların akışını algılamak açısından faydalı olacaktır.

ALİ SAFA KARTAL

1988 senesinde doğdu. Liseyi Saint-Benoit Fransız Lisesi’nde okudu. Lise eğitimi sonrasında Sorbonne Hukuk Fakültesi’ne kabul aldı. İki yıl eğitim aldıktan sonra buradaki eğitimini yarıda bırakıp Marmara Üniversitesi İktisat bölümünde eğitimine devam etti. İktisat Tarihi anabilim dalında Osmanlı’daki ilk Fransız elçiliği üzerine yaptığı çalışması ile yüksek lisansını tamamladı. Marmara Üniversitesi’nde halen devam ettiği doktora eğitiminde Osmanlı klasik döneminde kapitülasyon politikaları üzerine araştırma yapmakta.