×
AVRUPA
14.11.2021
Çeviri: TAHİR KAYA

ANALİZ

Gıda Standartlarını Kim Belirleyecek?: Avrupa ve ABD Arasında Başka Bir Sorun

Avrupa ve Amerika dünyanın nasıl beslenmesi gerektiği konusunda ayrışıyor. Hepimiz bir çapraz ateşe tutulabiliriz.
TARIMIN İKLİME VERDİĞİ zararı azaltma yarışında AB ve ABD, küresel gıda sisteminin nasıl dönüştürüleceği konusunda ciddi bir ayrışma yaşıyor. Gıda sistemiyle ilgili söz konusu anlaşmazlık hepimizin kaybetmesi anlamına gelebilir.

Çiftçiliğin geleceği konusunda iki tarım ağır sıkleti arasında kaynayan “Soğuk Savaş”, yıllık on milyarlarca avro değerindeki tarımsal ticareti baltalayacak. Bu savaş aynı zamanda sera gazı salınımının üçte birinden fazlasından sorumlu olan gıda sistemleri üzerinde iş birliği yoluyla küresel ısınmayı tersine çevirmeye yönelik daha temel bir amacın altını oyma tehlikesi taşıyor.

ABD Tarım Bakanı Tom Vilsack, "İki farklı yol olduğu oldukça açık. Bence Amerika Birleşik Devletleri ve diğer birçok ülke bir yoldan gidecek; AB ise farklı bir yoldan gidecek" dedi. (…) [Vilsack bu yaklaşımıyla] AB'nin çiftçilik felsefesine yönelik eleştirisini gizlemedi.

Sürdürülebilirlik mi verimlilik mi?

ABD için en büyük tehdit, Avrupa’nın Çiftlikten Çatala (Farm to Fork) projesi. Proje, 2030 yılına kadar pestisit kullanımının yarıya indirilmesini ve organik üretimin Avrupa tarım arazilerinin dörtte birini kapsamasını sağlayarak sürdürülebilirliğe öncelik veriyor. Fakat Amerika için bu korkunç bir şey.  Böyle bir proje, Washington için mahsul verimini [verimliliği] azaltacak, gıda fiyatlarını artıracak ve gıda güvenliğini tehdit edecek bir felaket reçetesi. ABD Tarım Bakanlığı, tüm ülkeler Avrupa modelini takip ederse dünya gıda üretiminin yüzde 11 oranından düşeceğini ve fiyatların yüzde 89 artacağını gösteren ekonomik modeller yayınladı. 

“Dünya beslenmeli ve sürdürülebilir bir şekilde beslenmeli. Ve temelde birini diğeri için feda edemeyiz,” diyor Vilsack.

Toprak işleme koalisyonu

ABD, Eylül ayında BM'nin Gıda Sistemleri Zirvesi'nin bir parçası olarak gıda üretimini sürdürülebilir bir şekilde artırmak için yeni bir uluslararası koalisyonun şekillendiğini açıkladı. Vilsack bu koalisyonu, Amerika'nın Çiftlikten Çatala projesine cevabı olarak tanımlıyor.  Bu, AB'nin dünyadaki mısır tarlaları ve mandıra çiftliklerine yeni normlar dikte etmesini engellemek üzere ABD’nin -muhtemelen başlangıçta Amerika kıtasındaki- ülkeleri bir araya getirmeye çalıştığı bir gruplaşma.

Vilsack, "Sürdürülebilirlik hedefine ulaşmak için verimliliği feda edemeyeceğimize kuvvetle inanan ülkeler var" dedi.

Bugünlerde ticaret tamamen uluslararası standartlar için verilen savaşla ilgili. ABD, AB'nin küresel gıda normlarını empoze etmek için ticaret politikası yoluyla gücünü nasıl genişlettiğini uzun zamandır biliyor. Örneğin AB, Champagne ve Parma jambonu gibi birinci sınıf markalarını korumak üzere coğrafi işaret etiketleri kullanmıştı.

Washington, Avrupa’nın gastronomi ve agronomi modelinin daha fazla yayılmasını istemiyor; özellikle de pestisitlere ve genetiği değiştirilmiş gıda maddelerine yönelik tepkiler artık Avrupa ile sınırlı olmadığı için. Örneğin Meksika, her yerde bulunan herbisit glifosatı ve genetiği değiştirilmiş mısırı yasaklama planıyla tarım dünyasında şok dalgası yarattı.

Vilsack'in en önemli korkusu, Avrupa'nın farklılaşan gıda standartlarını [küresel] ticarete daha fazla engel çıkarmak için kullanması. Vilsack haklı ve tahmin ettiği şey gerçekleşmek üzere.

Fransa, gelecek yılın ilk yarısındaki AB başkanlığı döneminde, tarım kimyasallarının kullanımı da dahil olmak üzere, AB'nin, gıda standartlarının düşük olduğunu düşündüğü ülkelerden yapılan ithalat üzerindeki kısıtlamaları yasalaştırmaya çalışıyor. Vilsack, Paris'in planının "gerçekte bir ticaret sistemi olmayan” bir “ticaret sistemi" yaratacağını söyledi.

Etkili Amerikan çiftlik lobileri de Çiftlikten Çatala projesinin, mallarının AB pazarına girmesi için yeni engeller yaratarak kârlılıklarına zarar verebileceğinden korkuyor. Lobiler zaten farklı standartlar nedeniyle Atlantik'in karşı yakasına et gibi başka malların satışı konusunda zorluklarla karşılaşıyor ve planın diğer ülkeleri Brüksel'in liderliğini takip etmeye zorlayıp zorlamayacağını merak ediyor. 

ABD'deki en büyük çiftçi örgütü Amerikan Çiftlik Bürosu Federasyonu'nda Kongre İlişkileri kıdemli direktörü olan David Salmonsen, “Bizim için ortaya çıkan endişe, gelecekte Avrupalılar gıda üretmek istedikleri yolun tek yol olduğuna karar verirlerse ve yalnızca aynı standartlarda üretilen ürünlerin ithalatına izin vermek isterlerse, bu durumda [Çiftlikten Çatala], bazı yeni ticaret engelleriyle sonuçlanabilir. Proje, bir tür ticaret kısıtlamaları ile mi sonuçlanacak yoksa insanların Avrupa Birliği'ne satış yapmak için kendi yöntemlerini geliştirmelerini mi sağlayacak? Bunun hangi yönde ilerleyeceğinden emin değiliz. (…)” diyor.

AB'nin Yeşil Mutabakat başkanı Frans Timmermans, ABD'nin pozisyonuna 180 derece farklı bir noktada durarak, bu yıl verimlilik artışının artık çok önemli olmaması gerektiğini vurguluyor. “Çiftçileri her zaman büyümeye ve daha fazla büyümeye iten bir sistem yarattık. Ancak bu sistem Dünya'yı kendi sınırlarının ötesine itti” diyor. “Başarıyı, ürettiğimiz “gıda vagonlarının” sayısına bakarak değerlendirmekten vaz geçmeliyiz,” diye ısrar ediyor.

Buna karşılık ABD, iklim hatırına verimlilik odaklı çiftçilik felsefesini terk etmek yerine, iklim konusunda, gen düzenleme, yapay zeka ve hassas tarım gibi akıllı teknolojilere/uygulamalara yatırım yaparak ve Brüksel'in planladığı tüm yeni düzenlemeler olmaksızın her iki dünya için de en iyisini gerçekleştirebileceğini düşünüyor. Ve Timmermans'ın analizine katılmıyor.

Verimlilik paniği

ABD Tarım Bakanı Vilsack'in verimlilik koalisyonu planı, AB siyasi yelpazesinin daha yeşil kesimlerinde sert eleştirilere neden oldu.

Yeşiller'den Avrupa Parlamentosu'nun Avusturyalı üyesi Thomas Waitz, "Üretimimizin temel parçasını, yani toprağı kelimenin tam anlamıyla yok eden tarım sistemlerini teşvik etmek, uzun vadeli gıda güvenliği için büyük bir tehdittir." dedi. Vilsack'in yorumlarını "GDO sektörü için kör bir lobi" olarak değerlendirdi ve reddetti.

Başkan Donald Trump döneminde Washington, AB'nin planına karşı çıkmış ve planın dünya genelinde uygulanması halinde küresel bir kıtlık riskiyle karşı karşıya kalınacağı konusunda uyarıda bulunmuştu. Yeni Başkan Joe Biden yönetiminde de Washington, Çiftlikten Çatala projesine saldırmaya devam ediyor.

Vilsack, Çiftlikten Çatala projesinin Avrupa'nın kendi çiftçileri tarafından bile gıda verimliliği açısından bir tehdit olarak eleştirildiğine dikkat çekiyor.

Gerçekten de AB çiftçi lobisi Copa & Cogeca, Eylül ayında yayınladığı sert bildiride, üretimde potansiyel olarak önemli bir düşüşle ilgili endişelerini dile getirdi ve şu soruyu sordu: “Brüksel'de gerçek bir tartışma başlamadan önce Çiftlikten Çatala stratejisinin etkisi üzerine daha ne kadar çalışma yapılması gerekiyor?” (…)

Bölünmüş dünya

AB, AB üyesi olmayan ülkelerle “yeşil ittifaklar” geliştirme misyonunu yerine getiremezse, savunduğu gıda ve çiftçilik stratejisi, AB'yi kaliteli bir organik süpermarkete dönüştürebilir. Kesinlikle daha yüksek kaliteli, daha sürdürülebilir ve değerli yiyecekler olacak; fakat küresel çevre standartlarını yukarı çekmeye çok küçük katkısı olacak. (…)

Washington Uluslararası Gıda Politikası Araştırma Enstitüsü'nde kıdemli araştırma görevlisi olan Joseph Glauber, “Neyin sürdürülebilir tarım sayılması gerektiği konusundaki görüş ayrılıkları, AB-ABD arasında yaşanan “korunan gıdalar” ile ilgili rekabete ayna tutabilir. Bu rekabette her iki taraf da diğerinin özel ürünlerini korumasını engelleyen ticaret anlaşmaları imzalamak istiyor. (…) diyor.

BM Gıda ve Tarım Örgütü eski genel müdür yardımcısı Alexander Müller, “Bugün ABD ile AB arasında bu konuda agresif bir sessizlik var ve bu gerçekten tehlikeli; çünkü sorunu çözmüyor," diyor. Son BM Gıda Sistemleri Zirvesinin, iki rakip gıda sisteminin esası hakkında bir tartışma başlatmak açısından kaçırılmış bir fırsat olduğunu söyledi.

Glauber, iklim değişikliği ve gıda güvenliğine atıfta bulunarak, “Bunlar, ele alınması gereken ve gerçekten ciddiye alınması gereken önemli konular,” diyor. "Eğer ülkeler bu konuda birbirine zıt iki farklı noktadan hareket ediyorsa o zaman bu, sorunu çözmeye çok az yardımcı olacak."


POLITICO’da 29 Eylül 2021 tarihinde “The transatlantic relationship descends into a food fight” başlığıyla yayınlanan yazıyı Tahir KAYA’nın çevirisiyle sunuyoruz. Bölümler halinde çevirilen yazıda editoryal düzenleme yapılmıştır.