×
EKONOMİ

ANALİZ

Günümüz Yatırımcıları Jeopolitiği Neden Dikkate Almalı?

Uzun yıllar, siyasetin ekonominin uzantısı olduğunu düşündüren bir küreselleşme dönemi yaşadık. Bugünse ekonominin siyasetin uzantısı olduğunu hatırlatan yeni bir jeopolitik döneme giriyoruz. Yatırımcılar şimdi yeni bir yaklaşım arıyor.
BİR ZAMANLAR, jeopolitiğin ülke ekonomilerine etkisi yatırımcılar için yadsınamaz bir gerçeği ifade ediyordu. Nitekim, Soğuk Savaş döneminde uluslararası gerilimler, vekalet savaşları ve üst düzey diplomasinin gölgesi altında şekilleniyordu. Böyle bir vekalet savaşını Doğu Kudüs’te Haziran 1967’de genç bir çocuk olarak tecrübe ettim. Bu tecrübe bana riskle finansal dalgalanmanın aynı şey olmadığını öğretti. Çünkü, ilkinde her şeyi kaybetme olasılığı her zaman vardır.

Söz konusu tarihsel süreçte 1973 yılı, oldukça kritik bir dönüm noktasını ifade ediyordu. O yıl dünya, bir yandan ABD’nin Vietnam’dan çekilişiyle müjdelenirken diğer yandan Yom Kippur savaşına ve ardından gelen petrol krizine tanıklık etti. Ardından 1989’a gelindiğinde Berlin Duvarı yıkıldı ve siyaset bilimci Francis Fukuyama tarafından “tarihin sonu” ilan edildi.

Böylece, neredeyse 30 yıl önce, küreselleşmeyle ilgili yeni bir yaygın kanaat ortaya çıkmaya başladı. Bu kanaate göre, küreselleşme bölgesel ekonomileri iç içe geçiren ve jeopolitiğin gelişmekte olan ülkeler hariç ekonomiye etkisini sonlandıran bir olguyu ifade etmekteydi.

Rus tankları geçen yıl Ukrayna’ya girene kadar, bir önceki yüzyıla kıyasla küresel bir sükunet dönemi yaşadık. Bunun sonucu olarak, bana göre, birçok yatırımcı jeopolitiğin yatırım kararlarında ne kadar etkili bir rol oynayabileceğini unutmuş durumdaydı.

Jeopolitiğin yatırımcı çevreler tarafından geri plana atılmasıyla ilgili üç farklı neden sayılabilir. Birincisi, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle gelen coşku, çoğu kişiyi dünya çapında demokratik bir siyaset çağına girdiğimize inandırdı. Ayrıca, yine pek çok kişi bu yüzyılın başındaki Irak Savaşı’nın işaret ettiği gibi, Batılı ülkelerin en büyük askeri güce sahip olduğunu düşündü.

İkinci olarak, karşılıklı bağımlılık üzerine kurulu küresel ekonominin yeni bir olgu olduğuna dair yanlış bir inanç vardı. Oysa uluslararası ticaretin tarihi çok eski zamanlara uzanıyordu.

Üçüncüsü ise karşılıklı bağımlılığın ülkeler arasındaki çatışmaları sona erdireceği ve jeopolitik sorunların artık ekonomiyi etkilemeyeceği fikri gelişti.

Bu yeni dönemin temelleri, muhtemelen 1970’lerdeki “ping-pong diplomasisi” ve Çin’in ekonomik süper güce dönüşmeye başlamasıyla atılmış oldu. Bu durum bazı yatırımcılar için büyük fırsatlar yarattı. Özellikle de Pekin ve Washington arasında kaçınılmaz olarak artan çekişmeyi göz ardı eden yatırımcılar için.

Bugün, ABD ile olan ticari anlaşmazlığı nedeniyle Çin’in çip yapımında kullanılan iki önemli metalin ihracatını kısıtlamaya yönelik son hamlesi, ekonominin siyasetin bir uzantısı olduğunu hatırlatıyor. Elbette bu durum, yatırım yapmak ve oluşan yeni ekonomik ortamdan faydalanmak için hiçbir imkanın olmadığı anlamına gelmiyor. Fakat, yatırımcıların belirli becerilere sahip olmasını zorunlu kılıyor.

Günümüzde jeopolitik riskleri hesaba katan yöneticiler, uzun vadeli ve istikrarlı getiriler elde etme noktasında oldukça avantajlı bir konumda yer alıyor. Bu tür riskleri dikkate almayanlar ise sadece geçici bir dalgalanma yaşamakla kalmayıp müşterilerinin tüm parasını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Bunun en bariz örneği, Rus varlıklarına yatırım yapanların Başkan Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgal kararının ardından girdikleri zorlu süreçte kendini gösterdi.

Bugün fon yöneticilerinin karşılaştığı en büyük zorluk, jeopolitik riskleri deneyimlememiş olmalarına rağmen bu risklerle başa çıkabilmelerini sağlayacak bir sezgiye sahip olma mecburiyetidir.

Bu bakımdan, varlık yönetim şirketlerinin bugünün dünyasına uygun özelliklere sahip olmaları gerekiyor. Örneğin, işe alım süreçlerinde şirkete doğru bakış açıları ve isabetli bilgiler sağlayacak tercihlerde bulunmalılar. Bu bağlamda, siyaset ve tarih eğitimi almış mezunlar bugün finans ve ekonomi eğitimi almış olanlar kadar önemli. Diğer bir ifadeyle, düşünce çeşitliliği, tecrübe çeşitliliği kadar kritik bir role sahip ve bu ikisi birbirini destekler nitelikte.

Yirmi yıl önce bir angajman birimi oluşturmak için yatırım yaptık. Bu birim, şirketlerle görüşerek onların olası risklerin türü ve niteliğine dair fikirlerini tartışmaya açmakla görevliydi. Böylece, bu şirketler getiri sağlamak için aldıkları pozisyonun sürdürülebilir olup olmadığını değerlendirme imkanı bulmaktaydı. Jeopolitik riskler bu değerlendirmenin en önemli parçasını oluşturuyordu. Nitekim, İngiltere’deki Trussonomics olayı ve Fransa’daki son polis karşıtı protestoların gösterdiği üzere jeopolitik risk sadece gelişmekte olan ülkeler değil gelişmiş ekonomiler için de etkinliğini sürdürmektedir.

Sonuç olarak hem para politikasını hem de ekonomik ve doğal riskleri jeopolitiğin etkileriyle birlikte değerlendirmeye devam etmeliyiz. Bu faktörlerin çoğu, hükümetlerin ideolojik tutumları ya da iklim değişikliği kaynaklı kitlesel göç ihtimalinde görüleceği gibi birbiriyle bağlantılıdır.

Bugün bir yatırımcı için jeopolitik riskleri dikkate almak, esas olarak getirileri korumak ve hiçbir şey elde edememek arasında hareket eden ibrenin konumunu belirleyecektir.


Bu yazı, Financial Times’da 16 Ağustos 2023 tarihinde “Today’s investors don’t understand the impact of geopolitics” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.