×
ABD

ANALİZ

Kongre’de Seçim Krizi: Amerikan Siyaseti İçin Anlamı Ne?

Siyasette ve parti içinde ılımlıların ağırlığını artırmak uzun vadede hem partiye hem de ülkeye yarar sağlar. Ülke için, partiler üstü iş birliğini teşvik eder. Parti içinse gelecekteki seçimlere yönelik, daha geniş bir çekim alanı oluşturur.
DÖRT GÜN BOYUNCA, Amerikalılar ve dünyanın dört bir yanından insanlar, ABD Temsilciler Meclisi'nin yeni Meclis Başkanını seçme çabasına ve orada yaşanan 14 başarısız oylama sürecine tanık oldu. En sonunda Cumhuriyetçilerin Kaliforniya Temsilcisi Kevin McCarthy daha fazla taviz vermek suretiyle Meclis Başkanlığı seçimini kazandı. McCarthy kazandı, ancak ülke ve kendi partisi için endişe verici bir maliyetle.

Bu seçim sürecinde Cumhuriyetçi Parti içinde gördüğümüz çatışma, bazı boyutlarıyla yeni değil. Her partinin ideolojik hizipleri vardır. Diğerleri bir tarafa, son çatışma ve anlaşmazlık, parti içerisinde temel bir değişikliğe işaret ediyor. Geçmişte kongre liderliğine meydan okuyan muhaliflerin aksine, geçen haftaki muhalefet ve direniş, partinin en aşırı kanadına ait. Alabildikleri tavizlerle kendi kişisel ideolojik kanaatlerini Cumhuriyet Partisi'nin programı haline getirdiler.

Son iki aydır Cumhuriyetçilerin kendi içlerinde sürdürdükleri pazarlıkların ana gündemi, Anayasa'da belirtilen tek kongre liderlik görevi olan Meclis Başkanlığı ve onun yetkileriydi. Meclis Başkanı, Meclis kurallarının izin verdiği ölçüde, meclisin gündemini belirler ve çoğunluk partisinin harekete geçmesini sağlar. Geçtiğimiz hafta Meclis Başkanlığı seçimlerinde, Meclis işlerini durma noktasına getiren ve bir krize yol açan çok sayıda Cumhuriyetçi, Meclis Başkanı’nın yasama süreçlerindeki gücünü önemli ölçüde azaltmaya çalıştı. McCarthy'yi, tek bir üyenin Meclis Başkanlığı hakkında gensoru önergesinde bulunmasına izin verecek bir değişikliği kabul etmeye zorladılar. Meclis Başkanı seçilmesine uzun süre muhalefet ederek McCarthy'nin pes etmesini sağladılar.

Meclis Başkanlığının yetkileri konusunda parti içi anlaşmazlıklar yeni değil. Meclis Başkanı seçimi konusunda en son sorun, 1923'te, ilerici / ılımlı Cumhuriyetçilerin, partiden, özellikle de muhafazakar Meclis Başkanı Frederick Gillett'den, usule ilişkin taviz taleplerinden kaynaklanıyordu. Benzer şekilde, yine ilerici Cumhuriyetçiler tarafından 1910’da Illinois'li Joseph Cannon'a karşı sergilenen muhalefet, Meclis Başkanı’nın politika ve imtiyazlar üzerindeki yetkilerini zayıflatmıştı.

Ancak bu son güç mücadelesi çok farklı. Çünkü artık Meclis’teki parti liderliğinden değişiklik talep edenler "ılımlılar" değil; aşırılık yanlıları. Bu aşırı muhaliflerin çoğu daha yeni seçilmiş olsa da 2010'da Kongre'ye giren Çay Partisi hareketinin ruhani torunları oldukları söylenebilir. O zamandan bu yana, bu aşırılık yanlısı grubun üyeleri kendi deyimleriyle "ilkeleri”, “çıkarların" önünde tuttuklarını öne sürdüler ve ödenek tasarılarını, borç limitindeki artışları ve diğer temel yasaları desteklemeyi reddettiler. Daha sonra, temel yasaların çıkarılmasını sağlamak için Meclis ve Senato'daki Demokratlarla anlaşmalar yapan Cumhuriyetçi liderleri izlediler.

Aşırılık yanlıları, sonraki dönemde liderlikten intikamlarını aldılar. 2014'te, Meclis Başkanlığı için Cumhuriyetçi Meclis Çoğunluk Lideri Eric Cantor, kendi partisinden sağcı bir rakibi tarafından şok edici bir yenilgiye uğradı. Bu sadece bir başlangıçtı: Aynı aşırılık yanlısı güçler, 2015'te Cumhuriyetçi Meclis Başkanı John Boehner'i tasfiye etti ve 2019'da Meclis Başkanı Paul Ryan'ı görevden aldı. Bugünse Meclis Başkanı’nı her an görevden alma tehdidine maruz bırakacak bir mekanizmayı yeniden devreye soktular. Böylece, yasama liderliğinin görev süresince sorumlu bir şekilde çalışma olanağını kısıtladılar.

Bu, basit ve küçük bir olay değil. Meclis’te parti liderliğine yönelik meydan okumaların ortadan mı yoksa aşırı uçlardan mı kaynaklandığı meselesi, siyaset üzerinde dünyalar kadar fark yaratır. Siyasette ve parti içinde ılımlıların ağırlığını artırmak genellikle hem partiye hem de ülkeye yarar sağlar. Ülke için, yasama organının işlerini yürütme konusunda gerekli olan, “partiler üstü iş birliğini” teşvik eder. Parti içinse gelecekteki seçimlerde daha iyi sonuçlar elde etmeye olanak sağlayan, daha geniş çekiciliğe sahip bir sicil oluşturur.

Buna karşılık, bugünün muhaliflerinin elde ettiği tavizler ülkeye olduğu kadar Cumhuriyetçilere de zarar verecek. Zira aşırılık yanlıları, parti liderlerinden, partinin geleceği için ne kadar önemli olursa olsun ve ülke için ne kadar hayati olursa olsun, kişisel olarak onaylamadıkları hiçbir yasayı geçirmemeyi talep ediyorlar. Bu şekilde sadece Demokratlarla iş birliğini kesmek istemiyorlar; ayrıca kendi Cumhuriyetçi meslektaşlarını kendi iradelerine, azınlığın iradesine boyun eğmeye zorlamak istiyorlar.

Cumhuriyetçilerin 1995'te Meclis'in kontrolünü yeniden ele geçirmelerinden bu yana, parti liderliği Hastert Kuralı'na göre işliyor. Dönemin Meclis Başkanı Dennis Hastert tarafından uygulanan bu kurala göre, parti liderliği yalnızca Cumhuriyetçi konferansın çoğunluğu tarafından desteklenen politikaları geliştirebiliyor.

Bugün artık aşırılık yanlıları kazandığına göre, liderliğin üzerindeki yeni, ağır prangalar, hükümetin uzun süre kapanması ve ulusal borcun tarihi bir temerrüde düşmesi olasılığını artırıyor. Cumhuriyetçi Parti’nin geleceğini de tehlikeye atıyor. Meclis Başkanı için ilk oylamalarda McCarthy'yi destekleyen 200 Cumhuriyetçiden 18'i, 2020'de Joe Biden'a oy veren bölgeleri temsil ediyor. Dolayısıyla Cumhuriyetçi Parti yönetimi, Amerikan halkına karşı sorumluluklarını yerine getiremezse daha ağır risklerle karşılaşabilir.

Cumhuriyetçi Parti'deki aşırılık yanlıları, ılımlı meslektaşlarını "Sözde Cumhuriyetçiler" (RINO'lar) olarak küçümsemeyi severler. Ancak ılımlıların talepleri hem geçmişte parti liderliğine meydan okuduklarında hem de son zamanlarda parti liderliğini desteklediklerinde, partinin ve ülkenin yararınaydı. Peki o zaman gerçekte “sözde cumhuriyetçi” olanlar kimler?


Bu yazı, Project Syndicate’te 08 Ocak 2023 tarihinde “What price McCarthy?” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.

JOHN MARK HANSEN

Chicago Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü