×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Kriz İçin Resmî Davet: Tunus'ta "Yeni Anayasa" Ne Vadediyor?

Tunus’ta Cumhurbaşkanı Said'in yeni anayasa yoluyla aşırı bir güç oluşturma süreci yalnızca muhalefeti birleştirmeye ve genişletmeye hizmet edecek; “yeni cumhuriyet”e kalıcı bir meşruiyet bahşetmeye değil.
TUNUS CUMHURBAŞKANI Kays Said, yaptığı cumhurbaşkanlığı darbesinin birinci yıl dönümü olan 25 Temmuz'da referanduma sunulacak yeni anayasa taslağını 30 Haziran'da yayınladı. Taslakta, Cumhurbaşkanı Said'in siyasi gücü üzerinde çok sınırlı bir kontrole yer veren, otoriter bir hiper-başkanlık sistemi öngörülüyor. Anayasa hazırlık sürecinde ilk taslağı hazırlayan hukuk profesörü Sadık Belid bile, Said'in yayınladığı son taslağın “utanç verici bir diktatörlüğün önünü açacağını” söyledi.

Muhalefet partilerinin çoğu, anayasa hazırlık sürecinin bütünüyle gayri meşru olduğunu ileri sürerek 25 Temmuz referandumunu boykot etmeyi planlıyor. Her iki tarafın da herhangi bir uzlaşı belirtisi göstermemesi halinde, Tunus'un siyasi krizi devam edecek ve ağır ekonomik sorunlarla ilgili ortak bir politikanın geliştirilmesi mümkün olmayacak. Said, 2014’te yenilenen siyasi sistemin kusurları konusunda haklı olsa da siyasi reformlar üzerinde ortak bir mutabakat geliştirme fırsatını heba etti. Ona göre, yeni bir anayasa ile inşa edilecek “yeni cumhuriyet” zamana direnerek meşruiyete sahip olacak.

Hiper başkanlık sistemi

Cumhurbaşkanı Said'in yeni anayasası, cumhurbaşkanlığını iktidarını önemli ölçüde güçlendirecek ve 2014 anayasasında kendisinin yetkilerini sınırlandıran “kilitleri” devre dışı bırakacak. Böylece Cumhurbaşkanının, iktidarı parlamento tarafından seçilen bir başbakanla paylaşmak zorunda olduğu iki başlı bir yürütme yerine, cumhurbaşkanı artık nihai otorite olacak, başbakanı seçecek, yasaları meclise sunacak ve yargıçları atayacak.

Ancak Said'in anayasası basit bir başkanlık sisteminden çok daha ileri gidiyor ve bunun yerine cumhurbaşkanı üzerindeki neredeyse tüm yasama ve yargı denetimlerini kaldırıyor. Taslağa göre Parlamento, artık cumhurbaşkanını görevden alamayacak. Yasama organı, başbakanı istifaya zorlayabilecek, ancak üçte iki çoğunlukla (eskiden basit çoğunluk gerektiriyordu) bunu yapabilecek. Ayrıca parlamento görev süresi içinde yalnızca bir kez bu yetkiyi kullanabilecek; ikinci kez denerse, cumhurbaşkanı parlamentoyu feshedebilecek. Cumhurbaşkanının 25 Temmuz 2021'de siyasi krizi başlatan olağanüstü hal maddesi, parlamento ve anayasa mahkemesinin artık cumhurbaşkanının istisnai yetkiler üstlenmesine son verme yetkisine sahip olmaması dolayısıyla daha da kötüleştirilmiş olacak. Son olarak, yeni anayasa 2014 anayasasının 101. maddesini kaldırarak anayasa mahkemesinin cumhurbaşkanının yetkilerini yorumlama ve yargılama yetkisini elinden alıyor. Uluslararası Hukukçular Komisyonu'ndan Said Benarbia'nın özetlediği gibi : Anayasa “her şeye kadir bir Başkan, güçsüz bir Parlamento ve dişsiz bir yargı ile dizginsiz bir başkanlık sistemi inşa ediyor.”

Dahası, parlamento bilinçli olarak zayıf bir şekilde tasarlanmış görünüyor. 2014 anayasasındaki sorun bölünmüş bir yürütmeydi; Said'in taslak anayasası ise bölünmüş bir yasama organı yaratıyor. Said'in anayasası iki parlamenter organ öngörüyor: Geleneksel Halk Temsilcileri Meclisi'ne şimdi yeni bir Ulusal Bölgeler Konseyi eşlik ediyor. Bu, ademi merkeziyetçiliği yürürlüğe koymaya yönelik bir girişim. Ve Said'in üç yıl önce vurguladığı aşağıdan yukarıya doğru işleyen bir siyasi vizyona dayanıyor. Her iki meclis de bütçeyi geçirmek ve meclis denetimini uygulamakla yükümlü olacak. Yeni anayasaya göre hem meclis hem de konsey üyelerinin dokunulmazlıkları sınırlı olacak ve iftira veya hakaretten yargılanabilecekler. Dolayısıyla en iyi ihtimalle bu siyasi sistem, etkili bir şekilde yönetilemeyecek kadar çok sayıda kurum etrafında bölünecek. En kötü ihtimalle ise iki parlamento, otoriter bir cumhurbaşkanının mutlak onay merciine dönüşecek.

Devletin kimliği

Said'in yeni anayasa taslağında aynı şekilde demokrasi için iyiye işaret etmeyen bir dizi başka değişiklik daha var. 2014 anayasası, askeri ve güvenlik güçlerini bağımsız (“cumhuriyetçi”) ve tarafsız kurumlar olarak kodlamıştı. Said’in yeni taslağı, bu maddeleri tamamen kaldırıyor. Askeri mahkemelerin sivilleri yargılamada, polislerin protestocuları bastırmada kullanımı göz önüne alındığında endişe verici bir gelişme. Ayrıca Yolsuzlukla Mücadele Kurumu (INLUCC), insan hakları komisyonu ve görsel-işitsel iletişim komisyonu (HAICA) gibi 2014 anayasasında oluşturulan birçok bağımsız organ da eksik. Yeni anayasa, görünüşe göre, 1 Haziran'da Said'in 57 yargıcı görevden almasını protesto etmek için geçen ay grev yapan yargıçlara yanıt olarak yargıçların grev hakkını da kaldırıyor.

Değerlendirme ve öngörü

Bir anayasanın özü kadar, hazırlanma süreci de önemlidir. Anayasa eğer kapsayıcı ve mutabakata dayalı bir şekilde yapılırsa, bu süreç, anayasaya kurucusundan daha uzun süre dayanmasına imkan veren yaygın bir toplumsal destek ve meşruiyet sağlayabilir. Ancak Tunus’ta yeni taslak, tek taraflı olarak ve kapalı kapılar ardında hazırlandı. Tüm büyük siyasi partiler ve güçlü Tunus Genel İşçi Sendikası anayasa taslak sürecinde dışlandı ya da katılmayı reddetti.

Önde gelen siyasi partiler, yeni anayasaya yüksek bir katılımla meşruiyet sağlamamak adına, yaklaşan referandumu boykot etmeyi planlıyor. Ulusal Kurtuluş Cephesi lideri Ahmed Necib Şebbi boykot kararını şöyle açıklıyor: “Bu bir darbe… Venedik Komisyonu, süreci tüm uluslararası standartlara, tüm anayasal ilkelere aykırı olarak nitelendirdi. Kişisel ve mutlak güce dayanacak olan bir yapıya, sahte bir meşruiyet kazandırma girişimidir.”

Muhalefet, topluca “hayır” demek suretiyle anayasayı bloke edebilecek olsa da referandumun özgür ve adil olacağına güvenmiyor. Nahda Partisi’nin başkanı ve feshedilen parlamentonun başkanı Raşid Gannuşi, “Temiz bir referandum olacağına inancımız yok” dedi. “Başkan neden seçim komisyonunu değiştirdi? Seçim yasasını neden değiştirdi? Yabancı gözlemcileri neden yasakladı? Bunlar seçim sürecini kontrol altına alma niyetinin olduğunun göstergeleri… Sonuç zaten biliniyor.” Seküler Tunus’un Kalbi Partisi’nin lideri ve feshedilen parlamentonun başkan yardımcısı Samira Şavuşi, ifade özgürlüğünün eksikliğini vurguladı: “Yargı bugün sindiriliyor… [Said] birçok Tunuslu blogcuyu tutuklattı, böylece referanduma karşı çıkan sesleri susturuyor. Bu gayri meşru. Biz katılmayacağız.”

Muhalefetin çoğu referandumu boykot ederken, Kay Said'in yeni anayasası büyük olasılıkla 25 Temmuz'da geçecek. Ancak onun Pirus Zaferi kısa ömürlü olacak: Yeni bir anayasa yoluyla aşırı bir güç oluşturma süreci yalnızca muhalefeti birleştirmeye ve genişletmeye hizmet edecek; yeni cumhuriyete herhangi bir meşruiyet bahşetmeye değil. Yeni anayasayla sadece Tunus'un siyasi bölünmesi derinleşecek ve kriz daha da ağırlaşacak.


Sharan Grewal, Salah-Dean Satouri, ve Ian DeHaven tarafından kaleme alınan bu analiz, Brookings Institution’da 06 Temmuz 2022 tarihinde “Tunisia’s new constitution will only worsen its political crisis” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.