×
EKONOMİ

ANALİZ

Bretton Woods İçin Büyük Pazarlık: Küresel Ekonomik Düzen Dönüşüyor!

Bretton Woods, İkinci Dünya Savaşı’nın küllerinden doğan bir sistemdi. Bugün insanlığın karşı karşıya olduğu varoluşsal tehditler göz önüne alındığında, bu sistemin geleceği, küresel olarak kritik bir önem taşıyor.
1944’TEKİ ünlü Bretton Woods Konferansı’nda ortaya çıkan anlaşma, modern para sistemini yönetecek birtakım kurallar ve kurumlar getirdi. Anlaşma, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve günümüzdeki adıyla Dünya Bankası gibi küresel ekonomik sisteminin temel dayanakları haline gelen kurumları ortaya çıkardı.

Tarihsel olarak bu sistem, ekonomik güce ağırlık vermeleri sebebiyle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa merkezli gelişti. Bu iki güç arasında yapılan gayriresmi ve kalıcı bir anlaşmayla, IMF başkanının Avrupalı, Dünya Bankası başkanının ise ABD vatandaşı olması sağlandı. Ayrıca, ABD’nin her iki kurumdaki veto yetkisi de korundu. Bu statüko, uzun yıllar sorunsuz işlemiş olsa da Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katılarak küresel arenada yükselişe geçmesi tüm dengeleri değiştirdi. 

Nitekim, Çin’in yükselişinden beri, küresel ekonomik sistemdeki değişimi yansıtacak şekilde oy yetkisinde reform yapılmasına dair pek çok tartışma yapılıyor. Ancak, bu konuda herhangi bir ilerleme kaydedilmiş değil.

Öte yandan, daha iyi temsil için Çin’le birlikte Küresel Güney’in geri kalanından gelen baskılar geçtiğimiz yıllarda giderek etkisini yitirdi. Yine de bu süreçte Çin kendi çok taraflı kalkınma bankasını (Asya Altyapı Yatırım Bankası, AIIB) kurmak ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde jeostratejik nüfuz aracı olarak Kuşak Yol Girişimi’ni başlatmak gibi hamlelerde bulundu. Bunun yanı sıra, 40 kadar gelişmekte olan ülke BRICS bloğuna katılma eğilimi gösterdi. Bu ülkelerden altısı (İran, Suudi Arabistan, Mısır, Arjantin, BAE ve Etiyopya) Johannesburg’daki son zirveye davet edildi.

Böyle bir genişleme BRICS’in büyüklüğünü iki katına çıkaracak. Bu da bloğun dünya GSYH’sinin yaklaşık yüzde 30’una, dünya nüfusunun yüzde 46’sına ve küresel petrol üretiminin yüzde 43’üne ulaşacağı anlamına geliyor. Ülke seçimi ise Çin’in blok üzerindeki hakimiyetini ve Çin merkezli bir Küresel Güney’i tescil eder nitelikte. Ancak, BRICS’in daha geniş anlamda cazibesi, üye ülkelere iyi bir ekonomik kalkınma ve siyasi yönetişim modeli sunmasından ziyade Batı karşıtı bir motivasyondan kaynaklanıyor. Bu da küresel sistem için oldukça endişe verici bir durum. Çünkü Batı karşıtlığı, Bretton Woods’un meşruiyetine yönelik büyük bir tehdit oluşturarak küresel ekonominin temel kurumlarını ve küresel toplumu parçalayacak bir potansiyel taşıyor.

Elbette, endişenin kaynağı bu kurumların güvenilirliği değil. Çünkü bu kurumlar geçtiğimiz 80 yıl boyunca makroekonomik yönetim ve ekonomik kalkınma konularında devasa bir deneyim biriktirirken aynı zamanda çok taraflı yönetişim modeli de geliştirdiler. Çin ve BRICS bloğu kurumlarının çok geçmeden fark edecekleri üzere, bunu tekrarlamak oldukça zor görünüyor. Nitekim, kredi artışı zaten düşük olan Çinli AIIB, Dünya Bankası ile ortak finansman projelerine girişmiş durumda.

Dünya Bankası’na yönelik reformlarla ilgili tartışmalar ise şu ana kadar kredi hacminin nasıl artırılacağı ve iklim değişikliğiyle mücadelenin nasıl yürütüleceği üzerine yoğunlaşıyor. Bu bağlamda, çok taraflı kalkınma bankalarının sermaye yeterliliğine ilişkin tartışmalar ön planda... Bu kurumlar bilançolarını daha da güçlendirmeye odaklanarak üçlü A notlarını korumaya çalışıyor.

Yine de bu yöntem en iyi ihtimalle sadece birkaç on milyar dolarlık kredi sağlayabilecek. Bu miktar ise gelişmekte olan ülkelerin kalkınma ihtiyaçları ve enerji dönüşümü için gereken trilyonlarca doların oldukça gerisinde. Bununla birlikte, yayımladıkları ortak raporda eski ABD Hazine Bakanı Larry Summers ve Ekonomik Büyüme Enstitüsü Başkanı N. K. Singh, kredi hacmini geliştirmek hedefiyle çok taraflı kalkınma bankaları için büyük sermaye artışı çağrısında bulundu.

***
Dolayısıyla, Bretton Woods için büyük bir pazarlık gerekiyor. Bu pazarlık, küresel toplumun parçalanmasına kararlı bir şekilde karşı durmaya yardımcı olacak. Bununla birlikte hem iklim değişikliğiyle etkili bir şekilde mücadele sağlanmış hem de düşük gelirli ülkelerde devam eden borç felaketi önlenmiş olacak.

Çin’in bu ülkeler için önemli bir kreditör olarak ortaya çıkmasına rağmen Bretton Woods sisteminde önemli bir yere sahip olmaması, IMF ve Dünya Bankası’nın borç yapılandırma faaliyetlerini zorlaştırıyor. Olası bir borç krizi ortamında, düşük gelirli ülkeler ve özellikle de dünyadaki yoksulların yüzde 70’inden fazlasına ev sahipliği yapan Afrika ülkeleri, sosyo-ekonomik istikrarsızlık, savaş ve darbelerle karşı karşıya kalacak. Bu ülkelerin kırılganlığı iklim değişikliği nedeniyle daha da artarken sağlık, eğitim ve refahla ilgili daha önce elde edilen kazanımlar tersine dönüyor. Üstelik, karşılıklı bağımlılık üzerine kurulu bir dünyada böyle bir kriz durumu, komşu ülkeleri ve daha da ötesini etkileyecek şekilde yayılacaktır.

Bu endişe verici ihtimallerin yanı sıra, Bretton Woods kurumlarıyla ilgili bugüne kadar yapılan tartışmalar oldukça faydasız bir çizgide ilerliyor. Kabul etmek gerekir ki yoksul ülkeler kendilerinin sebep olmadığı bir iklim değişikliği krizinden orantısız bir şekilde etkileniyor. Ancak, Dünya Bankası’nın kredileri tabana yaymayı amaçlayan reformları bu ülkeleri kapsamayabilir. Oysa bunun yerine bu kurumların önceliği, düşük gelirli ülkelerin ekonomik sistemden dışlanmalarını önlemek olmalı. Bu da süper güçler olan Çin, ABD ve Avrupa’nın bir araya gelmelerini gerekli kılıyor.

Elbette eleştirel bakanlar, bunun siyasi açıdan mümkün olmadığını savunacaklardır. Gerçekten de Batı parlamentolarının Bretton Woods kurumlarındaki temsil gücünde yapılacak değişiklikleri onaylaması pek olası görünmüyor. Çünkü, temsil gücünün yeniden düzenlenmesinden en fazla zarar görecek olan, tekil düzeyde Avrupa ülkeleri olacak. Yine de Avrupa’nın Afrika’daki felaketin önlenmesinde ve iklim değişikliğiyle mücadelede öncü bir tutum sergilediği unutulmamalı. Ancak, artık çok geç olmadan bu tür tutumların eyleme dönüşmesi gerekiyor.

Diğer taraftan, Ukrayna savaşının başlamasından bu yana Batı karşıtı eğilimlerde artış olduğu görülüyor. Bu artış, Bretton Woods kurumlarını tam da faaliyet alanı olan Küresel Güney’den izole ederek meşruiyetlerini sarsma riski taşıyor. Bu risk ise düşük gelirli ülkelerde süregelen ekonomik ve sosyal felaketi durdurma amacını zora sokuyor. Çünkü bu amaca ulaşmak için çıkar odaklı girişimler değil, tüm uluslararası toplumun koordinasyonu gerekiyor.

Sonuç olarak, Bretton Woods sistemi dünya için bir refah ve barış hayalinden doğmuştu. Günümüzde insanlığın karşı karşıya kaldığı ölümcül tehditler dikkate alındığında, bu hayali yeniden canlandırmak tartışmasız bir öneme sahip. Ancak, bunu yapmak için, kapsayıcı kurumların tüm imkanlarını yoksul ülkeleri korumaya ve iklim değişikliğini engellemeye yönelik kalkan olarak kullanmak gerek.


Bu yazı, Politico web sitesinde 12 Eylül 2023 tarihinde “Grand bargain for Bretton Woods” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.