×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Muhammed bin Selman’ın Reform Ajandası

Suudi devletindeki köklü reformlar iki aşamadan oluşuyor; ülkede gücün tek elde toplanması ve ekonomik kalkınmayı sağlayacak bir zihinsel dönüşümün tüm Suudi toplumunca özümsenmesi.
2017 YILINDA kuzeni Muhammed bin Nayif’in yerine veliaht tayin edilmesiyle Suudi politik sisteminin rakipsiz gücü haline gelen Muhammed bin Selman, Suudi devletini, dedesi Abdülaziz bin Suud’ın inşa ettiği temellerin dışında farklı bir temele oturtmak istediğini sık sık dile getirmekten çekinmiyor. Reformist bir imaj çizen Veliaht Prensin ilk hedeflerinden birisinin ülkenin resmi ideolojisi olan ve hem yönetim kademlerinde hem de Batıda dinsel radikalizmi teşvik ettiği düşünülen Vehhabizmin geriletilmesidir. Muhammed bin Selman’ın, 2017 yılında büyük ekonomik dönüşüm projelerinin sunumunu yaptığı uluslararası bir konferansta “ılımlı İslam’a dönüyoruz” şeklinde ifade ettiği bu reform programı son dönemde ülkede en çok konuşula huşulardan birisi olmaya başladı. “Ilımı İslam” projesi, Suudi ulemasının hem toplum üzerindeki nüfuzunu kırmayı hem de 1744 yılındaki birinci Suudi emirliğinden itibaren ulemanın yönetimdeki ortaklığını sonlandırmayı hedeflediği için Suudi sosyopolitik sisteminde oldukça radikal bir değişiklik projesi olarak tanılanabilir.  

Suudi sosyopolitik sisteminde ulemanın rolü

Muhammed bin Abdülvehhab ile Muhammed bin Suud arasında 1744 yılında zımni olarak kararlaştırılan pakt, Suudi politik sisteminin “kurucu anlaşması” olarak kabul edilir. Dini ve siyasi kanadı temsil eden iki lider arasında zımnen kararlaştırılan pakta göre dini alan Muhammed bin Abdulvehhab’ın soyunun, siyasi alan ise Muhammed bin Suud’un soyunun uhdesinde olacaktır. Üç asırdır değişmeden gelen bu pakt mucibince, bugün dahi, dini alan (mescitlerin idaresi, dini bilginin üretimi ve yorumu vs.) ilaveten Suudi Arabistan’da dini alan olarak kabul edilen eğitim, yargı ve medya ulemanın kontrolünde bulunmakta. 

Ulemanın politik sistemde oynadığı rolüne ilaveten genişleyen toplamsal tabanı ulemaya toplumsal bir güç de kazandırıyor. Ulemanın Suudi toplumunda toplumsal tabanını genişleten iki husus bulunmakta; Suudi toplumunun muhafazakâr yapısı ve rejimin teşvikleri. Ulemanın kontrolündeki eğitim kurumları toplumsal yapıyı Vehhabi ideolojiye göre biçimlendirme imkânı sağladığı için Suudi toplumu dindar ve oldukça muhafazakâr bir yapıya sahiptir. Suudi rejiminin, ulemanın toplumsal tabanının genişletmesine yönelik teşvikleri, ülkede siyasal sitemin meşruiyetinin dine dayanmak zorunda olmasıyla yakından alakalı. Suudi ulemasının ülkede sarsılmaz sosyopolitik gücünü göz önüne alan çoğu uzman, ulemayı ülkenin fiili yöneticisi olarak kabul etme eğiliminde. 

“Ilımlı İslam” politikasının gerekçeleri

Muhammed bin Selman’ın son dönemde Suudi politik sisteminde yapmayı düşündüğü tüm değişikliklerin kesişme noktasını “ulemanın sosyopolitik nüfuzunun kırılması” oluşturuyor. Muhammed bin Selman temelde Suudi politik sisteminde köklü reformlar yapmak suretiyle modern bir siyasal sitem ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bahsedilen köklü reformlar iki aşamadan oluşuyor; ülkede gücün tek elde toplanması ve ekonomik kalkınmayı sağlayacak bir zihinsel dönüşümün tüm Suudi toplumunca özümsenmesi. 

İlk olarak; Suudi politik sisteminin, her ne kadar bir monarşi sistemi olsa da, hanedan üyeleri, kudretli aşiretler, sermayedar sınıfı ve ulemadan oluşan parçalı yapısının ortadan kaldırılarak gücün tek elde toplanması büyük önem arz ediyor. Son dönemde görevden almalar ve tutuklamalar ile kudretli aşiretler, hanedanın önemli isimleri ve nispeten bağımsız bir sermayedar gurubu gibi “bağımsız güç merkezleri” önemli ölçüde tasfiye edildi. Burada “Ilımlı İslam” politikası Suudi politik sisteminde önemli bir bağımsız güç merkezi olan ulemanın tasfiye edilmesi için ortaya konulmakta.  

İkinci olarak; ekonomik kalkınma ve ülke ekonomisinin petrole olan bağımlılıktan kurtulması için köklü bir toplumsal değişim hedeflenmekte. Ulemanın, bahsedilen köklü değişimin önündeki en önemli engellerden biri olarak duruyor olması, reformist Veliaht Prensin ulemanın toplumsal nüfuzunu kırmayı en önemli gündem olarak benimsemesinin temel gerekçesini teşkil ediyor. Eğitim reformu ve turizm atılımları ekonomik kalkınma stratejisi olarak belirlenen “Vizyon 2030”un en önemli gündemi olarak ön plana çıkmakta. 

Tamamen ulemanın kontrolünde olan Suudi eğitim sistemi, teoloji ağırlıklı bir eğitim modelidir. Ülkedeki eğitimin yoğun teolojik yapısı modern sanayi toplumlarının ihtiyaç duyduğu nitelikte kalifiye iş gücünün ortaya çıkmasını imkânsız kılmakta. Hedeflenen dönüşüm projelerinin hayata geçebilmesi için öncelikle sanayi sektörünün ihtiyaç duyduğu kalifiye iş gücünü ortaya çıkaracak seküler karakterli ve ulemanın kontrolü dışında bir eğitim sistemine geçilmesi planlanıyor. 

Turizm konusu ise Riyad yönetimi açısından çözülmesi gereken çok acil bir mesele olarak ön plana çıkıyor. Bir taraftan her yıl yurt dışına çıkan 4-5 milyon Suudi vatandaşının kendi ülkelerinde tatillerini geçirmeye teşvik edilmesi, diğer taraftan ise yurt dışından, hac ve umre turizmi dışında, yabancı turist çekilmesi ülkenin ekonomik kalkınması için büyük önem arz ediyor. Turizm gelirlerini artırmayı planlayan Muhammed bin Selman, Kızıldeniz sahiline çok büyük bir turizm kenti inşasına büyük önem veriyor. Ancak bu bahiste de, ulemanın turizm sektörünün İslami hayat tarzına zarar vereceği gerekçesiyle bir direnci söz konusu. Bu direnci aşmak için, inşa edilen devasa turizm kentinin, ulemanın denetiminde olan, ulusal yargı ağının dışına çıkarılması planlanıyor.  

Son olarak uzun yıllardır Vehhabi/Selefi düşüncenin Batıda, dinsel radikalizmin ve din kaynaklı terörizmin ideolojik arka planını oluşturduğuna yönelik yaygın bir kanaat bulunmakta. El-Kaide ve IŞİD gibi ideolojik olarak Selefizmden beslenen yapılanmalar bu kanaati sürekli canlı tutuyor. Ülkenin Batıda bozulan imajını düzeltmek isteyen Muhammed bin Selman “Ilımlı İslam” projesiyle Batılı müttefiklerine, kendi yönetimi altında Suudilerin dinsel radikalizmi hem ideolojik hem de ekonomik olarak desteklemeyeceğine yönelik güçlü bir mesaj veriyor.

Suudi toplumunda rahatsızlıklar

Suudi politik sistemi uzun yıllar yöneticiye mutlak itaati salık veren İslam’ın Vehhabi yorumuna ve petrol gelirlerinin sağladığı ekonomik avantajlar ile halkın memnuniyetinin satın alınmasına dayanarak istikrarını korudu. Bu bahiste rejimin uluslararası koruyucularının da (İngiltere ve ABD) önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. İçinde bulunduğumuz dönemde Suudi rejiminin en önemli koruyucusu olan ABD’nin “güvenlik garantörlüğü” rolünü azaltma girişimine ilaveten azalan petrol gelirleri ve Muhammed bin Selman yönetiminin ülke politik sisteminin en önemli sacayaklarından biri olan ulemayı sistemden dışlama çabaları ciddi sosyopolitik gerginlikler üretme potansiyeli taşıyor. 

2020 yılının son günlerinde Suudi Arabistan’da İslami İşler Bakanlığı’nın, bakanlığın “Müslüman Kardeşler tehlikesi” konusunda uyarıda bulunma talimatlarına uymadıkları gerekçesiyle 100'den fazla imam ve vaizi açığa aldığına dair haberler ülke resmi din politikalarında beklenen köklü değişikliklerin oldukça uzak bir ihtimal olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu. Doğu vilayetindeki Şii nüfusun Suudi dini otoritesini reddeden yaklaşımına ilaveten Hicaz bölgesinde bu kadar çok sayıda imam ve vaizin ülkedeki en yüksek dini otorite olan Ulema Yüksek Konseyi’nin politikaları karşısında sergiledikleri tutum ülkenin içinde bulunduğu ideolojik bölünmenin derinliği hakkında önemli ipuçları vermekte.

NECMETTİN ACAR

Mardin Artuklu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü başkanıdır.