×
ASYA

ANALİZ

Parlamento ve Krallık Arasında: Malezya’da Siyasetin Dönüşümü

Etnisite, din ve reform konusundaki sosyal bölünmeler, krallıkla yönetilen Malezya toplumunu onlarca yıldır etkilerken ülkedeki parlamenter siyaseti de güçlü bir şekilde biçimlendiriyor.
MALEZYA, geride bıraktığımız altmış yıl boyunca, parlamentosu sarayından daha istikrarlı olan ender bir monarşi modelini temsil etti. 1957 ile 2018 yılları arasında ülkenin altı başbakanının her biri, kendisini atayan kraldan daha uzun süre iktidarda kaldı. Bunun nedeni, ülkede tahtın, dokuz bölgesel hükümdar tarafından beşer yıllık dönemler halinde dönüşümlü olarak paylaşılması. Fakat son dönemde ülkenin siyasi liderleri daha hızlı bir değişim içinde. Mevcut kral Sultan Abdullah, 2019'daki taç giyme töreninden bu yana üç başbakanın gelip gittiğini gördü. 24 Kasım'da ise dördüncü bir ismi atadı: Eski başbakan yardımcısı ve Malezya siyasetinin en uzun ömürlü ismlerinden Enver İbrahim’i.

19 Kasım'daki seçimlerle Malezya tarihinde ilk kez parçalı ve dağınık parlamento kompozisyonu ortaya çıktı. Seçimlerde Enver İbrahim'in reformcu Umut İttifakı (Pakatan Harapan / PH) 83 sandalye kazandı. Muhiddin Yasin'in Ulusal İttifak (Perikatan Nasional / PN) koalisyonu 73 sandalye elde etti. [Altmış yıl boyunca ülkeyi yöneten Birleşik Malaylar Ulusal Partisi (UMNO) ise 30 sandalyede kaldı.] Böylece, Güneydoğu Asya'nın üçüncü büyük ekonomisi, huzursuz bir tek parti devletinden parçalanmış bir siyaset yapısına doğru seyreden on yıllık dönüşümünü tamamlamış oldu.

***
Toplumsal bir anatomi

Etnisite, din ve reform konusundaki bölünme Malezya toplumunu onlarca yıldır etkilerken ülkede siyaseti güçlü bir şekilde biçimlendirdi. Ülkenin 1957'deki bağımsızlığından bu yana, etnik Malay çoğunluğu anayasal olarak korunan özel bir statüye sahipken, etnik azınlıklar ikincil statüde konumlanıyor. Ancak Malezya'nın sosyal bölünmesini bu kadar karmaşıklaştıran şey, etnisiteye ilave iki ayrışmanın -din ve siyasi reform merkezli rakip vizyonların- etnik ayrımlarla örtüşmesi ve çoğu zaman bu bölünmeleri yoğunlaştırması.

Siyasi seçkinler, tabanlarını ve destekçilerini seferber etmek için düzenli olarak bu bölünmelere başvuruyorlar. Ancak aynı zamanda "siyasi merkezi" elde tutmak ve gücü güvence altına almak amacıyla bu çatlaklardan birini veya her ikisini önemsiz göstermek için sistematik bir çaba sarfediyor. İşte bu kutuplaştırıcı sorunlar Malezya’da siyasi uzlaşmaya varma çabalarını baltalıyor, ihtiyaç duyulan temel reformların gerçekleştirilmesini zorlaştırıyor ve siyasi istikrarsızlığı körüklüyor. Bu bölünme ve kutuplaşma eğilimi, en son, kimlik odaklı bölünmelerin ülke tarihindeki en kapsayıcı hükümetin çöküşüne yol açtığı Şubat 2020’de görüldü. Dahası, bu bölünme ve kutuplaşma esas olarak seçkinler düzeyiyle sınırlı olsa da giderek Malezya toplumuna nüfuz ediyor; etnik uyumu tehlikeye atarken sosyal uyumu aşındırıyor.

Sosyal bölünme eksenleri: Kökenler ve dinamikler

Malezya'nın kutuplaşması, her biri derin tarihsel köklere sahip olan üç ana bölünmeden besleniyor. Ülkenin ana ayrım çizgisi etniktir. Bağımsızlıktan bu yana, ulusal kimliğin baskın anlatısı, Malezya'nın, nüfusun yüzde 50,8'ini oluşturan ülkenin en büyük etnik grubu olan Malaylar’a ait olduğu yönündeydi. Diğer topluluklar -yani bağımsızlıktan önce aileleri ülkeye göç etmiş Çinli ve Hintli Malezyalılar ve Borneo adasındaki çok sayıda daha küçük yerli etnik grup- çeşitli şekillerde eşit haklara ve statüye sahip değiller. Ülkenin hakim ırksal hiyerarşisi, etnik bölünmeleri açığa çıkaran ve zaman içinde farklı boyutlara evrilerek tekrar eden zorluklarla karşı karşıya.

Malezya'nın etnik bölünmesi, İngiliz sömürgeciliğinden bağımsızlık mücadelesine kadar uzanıyor. Burada dönüm noktası, 1946'da İngilizlerin, daha sonra Malezya'nın bir parçasını oluşturacak olan, etnik açıdan farklı devletler için tek bir idari birim olarak Malaya Birliği’ni oluşturmasıydı. Bu yeni yapılanma içerisinde Malay seçkinleri harekete geçti ve aynı yıl Malaylar için özel ayrıcalıklar savunan etno-milliyetçi bir parti olan Birleşik Malay Ulusal Örgütü'nü (UMNO) kurdu. Ayrıca UMNO, Çin ve Hint etnik topluluklarından siyasi partilerle güçlerini birleştirdi. Böylece “İttifak” olarak bilinen ve daha sonra genişleyip adını Ulusal Cephe (Barisan Nasional / BN) olarak değiştiren çok ırklı bir ulusal koalisyonun lider gücü haline geldi. UMNO liderliğindeki bu koalisyon, 1957'deki bağımsızlıktan 2018'e kadar ülkeyi yönetecekti. Söz konusu koalisyon, etnik gruplar arası siyasi işbirliğinin bir örneği olmasına rağmen, aynı zamanda Malezya siyasetinde etnisitenin temel rolünü kurumsallaştırdı ve Malaylara özel haklar verdi.

Ülkenin bağımsızlık dönemi aynı zamanda İslamcılık - laiklik arasında ikinci bir bölünmenin ortaya çıkışına da tanık oldu. Malay seçkinleri arasında İslam'ın kamusal yaşamdaki rolüne ilişkin tartışmalar, 1930'lardan başlayarak yoğunlaştı ve farklı Malay milliyetçiliği anlayışlarını şekillendirdi. Bu bölünmeler, Müslüman din adamlarının UMNO'dan ayrılmalarına ve 1951'de Malezya İslam Partisi'ni (Parti İslam Se-Malezya / PAS) kurmalarına yol açtı. Daha az laik bir devlet için süregelen ısrar, Malezya siyasetini onlarca yıl şekillendirerek siyasi İslam üzerindeki farklılıkları keskinleştirdi. Aynı zamanda, İslamcı - laik bölünmesi, Malezya'nın etnik kutuplaşmasını güçlendirdi. Neredeyse tüm Malaylar Müslümandır, etnik azınlıklarsa ağırlıklı olarak değildir. Bu nedenle İslamcı gruplar, dini çekiciliklerini Malay milliyetçi mesajlarıyla birleştirerek kamusal alana sundu.

Kökleri farklı devlet anlayışlarından beslenen siyasi reform konusuyla ilgili üçüncü bölünme ise ırksal kutuplaşmayı daha da yoğunlaştırdı. Malay siyasi elitleri, kendilerinin Malay/Müslüman topluluğunun “koruyucusu” oldukları ve bu nedenle, kendi kişisel çıkarları da dahil olmak üzere, devlet kaynaklarını, uygun gördükleri şekilde kontrol etme hakkına sahip oldukları görüşünü savundular. Bu bakış açısı, halkın, koruyucularına sadakat ve itaat göstermesi gerektiğini ima etmekteydi. Muhalif seçkinler ve Malezya'nın genişleyen sivil toplumu, hükümetin sıradan vatandaşların haklarına saygı duyması gerektiğini savunarak bu görüşe meydan okudu ve daha katılımcı bir sistemi savundu. Siyasi seçkinlerin tutumlarına doğrudan meydan okuyarak, yolsuzluk ve gücün kötüye kullanımı konusunda daha fazla hesapverebilirlik ve kontrol çağrısında bulundular. Sonuç itibariyle ülkede kendilerini “koruyucu” ve “katılımcı” olarak tayin eden iki taraf, reformu savunuyor; ancak reformun ne anlama geldiği ve kime yetki vermesi gerektiği konusunda keskin bir şekilde ayrışıyor.

Bu karmaşık üçüncü bölünme, esas olarak iktidardaki Alliance'ın parlamentodaki üçte iki çoğunluğunu ilk kez kaybederek ırksal ayaklanmalara ve on sekiz aylık olağanüstü hal yönetimine yol açtığı 1969 yılına kadar gerçekleşmedi. Bu kargaşanın ardından yükselen Malay milliyetçiliği, hiyerarşik, demokratik olmayan bir siyaset modeliyle iç içe geçti. Bu dönemde Malay özel hakları, Ketuanan Melayu veya Malay hakimiyeti kavramı aracılığıyla bir sosyal sözleşmeye yerleştirildi. Hükümet ayrıca 1971'de, sözde ihtiyaca dayalı, ancak uygulamada Malayları destekleyen olumlu bir eylem planı olan Yeni Ekonomi Politikasını (NEP) uygulamaya koydu. En önemlisi, bu dönem aynı zamanda devlet gücünün nasıl kontrol edileceği konusunda da bir değişikliğe işaret ediyordu. Artık devlet iktidarı, topluluğun koruyucuları olarak görülen Malay seçkinlerinin hakimiyetinde olacaktı. Hükümet, Malay haklarını ve Malay iktidarını korumaya çalışarak demokratik alanı daralttı ve sivil özgürlükleri sınırlandırdı. Bu antidemokratik değişiklikler, devlete, onun meşruiyetine, nasıl, kimler tarafından kontrol edilmesi ya da reforme edilmesi gerektiğine ilişkin çok farklı bakış açılarını belirginleştirdi.

Irk, din ve reform konusundaki bu üç ayrışma, Malezya'nın bağımsızlık sonrası tarihi boyunca karmaşık şekillerde birbiriyle kesişti. Bu ayrışmalar yıllar geçtikçe, elit bölünmeleri körükledi; farklı şekillerde yoğunlaştırdı ve baskın kutuplaşma tarzıyla ilgili kaymalara yol açtı.

Siyasi elitler ve kutuplaşmanın yoğunlaşması (1969–1999)

Mayıs 1969'dan sonraki olağanüstü hal dönemi, Malezya için bir kırılmaya işaret ediyordu. Ketuanan Melayu fikri ve NEP gibi politikalar aracılığıyla Malay topluluğunun özel hakları yalnızca kurumsallaşmakla kalmadı, aynı zamanda devlet, etnik hiyerarşileri sürdürmek ve Malay seçkinlerini zenginleştirmek için bir araç haline geldi. Siyasi seçkinler, etnik gerilimlerin tırmanmasında merkezi bir rol oynadı. Aslında, 1969’daki etnik isyanlar, gerçek etnik şikayetler kadar, seçkinlerin etnisiteyi siyasi amaçlar için kullanmasıyla da ilgiliydi. 

Malay milliyetçiliği ile devlet gücünün birleşmesi, ülkede sonraki otuz yıllık elit kutuplaşmasını şekillendirdi. 1970'lerde hükümet, sosyal kalkınma, dil ve eğitimle ilgili politikaları ve harcamaları etnik çizgilerle yeniden çerçevelendirdi. İttifak, UMNO'nun hakim olduğu ancak daha geniş bir parti yelpazesini içeren BN haline geldikçe, siyasi temsil yeni, kurumsallaşmış Malay hakimiyetini yansıtıyordu.

Bu dönemde, Ulusal İttifak (BN) çoğu muhalefet partisini bünyesine kattığı veya etkisiz hale getirdiği için, Malezya'nın kutuplaşan bölünmelerinin karşı tarafındaki bir parti, BN’nin birincil rakibi oldu. [Bu parti Çin Demokratik Hareket Partisi (DAP) idi.] Çin Demokratik Hareket Partisi (DAP) ülkede büyük ölçüde Malay olmayanları temsil ediyor, laikliği savunuyor ve dolaylı olarak Malay kökenli devletle ilgili reform çağrısında bulunuyordu. Böylece 1969 ile 1995 arasındaki seçimler, Malezya'da tamamen kutuplaşmış iki alternatif siyaseti ve elit vizyonunu karşı karşıya getirdi. Ancak BN güçlü ekonomik büyüme sağladığından, bu dönemin büyük bölümünde seçmenlerin ezici çoğunluğu BN hükümetine sadık kaldı.

Ilımlı muhalefet (1999–2018)

1997-1999 Asya mali krizi, BN hükümetine bir darbe indirdi ve Malezya'nın muhalefetinde derin değişikliklere kapı araladı. Ekonomik daralma, UMNO içindeki elit içi rekabeti ateşledi. Başbakan Mahathir'e karşı, kendi yardımcısı ve eski öğrenci lideri Enver İbrahim liderliğinde bir muhalefet hareketini kışkırttı. 1998'de Enver tutuklandı ve siyasi amaçlı bir davada yargılandı.

Bu olaylar, Malezya'nın daha iyi yönetişim, yolsuzlukla mücadele önlemleri, daha fazla etnik katılım ve siyasi özgürlükler talep eden reformasi (reform) hareketini ateşledi. Bu hareket, muhalefeti merkeze taşıyarak ve daha önce parçalanmış muhalefet partileri arasında yeni seçim ittifaklarını mümkün kılarak kritik bir siyasi dönüşüm başlattı. 2008 ile 2015 arasında ilerici DAP, eski başbakan yardımcısı Enver’in yeni kurulan reformist Halkın Adalet Partisi'ni (Parti Keadilan Rakyat / PKR) hatta İslamcı PAS’ı kapsayan bir koalisyon kurmayı başardı. [Bu yeni siyasi koalisyon, Umut İttifakı / PH şemsiyesi altında toplandı.] Bu koalisyon, başlangıçta iki eyalet hükümetinin kontrolünü alarak 2008'den itibaren seçimleri kazanmaya başladı.

Muhalefet merkezde güç kazandıkça, BN halk desteğini kaybetmeye başladı ve telafi etmek için kutuplaştırıcı taktiklere yöneldi. UMNO, bir kitlesel üyelik partisi olarak siyasi köklerinden koptukça ve seçkinleri için bir araç haline geldikçe, etnik retoriğe her zamankinden daha fazla bel bağladı. Sonuçta Malay olmayan seçmen desteği çöktüğü için BN içindeki etnik gruplar arası işbirliği bozuldu.

Muhalefetin 2018 seçimlerindeki en büyük başarısı, yirmi yılı aşkın bir süredir BN başbakanı olan Mahathir'in muhalefetin Umut İttifakı'na (PH) dahil edilmesiydi. Mahathir 2017'de PH’ye katıldı ve eski başbakan yardımcısı Muhiddin Yasin ile birlikte Malay ırkına dayalı bu yeni partiye liderlik etti. Mahathir, "Yeni Malezya" vaadiyle ülkenin ilk UMNO dışı hükümetine liderlik etmek için geri döndü.

İstikrarı bozan bölünmeler (2018–2020)

İki yıldan daha kısa bir süre iktidarda kaldıktan sonra, Şubat 2020'de, PH hükümeti dramatik bir şekilde çöktü ve iç bölünmeler nedeniyle koalisyonun istikrarı bozuldu. Başbakan olarak Mahathir, etnik siyaseti geride bırakamadı veya bırakmak istemedi. Laiklere karşı taviz verdiği yönündeki eleştirilere yanıt olarak anlamlı reformlar yaptı. Diğer taraftan Enver İbrahim'in etnisite ve laiklik konusundaki yaklaşımı da diğer birçok koalisyon ortağınınkinden farklıydı. Dahası, Mahathir ve Enver İbrahim arasındaki kişilik farklılıkları ve güç paylaşımı konusundaki anlaşmazlıklar gerilimi körüklese de bu dönemde Umut İttifakı (PH)’yi dağıtan ve meşruiyetini aşındıran şey, yönetişim konusundaki köklü bölünmelerdi.

Bu arada, 2018'deki yıkıcı yenilgilerinin ardından, UMNO'nun Malay milliyetçileri eski İslamcı rakipleri PAS ile güçlerini birleştirdiler ve ülkedeki kutuplaştırıcı bölünmeleri yeniden alevlendirmeye yönelik bir seyir izlediler. Ara seçimlerde, iki parti etnik yerinden edilme konusundaki Malay kızgınlıklarından yararlandı, reform karşıtı direnişi körükledi. Nihayetinde, Mart 2020'de iktidara gelen Ulusal İttifak (Perikatan Nasional / PN) adlı yeni bir koalisyon oluşturmak için PH içindeki hoşnutsuz, daha az reform odaklı gruplarla birleştiler.

Ve bugün...

Son yirmi yılda Malezya hem gücü elinde tutmayı hem de iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan siyasi seçkinler tarafından kutuplaşan bölünmeler etrafında yoğun seferberliğe tanık oldu. Siyasi rekabet, yıkıcı siyasi kültürü normalleştiren sıfır toplamlı bir oyuna dönüştü. Devlet, seçkinlerin himayesi, hatta iktisadi rant için bir araç olarak hizmet etmeye devam ediyor. Siyasi partiler merkezde zemin kaybederken, tabanlarını güvence altına almak için kutuplaştırıcı söylemlere ve mobilizasyona dönüyor. Siyasi seçkinler, daha geniş halk desteği kazanmak için bu ayrıştırıcı söylem ve mobilizasyon konusunda uzlaşmaya vardığında, kalıcı ayrılıklar, işbirliğini engelliyor; halkın öfkesini besliyor; çekirdek seçmenin güvensizliğini artırıyor. Koronavirüs sonrası Malezya siyasetinin bu eğilimi bozup bozmayacağını veya ülkede uzun süredir devam eden kutuplaşmayı daha da derinleştirip derinleştirmeyeceğini zaman gösterecek.


Bu yazı, editörlüğünü Thomas Carothers ve Andrew O’donohue’ın yaptığı “Political Polarization in South and Southeast Asia: Old Divisions, New Dangers” çalışmasında yer alan ve Carnegie Endowment’ta “Malaysia’s Political Polarization: Race, Religion, and Reform” başlığıyla yayınlanan bölümün kısaltılmış çevirisidir. Yazının giriş kısmı, Economist’te “Anwar Ibrahim becomes Malaysia’s prime minister” başlıklı yazının iki paragrafının çevirisidir. Metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.

BRIDGET WELSH

Malezya Nottingham Üniversitesi Asya Araştırma Enstitüsü'nde fahri araştırmacı ve Ulusal Tayvan Üniversitesi'nde Hu Fu Doğu Asya Demokratik Çalışmalar Merkezi'nde kıdemli araştırma görevlisi. The End of UMNO? Essays on Malaysia’s Former Dominant Party adlı kitabın yazarı.