×
AVRUPA

ANALİZ

Saraybosna'dan Washington'a: Etnik Milliyetçilikler Yükseliyor

Demokrasinin başı etnosentrik milliyetçilerle dertte ve Biden'ın demokrasi zirvesinin bunu düzeltmesi hayli zor görünüyor.
YILIN BU ZAMANLARINDA Saraybosna genellikle korkunç bir sisle kaplanır. Şehir, dağlarla çevrili bir vadinin üzerinde duruyor; kalorifer yakıtı ve araba egzozlarının ürettiği duman ve kirliliğin uzaklaşabileceği hiçbir yeri yok. Ve duman başkentin üzerine çöktüğünde görüş mesafesi asgari düzeye iniyor. Havaalanı kapanıyor, hava karardıktan sonra araba kullanmak zorlaşıyor, şehir sakinleri adeta kapatılmış gibi evlerinden çıkamıyor. Saraybosna'nın minareleri, kilise kuleleri, ünlü saat kulesi ve aydınlatılmış belediye binası karanlıkta ürkütücü bir şekilde parlıyor. Sanki Avrupa'nın göbeğinde değil de alternatif bir evrende duruyor gibi.

Ancak bu yıl sis, bazı yabancı temsilcilerin şehre gelip gitmesini engellemedi. Bosna’da Dayton Barış Anlaşması’nın yarattığı zayıf kurumsal yapı ve ülke liderliği içerisindeki saldırgan milliyetçiliğin uzun süredir yol açtığı siyasi krizin, ülkenin dağılmasına veya başka bir savaşa yol açabileceğine dair artan korkular var. Uluslararası temsilciler, aynı işlevsiz etno-milliyetçi konumda kalmaları ve küçük tartışmalarını, bir sonraki seçim döngüsü dünyanın metropol merkezlerini kuşatana kadar ertelemeleri için Bosna’da tarafları ikna etmeye çalışıyor. 

Yine de bu temsilcilerin hepsi biliyor ki, Bosna bu konuda yalnız değil. Balkanlar'ın hemen her noktasında sorunlar büyüyor. Son iki NATO üyesi Karadağ ve Kuzey Makedonya'da tansiyon yüksek. Kosova ve Sırbistan, egemenlik statüsü üzerinde anlaşma sağlayamıyor. Balkanlara komşu Avrupa Birliği ülkeleri (Slovenya, Hırvatistan, Romanya, Bulgaristan ve tabii ki Macaristan), bölgede Brüksel ve Washington'un güvenilir demokratik ortakları olma iddiasından giderek uzaklaşıyor. ... 

Sonuçta dünyanın mevcut sorunlarının temelinde Balkanlar yer almıyor. Milliyetçiliğe yönelik etnosentrik ve ırkçı çağrılar, hemen her yerde demokrasi zemininin altında kaynıyor.  

Bu noktada ABD Başkanı Joe Biden'in ilk Demokrasi Zirvesi için sanal olarak bir araya gelen ülkeler de bir istisna değil. Orada, aşağı yukarı 100 demokrasi düzenini temsil eden katılımcılar, “kötüler arasındaki en iyi yönetim biçimi” üzerine ve ayrıca demokratik müttefiklerin birbirini dinlemesi, nezaket göstermesi gereği konusunda çoğunlukla öngörülebilir konuşmalar yapıyor. 

Daha önceki dönemlerde, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, demokratik ulusların uluslararası kamu malları tedariki konusunda birlikte çalışması gerektiği konusunda anlaşmıştı. Eski Başkan Bill Clinton, Dışişleri Bakanları Madeleine Albright ve Hillary Clinton'ın yanı sıra Senatör John McCain, ayrıca eski Başkan Barack Obama'nın bazı dış politika danışmanları benzer bir demokrasi “birliği” veya “topluluğu” ile ilgilendiklerini ifade etmişlerdi. Senatör Bernie Sanders “küresel demokratik hareket”i savundu.  

Biden'ın zirvesi şimdi her yönden eleştiriyle karşı karşıya. Özellikle de kimin davet edildiği konusunda. Bosna Hersek bu zirvede yer almadı. Sırbistan ve Hırvatistan gibi Bosna'daki ayrımcılık için çok savaşan ülkeler memnuniyetle karşılanırken, liste dışı bırakılan tek Batı Balkan devleti. Belki de onların delegeleri, “demokrasiden geriye dönen” Polonya ve Filipinler'den gelenlerle birlikte şimdi bize demokrasinin gerçekten ne anlama geldiğini anlatabilirler.

Kritik olan nokta, zirvenin ev sahibi de içeride demokrasiyle ilgili birçok sorun yaşıyor. Zirve, Amerikan sağ kanadının liberal demokrasinin yararları konusunda derinden bölünmüş olduğu bir zamanda gerçekleşiyor. Pek çok muhafazakar, Amerika'nın çok ırklı, çok kültürlü ulusal kimliğinin ortadan kaldırılması gereken bir yanılsama olduğunu ve bu noktada Anayasa'nın üstesinden gelinmesi gereken optik bir engel olduğunu düşünüyor. 

Yükselen küresel otoriterlik dalgası karşısında, Biden'ın taktiksel yaklaşımı (yanlış bir “birlik” hedefiyle asıl sorunla yüzleşmekten kaçınma) sadece ahlaki olarak yanlış değil, aynı zamanda politik olarak da ters tepiyor. Tarzını değiştirmedikçe ve önünde demokratik yönetimin hayatta kalması için bir mücadele olduğunu anlamadıkça, ikinci Demokrasi Zirvesi, dünya genelinde daha büyük meydan okumaların olduğu bir ortamda gerçekleşecek.

30 yıl önce ABD ve Avrupa, Yugoslavya ve Bosna-Hersek'teki savaşı önleme ve sonrasında durdurma şansına sahipti. Bunun yerine çatışma ortamını “çevrelemeyi” seçtiler. Bunun bedeli soykırım oldu. ABD ve AB, demokrasiyi ve kendi geleceklerini önemsiyorlarsa, dünyanın büyük bir çatışmaya doğru sürüklendiğini anlamalı. Gelişini, ebedi demokrasi fantezilerinin kenarında duran Balkan halklarının, çatışmaları hızlı bir şekilde kontrol altına almakta başarılı olan Batılı diplomatlardan çok daha önce tanımayı öğrendiği çatışma.

ABD, AB ve Başkan Biden’la danışmanlarının seçkin davetlileri için demokrasiyi övmeye hazır olanların tümü eğer ciddiyse, Amerika'da, Bosna'da ve dünyanın her yerinde ilerici demokratik hareketleri agresif bir şekilde desteklemeliler. Çünkü bugün neredeyse bitti ve yarın çok geç olabilir. 


Aleksandar Hemon, Aida A. Hozic ve Srdjan Vucetic tarafından kaleme alınan bu analiz, POLITICO’da, 09 Aralık 2021 tarihinde “Democracy is in trouble, and Biden’s summit is not going to fix it” başlığıyla yayınlandı.

A. HEMON, A. A. HOZİC, S. VUCETİC

Aleksandar Hemon, Princeton Üniversitesi'nde yazar, denemeci ve yaratıcı yazarlık profesörü. Aida A. Hozic, Florida Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler doçenti ve siyaset bilimi bölümünün başkan yardımcısı. Srdjan Vucetic, Ottawa Üniversitesi'nde halkla ilişkiler ve uluslararası ilişkiler profesörü.