×
AVRUPA

ANALİZ

Savaş Avrupa’yı Bölüyor mu?

Yaptırımların ötesinde, Avrupa, Ukrayna'yı finansal olarak desteklemek ve Rusya'yla boks yapmak için ne kadar ileri gidileceği konusunda giderek daha fazla bölünüyor. Savaşla ilgili bu bölünme aynı zamanda Avrupa fikrinin geleceğini de şekillendiriyor.
AYLARDIR AVRUPA'NIN dört bir yanındaki şehir meydanlarında benzer sahneler vardı: Ukrayna'daki savaşa dair görgü tanıkları, sömürgeci işgale karşı silaha çağrı ve Avrupa halkının yardım etmesi için yürekten yapılan çağrılar.
 
Bu sahnede son zamanlarda önemli bir değişiklik var: Geçen ayın sonlarında Berlin'de bu tür mitinge katılanlar artık Ukrayna renklerini değil, ayrılıkçı Kremlin destekli Luhansk ve Donetsk cumhuriyetlerinin renklerini taşıyorlardı. Karanlık uyarılarının hedefi Rusya değil ABD’ydi.
 
Sosyalist Özgür Düşünenler Birliği lideri Klaus Hartmann, Almanya'nın Ukrayna’da ve diğer cephelerde ABD’nin bir “vassal”ı olmaktan biraz fazlası haline geldiğini söyleyerek “Son yıllarda demokratik hakların kalıcı olarak yok edilmesi ve faşizme doğru bir yürüyüş etrafında şekillenen net bir çizgi ortaya çıktı” dedi. "Luhansk ve Donetsk cumhuriyetleri, NATO'nun kendisine katılmak isteyenler için var olduğunu düşündüğü haklara, yani ittifaklarını seçme özgürlüğüne sahip."
 
Bu tür düşünceleri, siyasi çevredeki marjinal tutumlar olarak değerlendirip göz ardı etmek cazip gelebilir. (Özellikle de söz konusu gösteri Almanya'nın küçük Komünist partisi tarafından organize edildiğinde.) Ancak Ukrayna'daki savaş uzadıkça ve Avrupalılar artan enerji fiyatlarının ve yavaşlayan ekonominin yükünü giderek daha fazla hissetmeye başladıkça, çevredeki marjinal sapmalar hızla merkeze doğru kayıyor.
 
Son günlerde Çek Cumhuriyeti ve Almanya'da aşırı sağdan ve soldan binlerce gösterici artan enerji fiyatları, NATO ve Batı'nın Ukrayna'ya desteğini protesto etmek için sokaklara çıkıyor. Sadece Prag'da, Eylül başında şehir merkezinde düzenlenen bir protestoya tahmini 70.000 gösterici katıldı. Yine aynı günlerde Almanya'nın Leipzig ve Magdeburg kentlerinde binlerce kişi, aşırılıkçı partilerin Doğu Almanya'nın komünist diktatörlüğünü deviren sivil huzursuzluğu yeniden canlandırmaya yönelik çağrılarına kulak vererek sokaklara indi.
 
Avrupa Solu Partisi'nin eski lideri Gregor Gysi, Leipzig'de coşkulu alkışlar eşliğinde “NATO, Ukrayna ve Rusya konusunda yanlış yapılabilecek her şeyi yapmayı başardı,” dedi.
 
Rusya yıllardır sosyal medya dezenformasyonu ve siyasi oyunların zararlı bir kokteyli üzerinden, özellikle de şu anda protesto hareketlerini körükleyen çok uç unsurlara verdiği destek aracılığıyla Avrupalıların demokratik hükümetlere olan güvenini baltalamak için çalışıyor. Bu çabaların temel amacı, Avrupalıları Rusya'nın destekçileri haline getirmek değil (elbette Kremlin bunu da memnuniyetle karşılayacaktır); daha ziyade Batı siyasetini, seçmenlerin neye inanacaklarını bilemeyecekleri derecede kutuplaştırmak ve istikrarsızlaştırmak.
 
Üst düzey bir AB Komisyon yetkilisi, “Putin'in bu konuda başarılı olduğuna şüphe yok,” dedi.
 
Kış uzun olacak

AB Komisyon yetkilisi, bu konuda Bulgaristan'da ortaya çıkan siyasi karışıklığa dikkat çekti. Ülkede Cumhurbaşkanı Rumen Radev geçen ay, geçici hükümeti, Gazprom ile yeni bir gaz tedarik anlaşması müzakere etmeye zorlamıştı. Radev’in bu hareketi, Bulgaristan'ın Moskova'ya olan enerji bağımlılığını sürdürmesine karşı çıkanların sokak protestolarını tetikledi. Diğer yandan Rusya ile derin kültürel ve tarihi bağları olan ülkede pek çok kişi, Radev'in tutumunu memnuniyetle karşıladı.
 
Benzer bir tablo, AB'nin daimi “bete noire”ı Viktor Orban'ın Rusya ile tüm bağlarını koparma niyetinde olmadığını açıkça belirttiği Macaristan'da da ortaya çıktı. Ukrayna'nın savaşı kazanamayacağını söyleyen Orban, üç Rus oligarkın listeden çıkarılmaması halinde Rusya'ya yönelik bazı Avrupa yaptırımlarını yenileme kararını engelleme tehdidinde bulundu.
 
Öte taraftan Avrupa Birliği liderleri, İtalya'daki genel seçim sonuçlarına hazırlanıyor. Seçimlerde, aşırı sağ partilerin koalisyon kurmaya yetecek desteği kazanmaları bekleniyor. AB Komisyon yetkilisi, İtalya seçimlerinin Avrupa için bir “oyun değiştirici” olabileceği uyarısında bulundu.
 
Seçimi kazanması beklenen post-faşist İtalya'nın Kardeşleri partisinin lideri Giorgia Meloni, Rus işgalini eleştirmesine ve Ukrayna'ya askeri yardımı desteklemesine rağmen, olası koalisyonu Avrupa'nın en Putin dostu politikacılarından bazılarını içeriyor Aşırı sağ Lig'in lideri Matteo Salvini bu isimlerden biri. İtalya’da üç kez başbakan olan ve Putin’e üzerinde ikili el sıkışırken çekilmiş gerçek boyutlu bir görselin bulunduğu yorgan hediye eden Silvio Berlusconi de bu isimler arasında.
 
2018'de Putin'in yeniden seçilmesini “Rus halkının açık iradesi” olarak kutlayan Meloni'nin, daha yumuşak bir yaklaşım için kamuoyu baskısı karşısında Rusya'ya karşı duruşunu sürdürüp sürdüremeyeceği muamma.
 
Avrupalılar, Ukrayna'da yarattığı dehşet karşısında Rusya'nın anlatısını büyük ölçüde reddetse de bölge genelinde yapılan anketler, kararlılıklarının zayıfladığını gösteriyor. YouGov'un bu ay yayınlanan anketine göre, (Almanya, Fransa, İngiltere ve Polonya gibi) bölgenin en büyük ülkelerinde insanlar artık savaştan çok yaşam maliyeti konusunda endişeli. Fransa'da, nüfusun yüzde 40'ı, "ekonomik adalet" vurgusuyla 2018'de patlak veren Sarı Yelekliler hareketinin geri dönüşüne destek vereceğini ifade ediyor.
 
Bu noktada, Avrupalı ​​liderlerin Rusya'ya yönelik yaptırımları hafifletmek için artan bir baskıyla karşı karşıya kalması kaçınılmaz görünüyor. Zaman, Moskova'nın tarafında. Kış yaklaştıkça Avrupalılar, geçen yıla göre neredeyse üç katına çıkan doğal gaz fiyatlarının ağırlığını hissetmeye başlayacaklar.
 
“Tüm dünya için tehlike”

Şimdilik, Avrupalı ​​liderler yaptırımlar konusunda birleşmiş durumdalar, ancak bu ittifaktaki çatlaklar gün geçtikçe daha belirgin hale geliyor.
 
Popülist hareketlerin güçlü olduğu ülkelerde, yaptırımlara karşı cephe haftalardır güç topluyor. Rusya yanlısı aşırı sağ Özgürlük Partisi'nin güçlü bir siyasi etkiye sahip olduğu Avusturya'da, Ağustos ayı sonlarında yayınlanan bir ankete göre, nüfusun yüzde 40'ı Moskova'ya yönelik AB yaptırımlarını desteklemiyor. İktidardaki merkez sağ Halk Partisi bile bölünmüş durumda. Ülkedeki güçlü bölgesel liderler, federal hükümetin yaptırımlara verdiği sürekli desteği açıkça sorguluyor.
 
Yukarı Avusturya eyalet valisi Thomas Stelzer geçtiğimiz günlerde, "Hiçbir şey taşa kazınmış değil," dedi ve "kendi hayatlarımıza büyük zarar veriyorsak" ülkenin yaptırım duruşunu yeniden değerlendirme zamanı gelmiştir,” açıklamasında bulundu.
 
İtalya'da, Eylül başında yayınlanan bir Termometro Politico anketine göre, nüfusun yüzde 51'i ekonomik baskıları hafifletmek için yaptırımların kaldırılmasından yana. Dolayısıyla yaptırımlara karşı halkın muhalefeti daha da güçlü. Bir zamanlar Moskova'daki Kızıl Meydan'da bir Putin tişörtüyle dururken çekilmiş fotoğrafını paylaşan Salvini, Batı'yı Rusya yaptırımlarını yeniden gözden geçirmeye çağırdı.
 
Kremlin yönetimi açısından, yaptırım karşıtı bir Avrupa, Rusya yanlısı bir Avrupa kadar iyidir.
 
Bu, Rusya'nın son günlerde gaz kesintisini Batı yaptırımlarına bağlama çabalarını açıklıyor. Putin, Batı'nın taktiklerini “tüm dünya için tehlike” olarak nitelendirerek bunu ortaya koyuyor.
 
Putin, Rusya'nın Doğu Ekonomi Forumu'ndeki bir iş toplantısında yaptığı konuşmada, "Batı'da hızla artan yaptırımlardan ve Batı'nın kendi yaşam tarzını diğer ülkelere empoze etme, onların egemenliklerini ellerinden alma, onları kendi isteklerine boyun eğdirme yönündeki bariz saldırgan girişimlerinden bahsediyorum," dedi.
 
Yaptırımların ötesinde, Avrupa, Ukrayna'yı finansal olarak desteklemek ve Rusya'da boks yapmak için ne kadar ileri gidileceği konusunda giderek daha fazla bölünüyor. Açık Toplum Vakıfları tarafından bu hafta yayınlanan bir ankete göre, Batı Avrupa'da nüfusun yüzde 40'ı Ukrayna'ya silah göndermeyi ve finansmanı destekliyor. Bu oran, dünyanın diğer bölgelerinden daha yüksek olsa da açık bir çoğunluktan çok uzak.
 
Avrupa cephesinde Ukrayna'ya destek Baltık ülkeleri ve Polonya'da en güçlü düzeyde. Ancak Batı Avrupa'daki birçok politika yapıcı, özellikle askeri yardım söz konusu olduğunda, dikkatli olunması gerektiği çağrılarını sürdürüyor.
 
Protestoların sıcak sonbaharı ve Avrupa'nın geleceği
 
Kuşkusuz Ukrayna tartışması hiçbir yerde Almanya'dakinden daha duygusal veya daha önemli değil. Ukrayna için, Rusya ile savaşta Avrupa'nın ekonomik ve siyasi ağırlığının sürekli desteği esas.
 
Moskova da bunu biliyor, bu yüzden Avrupa’daki suları bulandırmak için büyük bir çaba sarf ediyor. Ve görünüşe göre bir miktar başarılı da oldu. Geçen hafta yayınlanan bir RTL anketine göre, Almanların yaklaşık yüzde 80'i Batı'nın Ukrayna'da barış için yasal yollara başvurması gerektiğine inanıyor. Ve yüzde 60'tan fazlası, hükümetlerinin obüs gibi ağır silahlar göndermemesi gerektiğini söylüyor.
 
Bununla birlikte, daha acil bir endişe, savaşın ekonomik etkisi. Almanların yaklaşık yarısı Ukrayna'yı desteklemek için daha fazla ekonomik sıkıntıya göğüs germeye hazır olduklarını söylese de diğer yarısı tereddütlü. Üçte ikisi, fiyatlar artmaya devam ettikçe Almanya'nın Ukrayna ile dayanışmasının dağılacağını tahmin ediyor.
 
Ukraynalı yetkililer, Avrupa'yı ve özellikle Almanya'yı gemide tutmanın öneminin farkındalar. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, Avusturya'lı ORF yayın kuruluşuna Batı'nın kararlılığıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken, “Batı, Rusya Ukrayna'da kazanırsa sıranın kendisine geleceğinin farkında,” dedi. "Aynı gemideyiz."
 
Ancak şimdiye kadar, Almanya Başbakanı Scholz da dahil olmak üzere çoğu Avrupalı ​​lider, halkı bu argümana ikna etmek konusunda başarısız görünüyor.
 
Avrupalılar gerçekten kendi güvenliklerinin tehlikede olduğuna inansalardı, barış için bastırmaz veya savaşa karşı gösteri yapmazlardı. Liderlerinden Ukrayna'ya daha fazla silah göndermelerini isterlerdi.

 
Bu yazı POLITICO’da, 08 Eylül 2022 tarihinde “Putin's attack on democracy is working. Just look at Europe” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak yapılan çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.