×
ABD

ANALİZ

"Siyasi Partilere İhtiyacımız Var mı?": ABD'de Parti Memnuniyetsizliği!

“Siyasi partiler ‘ateş’ gibidir. Bir ateş, işlev olarak yararlı olsa da söndürülmediği zaman "alevlenir, ısıtmak yerine yakar ve kül eder." "Parti ruhunun öfkesini" yumuşatmanın yollarını bulmak, tüm ulusun hayatta kalması için hayatidir.
7 ŞUBAT 2023'TE Başkan Joe Biden'ın "Birliğin Durumu" konuşmasını izleyen 27 milyon kişi, yuhalamalar ve tezahüratlar arasında, siyasi parti hatları üzerinden bölünmüş bir aile, bölünmüş bir ulus manzarasına tanık oldu.

Siyasi partiler ülke refahının önüne mi geçiyor? Ocak 2023'te Gallup Organizasyonu’nun anketine katılanların (Demokrat ya da Cumhuriyetçi olmadığını söyleyen) yaklaşık %40'ı ve Birliğin Durumu konuşmasını izleyenler için cevap açıkça "evet".

Benjamin Franklin, kamu işlerinde çok az insanın "İnsanlığın İyiliği yaklaşımıyla hareket ettiğini" yazmıştı.

Günümüz Amerikalılarının partilerin yol açabileceği potansiyel zarardan endişe duyan ilk insanlar olmadıklarını güvenle söyleyebiliriz. Yine de gerçekler, geleneksel siyasi örgütlerden uzaklaşmanın akıllıca olmayacağını gösteriyor.

'En büyük siyasi kötülük'

Siyasi partilere güvensizliğin uzun bir tarihi var.

Genç Benjamin Franklin, "Dünyanın büyük meseleleri, savaşlar, devrimler, siyasi partiler tarafından yürütülür ve gerçekleştirilir." diye yazmıştı. 1731'de Franklin bu cümleyi yazdığında, Amerikan ulusu daha doğmamıştı ve o günlerin genç matbaacısı Frankin, kendisini genişleyen Britanya imparatorluğunun gururlu bir üyesi olarak gösteriyordu.

Franklin, o günlerde, partilerin özel gündemlerinin günün sonunda genel çıkarları bozacağından korkuyordu. Franklin, kamu işlerinde ne yazık ki çok az kişinin " İnsanlığın iyiliğini düşünerek hareket ettiği" sonucuna varmıştı.

18. yüzyılda "parti" terimi basitçe "hizip" anlamına geliyordu. Otomatik olarak içsel bölünme, parçalanma ve sosyal kaos hayaletini çağrıştırmaktaydı.

Başkan George Washington 1796 tarihli Veda Konuşmasında "genel olarak parti ruhunun zararlı etkilerine" karşı uyarıda bulundu. Ona göre siyasi partiler bir "ateş" gibiydi. Bir ateş, aslında yararlı olsa da söndürülmediği zaman "alevlenir, ısıtmak yerine yakar ve kül eder." "Parti ruhunun öfkesini" yumuşatmanın yollarını bulmak, Washington için tüm ulusun hayatta kalması için çok önemliydi.

1780'de, zayıf ilk Amerikan anayasası olan Konfederasyon maddeleri uygulanmaya başladığında, John Adams, partilerin aşırılıklarına karşı güçlü bir savunma yaptı. 

Adams, "Cumhuriyet'in her biri kendi lideri altında düzenlenmiş iki büyük partiye bölünmesi ve birbirine karşı önlemler alması kadar beni korkutan bir şey yok. Benim naçizane anlayışıma göre bu partizan bölünmeden, en büyük siyasi kötülük olarak korkulmalıdır,” diye yazdı.

Görünüşe bakılırsa Adams bir tür kahindi.

“Siyasi partilerin aşırılıkları”

Amerikalılar her zaman partilerin genel olarak toplum üzerinde bir tümöre dönüşebileceği hissine sahip olmuştur.

Eyaletleri ortak bir anayasaya geçmeye ikna etmek için Alexander Hamilton, James Madison ve John Jay, bugüne kadar siyaset teorisindeki en etkili makale koleksiyonlarından biri olan Federalist Yazılar’ı kaleme aldılar.

Tüm dikkatlerini siyasi partilere verdiler. Yazarların üçü de Madison’un 10 numaralı Federalist yazısında belirttiği gibi, yeni Anayasa'nın tam olarak "hiziplerin yaramazlıklarını" azaltmak için onaylanması gerektiğini savundular.

John Adams, "Cumhuriyet'in iki büyük partiye bölünmesi kadar korkutucu bir şey yok" diye yazmıştı. 

Ve 15 numaralı Federalist yazısında Hamilton aynı argümanı vurguladı: Anayasa, "tüm insan topluluklarının müzakerelerini zehirleme eğiliminde olan" hizip ruhuna en iyi yanıt olacaktır.

Ancak zehirler de çare olabilir. Federalist Yazılar’ın yazarları, asla Amerikalıların partilerden tamamen kurtulmaları gerektiğini önermedi.

Partiler genellikle dar gündemlerini ilerletmeye çalışan yerel gruplar olsa da Madison, Hamilton ve Jay bu güçlerin ortak çıkarları desteklemek için kullanılabileceği konusunda ısrar ettiler.

Planları ulusu büyütmekti. Büyük bir ulusta, doğal olarak çatışan çıkarların ortaya çıkacağını ve herhangi bir "hizipçi liderin" iktidara gelmesinin çok daha zor olacağını iddia ettiler.

Herhangi bir grup veya lobi, dar bir gündem üzerine değil, genel ilkeler ve ortak değerler üzerine inşa edilmeliydi. Böylece herhangi bir hizip, olumlu anlamda bir siyasi partiye dönüşecekti.

Ülkenin genişlemesine izin verin: Madison, 10 numaralı Federalist yazı’da, "siyasi liderler, kendi eyaletlerinde bir ateşi alevlendirebilseler de diğer eyaletlerde geniş bir yangın çıkaramayacaklar" diye yazmıştı.

Siyasi partilerin ortak kimlik ve demokrasiye katkısı

Modern siyaset biliminde siyasi partilerin değeri onaylanır. Ayrıca bazı akademisyenler partilerin demokratik hükümetlerin "kurucuları" olduklarını söylerler: Amerikalı siyaset bilimci Elmer Schattschneider 1942'de "Modern demokrasiler siyasi partiler olmadan düşünülemez" diye yazmıştı. Elbette herkes bu konuda hemfikir değil, ama bugün partiler, kimlik siyasetinin ve kabileciliğin yıkıcı etkilerine karşı bir siper olabilir.

Diğer bir deyişle, siyasi partiler yine de kültür sağlayabilirler. Federalist Yazıların yazarlarının varsaydığı gibi siyasi partiler, aile, klan, kulüp, takım için iyi bir ikame olabilirler. Ve tıpkı bir takım veya aile gibi, insanların sadece beyinlerini değil, kalplerini de harekete geçirebilirler.

Hamilton, 17 numaralı Federalist yazıda bu durumu fark etmişti.

"İnsan doğasıyla ilgili bilinen bir gerçektir: İnsanın duygulanımları genellikle nesnenin mesafesi veya yayılımına oranla zayıftır." Hamilton, bir kişinin "genel olarak mahallesinden çok ailesine, topluluktan çok mahallesine bağlı olduğunu" öne sürdü.

Partiler bu sorunun çözümü olabilir. Toplumun çimentosu olabilirler. İnsanlar tutkulu oldukları için parti bayraklarını sallarlar veya parti kupalarında kahvelerini yudumlarlar. Aynı zamanda partilerinin uyandırdığı tutku, ulusun veya dünyanın genel çıkarlarıyla örtüşebilir.

Partiler hem kişisel kimliğin kaynağı hem de vatandaşları gökyüzüne çıkaran kanatlar olabilir.

Tarih içerisinde partiler defalarca kez insanları hayal kırıklığına uğrattı. Bölünmeyi körüklerken “sevgi bağlarını” boğdular ve bunu yapmaya da devam ediyorlar. Ancak ortak çıkarları desteklemek için de hareket edebilirler.

Siyasi partilerin işleyişi ilgili henüz kesin olan bir şey yok. Madison'ın 14 numaralı Federalist yazıda belirttiği gibi, "Birçok sevgi bağıyla birbirine kenetlenmiş Amerikan halkının artık aynı ailenin üyeleri olarak birlikte yaşayamayacağını söyleyen seslere kulak vermeyin." Hala yapabilirler. Ve siyasi partiler onlara yardım edebilir.

“Üçüncü parti” Amerikan siyaseti için bir çözüm olabilir mi?

Pew Araştırma Merkezi tarafından yeni yayınlanan bir anket, Amerika’da her iki siyasi partiye de olumsuz bakan seçmenlerin oranının 1994'te %6 iken bugün %27'ye çıktığını gösterdi. "Görüşlerimin çoğunu paylaşan bir aday olduğunu düşünüyorum" ifadesine yanıt, 2018'deki %36'dan artarak %43'ü aynı fikirde değil. Katılımcıların %38’i, “Bu ülkede seçim yapabileceğiniz daha fazla siyasi partiler olmasını istiyorum” görüşünde. Bu yüzde otuz sekiz, tarafsızların % 48'ini, Demokratların% 38'ini, Cumhuriyetçilerinse % 21'ini içeriyor.

Bu son bulgu, diğer tüm anketlerde tekrarlanan birkaç bulgudan biri. Demokratlar ve tarafsızlar, mevcut parti sisteminden Cumhuriyetçilere göre daha az memnunlar. Ayrıca gençler de yaşlı Amerikalılara göre çok daha az memnun. (Aslında memnuniyetsizlik yaşla birlikte düzenli olarak azalır.) Ayrıca bazı anketler, kolej mezunu seçmenlerin yeni bir partiye daha fazla açık olduklarını; Hispaniklerin mevcut parti sistemine beyazlara veya Afrikalı Amerikalılara göre daha az bağlı olduklarını gösteriyor.

Geçen yıl yayınlanan Gallup anketi de aynı yöne işaret ediyor. 2003'te seçmenlerin %56'sı mevcut iki partinin Amerikan halkını yeterince temsil ettiğine inanıyordu. 2021'de bu rakam %33'e düşerken, yeterli temsilin sağlanması için üçüncü bir büyük partiye ihtiyaç olduğunu düşünenlerin oranı %40'tan %62'ye yükseldi.

USA Today/Suffolk’ın son anketi, Gallup bulgusuna ilginç bir ayrıntı katıyor. Katılımcılara mevcut iki partinin Amerikalıların görüşlerini yeterince temsil edip etmediği sorulduğunda, yalnızca %25'i iki partinin yeterince iyi olduğunu; %26'sı üçüncü bir partinin gerekli olduğunu söylüyor. %34’lük bir katılımcı da Amerikalıların görüşlerini temsil etmek için “birden çok” yeni partiye ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

Bir siyaset bilimi araştırması bu üçüncü grubun doğru olduğunu gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin bir parlamenter sistemi olsaydı, muhtemelen beş ayrı seçmen bloğuna sahip olurdu: Kabaca, ilerici bir Sanders/AOC (Alexandria Ocasio-Cortez) partisi, bir merkez sol Biden partisi, bir merkezci/iş odaklı Bloomberg partisi, geleneksel-muhafazakar bir Pence partisi ve muhafazakar popülist bir Trump Partisi. Ayrıca iklim değişikliğine öncelik veren seçmenler, Almanya'da ve başka yerlerde yaptıkları gibi, altıncı bir “Yeşiller” partisi kurabilirler.

Elbette ABD’nin bir parlamenter sistemi yok ve yakın zamanda bir parlamenter sisteme geçme ihtimali de görünmüyor. “Kazanan hepsini alır” kuralının yeni adayların cesaretini kırdığı, kutuplaşmanın seçmen tercihlerinin temel belirleyicisi olduğu ve partizan kimliğini güçlendirdiği yerleşik bir iki partili sistem var.

Yine de ABD’de parti sistemine yönelik hoşnutsuzluğun on yılların en yüksek noktasında olduğu ve hoşnutsuzluğun büyük kısmının merkez seçmenlerde olduğu açık. Dahası, halkın duyarlılığı önemli ölçüde değişmedikçe, 2024’te Joe Biden ile Donald Trump arasında bir rövanş maçı kaçınılmaz. Kendi partileri içinde bile modern tarihin en az sevilen iki başkan adayı olarak. Demokratların yüzde 43 Biden'ın ikinci dönem için aday olmaması gerektiğini düşünüyor ve Cumhuriyetçilerin yüzde 38'i aynı şeyi Trump için ifade ediyor. 2024 seçimleri, 2020'nin tekrarı olsaydı, seçmenlerin %58'i "ılımlı bağımsız" bir başkan adayını "düşüneceklerini" söylüyor.

Üçüncü bir parti düşüncesi, en azından teoride pek çok kişi için çekici. Ancak mevcut parti sistemindeki yapısal bir asimetriye dikkat çekmek önemli: Demokratlar, partilerinden Cumhuriyetçilere göre çok daha az memnun. Ve partilerine alternatif düşünmeye daha istekli. Nedeniyse şu: Demokratların yarısı kendilerini liberal veya çok liberal olarak tanımlıyor. Cumhuriyetçilerinse dörtte üçü kendilerini muhafazakar veya çok muhafazakar olarak tanımlıyor. Kendisini merkezde konunlandıran bir üçüncü parti başkan adayı, muhtemelen Cumhuriyetçi adaydan çok Demokrat adaydan daha fazla yararlanır. 


Bu yazı, Maurizio Valsania’nın 17 Şubat 2023 tarihinde, Conversation’da, “Do we need political parties? In theory, they’re the sort of organization that could bring Americans together in larger purpose” başlığıyla yayınlanan yazısıyla, William A. Galston’un 12 Ağustos 2022 tarihinde Brookings Institution’da, “Are Americans finally ready for a Third Party?” başlıklı yazısından kısaltılarak derlenmiştir. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.