ANALİZ
Tacikistan’da Radikalleşme ve Dini Yasaklar
Tacikistan dini değerlere karşı sert bir tutum benimsiyor. Bu tutum çeşitli etkenlere dayanıyor. Tacikistan’ın geçmişte yaşadığı iç savaş, Cumhurbaşkanı İmamali Rahman’ın ideolojik tutumu ve Tacikler'in radikal örgütlerde artan varlığı bu etkenler arasında sayılabilir.
TÜRKİSTAN BÖLGESİ, laik devletlerin hüküm sürdüğü bir coğrafya. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra beş bölge devleti de laik bir yönetim anlayışı benimsedi. Lakin buradaki laiklik uygulamaları ülkeler arasında farklılık gösteriyor. Örneğin Kazakistan, Kırgızistan ya da Özbekistan’da radikal bir örgüte veya gruba mensup değilseniz ibadetlerinize veya giyiminize pek karışılmıyor. Dini, siyasi bir argüman ya da araç olarak kullanmamanız gerekiyor. Ayrıca bu özgürlük, diğer dinlere de sağlanıyor. Tacikistan ise dini değerlere karşı daha sert bir tutum benimsiyor. Bu tavırda çeşitli konular etkili. Tacikistan’ın geçmişte yaşadığı iç savaş, ülkenin Cumhurbaşkanı İmamali Rahman’ın siyasi tutumu ve Taciklerin radikal örgütlerdeki artan varlığı etkenler arasında sayılabilir. Bu durumun bir uzantısı olarak Tacikistan, Haziran 2024’te aldığı bir kararla ülkede başörtüsü dahil olmak üzere birçok konuda yasaklar getirdi.
Türkistan’da Genel Durum
Türkistan bölgesinin önemli bir kısmı Sünni Hanefi geleneği takip ediyor. Günümüzde geçmişe oranla dini özgürlükler alanında önemli bir genişleme yaşanıyor. Ancak bu noktada, devlet otoritesi açısından, toplum nezdinde herhangi bir radikalleşme eğilimi gösterilmemesi, radikal olarak tanımlanan gruplara dahil olunmaması ve dini söylemlerin siyasette kullanılmaması önemli. Bunun dışında ibadetlere özgürlük tanındığı görülüyor. Ayrıca bölgedeki devletler, dini eğitimin ve ibadetin devletin kontrolünde ve belirlediği alanlarda yapılması konusunda yüksek bir duyarlılık sergiliyor. Örneğin son dönemde Kırgızistan’da bir siyasi partinin dini söylemler kullandığı için kapatılması tartışılıyor. Özbekistan’da dini merkezin izni olmadan bir kurumun ya da kişinin çocuklara dini eğitim vermesi yasaklandı. Ayrıca sosyal medya takip edilerek dini argümanlarla halkı radikalleştirmeye çalışan kişilere karşı politika geliştiriliyor. Türkmenistan ise bu konuda en kapalı ülke.
Bununla birlikte farklı dönemlerde Türkistan coğrafyasına gittiğinizde açıkça insanların gittikçe başörtüsüne ve dini konulara daha büyük ilgi gösterdiğini ve hassasiyetle yaklaştıklarını görürsünüz. Devletler de eğer radikal bir örgüte dahil değilseniz ve radikalleşme potansiyeli taşımıyorsanız size pek müdahale etmiyor. Çeşitli yerlerde camiler açılıyor. Örneğin Kazakistan sizi resmi bir program çerçevesinde ülkeye davet ettiğinde Astana’daki çeşitli ibadethaneleri ziyaret etmeniz için turlar düzenler ve programlarda bu ziyaretler yazılıdır. Ancak bölgedeki bu ılımlı durum, Tacikistan’da Rahman yönetimini endişelendiriyor. Rahman yönetimi, toplumda dini değerlerin etkisini azaltmaya öncelik veriyor ve bölgede dini değerlere artan ilginin Tacikistan’da da yayılmasına karşı çıkıyor.
Tacikistan’daki Yasakların Gerekçesi
Tacikistan’daki yasakların temel olarak üç nedeni bulunuyor. İlk olarak 1992-1997 arasında ülkede dini argümanların da kullanıldığı bir iç savaş yaşandı. Diğer bölge ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra ulus inşa sürecini başlatırken ve kalkınmaya çalışırken Tacikistan iç savaş nedeniyle önemli zararlar gördü.
İkinci olarak Rahman’ın ideolojik bir tutumu bulunuyor. Rahman, dini değerlerin pek etkili olmadığı bir toplum yaratmaya çalışıyor. Kendisi Sovyetler Birliği’ni bu noktada örnek alıyor. Başörtüsünün kendi kültürlerine uygun olmadığı söylemi üzerinden de bir tutum benimsiyor. Ancak Samanilerden başlayarak bölgenin Rusların işgaline kadar olan dini mirasını yok sayıyor. Yönetime geçtiği günden beri, sürekli olarak dini yasakları artırıyor. Rahman yönetiminin dini politikaları bir kemere benzetilebilir. Sürekli sıkılan, yasakların sürekli artırıldığı bir kemer. Bu da halkın üzerinde önemli bir baskı ve yönetimle arasında artan uçurum demek.
Rahman’ın bu politikasının nedenlerinden biri ülke içinde kendisine karşı en güçlü muhalefetin dini gruplardan gelme ihtimali. Bu noktada daha baskıcı bir anlayışla hareket ederek muhalif grupları da baskı altına almaya çalıştığını söylemek mümkün. 2015 yılında kapatılan Tacikistan İslami Diriliş Partisi (TİDP) bunlar arasında sayılabilir. Ayrıca Rahman’ın yakın bir dönemde yerini oğlu Rüstem’e bırakması bekleniyor. Bununla ilgili güçlü kanıtlar bulunuyor. Bu süreçte baba Rahman, muhtemelen en az muhalefetle karşılaşmak istiyor.
Son olarak Taciklerin radikalleşmesinden bahsetmek mümkün. Özellikle hem Tacikistan içinde hem de Tacikistan dışında birçok Tacik’in radikalleşme eğilimi olduğu biliniyor. Sovyetler Birliği döneminde de bazı Tacik din adamları gizlice örgütlenmiş ve dini değerleri korumaya ve yaymaya çalışmışlardı. Bu süreçte Sovyetler Birliği’nin ya da bölgesel yönetimlerin atadığı dini otoriteleri tanımamıştı. Bu da Tacikistan’da çeşitli gizli örgütlenmeleri beraberinde getirdi.
Yurtdışındaki Taciklerin radikalleşme süreçlerine bakıldığında, Devletü’l Irak ve’ş Şam (DEAŞ) gibi terör örgütleri içinde aktif oldukları biliniyor. Örneğin Moskova’daki Crocus City Hall saldırısını Tacik pasaportuna sahip militanlar gerçekleştirmişti. Hatta bir dönem Gulmurad Halimov isimli eski bir Tacik asker, DEAŞ’ın sözde savunma bakanı öne çıktı. Tacikistan’daki hapishanelerde radikallerin artan varlığı da önemli bir faktör. Ayrıca DEAŞ’ın yanı sıra Taciklerin farklı radikal örgütler içinde de varlığının arttığı biliniyor. Afganistan’da Taliban tarafından da desteklenen Tehrik-i Taliban Tacikistan (TTT) (örgütün önceki adı Cemaat Ensarullah) isimli bir radikal grup mevcut. TTT, Tacikistan tarafından terör örgütü olarak tanınıyor. Örgütün çeşitli dönemlerde Afganistan’dan Tacikistan’a sızmaya çalıştığı ve Tacikistan’daki sivillere ve askerlere hitaben Rahman yönetimine karşı koymalarına yönelik çağrılarda bulunduğu biliniyor. Bu durum Tacikistan’ı endişelendirirken devlete ve Rahman yönetimine karşı önemli bir tehdit olarak da algılanıyor.
Rahman, bu noktada radikal grupları araçsallaştırarak aslında istediği yönetim yapısını tesis etmeye ve otoritesini sürdürmeye çalışıyor. Rahman yönetimi, bir yandan laik söylemler kullanırken diğer yandan da milliyetçi argümanlar dile getiriyor. Milliyetçi söylemlerle arkasındaki gücü Taliban’la yaşadığı gerginlik sürecinde test etti. Zira Taliban’ın Taciklere yönetimde söz tanımaması üzerine Rahman’ın Afganistan’da Ahmet Mesut tarafından başlatılan direnişi desteklemesi, ülke içindeki desteğini artırdı.
Ülkedeki ve ülke dışındaki radikalleşmenin Duşanbe yönetimini çok boyutlu bir şekilde baskı altına aldığı iddia edilebilir. Ülke içinde çeşitli dönemlerde olaylar yaşanması iç baskıyı beraberinde getiriyor. Ülke dışındaki terör saldırılarında Taciklerin artan varlığının ise hem yaratılmak istenen ulusal imaj hem de Rusya ve Çin gibi aktörlerle olan ilişkileri olumsuz etkilediği söylenebilir. Bu noktada şunu iddia etmek mümkün: Duşanbe yönetimi, aldığı kararlarla aslında Rusya ve Çin gibi bölgedeki devletlerin kendisine yönelik olası baskısını bertaraf etmeye çalışıyor.
Toplumun Bakışı
Tacikler, yasaklardan rahatsız. Çünkü halkın dini hassasiyetleri yüksek. Ayrıca Samani yönetiminden bu yana bölgede miras kalan değerleri sahipleniyorlar. Başörtüsünün yanı sıra dini bayramlara yönelik alınan karar büyük bir rahatsızlık yaratmış durumda. Halkın, alınan kararları açık ve sert bir şekilde eleştirmesi mümkün değil. Çünkü bölgede dini argümanlarla eleştirel söylem benimsemek aslında var olan otoriteyi tartışmaya açmak demek. Bu da yönetimin istemediği bir şey ve eleştiren kişi üzerinde büyük bir siyasi baskı anlamına geliyor.
Diğer yandan yönetimin baskısı hat safhada olduğu için güçlü bir tepki oluşmuyor. Ülkedeki çeşitli güç merkezlerinin günümüzde en azından göründüğü kadarıyla Rahman yönetimini desteklediği söylenebilir. Yine de farklı bölgelerdeki ve kesimlerdeki insanların bu yasaklara tam olarak riayet edeceğini söylemek zor. Zira Tacikistan, oldukça dağlık ve kontrol edilmesi zor bir bölge. Duşanbe yönetimi, her tarafta otoritesini tesis etmek istese de sosyal, siyasi, askeri ve ekonomik kapasitesi bunda yetersiz kalıyor.
Halk, yasaklara tepki gösterse de bunu bir baskı aracına dönüştürmek ve dünyaya duyurmak önemli bir sorun. Çünkü ülkedeki medya genel olarak yönetimin kontrolü altında. Bu nedenle medyanın önemli bir kısmı kararı, normal bir haber olarak geçti. Bir medya organı ise yasaklara dair haber başlığında Tacik yetkililerin ülkenin dini militanlığın cephesi olduğuna dair algıyı yıkmaya çalıştığını yazdı. Aynı medya organı, ilginç bir şekilde metin içinde karara yönelik “baskıcı” kelimesini de kullandı. Sadece yabancı medya kuruluşları ve Batı tarafından desteklenen gazetecilerin eleştirel bir tutumu var. Rus medyası bile alınan kararın halkta tepkiye neden olduğunu yazdı. Ancak bu eleştirilerin Duşanbe yönetimini etkilediğini söylemek zor.
Kısaca görünürde yasaklar uygulanabilir. Ancak geçmişte olduğu gibi Taciklerin gizli yapılarla dini ibadetlerini sürdüreceklerini söylemek mümkün. Ya da Tacikler, ülke dışına çıkarak çeşitli radikal gruplara katılmaya devam edecektir.
Sonuç
Tacikistan’da Rahman yönetiminin aldığı kararlar halkın üzerinde önemli bir baskı yaratırken kısa vadede olumlu sonuçlar getirebilir. Ancak orta ve uzun vadede hem Tacikistan için hem de bölge için olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Zira tarihsel süreçte Sovyetlere karşı en önemli dini örgütlenmelerden bazıları Tacikler arasındaydı. Tacikler arasında Vehhabi/Selefi akımların etkili olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ancak bu hareketlerle mücadele, yasaklardan geçmiyor. Toplum mühendisliği, örneğin İran’da istenilen sonuçları vermedi. Radikalizmle mücadele için daha bilimsel, sistematik ve ötekileştirmeyen bir yol haritası ve anlayış olumlu sonuç getirebilir.
Dr. Emrah Kaya, 2011 yılında Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika’da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle aldı. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı “Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK” başlıklı teziyle elde etti. “Terörizmle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-LTTE-PKK-FARC” (2022) adlı kitabı yayınlanan ve uzun süre düşünce kuruluşunda çalışan Kaya, Afganistan ve Irak da dahil olmak üzere farklı çatışma bölgelerinde saha araştırması yaptı. “Hugo Chávez’in Petrol Politikası ve ABD” (2014), “Afganistan Barış Süreci: Küresel ve Bölgesel Aktörler” (2021) ve “Ripeness Levels and Their Relations with the Success of the Negotiation Method: CPP-NPA, TTP, IRA” (2023) başlıklı çeşitli akademik çalışmaları yayınlanan Kaya’nın başlıca araştırma alanlarını Latin Amerika, Orta Asya, terörizm ve barış süreçleri oluşturuyor.