×
ABD

ANALİZ

ABD’de Seçim Ekonomisi: Öğrenci Kredi Borçlarının Affı

ABD’de genç seçmenin seçime katılım oranının yüzde 50’lerin altında seyretmesi, seçimlerin yaklaştığı bu dönemde, gençlere yönelik yapılacak hamlelerin ciddi etkiler doğurabileceğini gösteriyor.
SEÇİMLERİN ŞEFFAF ve eşit propaganda imkanlarıyla yapılabilmesi demokratik rekabeti güçlendiren esaslardan biri. Rakip olan tarafların vaatlerini topluma açıklama sürecinde her ne kadar bir denge arzulansa da çoğu zaman iktidar ve muhalefet arasında hissedilir farklar bulunabiliyor. Demokrasilerin gücünü tartabildiğimiz bu süreçte iktidarın özellikle elinde tuttuğu zenginliği bir avantaja çevirmesi, rekabeti büsbütün olanaksız kılıyor. Buradan hareketle tüm vaatlerin ötesinde seçim ekonomisi işletildiğinde iktidar erişilmez ve haksız bir gücü devreye sokmuş oluyor.

Seçim ekonomisi demokratik sürecin tıkayıcısı olarak, bir tarafa güçlü imkanlar sağladığından bu durumun daha çok sorunlu demokrasilerde gözlemlendiği düşünülebilir; ancak bunu söylemek bir yanılgıdır. Özellikle de yakın zamanda başkanlık için sandık başına gidecek olan -demokrasinin havarisi- ABD’de dahi seçim ekonomisine tevessül edildiği bir zamanda.

Seçmen, her ülkede yaş, cinsiyet, gelir durumu vb. yöntemlerle bölümlenerek çalışılıyor ve seçmen olarak nasıl bir davranış sergileyeceği merak ediliyor. Propaganda sürecinde grupların eğilimleri hesaba katılarak ikna adına adımlar atılıyor. Ancak kabul etmek gerekir ki pandemiden bu yana sadece gelişmekte olan ülke değil, gelişmiş ülke vatandaşları için de enflasyon ve dolayısıyla ekonomi öncelikli bir konu halini aldı. Bu öncelik durumu sebebiyle seçim ekonomisi önümüzdeki sürecin belirleyicilerinden biri olacak gibi görünüyor.

ABD’de başkanlık seçimi yaklaşırken kimin kazanacağını tahmin etmek güç. Ne Başkan Biden için ne de muhtemel rakibi Trump için ipi göğüslemek kolay olacak. Bu süreçte taraflar hemen her konuda etki kapasitelerini artırmaya çalışsalar da mevcut iktidarın bahsettiğimiz seçim ekonomisi sebebiyle eli görece kuvvetli. Bu kuvveti son olarak gençlerin etkilendiği öğrenci kredileri meselesinde görebiliyoruz.

SocialSphere tarafından 3812 kayıtlı seçmenle yapılan anket, yarıya yakın oranda öğrenci kredi borçlarının silinmesinin 2024 seçimleri için “önemli” olduğunu ortaya koyuyor. Bu grup dahilindeki Z ve Y kuşağından 2601 seçmende ise bu oran yüzde 70’e çıkıyor. Partisi fark etmeksizin gençler için kredi borcunun silinmesi, seçmen davranışını doğrudan etkileyebilecek bir gelişme.

2020 seçimlerinde gençlerin tercihleri yaklaşık 20 puanlık farkla Biden yönünde olmuştu; ancak son dönem anketlerinde rüzgarın terse döndüğü ve Trump’ın gençler nezdinde popülerleştiği iddiaları var. NPR/PBS Newshour/Marist College tarafından geçen hafta paylaşılan verilere göre Trump gençler tarafından 2 puan farkla Biden’a tercih ediliyor. Fox News anketine göre ise fark 30 yaş altı seçmende 18 puanla Trump lehine. Elbette anket sonuçlarının manipülatif yönünü hesaba katmak gerekir. Uzunca bir süredir ABD’li genç seçmenin Demokratları tercih ettiği biliniyor. Öte yandan genç (Z ve Y kuşakları) seçmeninin seçime katılım oranının yüzde 50’nin altında seyretmesi, yapılacak hamlelerin ciddi etkiler doğurabileceğini gösteriyor. Diğer bir ifadeyle, gençlerin seçime motive edilmesi için iktidarın doğrudan temas eden olumlu bir yöntem geliştirebilmesi Trump’ın işini zorlaştırabilir. 

Biden yönetimi öğrenci kredilerinin affıyla ilgili olarak güçlü bir adımı Haziran 2023’te attı ve 40 milyona yakın öğrencinin 400 milyar dolar değerindeki borcu silindi. Ancak bu girişim özellikle Cumhuriyetçi eyaletlerin itirazıyla Yüksek Mahkeme (Supreme Court) tarafından iptal edildi. Bu iptal Trump tarafından da desteklendi ve eski başkan borçlarını ödeyenlere haksızlık olacağı tespitinde bulundu. Bu gelişme Biden yönetimini tamamen durduramadı ve mevcut yetkilerin elverdiği biçimiyle yaklaşık 4 milyon kişinin 143.6 milyar dolarlık borcuna destek olundu.

Yüksek Mahkeme tarafından durdurulan kredi affı girişiminin üzerinden bir yıl geçmeden, Biden yeni bir planla vatandaşlarının karşısına çıktı. Mümkün olduğunca daha fazla kişiyi etkileyecek şekilde hazırlanan yeni planını açıklayan Başkan konuşmasında, borçluların geleceklerini kurgulamakta zorlandığını, evlenmek ve çocuk sahibi olma konusunda kararsız kaldıklarını ve geçimlerini sürdürseler dahi ödenemeyen borçların stres ve gerginlik sebebine dönüştüğünü vurguladı. 

Bu konuşmadan, yeni plandaki hedefin özellikle geçim sıkıntısı yaşayanlar olduğunu anlamak mümkün. Maddi zorlukların yanında plana 20 yılı aşkın süredir ödenmeyi bekleyen lisans ve lisansüstü krediler de dahil edildi. Başkan ayrıca yüzde 8’i aşan faizlere de eleştiri getirerek bu borcu katlayan durumun da önüne geçmekten bahsetti. Plana göre, Biden yönetimi boyunca 30 milyondan fazla ABD’li, borçlarının affıyla ilgili olarak fayda görmüş olacak. Detaylandırılacak olursa 23 milyon kişi faizlerden kurtulurken 4 milyon kadarının borçları tamamen silinecek, 10 milyon kadarının ise borcu en az 5 bin dolarlık hafifleme yaşayacak. 

Planlar ve projeler böyle iken hedef olan seçime gelindiğinde bu adımların Biden için ciddi bir kazanım oluşturacağı söylenebilir. Özellikle stratejik açıdan seçimin çekişmeli gideceği (swing) eyaletlerde bu planın fark yaratması bekleniyor. Sonucu netleşmeyen eyaletlerde milyar dolarlara erişen düzeyde kredi affedildi. Bazı eyaletlerin renginin yüz binden az oyla değiştiği düşünüldüğünde Biden yönetiminin şansının yükseldiği görülüyor. 

Seçime oldukça yaklaştığımız bu dönemde Cumhuriyetçi Parti adayları için kredi borcu affına karşı çıkmak çok zor. Kendi seçmenlerinin de faydalanacağı bu planlara doğrudan şu saat itibariyle cephe almaları tepki toplamalarını kolaylaştırabilir. Öte yandan seçmen etkilenerek tercihini Biden’dan yana kullanabilir ki amaç da zaten bu. Anlaşılacağı üzere seçim ekonomisi rakibi tam anlamıyla rekabet dışına iten, tabiri caizse tuş eden bir düzlem oluşturduğunda demokratik rekabeti olumsuz etkiliyor. Bu süreçte belirleyici bir seçmen havuzuna hitap edebilme konusunda Cumhuriyetçiler borçların affını ekarte ederek oylarını koruyabilecek mi göreceğiz.

MEHMET ÇAĞATAY ABUŞOĞLU

Doktora derecesini Anadolu Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler üzerine alan Abuşoğlu'nun başlıca çalışma alanları Grand Strateji, ABD Dış Politikası, Ortadoğu ve Orta Asya'dır.