×
ÇİN

ANALİZ

Çin'de Devlet Yönetimi ve Zorlukları: Dün, Bugün -II

Çin’de Parti ve Xi Jinping yönetiminin geleceği, gücün liderlik kadrosu etrafında yoğunlaştığı parti yapısını hem içerdeki hem de dışardaki dinamizme uyarlama yeteneğine bağlı olacak.
BAŞKAN XI, 2012’de iktidara geldiğinde, Çin'de iktidarı sağlamlaştırmak ve yeniden düzenlemek için önünde iki seçenek vardı: Biri emperyal imparatorluk kültürü, diğeri Sovyet tecrübesi. Her iki seçenekte de demokratik kurumlar yoktu. 

Xi Jinping, MÖ 7. veya 8. yüzyılda Zhou hanedanının düşüşünden bu yana Çin'in muhtemelen görmediği sorunlarla karşı karşıyaydı. Çin’in Zhou hanedanından sonra yaşadığı sorun, eski bir "emperyal" düzenin düşüşü ve yüzlerce bağımsız devletin doğuşu ve kuruluşuydu. Bu devletlerden her biri kendi geleneğine ve hiyerarşisine sahip çıkıyordu.

O zamanlar devletler ve halklar yok olurken, sürekli bir savaş durumu yaşanıyordu. Daha sonra Konfüçyüsçüler veya Mohistler, mevcut devletler arasında açık angajman kuralları belirleyerek düzeni sağlamaya çalıştılar.

Sonunda, Qin devleti tüm rakip devletleri ortadan kaldırmayı başardı ve ülkede kısa ömürlü, sıkı bir düzen kurdu. Ardından Han, farklı bir kurallar dizisini bir araya getirerek yeni bir imparatorluk kurmayı başardı. O imparatorluk, gelecekteki tüm krallıklar ve yönetimler için bir örnek haline geldi.

2012'de Xi ve müttefiklerinin yeni durumda takip edebilecekleri çok az pratik vardı veya hiç yoktu. Ancak 25 yüzyıl öncesine ait tarihsel bir durum, Xi’nin karşı karşıya olduğu türden bir karmaşayla benzerlik taşıyordu. Belki riskler ve tehlike o kadar yüksek değildi, ancak izlenecek hazır bir senaryo olmadan yeni bir yönetim modeli üretme konusundaki entelektüel zorluk benzerdi.

Elbette Xi Jinping, açıkça bir devletin parçalanması sorunuyla karşı karşıya değildi, ancak ülkedeki çözülme/zayıflama süreci ortadaydı. Xi, devletin entegrasyonu üzerinde çalışırken, gücün yoğunlaştırılması ve açık örgütlenme kanallarının, karar alma süreçlerinin oluşturulması gerektiğini düşündü.

Yolsuzlukla mücadele bu sürecin yüzeysel nedeniydi ama daha derindeki neden, devletin daha verimli hatlarla yeniden örgütlenmesiydi. Bunu, resmi Çin bürokrasisinin anlayabileceği sınırlara göre yapmaya karar verdi. İmparatorluk geçmişinden ilham ve Sovyet geleneğinden fikirler aldı.

Her ikisi de Çin siyasi kültürünün birer parçasıydı ve Çin'in kendisini hızla etkili bir yönetime dönüştürmesine yardımcı olabilirdi. Diğer yollar daha zorlu olabileceği gibi belirsiz sonuçlarla daha uzun sürebilirdi.

Xi Jinping başardı: Yolsuzluğun kökünü kazıdı. Kendisine ve yönetim süreçlerine yol açan yeni bir kurallar dizisi oluşturdu. İç ve dış sorunlarla yüzleşmek için organize bir sistem yarattı. Sistem dışarıdan eski emperyal sisteme benzeyebilir. Sistem içerisinde, kanunu her yöne hareket ettirebilen siyasi lider dışında herkes yasaya tabidir. Bu nedenle iktidarı güçlendirmeyi ve izole etmeyi başardı.

Ancak bu, nihai olarak sona ermemiş bir süreç gibi görünüyor. Ülkeyi yönetmenin bu etkili ama katı yöntemine yönelik açık zorluklar var. Çin’de, 97 milyon üyesi olan Partiye dayalı muazzam bir bürokrasi kurulu.

İmparatorluk döneminde Pekin tarafından organize edilen resmi bürokrasi, eyalet seviyelerinin altına inmezken, modern Çin'de iki yeni olgu var. İlki, bürokrasi, 2.000-3.000 kişiden oluşan bir topluluk olan köy düzeyine kadar indi. Köyler, bin yıl boyunca, vergileriyle ulusal hazineye büyük ölçüde katkıda bulunan varlıklı toprak sahibi aileler tarafından yönetildi.

İkincisi, Çin tarihinde ilk kez, yüzyıllardır nüfusun yaklaşık %95'ine ev sahipliği yapan kırsal bölge yok ediliyor. Bu iki şekilde oluyor: Köylüleri ve çiftçileri şu anda nüfusun %60'ından fazlasının yaşadığı şehirlere taşıyarak ve çoğu ilçenin kentsel tesislere ve organizasyona sahip olması için kırsal bölgeyi kentleştirerek.

Bu unsurlar, Çin tarihinin herhangi bir döneminden çok daha önemli bir nüfusa sahip bir ülkede, dünyadaki diğer tüm bürokrasilerden çok daha büyük bir bürokrasi yarattı. Elektronik ve bilgisayar gibi kritik yeni teknolojilerin yardımına ve desteğine rağmen, üst düzey liderliğin belirli bir günde yapabileceği ve karar verebileceği sınırlı şeyler vardır.

"Zamanında yağan yağmur"

Gelecek için zorluk şu: Çin bürokrasisini görevlerini yerine getirirken nasıl sorumlu ve proaktif hale getirebilirsiniz?

Cevaplardan biri, elbette, siyasi eğitim yoluyla motive etmektir. Ancak hata veya yanlış yapma korkusu nedeniyle bu yeterli olmayabilir. Bu nedenle, bu fiili unsurlar, yetkilileri sadık olmaya ancak inisiyatif almamaya itecektir. Zira üst düzey liderliğin nasıl düşündüğünü veya performanslarını nasıl değerlendireceklerini bilemeyeceklerdir. Bir dönemde geliştirilen herhangi bir yargı gelecekte yanlış olabilir. Ayrıca üst düzey liderliğin niyetlerini tahmin etme fikri de  diğer orta düzey yetkililerle çatışma ve sürtüşme yaratabileceği için riskli olacaktır.

Her yeni politika bazı sorunları çözer ve uzun vadede başka sorunlar yaratır. Antik çağlardan beri, Çin siyasi geleneği, siyaseti zamanında yağan yağmur olarak görür. Her zaman çok fazla yağmur yağmaz; çok az yağmur da yağmaz. Bazen yağmur yağmasına gerek kalmaz, bazen de çok yağmur yağması gerekir. Yani yeni politikalar, yeni şekilde ele alınması gereken yeni sorunlar yaratır. Ülke için yeni çözümler ve perspektifler açar.

Gelinen noktada Başkan Xi Jinping, gücü etkili bir şekilde yoğunlaştırdı ve karar alma sürecini daha düz ve daha doğrudan hale getirdi. Bununla birlikte, giderek daha karmaşık hale gelen iç ve dış sorunları yönetirken, yolsuzlukla değil belki ama ataletle karşı karşıya kalıyor. Çünkü bu kadar katı bir sistemde hareket etmek çok zor.

Bir ülkedeki proaktivite eksikliği, iki temel faktör ülke üzerinde baskı yapmadığı zaman tolere edilebilir ve sindirilebilir. Bu faktörlerden biri, iç pazar ekonomisinin yerinde kararlar almak ve risk almak için girişimciler ve hükümet yetkililer üzerinde baskı oluşturmasıdır. Ancak risk almak rutin olarak ceza ve yaptırımla sonuçlanıyorsa, kimse risk almaz. Sonuçta fiili girişimcilik azalır ve aynı zamanda piyasa ekonomisi daha az canlı hale gelir ve genel ekonomi üzerinde olumsuz bir etki üretir.

İkinci faktör dışsaldır. Çin için dış durum son derece değişken, karmaşık ve karışık. Çin’in çevresindeki ülkelerin ve Batılı ülkelerin, Çin'e karşı memnuniyetsizlikleri giderek artıyor ve neredeyse her gün yeni sorunlarla Çin'e karşı meydan okuyorlar.

Bu sorunların sistematik olarak ele alınması gerekir. En üst düzey karar vericinin kararları verip ilerlemesini bekleyemezsiniz. Bu iç ve dış faktörler, yirmi veya otuz yıl önce çok farklıydı. Yine bu unsurlar, Çin ekonomisinin, toplumunun ve siyasetinin gelişmesi, büyümesi için son derece önemliydi. Dinamik iç ve dış pazarlar, Çin'in yeni bir yol açmasını ve dünyaya büyük bir servetle katkıda bulunmasını mümkün kıldı.

Bu, içerideki ve dışarıdaki açılımın Çin'in refahı ve esenliği için elzem olduğu ve Başkan Xi'nin gücünün yükselişine ve sağlamlaşmasına katkıda bulunduğu anlamına geliyor. Bu nedenle, Partinin ve Xi Jinping yönetiminin geleceği, Çin’de gücün lider etrafında yoğunlaştığı parti yapısını hem içerdeki hem de dışardaki dinamizme uyarlama yeteneğine bağlı olacak. Öbür türlü, uluslararası serbest piyasadan çekilir ve canlı iç pazarı bastırırsa, ülke ve Parti büyük zarar görür.

O halde zorluklar, iç ve dış baskılara nasıl hızlı uyum sağlanacağıyla ilgili. Bu da Başkan Xi'nin 2012'den itibaren aldığı ve daha önce benzeri görülmemiş kararlardan kaynaklanan yeni bir görevle karşı karşıya olduğu anlamına geliyor. Şimdi, Parti derin ve sıkı çalışmalı; cesur fikirlere sahip olmaya ve ülkeyi geleceğe taşıyabilecek cesur kararlar almaya cesaret etmeli.

Başkan Xi'nin 2012 sonrası reformlarında heyecan verici bir unsur var: O, ilk kez yetkililer ve işletmeler arasında net bir güçler bölümü oluşturdu. Deng'in reformları tüm yetkilileri girişimcilere dönüştürmüştü. “Zenginleşmek şanlıdır” fikri etrafında bazı memurlar idari görevlerini yaparken aynı zamanda ticari işlerini de yürütmüşlerdi.

Bu memurlar, ilk başta bu işleri kişisel olarak yaptılar. Bu konuda sınırlar ve kurallar getirildiğinde, bu kez aile, arkadaşlar ve destekçiler aracılığıyla yaptılar. Ve sonuçta, düzensiz, disiplinsiz işleyen sistem nedeniyle idari ve mali kaos ortaya çıktı. Çin dışındaki ülkelerde de yönetim ve ticaret arasında bir devamlılık vardı ve çözümler kesin değildi. Yine de uzun vadeli uygulamalar ve düzenlemeler neyin yapılıp neyin yapılamayacağını sınırlamaktaydı. Ancak Çin'de bu ilişki, sınır ve düzenlemeler çok daha kafa karıştırıcıydı.

Xi'nin reformları, yetkililerin iş dünyasında doğrudan rol alamayacağına hükmetti. Ticari işletmeler ve siyasi yetkililer arasındaki ilişkili mümkün kılan açıkça noktalar var. Bu yetki dağılımı, modernitenin ayırt edici özelliklerinden biri. Xi'nin reformlarının ilk bölümünün tamamlanmasıyla ortaya çıkan yeni sorunları çözmek için gerekli hususlardan biri, bu yetki dağılımı olacak.

İmparatorluk geçmişinde, özel servet, imparatorun iyi niyetine tabiydi. Ancak imparatorluk tarafından verilen temel bir güvence vardı: Emperyal güç, yerel düzeye inmiyordu. Bu nedenle, imparator, yerel düzeydeki düşük servet birikimlerine, "temel refah" bağlamında güvence veriyordu. Artık bugün, parti köye kadar inebiliyor ve teorik olarak herhangi birinin tüm imkanlarını elinden alabilecek bir güce sahip. Ülke içinde insanlar, (istemeden de olsa) yanlış zamanda yanlış bir şey yaptıkları için her şeylerini kaybedebilirler.

Dahası, modernite, kişinin mülkünün ve piyasa eylemlerinin güvenliğini güvence altına alan yasalar ve kurumlar kurar. Bu güvence olmadan önemli hiçbir ekonomik faaliyet gerçekleşemez.

Siyaset/yönetim ve ticaretin iç içe geçtiği geçmiş “yolsuzluk zamanlarında” risk hesabı biraz açıktı. Kanun, kurum ve prosedürlerin olmadığı, dolayısıyla temiz ve şeffaf bir yatırım ortamının eksik olduğu bir ortamda, bir yatırımcının ayakta kalmak için önemli bir iktidar komisyoncusunun korumasını arkasına alması ve sistem kompleksinin içinde ormanda gezinir gibi gezinmenin yollarını bilmesi gerekiyordu. Bu ortamda asıl zorluk, gerekli izinlere ve ileriye dönük yollara zamanında erişim sağlamak için ormanda doğru komisyoncu ve rehberi bulmaktı. Yani “kimin kim olduğunu ve işin nasıl yapıldığını” bilen birini bulmak. Bu ortam, fırsatlar ve insanlar için bir pazardı.

Şimdi eski usuller yasaklandı ama şeffaf piyasa kurumları ve garantileri yok. Onlar olmadan, (Covid krizinde olduğu gibi), bir gecede değişebilecek bir şey için sermayelerini riske atmaya hevesli çok sayıda kişiye sahip olmak onlarca yıl alabilir.

Devlet ile girişimciler arasında bir güven açığı var. Güven açığı, işletmeler zaten Çin'deyse ve gerçekten ülkeden çıkamıyorsa veya insanlar üst düzey liderliğe erişip kişisel olarak onlara güveniyorsa o zaman yönetilebilir bir nitelik taşır.

O halde, eski “yolsuzluk yollarına” geri dönmek bile mevcut güven açığını gerçekten çözemez. Sonuçta ülke devlet ve partinin dağılmasıyla ilgili eski risklere geri döner.

Deng, partinin gücünün, yarattığı servetle orantılı olduğunu fark etti. Ve bu noktada Parti yetkililerinin ekonomik faaliyete doğrudan katılımının önünü açarak partililerin servet edinimine izin verdi. Bu da ülkede servet oluşumunu bozan bir kaos yarattı. Xi iktidarı, bu karmaşayı çözmeye odaklandı. Ancak bu noktada ülke içindeki servet yaratımı riske atılamaz. Bunun için de istikrarlı yönetim ve proaktif girişimin bir şekilde uzlaştırılması gerekiyor.

Diğer taraftan küresel ortam önemli ölçüde değişti ve yerel yatırım ortamını da şartlandırdı. Küresel ortam daha önceleri uygun ve nispeten kolaydı. Şimdilerde daha karmaşık ve düşmanca bir hal aldı. Çin bu yeni koşullarda, tamamen yeni bir şey icat etmeyi veya zaten orada olanı uyarlamayı düşünebilir.


7 Mayıs 2023’te Settimana News’de “Xi Jinping’s de-structuring power” başlığıyla yayınlanan yazının ikinci bölümünü sunuyoruz. Çeviride kısaltma ve editoryal düzenleme yapılmıştır.

FRANCESCO SISCI

Sinolog, Çin Redmin Üniversitesi'nde kıdemli uzman.