ANALİZ
“Savaş Benim Problemim Değil!”: Trump Rusya İle Normalleşme Arayışında!
Son gelişmeler, Trump’ın daha önce yalnızca 24 saat içinde çözebileceğini vaat ettiği barış sürecinden ellerini çekmeye karar verdiğini gösteriyor. Trump’ın asıl hedefi, Washington ile Moskova arasında ilişkilerin normalleştirilmesi.
BAŞKAN DONALD Trump, aylardır, Rusya ile Ukrayna arasındaki sinir bozucu ateşkes müzakerelerinden çekilme tehdidinde bulunuyordu. Pazartesi günü Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından, Amerikan başkanının tam da bunu yaptığı görülüyor. Şimdi soru, ABD’nin artık Ukrayna’yı desteklemeye yönelik üç yıllık projesinden de vazgeçip vazgeçmediği.
Trump, Putin ile yaptığı görüşmeden sonra Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski ve diğer Avrupalı liderlere, Rusya ve Ukrayna’nın savaşa kendi başlarına bir çözüm bulmaları gerektiğini söyledi. Bu sözler, sadece günler önce, ateşkes konusunda yalnızca kendisi ve Putin’in bir anlaşmaya varabileceğini söylemesinin ardından geldi. Trump ayrıca, Rusya’ya yönelik yeni yaptırımları da içerecek bir Avrupa baskı kampanyasına katılma yönündeki tehditlerinden geri adım attı.
“24 saat içinde savaşı bitirmek”ten “Benim sorumum değil”e!
Bu son gelişme, Trump’ın daha önce yalnızca 24 saat içinde çözebileceğini vaat ettiği barış sürecinden ellerini çekmeye karar verdiğini ortaya koyuyor. Ve eğer yeniden fikir değiştirmezse, Pazartesi günü yaşanan gelişmeler tam da Putin’in istediği şeyi gerçekleştirmiş oldu: Rusya üzerindeki Amerikan baskısının sona ermesi ve NATO içinde ABD ile geleneksel Avrupa müttefikleri arasında derin bir çatlağın oluşması. Şimdi Avrupa ülkeleri, yaptırımlara tek başlarına da olsa devam edeceklerini söylüyor.
Pek çok kişiye göre Trump’ın bu kararı önceden belliydi. Önce Oval Ofis’te Zelenski ile yaptığı hararetli görüşmede, ardından da ABD’nin Kiev büyükelçisinin istifasında ipuçları görülmüştü.
Geçen ay Kiev’den ayrılan eski büyükelçi ve deneyimli bir Dışişleri yetkilisi olan Bridget A. Brink “Trump yönetiminin başından beri izlediği politika, saldırgan olan Rusya yerine, mağdur olan Ukrayna’ya baskı yapmak oldu. Her koşulda barış, barış değildir. Bu yalnızca boyun eğmektir” sözlerini kaydetti.
Ancak Trump, her koşulda barış elde edemeyeceğini anlamış görünüyor çünkü Putin onun girişimlerini reddetti. Trump’ın Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ukrayna’nın asla NATO’ya katılmayacağını ve Rusya’nın işgal ettiği tüm toprakları geri alma hayallerinden vazgeçmesi gerektiğini ilan etmiş olsa da bu bile bir ateşkes sağlamak için yeterli olmadı.
Trump genellikle ekonomik baskıyı sever: Müttefiklerine ve rakiplerine karşı sıklıkla tarife ve yaptırım tehditleri savuruyor. Ancak New York Times’a yapılan bir açıklamada, bir Beyaz Saray yetkilisi bunun farklı bir durum olduğunu söyledi. İsminin gizli kalmasını isteyen yetkili, Rusya’ya yönelik ek yaptırımların ticari fırsatları engelleyeceğini ve başkanın ABD için ekonomik fırsatları en üst düzeye çıkarmak istediğini belirtti.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da dahil olmak üzere Amerikalı yetkililer, eleştirilere mevcut yaptırımların hâlâ yürürlükte olduğunu ve Ukrayna ile istihbarat paylaşımının devam ettiğini söyleyerek karşılık veriyor.
“Vladimir Putin bu sabah uyandığında, çatışmanın başından beri Rusya’ya uygulanan yaptırım seti yürürlükteydi” diyen Rubio, “Ukrayna’ya ABD ve müttefiklerinden silah gönderilmeye devam ediyor” şeklinde konuştu. Ayrıca Trump’ın “iki tarafın da kazanamayacağı kanlı ve maliyetli bir savaşı sona erdirmeye çalıştığı” konusunda ısrar etti.
Ukrayna için dengeler değişti
Yine de Trump’ın Zelenski ve Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmenin alt metni, ABD’nin Kiev lehine diplomatik hamleler, Ukrayna’ya yeni silahlar gönderilmesi ve Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar çağının hızla sona yaklaştığını gösteriyor. Birkaç Avrupalı yetkili, görüşmeden çıkardıkları mesajın, ABD’nin kısa vadede Putin’e karşı mali baskı uygulamalarına katılmayacağı yönünde olduğunu söyledi.
Trump için bu bir geri dönüş anlamına geliyor. Son aylarda sosyal medya paylaşımlarında, Rusya’nın koşulsuz 30 günlük bir ateşkesi kabul etmemesi halinde yeni yaptırım tehdidinde bulunmuştu.
Zelenski ile yaptığı görüşme sonrası Trump, 8 Mayıs’ta Truth Social hesabında “Eğer ateşkese uyulmazsa, ABD ve ortakları yeni yaptırımlar uygulayacak” diye yazmıştı. Aynı duruşunu, 10 gün önce Kiev’i ziyaret eden İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile yaptığı görüşmede de yinelemişti. O görüşmede Putin’e ateşkesi imzalaması için bir son tarih verilmişti.
Ancak Trump’ın Pazartesi günü Putin ile yaptığı görüşmenin ardından bu taahhütler havada kaldı. Amerikan başkanı hem kamuya açık konuşmalarında hem de Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmelerde, bu tehdidi sürdürmeyi reddetti.
Trump, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda, Putin ile yaptığı görüşmenin bir tür ilerleme sağladığını ima etti. Ancak Ukraynalılar ve Avrupalılar için kısa sürede anlaşıldı ki, Putin Trump’a müzakereler dışında hiçbir taviz vermemişti. Zaten Rusya, geçen hafta İstanbul’da Ukraynalılarla görüşmek üzere düşük düzeyli bir heyet göndermek suretiyle, göstermelik de olsa müzakerelere katılım sağladı.
Trump seçim kampanyasında, Rusya ile Ukrayna arasında barışı yalnızca 24 saatte sağlayacağını büyük bir özgüvenle vaat etmişti. Dahası, bunu usta bir müzakereci için kolay bir iş gibi göstermişti. Şimdi ise bunun hayal ettiğinden çok daha zor olduğunu fark ettiğini ve bu zaman çizelgesini dile getirirken “biraz alaycı” davrandığını söylüyor.
Trump Rusya ile yakınlaşmak istiyor
Yavaş ilerleme ve Putin’in uzlaşmaz tavrı nedeniyle hayal kırıklığı yaşayan Trump, müzakerelerden çekilmeyi kamuya açık şekilde dile getirdi. Trump, Pazartesi günkü paylaşımında, ABD’yi bu tartışmalardan çekmek ve Rusya ile ticari anlaşmalar yapmaya geçmek istediğini açıkça ortaya koydu.
Trump sosyal medya hesabında savaşı bitirecek koşulların iki taraf arasında müzakere edileceğini, çünkü yalnızca onların bu müzakerelerin detaylarını bileceğini yazdı.
Sonrasında ise bazı Avrupalı liderlerin Trump’ın asıl hedefi olduğunu düşündüğü konuya yöneldi: Washington ile Moskova arasında ilişkilerin normalleştirilmesi.
“Savaş sona erdiğinde, Rusya, ABD ile büyük ölçekli ticaret yapmak istiyor ve ben buna katılıyorum” şeklinde paylaşım yapan Trump, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rusya’nın devasa miktarda iş ve servet yaratma potansiyeli var. Potansiyeli sınırsız.”
**
“İlişkileri sıfırlama” politikası Amerika’ya ne kazandırır?
Her ne pahasına olursa olsun Rusya ile ilişkileri sıfırlama hedefi Trump'ın politik bir stratejisiyse başarısızlığa mahkum görünüyor. Putin Ukrayna'ya karşı saldırganlığını sürdürmeye istekli göründüğü kadar, Zelensky de teslim olmaya isteksiz. Putin Çin'in sürekli desteğine güvenebilirken, Zelenski de Avrupa'dan destek alacaktır.
Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını desteklemek, Çin'in Moskova'yı ABD ile rekabetinde yanında tutması için elzem. Avrupa içinse Ukrayna'yı desteklemek, Orta ve Doğu Avrupa'da Sovyet tarzı bir etki alanını yeniden tesis etmeye kararlı revizyonist bir Rusya'yı caydırmak ve kontrol altına almak için son derece varoluşsal bir mesele.
Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünden bu yana hızla değişen bir dünyada, ortaya çıkan jeopolitik sabitelerden bazıları bunlar. Ve bu sabiteler, ABD-Rusya ilişkisinde bir yeniden ayarlamayı zor hatta imkan dışı kılıyor.
"Amerika için bir Pirus zaferi mi?"
Bu normalleşme ve sıfırlama gerçekleşse bile, Washington'ın Pekin’e karşı olan konumunu güçlendirmeyecek. Dahası, Ukrayna ve Avrupa'dan şimdi uzaklaşmak, ABD'yi Çin ile rekabetinde uzun vadede galip gelmek için ihtiyaç duyacağı müttefiklerden mahrum bırakacak.
Trump, Moskova ve Kiev arasındaki arabuluculuğunu terk ederek Rusya ile ilişkileri sıfırlama ve normalleştirme politikasının önünde duran çıkmazı çözmüş olabilir. Ancak bu arabuluculuğu sona erdirmek, Trump için bir Pirus zaferi olabilir.
**
ABD ile Avrupa arasındaki Ukrayna’ya destek konusundaki görüş ayrılığı, muhtemelen art arda yapılacak iki büyük zirvede doruk noktasına ulaşacak: Haziran ortasında Kanada’da düzenlenecek G7 zirvesi ve bir hafta sonra Lahey’de yapılacak NATO zirvesi. Özellikle ikinci zirve, Ukrayna’ya uzun vadeli destek ve Rus güçlerinin daha zayıf bir NATO üyesine saldırmasını engellemek için atılacak adımları gündeme getirecek ve Trump’ın NATO anlaşması uyarınca Rusya’ya karşı NATO üyelerini savunup savunmayacağını test edecek.
Bu yazı New York Times’da, 22 Mayıs 2025 tarihinde yayınlanan ve David E. Sanger, Jonathan Swan, Maggie Haberman, Michael Schwirtz tarafından yazılan “Trump's New Position on the War in Ukraine: Not My Problem” başlıklı; The Conversation’da 20 Mayıs 2025 tarihinde yayınlanan ve Stefan Wolff tarafından kaleme alınan “After another call with Putin, it looks like Trump has abandoned efforts to mediate peace in Ukraine” başlıklı yazılardan hazırlanmıştır. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.