ANALİZ
Teknoloji Lordları Ülke Yönetimlerini Nasıl Şekillendiriyor?
Dijital patronlar ve güçlü liderler, eski liberal düzenin yıkıcılarından çok daha fazlası. Hep birlikte, siyasetin bir mucize vaadine dönüştüğü, toplumsal uzlaşı yerine kaosun övüldüğü, toplumsal sesin iktidar katlarına çok daha az yükseldiği, yeni bir düzen kuruyorlar.
ÇALKANTILI ZAMANLARDA, kamuoyunun öfkesi kolay bir sığınaktır: Derin bir analize girmeden isyan etmek, kınamak, ahlaki bir duruş sergilemek. Ancak dijital kaosun ve çatışma dilini konuşan yeni liderlerin şekillendirdiği bir dünyada, gerçekte neler olduğunu anlamak için artık "ahlaki bir duruş" yeterli değil.
Tesla ve X’in sahibi Elon Musk’ın, aşırı sağcı aktivist Tommy Robinson’ın geçen ay düzenlediği “Unite the Kingdom” mitingindeki sözleri İngiltere’de siyaset gündemini sarstı. Musk’ın “Şiddet geliyor. Ya karşı koyarsınız ya da ölürsünüz” ifadelerini kullandığında Başbakanlık, “tehlikeli ve kışkırtıcı bir dil” kullanıldığı tepkisinde bulundu. Liberal Demokrat Parti lideri Ed Davey, mitingde dile getirilen “parlamentonun feshi çağrısını” kınarken tüm partilere ortak tepki çağrısında bulundu. İş Bakanı Peter Kyle ise Musk’ın çıkışını “tamamen uygunsuz” olarak değerlendirdi.
Musk’ın bu çıkışı, yalnızca bireysel bir çıkış değil. Dengesiz bir ruh haline sahip bir milyarderin tuhaflığı da değil. Bu çıkış, küresel güç dengelerindeki değişimin sembolü. Teknoloji devlerinin ve popülistlerin eski liberal düzeni devirmek için güçlerini birleştirdiği yeni bir döneme girdiğimizin açık bir işareti. Yıllar boyunca siyaset, sağ-sol fark etmeksizin teknokrat liderler eliyle, Davos’un liberal-demokratik uzlaşısı çerçevesinde yönetildi. Bugün ise teknoloji devleri Musk, Zuckerberg, Altman bu düzeni reddediyor; “yık ve yeniden kur” anlayışıyla hareket ediyor.
On yıllar boyunca küresel karar alma süreçleri, ölçülü, ılımlı ve öngörülebilir politika yapıcılar tarafından yönetiliyordu: PowerPoint sunumlarıyla konuşan ve uluslararası zirvelere mavi gömlek giyen politikacılar. Ancak "Davos konsensüsü" artık bir kalıntı. Yerine, düzeni korumak yerine, ona benzeyen her türlü yapıyı bozmayı hedefleyen figürler çıktı.
Yeni ittifak: Teknoloji devleri ve popülist liderler
Yeni dijital elit (Musk, Zuckerberg, Altman ve diğerleri) sadece başarılı girişimciler değil. Onlar yeni bir dünyanın ideologları. Hepsi, eski "kuralların" toplumu kontrol altında tutmak için uydurulmuş bir yalan olduğunu öne süren yeni bir kuşağın parçası. Konsensüs yerine kontrollü kaosa inanıyorlar. Yasa yerine, algoritmanın acımasız verimliliğine inanıyorlar. "Hızlı hareket et ve her şeyi yok et" artık bir girişim sloganı değil, eylem halindeki bir siyaset felsefesi. Hatta bir ahlak felsefesi.
Konsensüs ve kural Versus Kaos ve manipülasyon
Musk ve benzerleri, bu vizyonla Merkel veya Macron'dan çok Donald Trump, Jair Bolsonaro ve Javier Milei gibi popülist liderlerle aynı çizgide buluşuyor. Ortak noktaları açık: Kuralları reddediyorlar, kurumlara karşı nefret duyuyorlar, uzmanlara güvenmiyorlar ve eski seçkinlere karşı derin bir küçümseme duygusu besliyorlar. Politikacılara ve bürokratlara ise “zayıf ve ikiyüzlü” gözüyle bakıyorlar. Bu figürler, gerçekliğin yönetilmesine karşı çıkıyor, aksine altüst edilmesi ve kişisel bir ütopya biçiminde yeniden inşa edilmesi gerektiğine inanıyor. “Etki, hız ve algı”yı “gerçeğin” önüne koyuyorlar.
Bu sadece kültürel bir eğilim değil, aynı zamanda bir güç mücadelesi. Teknoloji baronlarının bir zamanlar siyasete ihtiyacı vardı; uzun süre perde arkasında kalmıştı. Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt, 2012’de Obama’nın yeniden seçilmesinde kritik rol oynamıştı ancak görünmezdi. Bugün ise kendilerini siyasetten daha güçlü hissediyorlar. Artık diplomasi yapmıyorlar, egemenlik peşinde koşuyorlar. Örneğin Musk artık sadece bir şirketin CEO'su değil. Birçok ülkeden daha fazla nüfuza sahip küresel bir figür. Eric Schmidt'in bir zamanlar yaptığı gibi "düşük profilli" birinin arkasına saklanmıyor, aksine şiddet içeren siyasi eylemler ve kurumsal yıkım çağrısında bulunuyor.
Mucize vaadine dönüşen siyaset
Öte yandan, geleneksel politikacılar hala ne olup bittiğini anlayamıyor. Bunun bir fikir yarışması olduğunu düşünürken, rakipleri rejim değişikliği için yarışıyor. İşe yaramayan sistemlerden bıkmış halk, ilgiyle dinliyor. Çünkü takım elbise veya kapüşon giymiş popülistler, bir "siyasi mucize" vaadinde bulunuyor: Hukuka, etiğe ve mantığa meydan okuyan, ancak sonuç veren olağanüstü bir eylem. İnsanların oy vermenin hiçbir şeyi değiştirmediğini düşündüğü bir dünyada, bu yasadışı eylem bir umut sembolü haline geliyor.
Popülist liderler, kuralları çiğneyerek halkın sorunlarını çözme vaadini “siyasi mucize” olarak sunuyor. Trump’ın, tüm yasal emsalleri hiçe sayan başkanlık kararnameleri; El Salvador’da Nayib Bukele’nin "çetelere karşı savaş" adına, on binlerce kişiyi yargısız hapsetmesi; Arjantin’de Milei’nin, bürokrasiyi parçalamak üzere izlediği “elektrikli testere” politikası hep bunun örnekleri. Tüm bunlar biçim adına değil, öz adına yapılıyor. Ve engel teşkil eden her kural, elitlerin kontrolü sürdürmek için bir komplosu olarak görülüyor.
Dijital savaş meydanı
Ancak bu tür bir güç yalnızca karizmadan gelmiyor. Yeni bir iletişim ekosisteminden geliyor. Siyasi rekabetin arenası artık dijital dünya. Kuralların, devletin, yasanın olmadığı, "dijital Somali" haline gelmiş bir ortam. Kim daha fazla nüfuza sahipse, daha da fazla güce sahip oluyor. Bir zamanlar parlamentoda yapılan tartışmalar, artık "X"te, TikTok'ta veya izleyici kitlesinin küresel ve aracısız olduğu karanlık bir podcast'te gerçekleşiyor. Burada kurallar yok; dezenformasyon ucuz, savunma ise neredeyse imkansız.
Teknoloji baronları ile popülist liderler arasında vizyon farkı olsa da ortak noktaları net: Eski elitleri, teknokratları ve onların kurallarını ortadan kaldırmak. Bu gerçeklikte, geleneksel elitler -avukatlar, akademisyenler, ılımlı politikacılar- zemin kaybediyor. Ve onlarla birlikte, bildiğimiz şekliyle liberal demokrasinin kendisi de çökebilir. Dolayısıyla yeni ittifak başarıya ulaşırsa, yalnızca teknokratlar değil, liberal demokrasi de tarihe karışabilir.
Bu yazı, Finacial Times’da, 27 Eylül 2025 tarihinde “How tech lords and populists are changing the rules of power!” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.
İtalya eski Başbakanı Matteo Renzi'nin başdanışmanı. "Kremlin Büyücüsü" adlı romanın yazarı.