×
ASYA

ANALİZ

Hindistan 2024 Genel Seçimleri: Aktörler, Temel Konu ve Dinamikler

Yükselen Hindu milliyetçiliği, eyalet mücadeleleri, kendine özgü seçim uygulamaları, kast siyaseti ve güney-kuzey ayrışması ile öne çıkan Hindistan'da, 19 Nisan ile 1 Haziran arasında altı hafta boyunca sürecek olan dünyanın en büyük seçim maratonu başladı.
HİNDİSTAN 19 Nisan ile 1 Haziran arasında altı hafta boyunca sürecek olan dünyanın en büyük seçimlerini organize ediyor. Dünyanın tarihteki en büyük demokratik tatbikatı olarak görülen 2024 Genel Seçimleri, 969 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu ülkede 7 aşamayla Hindistan parlamentosunun alt meclisi olan Lok Sabha'nın 543 üyesini belirlemenin yanında, 5 yıl boyunca ülkeyi kimin yöneteceğini de gösterecek. Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan’da 2.500'den fazla siyasi parti bulunuyor, ancak bunlardan yalnızca 10'u şu anda Lok Sabha'daki sandalyelerin yüzde 86'sını elinde tutuyor. Seçimlerin favorisi ise şuan iktidar bloğunun lideri olan Hindistan Halk Partisi (BJP) iken; Başbakan Narendra Modi de art arda üçüncü dönemini kazanmayı umut ediyor. BJP’nin bu zafer beklentisi de Modi’nin azalmak bilmeyen popülaritesinden kaynaklanıyor.

Geçtiğimiz yılın sonlarında demokratik olarak seçilmiş yirmiden fazla dünya liderinin haftalık onay derecelendirmelerini takip eden Morning Consult'a göre, Hindistanlıların yüzde 78'i Modi'nin Başbakanlık performansını onaylıyordu. Ülke içi kamuoyu yoklamaları da Modi'nin popülaritesinin değişmeden kaldığını ve bunun partisinin hakimiyetini artırmaya devam ettiğini doğruluyor. Örneğin India Today'in iki yılda bir yaptığı Mood of the Nation anketi, BJP liderliğindeki Ulusal Demokratik İttifak'ın (NDA), çoğunluğu kazanmadaki gücü azalsa bile, Lok Sabha'daki sandalyelerin çoğunluğunu kolaylıkla ele geçirebileceğini ortaya koyuyor. Bu popülaritesine rağmen 2019’da Keşmir’in yarı özerk statüsünü kaldıran, bu yılın başlarında Müslümanlar için sembolik öneme sahip olan Babür Camisi’nin yerine Ram Tapınağı temelini atan ve geçtiğimiz ay komşu ülkelerden kaçan Hindulara ve diğer bazı inançlara sahip kişilere vatandaşlık veren Müslüman karşıtı vatandaşlık yasasını uygulamaya koyan Modi, 1,42 milyar nüfusun yüzde 80'ini oluşturan Hinduların desteğini konsolide etmeye çalışıyor. Yine de muhalefet bloğunun ilk defa bu kadar birleşmesi, Kuzey-Güney ayrışmasıyla ülkenin güneyinin her geçen gün merkezi yönetime yabancılaşması ve eyalet seçimleri sonuçlarının eskisi gibi genel seçimlere yansımayışı gibi tartışmalarla seçim zaferinin çantada keklik olmadığı da tartışılmaya devam etmektedir.

Seçimlerin Temel Aktörleri

Hindistan birçok kritik bölgesel partinin de içerisinde bulunduğu 2500’den fazla siyasi partiyi bünyesinde barındırmaktayken, yine seçimlerin en genel olarak BJP liderliğindeki Ulusal Demokratik İttifak ile Kongre Partisi liderliğindeki Hindistan İttifakı (The Indian National Developmental Inclusive Alliance - INDIA) arasında geçmesi bekleniyor. Görevdeki Başbakan Modi'nin BJP'si, yaklaşık 180 milyon üyesiyle dünyanın en büyük siyasi örgütü olduğunu iddia ediyor. 1980 yılında aşırı sağ Hindu milliyetçi örgütü Ulusal Gönüllüler Organizasyonu’nun (Rashtriya Swayamsevak Sangh - RSS) siyasi kolu olarak kurulan BJP, Hindu milliyetçisi hareketin son partisi konumunda. 1925'te Avrupa'daki etnik milliyetçilik hareketleri ve faşist partiler doğrultusunda kurulan RSS, Hindistan'ın bir Hindu ulusu olarak tanımlanmasını istiyor. Bugün, yalnızca erkeklerden oluşan bu militer örgüt, BJP de dahil olmak üzere düzinelerce Hindu sağcı grubun ideolojik kaynağı konumunda ve Modi ile birçok üst düzey BJP liderini ömür boyu üyeleri arasında sayıyor. Gujarat eyaletinde doğup büyüyen 73 yaşındaki Modi, 20'li yaşlarından beri bir RSS üyesi. Gucarat Eyalet Başbakanlığı yıllarında ekonomik kalkınma hikayesinin temellerini oluşturan “Gucarat Modeli”nin rüzgarıyla 2014 yılında BJP'nin ilk çoğunluk hükümetini tek başına kurmasına öncülük eden Modi, o zamandan beri ülke iktidarındaki yerini muhafaza ediyor.

Modi’nin Hindu milliyetçisi ve kalkınma gündemine karşı, ülkenin demokratik ve laik yapısını kurtarma, ötekileştirilmiş toplulukları koruma, çiftçiler için fiyatları yükseltme ve gençler için istihdam yaratma gibi vaatlerle kampanya yürüten iki düzine merkez sol partiden oluşan Hindistan İttifakı’nın lokomotifi ise Hindistan Kongre Partisi’dir. Ülkenin ilk siyasi partisi olan ve Mahatma Gandi’den Jawaharlal Nehru’ya ve Indra Gandi’ye kadar liderlerden ilham alan Kongre Partisi, 1947'deki bağımsızlığından bu yana ülke tarihinin üçte ikisinden fazlasında ülkeyi yöneten merkez-sol geleneğe karşılık geliyor. Ülkenin 1991 yılında serbest piyasa ekonomisine geçişinin önünü açan ekonomik reformları başlatan Kongre geleneği, Modi'nin 2014'te iktidara gelmesinden sonraysa büyük bir düşüş yaşadı. 2014’ten bu yana büyük iç tartışmalar yaşayan Kongre’nin geleceği ülke siyasetinin en önemli meselelerinden biri. 2019’da partinin kötü performansı nedeniyle parti başkanlığını bırakmasına rağmen Rahul Gandi hem partinin hem de Hindistan İttifakı’nın ana yüzü olmaya devam ediyor. “Hanedan Siyaseti” eleştirileriyle Modi tarafından sürekli Gandi-Nehru ailesinin hükümranlığı üzerinden topa tutulan Gandi, seçim kampanyasını canlandırmak ve kırsaldaki sıkıntı, işsizlik ve gelir eşitsizliğinden kaynaklanan hoşnutsuzluğa değinmek için ülke çapında iki yürüyüş düzenledi. Kendi eyaletlerinde Kongre’ye karşı mücadele etmelerine rağmen, Modi’ye karşı birleşen Arvind Kejriwal, Mamata Banerjee ve Muthuvel K. Stalin gibi Delhi, Batı Bengal ve Tamil Nadu Başbakanlarının Hindistan İttifakı’na dahil olmaları ise seçimlerin neticesiyle ilgili beklentileri artırıyor.

Hindistan’ın Kendine Özgü Seçimleri

Ülkede, Lok Sabha adı verilen parlamentonun alt meclisindeki 543 sandalye için beş yıllık bir süre için yapılan seçimlerde, bir partinin veya koalisyonun iktidar olabilmesi için 272 sandalyelik basit çoğunluğa ihtiyacı var. Nitekim Modi'nin BJP’si 2019’da 303 sandalye kazanırken, ana muhalefetteki Kongre Partisi 52 sandalye kazanmıştı. Uygulanan seçim sistemi ise seçmenlerin bir seçim bölgesinde tek bir adaya oy verdiği ve en çok oyu alan adayın sandalyeyi kazandığı Tek İsimli Tek Turlu Çoğunluk Sistemine (First-past-the-post voting ya da Winner-take-all) karşılık gelmekteyken; bu sistemin varlığı ve değişimi ülkede uzun süredir şiddetli bir tartışmaya neden oluyor. Öyle ki ülke boyunca belli bölgelerde yoğunlaşmamış ve dağınık bir halde varlık gösteren nüfusların bu sistemde temsilci çıkarma ihtimalleri neredeyse imkansızken; orantılı bir sistemin olmaması da bu nüfusların sayısı ne kadar büyük olursa olsun aynı temsiliyet sorununu körüklüyor. Nitekim 200 milyondan fazla nüfusa karşılık gelen Müslümanlar, bu sistemin bir numaralı mağduru olmuşlarken; her seçimde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar temsilci çıkarabilmişler ve sol partilerle ittifak gibi sistem için farklı davranış modelleri geliştirmek zorunda kalabilmişlerdir. Diğer yandan ülkenin oy kullanabilme adına zor şartları ve sandık güvenliği nedeniyle 7 aşamalı bir şekilde yapılacak olan seçimlerde sonuçlar, sandıkların 4 Haziran’da sayılmaya başlamasının ardından netleşecek. Ayrıca 2000'li yılların başından bu yana yaygınlaşan elektronik oylama makinesindeki bir düğmeye basılarak yapılan seçimler, başta Modi yönetimine yönelik olmak üzere yoğun bir şekilde yolsuzluk tartışmalarına aracılık edebilmiştir.

Temel Konular ve Belirleyici Dinamikler

Modi, seçimlerden önce "Abki baar 400 paar" (Bu kez, 400 üstü) diyerek, iktidardaki partiler grubu olan Ulusal Demokratik İttifak'ın 543 parlamento sandalyesinin olduğu mecliste 400 sandalye sınırını aşacağını ve yalnızca BJP'nin 370 sandalye kazanacağını iddia etti. Bu iddiası için gereken destek adına bir taraftan Müslüman karşıtı Hindu milliyetçisi gündemi takip ederken; diğer taraftan zaferin Hindistan'ı 2047 yılına kadar orta gelir seviyelerinden gelişmiş bir ekonomiye yükseltme hedefine ulaşmak için çok önemli olduğunu söyleyerek iktidarının devamını rasyonalize etmeye çalıştı. Hindistan İttifakı ise Modi’nin kimlik siyasetine karşı çıkarak Hindistan’ın ve kurumlarının korunması adına başta Anayasa olmak üzere yargıda azınlıkları koruyan tüm düzenlemelere sahip çıkan bir kampanya takip etti. Özellikle Ambani ve Adani Grup gibi büyük tekellerin ülke ekonomisi üzerindeki etkileri eleştirilerek küreselleşme ve neo-liberal reformların düşen fiyatlar ve azalan istihdam gibi çiftçiler ve gençler üzerindeki olumsuz etkileri ele alınmaya çalışıldı. 

Seçim kampanyalarında ele alınan temel konuların yanında, belli dinamiklerin seçimlerin sonucunu yakından ilgilendirdiği de tartışılıyor. Burada öncelikli olarak ele alınan konu, genel seçimler öncesi yapılan eyalet seçimlerinin sonuçlarla ilgili fikir vermede ne kadar belirleyici olduğuyla ilgilidir. Önceki dönemlerde eyalet seçimlerinde rüzgârı arkasına alan partilerin genel seçimlerde de başarılı oldukları gözlemleniyordu. Ancak son yıllarda bu korelasyonun artık çalışmadığı kabul edilmeye başlanmıştır. Nitekim 2018’de Chhattisgarh, Madya Pradeş ve Racastan gibi eyaletlerde BJP’yi geride bırakmayı başaran Kongre Partisi, genel seçimlerde bu zaferin yansımalarını beklerken Modi’ye karşı büyük bir hezimetle karşılaşmıştı. Geçtiğimiz yılın sonlarında yapılan son beş eyalet seçiminin üçünü (Chhattisgarh, Madya Pradeş ve Racastan) BJP kazanmışken; Kongre Partisi ise sadece Telangana’da zafer elde edebilmişti. Dolayısıyla eski korelasyon çalışsa bile BJP burada avantajlı görünmektedir.

Seçimlerde belirleyici olması beklenen diğer bir konu tarihsel olarak Hindistan siyasal değişimlerinde büyük roller oynayan kast siyasetiyle ilgili. Ülkede seçmenlerin büyük çoğunluğunu oluşturan Diğer Geri Kalmış Kast ve Sınıflar, 2014’te BJP’nin yükselişinde en büyük rolü oynayan kesimlere karşılık gelmişti. Kongre iktidarında bu kast ve sınıfların ihtiyaç ve talepleri için toplanan Mandal Komisyonu’nun beklentileri karşılayamaması, bu devasa tabanının Kongre Partisi’nden BJP’ye kayışıyla Hindistan tarihinin en kritik siyasal değişim süreçlerinden birini ortaya çıkarmıştı. Son dönemlerde bu kesimlerin yeterince temsil edilmediği itirazları üzerinden yeniden kast sayımı yapılması gerektiği tartışmaları Modi yönetimini oldukça zor durumda bırakmış ve sonunda Rohini Komisyonu’nun toplanması kararı alınmıştı. Komisyonun nihai raporunu geçen Ağustos ayında sunmasına rağmen gizli tutulması, hoşnutsuzluğu artırıp bu kesimlerin oylarını bölebileceği iddia ediliyor. Ancak Modi’nin bu açığı, organize ettiği devasa sosyal yardım kampanyasıyla kapatmaya çalıştığı söylenebilir. Bir diğer belirleyici dinamik olarak da görülebilecek Modi’nin “Yeni Refahçılık” olarak isimlendirilen ekonomik programının bu sosyal yardım ayağı, doğrudan nakit yardımından özel malların kamusal dağıtımına uzanan geniş bir kapsama ulaştı. Kast ve Sınıf siyaseti açısından geri kalmamak adına ise Modi, seçim öncesinde 800 milyon vatandaşa ücretsiz gıda tahılı sağlamayı amaçlayan pandemi dönemi planının beş yıl daha uzatıldığını duyurmuştu. Bu refah hamlesi, muhalefet tarafından tepkiyle karşılanmışken; seçimlerde öncesi zaferi garanti etme girişimi olarak yorumlanabilmiştir.

Kritik Eyalet Mücadeleleri ve Güney Hindistan Sorunsalı

Hindistan Meclisi’nde eyaletlerin çıkardığı sandalye sayıları, nüfusun çokluğuna göre belirlenmişse de bazı eyaletler, sahip olduğu rekabet açısından seçimlerin sonuçlarını yakından ilgilendirmektedir. Örneğin 230 milyon nüfusa sahip olan Uttar Pradeş eyaleti, 80 sandalyeyle eyalette kazanmak için seçimlerin en büyük ödülü olarak değerlendirilmektedir. Eyaletteki yerel kastlara özellikle de alt kastlara hitap eden kurumsallaşmış partilerin varlığı ise buradaki rekabeti daha ilgi çekici bir hale getirmektedir. Ancak Hindu milliyetçiliği gündemiyle ülkenin kuzeyinde büyük bir ivme yakalayan BJP, son yıllarda buradaki siyaseti de domine etmeyi başarmıştır. Örneğin 2019 Genel Seçimleri’nde BJP liderliğindeki ittifak 80 sandalyenin 64’ünü kazanmayı başarabilmişken; Samajwadi Partisi ve Bahujan Samaj Partisi ittifaka gitmelerine rağmen 15 sandalyede kaldı. Benzer şekilde 2019’da BJP ve yereldeki radikal Hindu milliyetçisi ittifakı Shiv Sena’nın 48 sandalyeden 41’ini kazandıkları Maharaştra eyaletinde de rekabetin değişen doğası ülke gündeminde uzun süre tartışılmıştır. 2019 sonrası Shiv Sena’nın bölünerek bir kanadın BJP diğer kanadın Kongre tarafına geçmesi, genel seçimleri etkileyecek bir değişimin ortaya çıkıp çıkmayacağı konusunda merak uyandırıyor. Başka bir örnek olarak 28 sandalyeye sahip olan Karnataka ele alınabilir. Ülkenin güneyinde genellikle başarısız bir sicile sahip olan BJP’nin 2019 seçimlerinde 25 sandalye elde etmesi tarihi bir zafer olarak değerlendirilmişti. Ancak 2023 Eyalet Seçimleri’nde Kongre’nin seçimleri kazanması, hangi tarafın başarıyı tekrarlayacağı konusunda ilgileri eyalet üzerine çekiyor.

Son olarak ele alınması gereken konu, şimdiye kadar Hindu çoğunlukçu bir modele bağlı gelişen Modi’nin başarısının, bu seçimlerde milliyetçi gündemden etkilenmeyen ülkenin güneyinin davranışına bağlı olabileceği tartışmalarıyla ilgili. Aslında ülkede yükselen Kuzey-Güney ayrışması yeni bir fenomen değil. Kuzey’in Aryan ırklarına karşı Güney’in Dravidi ırk gruplarına sahip olması hem Hindu milliyetçisi gündemin ülkenin güneyinde gelişmemesi hem de karşı bir gündemle bölgesel milliyetçiliğin yükselişi sonucunu doğurabilmiştir. Çoğu zaman Güney eyaletleri, özellikle dil milliyetçiliği üzerinden Hindutva gündemine karşı mobilize olabilmişlerdir. Aynı zamanda ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 20'sine ev sahipliği yapan beş güney eyaletinin (Tamil Nadu, Karnataka, Andhra Pradeş, Kerala, Telangana ile Puducherry ve Lakshadweep birlik bölgeleri) Hindistan'ın ekonomik açıdan en zengin ve gelişmiş bölgesini oluşturması, Modi’nin kalkınma gündeminin de işlememesi sonucuna katkıda bulunmuştur. Bu açıdan Karnataka’nın yanında, Güney kalesini kırmak adına Modi’nin yaptığı Tamil Nadu hamlesi büyük bir gündem oluşturdu. Bu kapsamda Hintçe konuşmasını yapay zekâ destekli bir uygulamayı kullanarak Tamil diline çeviren Modi, seçim öncesinde eyalete en az altı gezi düzenledi ve Tamil Nadu sakinlerinin milliyetçi duygularını mobilize etmek amacıyla Hindistan ile Sri Lanka arasında 50 yıl önce anlaşmazlığa neden olan Katchatheevu Adası’nı yeniden gündeme getirdi. Modi’nin bu hamlesinin, Hindistan’da merkezi devletin ülkenin güneyine karşı adaletsiz politikalar takip ettiği söylemini kırması zor görünmekteyken; muhtemel bir Modi zaferi yine güçlü bir muhalefet eksikliğiyle ilişkilendirilecektir.

HAYATİ ÜNLÜ

Doktorasını Eylül 2019’da “Hindistan’da Hakim Parti Sistemi’nin Değişimi: Kurumsalcı Bir Analiz” teziyle İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda tamamlayan Ünlü’nün çalışma alanları, başta Hindistan olmak üzere Pakistan, Afganistan ve İran coğrafyalarına dair karşılaştırmalı siyasal kurumlar, devlet-toplum ilişkileri, milliyetçilik, siyasal partiler, güvenlik ve stratejidir. Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Güvenlik ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında Dr. Öğretim Üyesi olarak çalışmalarına devam eden Ünlü, aynı zamanda Türkiye Maarif Vakfı'nda Başkanlık Müşaviri olarak görev yapmaktadır.