×
LATİN AMERİKA

ANALİZ

Latin Amerika’nın İsrail-Gazze Savaşına Tepkisi

İsrail-Gazze çatışmasında Latin Amerika kamuoyu ve siyaseti bölünmüş durumda. Sol genel olarak Filistin platformuna daha yakın dururken sağ ise İsrail'den yana eğilim gösteriyor.
GAZZE'DE İsrail ile Hamas arasında yaşanan kriz Latin Amerika ülkelerinde ekonomik, jeopolitik ve siyasi olmak üzere çeşitli açılardan tartışılıyor. Hatta bazı Latin Amerika ülkelerinde Ortadoğu’da yaşanan kriz iç siyasetin bir parçası haline gelmiş durumda. Arjantin, Brezilya, Şili ve Kolombiya’da bu konuda sert tartışmalar yaşanıyor.

Latin Amerikalı liderlerin Hamas-İsrail çatışmasına tepkileri farklı oldu. Bazı başkanlar İsrail'e yönelik Hamas’ın şiddet olaylarını kınarken, bazıları da Filistin'i savundu. Bu bağlamda Hamas ile İsrail arasında yaşanan çatışmalarda, El-Ahli Hastanesine İsrail’in fırlattığı füze sonucu çoğunluğu bebek, çocuk ve kadınlardan oluşan yaklaşık 800 kişinin öldürülmesiyle Latin Amerika ülkeleri de bir anda şoka girdi. Bu insanlık dışı saldırı sonrası İsrail lehine taziye ve geçmiş olsun dileklerinde bulunan Latin Amerika devlet başkanları ve dışişleri bakanlıkları ya sessiz kaldı veya İsrail’in saldırısını kınayan açıklamalarda bulundu. 

Oysa yakın zamanda, BM Genel Kurulu'nun 78. oturumunda birçok Latin Amerika ülkesinin başkanı Filistin halkını ve haklarını savunmak amacıyla BM kürsüsünde desteklerini dile getirdiği için Hamas tarafından memnuniyetle karşılanmıştı. Kurul’un 78. oturumunda Şili, Küba, Brezilya, Bolivya ve Kolombiya başkanları, BM'de İsrail'in Filistin halkına yönelik zulmünü kınamak ve Filistin işgaline son vermek için iki devletli söylem geliştirdiler. Ayrıca Filistin halkının kendi bağımsız devletini kurmasının ve haklarını elde etmesinin sağlanması çağrısında bulundular.

Ancak 7 Ekim’de Hamas’ın saldırıya başlamasıyla uluslararası ana akım medya İsrail yanlısı bir pozisyon alarak yapılan saldırıyı dünyaya duyurdu. Hamas’ın İsrailli sivillere karşı başlattığı şiddet eylemlerine giriştikleri haberi çıktığında, Batılı başkentler neredeyse oybirliğiyle Hamas’a tepki göstererek İsrail'i destekledi. ABD'den Yeni Zelanda'ya kadar birçok hükümet Hamas'ı sert bir şekilde kınadı ve İsrail'e desteklerini ifade etti. Şu anda Latin Amerika’da 10’dan fazla ülkede iktidar olan ve geleneksel olarak Filistin’in sorunlarını gündeme getiren solcu hükümetler veya devlet başkanı da bu duyguyu yineledi. Dünya bu haberleri öğrendikçe liste uzayıp gitti.

Ancak İsrail, Gazze’deki Baptist Hastanesi’ni (Al-Ahli Arap Hastanesi) bombalayarak 800 sivili öldürünce savaşın 12. gününde dünya yeniden ayağa kalktı ve sivillerin katledilmesinden ötürü İsrail’e tepki yağdı. Kolombiya’da Petro, Brezilya’da Lula, Şili’de Boriç, Nikaragua’da Ortega ve Venezuela’da Maduro İsrail’i kınadı. Kolombiya devlet başkanı İsrail hükümetini Hitler’e benzeterek yaşananları soykırım olarak nitelendirdi. İsrail, Petro’nun açıklamalarından ötürü Kolombiya’ya askeri malzeme ihracatını askıya alarak Kolombiya elçisini diplomatik olarak protesto etti.

Güney Amerika'daki sol hükümetler için Hamas ile İsrail arasındaki çatışmalar iç siyasette gerilimlerin oluşmasına neden oluyor. Birçok dünya ülkesi gibi Latin Amerikalılar da hastane saldırısından sonra önemli bir kırılma yaşadı. Çatışmaların ilk günlerinde bir mağduriyet yaşayan İsrail, sonrasında bebekleri ve kadınları hedef alan hastane saldırısıyla birlikte büyük bir vahşete imza atarak insanlık dışı bir eylem gerçekleştirdi.

Kolombiya

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro'nun Hamas'ın gerçekleştirdiği saldırıya verdiği tepki hem kendi ülkesinde hem de İslam dünyasında yakından takip ediliyor. Petro neredeyse bir Cumhurbaşkanından ziyade bir Filisin aktivisti gibi İsrail karşıtı açıklamalar yapıyor. Sosyal medyada İsrail saldırılarının yarattığı dramatik görselleri paylaşarak daha fazla etkileşim sağlamaya çalışıyor. Hatta bu yüzden kendi ülkesindeki Yahudi cemaatinin tepki göstermesine neden olmuş durumda. Cumhurbaşkanı Petro, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda şunları dile getirdi: "Dünyadaki hiçbir demokrat Gazze'nin toplama kampına dönüştürülmesini kabul edemez. Toplama kampları uluslararası hukuk tarafından yasaklanmıştır ve bunları geliştirenler insanlığa karşı suçlu haline gelir."

Bu yorumların öncesinde, İsrail'in Kolombiya Büyükelçisi Gali Dagan da bir tweet atmıştı: "Sayın Başkan Gustavo Petro, Hamas terör ordusunun elinde 100'den fazla İsrail vatandaşı evlerinden kaçırıldı." Gali Dagan, bu karşılaştırmaları "korkunç" olarak tanımlarken, Dünya Yahudi Kongresi bunları Holokost'un 6 milyon kurbanına ve genel olarak İsrail halkına yönelik "hakaret" olarak değerlendirdi.

Kolombiya'nın solcu Devlet Başkanı Gustavo Petro'nun böyle bir sorunu yok. İsrail'e karşı tüm gücüyle harekete geçti ve Yahudi devletine karşı söylemleriyle Kolombiya'daki Yahudi cemaatini derin bir şaşkınlığa uğrattı. Petro, İsrail karşıtı söylemini sürekli olarak artırarak, İsrail askerlerini Nazilere benzetti. Hamas'ın eylemlerini ise herhangi bir şekilde kınamayı reddetti.

Petro bu açıklamaların ardından daha da sertleşti ve şu ifadeleri kullandı: “İsrail'le diplomatik ilişkileri askıya almak gerekirse biz de askıya alırız. Soykırımları desteklemiyoruz. Kolombiya Devlet Başkanı'na hakaret edilmeyecektir.” (…) “Bir gün İsrail ordusu ve hükümeti, adamlarının topraklarımızda yaptıkları ve soykırımı serbest bıraktıkları için af isteyecekler. Onları kucaklayacağım ve Auschwitz, Gazze cinayetleri ve Kolombiya Auschwitz'i için ağlayacağım.”

Petro'nun sert söylemleri ülke içinde suları bulandırdı ve birçok kesimden öfkeli bir tepki gelmesine neden oldu. Eski başkan adayı ve Yeşil Oksijen partisinin lideri Ingrid Betancourt, Petro'nun teröristlere "yakın hissettiğini" söyledi. İsrail’in Kolombiya’daki büyükelçisi ise Kolombiya Dışişleri Bakanı tarafından “özür dilenerek ülkesine dönmesi gerektiğini” ifade eden açıklamarda bulundu.

ABD merkezli Hakaretle Mücadele Birliği, saldırıyı Petro'nun gönderileriyle ilişkilendirerek başkanın "İsrail karşıtı takıntısını ve nefret dolu sözlerini" kınadı ve bunların "antisemitizm eylemlerini cesaretlendirdiğini" söyledi. Kolombiya'nın solcu Devlet Başkanı Gustavo Petro, kıta Amerikasında İsrail karşıtı en sert ve en çok açıklama yapan devlet başkanı olmuş durumda.

Brezilya

Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, Hamas'ın saldırılarının kendisini "şok ettiğini" açıkladı ve ülkesinin Ortadoğu'da "çatışmaların tırmanmasını önlemek" için hiçbir çabadan kaçınmayacağının sözünü verdi. Ayrıca, uluslararası topluma, "ekonomik açıdan ayakta kalabilen ve güvenli sınırları içinde İsrail ile barış içinde bir arada yaşayan bir Filistin Devleti'nin varlığını" garanti ederek krizi sona erdirmek için müzakerelere devam etmesi çağrısında bulundu.

Lula da Silva, ülkesinin küresel arenadaki konumunu ve nüfuzunu güçlendirmek için Ortadoğu krizinde sorumluluk almış durumda. Hamas-İsrail savaşı, özellikle Brezilya'nın şu anda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne başkanlık ettiği bir dönemde bu hedeflerin sergilenmesi için bir fırsat sunuyor gibi görünüyor.

İsrail'in müttefiki ABD, Brezilya'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) önerdiği ateşkes metnini veto etti. Aralarında Çin, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin de bulunduğu 12 ülke Brezilya'nın önerisine olumlu oy verdi. Oylamada iki ülke Rusya ve İngiltere çekimser kaldı. ABD tek başına kalmasına rağmen veto hakkını kullandı.

Brezilya, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmaya insani bir ateşkes önerdi.  7 Ekim'de başlayan çatışmalarda yaklaşık 5.500 Filistinli ve 1.500 İsrailli olmak üzere 7.000'den fazla insan öldürüldü.

Lula da Silva, İsrail'in, Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesine düzenlediği saldırısına ilişkin şu ifadeleri kullandı: "El-Ehli Baptist Hastanesine yapılan saldırı, bağışlanamaz bir trajedidir. Savaşların hiçbir anlamı yok.”

Arjantin

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro gibi ılımlı-sol ideolojik bir çizgi benimseyen Arjantin Cumhurbaşkanı Alberto Fernández de Hamas’ın saldırılarını reddettiklerini ifade etti. Twitter hesabına yorum yapan Fernandez "Hamas'ın Gazze Şeridi'nden İsrail Devleti'ne karşı gerçekleştirdiği vahşi terör saldırısını güçlü bir şekilde kınadığımı ve reddettiğimi ifade ediyorum” dedi ve İsrail’e insani yardım teklifinde bulundu.

Arjantin’de 22 Ekim’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak olması hasebiyle siyasi yelpazedeki tüm önemli adaylar İsrail'e güçlü desteklerini ifade etmiş durumdalar. Aslında hangisinin en güçlü pozisyonu alacağı konusunda çatışma mevcut. Muhafazakâr sağcı ve evanjeliklerin desteklediği Javier Milei, merkez sol adayı Sergio Massa'yı eleştirerek, solun "teröristleri destekleyen insanları" içerdiği göz önüne alındığında dış politikalarını nasıl yürüteceğini sordu. Mevcut sol Peronist hükümette ekonomi bakanı olan Massa, Hamas'ın terör örgütü ilan edilmesi için baskı yaptığını öne sürerek beklenmedik bir karşılık verdi.

Massa'nın bu kriz sırasında İsrail'le olan net siyasi ittifakı, bölgede iktidarda olan diğer sol hükümetlerin çoğu arasında bir istisna teşkil ediyor. Çünkü Massa’yı destekleyen milliyetçi sol iktidar olan Peronistler, yıllardır İsrail-Filistin çatışmalarında Filistinlerin yanında yer almış ve uluslararası arenada destek vermişlerdir. Massa’nın bu çıkışını daha çok iç siyasette kapsayıcılık, ekonomik ilişkilerde ise uluslararası finansal mahfillere bir nazar boncuğu dağıtma olarak değerlendirmek mümkündür.

Çünkü 1992'de İsrail Büyükelçiliği'ne (22 ölüm) ve 1994'te Yahudi AMIA derneğine yönelik bir saldırıya (85 ölüm) maruz kalan Arjantin'de her iki davada da saldırıların faili olduğuna dair şüphe İran'a yönelmişti.

El Salvador

Filistin kökenli El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele’nin yaşanan olaylara göstereceği tepki hem ülkede hem bölgede hem de dünyada merak konusuydu. Bukele Twitter’dan yaptığı açıklamada Filistinli köklerini hatırlattı ve Hamas’ın saldırısını haklı çıkarmak şöyle dursun, eylemi reddetti ve Filistin halkının Hamas tarafından temsil edilmediğini ve temsil edilmemesi gerektiğini açıkladı: "Filistin asıllı bir El Salvadorlu olarak Filistin halkının başına gelebilecek en iyi şeyin Hamas'ın tamamen ortadan kalkması olduğundan eminim."  

Filistin kökenli Bukele Hamas'ı "vahşi hayvanlara" benzetti ve militanlarını, hükümetinin yüzlerce üyesini tutukladığı Mara Salvatrucha çetesinin üyeleriyle karşılaştırdı.

Evanjelik eşi olan Bukele’nin açıklamaları El Salvador iç siyaset dinamiklerine dönük olduğu gibi yıllarca Salvador ordusuna destek veren İsrail’le ilişkileri koruma arzusu olarak da görülebilir. Zira Bukele, mafya ve uyuşturucu çetelerine yönelik sert ve otoriter politikaları ile biliniyor. Bukele yaptığı açıklamada: "Filistin davasını destekleyen herkes bu suçluların yanında yer almakla büyük bir hata yapmış olur. Tıpkı biz Salvadorluların, sırf atalarımızı veya milliyetimizi paylaştığımız için MS13 teröristlerinin yanında yer alması gibi olurdu” diye düşüncelerini dile getirdi. Ancak Bukele İsrail’in saldırılarına yönelik olumlu-olumsuz herhangi bir değerlendirme yapmadı.

Şili

Yaklaşık 500 milyon Filistin kökenli vatandaşa ve Orta Doğu dışındaki en büyük diasporaya ev sahipliği yapan Şili'de Başkan Boric, Hamas saldırısını 'kesinlikle kınadığını' ifade etti. Ancak bunu bir terör eylemi olarak nitelendirmekten kaçındı. Boric daha önce Filistin davasına sempati duyduğunu ve İsrail'in “yasadışı işgalini” reddettiğini belirtmişti.

Şili hükümeti, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Hamas’ın sivillere yönelik saldırılarını reddettiğini belirten bir basın açıklaması yaptı: " Şili Hükümeti, İsrail'in bir dizi kasaba ve şehrine düzenlenen ve çoğu sivil olmak üzere 40'a yakın kişinin ölümüne ve onlarca yaralanmaya neden olan saldırıları mutlak kınadığını ifade etmektedir.”

Ardından Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, milletvekili Carmen Hertz'in söylemlerini sosyal medya hesabından paylaştı: "Filistin davasına, onun adaletine ve arzularına bağlılık, katliamı hiçbir belirsizlik olmadan, herhangi bir göreceli hale getirmeden kategorik olarak kınamamızı engellemez." (…) " İsrailli sivillere yönelik tecavüz ve kaçırma eylemleri Hamas grubu tarafından gerçekleştirildi."

Boric daha sonra Şili vatandaşlarını çatışma bölgesinden çıkarmak için insani bir uçuş yapılacağını açıkladı. Şili Dışişleri Bakanı Alberto van Klaveren, İsrail'de yaşananları "terör saldırısı" olarak nitelendirdi ve şiddetin sona ermesi çağrısında bulundu: "Çatışmalarda sivillere karşı, meşru müdafaa dahi olsa, güç kullanılması asla kabul edilemez."

Bu söylemler Şili’de güçlü olan Filistin diasporasının tepkisini çekti. Ayrıca Boric hükümetinin koalisyon ortağı olan ve yöneticileri Filistinli olan Komünist Parti yöneticileri de duruma tepki gösterdi.

Meksika

Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador ise "sivillere karşı güç kullanılmasını" kınadı ve ülkesinin dış işlere karışmama ilkesiyle yönetildiğini bir kez daha teyit ettikten sonra şu güvenceyi verdi: "Savaş istemiyoruz.” (…) "Olabilecek en mantıksız şey çatışma, güç kullanımı ve savaştır (...) savaşlarda kurban istemiyoruz."

İsrail, kendisine göre "daha enerjik ve kararlı" olması gereken Meksika başkanının tutumundan "memnuniyetsizliğini" dile getirdi. İsrail büyükelçiliği López Obrador hükümetinden Hamas'ın daha açık bir şekilde kınanmasını talep etti.

Meksika Devleti'ndeki İsrail diplomatik heyeti bu tutumu, "tarihin bize defalarca öğrettiği gibi, taraf tutmak yerine tarafsız bir tutum sergilemek, sonuçta terörizmi desteklemek ve desteklemek anlamına gelir" diyerek kınadı.

Bolivya

İsrail'le ilişkilerini 2009'da kesen Bolivya, Gazze Şeridi'ndeki şiddet olaylarından "derin endişe duyduğunu" açıkladı. Ayrıca Birleşmiş Milletlerin “eylemsizliği”ni de eleştirdi. Başkan Luis Arce'nin Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) partisinden yeni ihraç edildiği Bolivya'da Dışişleri Bakanlığı, şiddete ilişkin "derin endişesini" ifade eden, barış ve insan yaşamının korunması çağrısında bulunan bir bildiri yayınladı. Eski Cumhurbaşkanı Evo Morales, İsrail’i hastane saldırısından sonra sert bir dille eleştirdi.

Nikaragua 

Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega, “İsrail-Filistin çatışmasının" ortaya çıkardığı şiddet olaylarını kınadı. Hamas saldırısına değinmeden yaptığı açıklamada "masum ailelerde giderek daha fazla kurban ve acı üretildiğini" söyledi. Nikaragua, "her zaman Filistin davasıyla dayanışma içinde olduğunu" belirterek, uluslararası topluma "bu yeni kardeş katliamını durdurma" ve "herkesin yaşamını savunmak için bir diyalog" başlatma çağrısında bulundu.

Nikaragua "uluslararası toplumun ve özellikle Birleşmiş Milletler'in kibrini, körlüğünü, anlayışsızlığını ve eylemsizliğini" eleştirdi.

Küba

Küba, Ortadoğu’da yaşananların “Filistin halkının devredilemez haklarının ve İsrail'in saldırgan ve yayılmacı politikasının 75 yıldır süren kalıcı ihlalinin bir sonucu” olduğunu ifade etti.

Venezuela

2009 yılında İsrail'le ilişkilerini kesen Venezuela, Hamas saldırısını kınamadı ve dışişleri bakanlığı, İsrail ile Filistin arasında "gerçek bir müzakere" yapılması gerektiğini vurguladı. Hatta Maduro, İsrail hükümetinin "Filistin halkına karşı acımasız katliamlar" yoluyla Gazze'de "yeni bir apartheid" başlattığını belirtti.

Başkan Nicolas Maduro, İsrail'i Filistin'e karşı “soykırım” yapmakla suçladı ve saldırılara ilişkin yorumlarda bulunarak İsrail’i hedefe koydu. Ataları Yahudi olan Maduro, Filistinlilere destek verdiği için Yahudi topluluklar tarafından eleştirildi.

Diğer Ülkeler

Benzer açıklamaları Panama, Uruguay ve Paraguay hükümetleri de yaptı. Ancak çatışmaların ilk 10 gününde Hamas’ı hedef alan açıklamalar, hastane saldırısından sonra İsrail’in masum sivilleri öldürmesiyle tepkini yönünü İsrail’e kaydırdı.

Ekvador Dışişleri Bakanı, kurbanların aileleri ve bir bütün olarak İsrail halkıyla dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Guatemala Devlet Başkanı Alejandro Giammattei, İsrail'in maruz kaldığı “haksız” saldırılardan dolayı “başsağlığı dileklerini” ve desteklerini sundu. Guatemala, İsrail ile tarihsel olarak yakın bir ilişkiye sahip, çok çeşitli alanlarda (teknolojiden sağlıktan güvenliğe) çok sayıda yardım programından yararlanıyor ve 2018'de Kudüs'te büyükelçilik açan ikinci Latin Amerika ülkesi oldu. 

Honduras Devlet Başkanı Xiomara Castro hükümeti, dış ilişkiler ve uluslararası işbirliği sekreteri aracılığıyla Hamas saldırılarını kınadı. Kosta Rika, terörizmle uluslararası hukuk çerçevesinde mücadele etmeye devam etme kararlılığını yineleyerek, terörizmin tüm biçim ve tezahürlerini mutlak olarak reddettiğini bir kez daha ifade etti. 

Panama ve Peru hükümetleri Hamas'ın saldırısını “kesinlikle” ve “şiddetle” kınadı. Uruguay’da Başkan Luis Lacalle Pou bir kınama mesajı yayınladı: “Hamas saldırısını şiddetle kınıyor ve İsrail halkına yönelik şiddetin derhal durdurulması çağrısında bulunuyoruz. Teröristlerin eylemlerini nerede olursa olsun bir kez daha kınıyoruz'' açıklamasında bulundu.

Dominik Cumhuriyeti Devlet Başkanı Luis Abinader de benzer ifadeler kullandı: “Hamas'ın İsrail halkına yönelik terörist saldırılarını tamamen kınadığımı ifade ediyorum. Şiddetin bu şekilde artması hepimizin arzuladığı barış çözümlerine engel oluyor. Diplomasinin savaşa tercih edilmesini umuyoruz.” Paraguay Devlet Başkanı Santiago Peña ise İsrail'e yönelik saldırıları “korkakça terör saldırıları” olarak tanımladı.

Sonuç

Latin Amerika ve İsrail'in 1948 yılına dayanan bağları oldukça güçlü. Guatemala, İsrail devletini hemen tanımasıyla bu ilişkilere öncülük etti ve Latin Amerika ülkelerinin yarısından fazlası takip eden yıllarda Kudüs'te büyükelçilikler açtı. Ancak Latin Amerika 1967'ye kadar İsrail'e karşı oldukça dostça olsa da zamanla ilişkiler değişti. Çünkü soğuk savaş yıllarında İsrail, Latin Amerika’daki sağcı veya otoriter askeri yönetimleri destekledi. Danışmanlık yaptı ve silah desteğinde bulundu. Otoriter sağcı hükümetlerin politikalarına muhatap olan sol hareketler veya aktivistler ülkelerindeki sağcı siyasilere öfkeli oldukları kadar, İsrail’e de oldukça kızgınlık besliyorlardı. İşte bu tarihi arka plan anti-emperyal söylem birlikteliği ile günümüze kadar geldi.

Karmaşık jeopolitik küresel manzara, dünyadaki yerlerini arayan ve uluslararası nüfuz elde etmeyi amaçlayan Latin Amerika ülkelerine sürekli bir meydan okuma sunmaktadır. 2022’de Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra olanlarla benzer bir süreç yaşanıyor.

Latin Amerika, Ukrayna krizine karşı birleşik bir duruştan ve tek sesten yoksundu; aynı durum, ince farklılıklarla da olsa Orta Doğu krizinde de görülüyor. Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısı çoğu Latin Amerika ülkesi tarafından kınandı; ancak Filistinlilerle hatırı sayılır bir dayanışma ve İsrail'e yönelik eleştiriler de dile getirildi. Bu durumda, politikacıların, medyanın ve genel olarak kamuoyunun karşı karşıya olduğu ikilem, bazı ülkelerdeki büyük Yahudi ve Filistinli toplulukların varlığıyla daha da yoğunlaştı.

Bu bağlamda Latin Amerika kamuoyunun bölünmüş olduğu görünüyor. Sol genel olarak Filistin platformuna daha yakın, sağ ise İsrail'den yana eğilim gösteriyor.

HÜSAMETTİN ASLAN

Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.