×
RUSYA

ANALİZ

Wagner’in Askeri İsyanı: Amaç ve Sonuçları

Prigojin’i “adalet için yürüyüşü”nden geri adım atmaya zorlayan temel faktör, başlatmış olduğu isyanın yol açacağı sonuçları kestiremeyişiydi. Putin de benzer duyguları taşıyordu. Bu nedenle her iki taraf da anlaşmak durumunda kaldı.
23 HAZİRAN GECESİ Rus Özel Askeri Şirketi Wagner askeri isyan başlattı. Wagner sahibi Yevgeny Prigojin, Rusya Savunma Bakanlığına bağlı birlikleri Wagner’e saldırmakla suçlayarak Rostov'un merkezindeki Güney Askeri Bölge karargahının binasını işgal etti. Voronej ve Lipetsk bölgelerinde güvenlik güçleriyle çatışarak söz konusu bölgeler üzerinden Moskova’ya ilerlemeye başladı. 24 Haziran sabahı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Wagner’in eylemlerini silahlı bir isyan ve ihanet olarak nitelendirdi. 

Aynı günün akşamı Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Putin ile anlaşarak Prigojin ile görüştü. Görüşmenin sonucunda anlaşma sağlandı. Bu anlaşmaya göre: 

1) Wagner Moskova’ya ilerlemesini sona erdirerek geri çekilecek. 

2) Prigojin Belarus’a iltica edecek. 

3) Prigojin’in yönelik “isyan ve vatana ihanet” suçlamaları kaldırılacak ve dokunulmazlık garantisi verilecek. 

4) Wagner gönüllüleri dışında Savunma Bakanlığıyla sözleşme imzalanmayacak. 

Prigojin’in amacı

Prigojin’in söz konusu isyandaki amacı Putin’i devirmek değildi; onun asıl amacı, Rusya Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlıklarını ele geçirmekti. Lukaşenko’yla yaptığı görüşmede Prigojin, Şoygu’nun görevden alınması, Wagner’in işlerine Savunma Bakanlığının karışmaması ve Wagner’in daha fazla finanse edilmesini talep etmişti. Dolayısıyla Prigojin’in sorunu Putin’in iktidarı değil, Wagner’e yönelik muamele ve Savunma Bakanlığı tarafından kesilen kaynaklar idi.
   
Ancak Prigojin’in Moskova’daki Savunma Bakanlığı binasını kolayca ele geçirmesi durumunda (-ki bu yüksek ihtimal olarak görülüyordu) daha ileriye, yani Kremlin’e kadar gitme riski de söz konusuydu. Bu ihtimal Putin’in Prigojin’le anlaşmak istemesinin önemli nedenlerinden biriydi. Ayrıca Prigojin’in Moskova’ya ilerlediği günlerde, Kremlin’in Wagner tarafından saldırıya uğrayabileceği ihtimalinin Putin’i Moskova’yı terk etmek zorladığı iddia edildi. 

Prigojin’in kolayca Moskova’ya ilerlemesi birkaç faktöre bağlıydı: Birincisi, Wagner’in Rusya’nın son yıllardaki en etkili askeri yapısı olmasıydı. Şirket, Rus düzenli ordusuna göre Ukrayna savaşında kayda değer bir başarı sergilemişti. İkincisi, Rusya ordusu ve güvenlik güçlerini yöneten “A” takımının Ukrayna cephesinde olmasıydı. Zira Rusya’nın bu güçleri geri çekmesi, Ukrayna ordusu karşısında elde edilen stratejik noktaların kaybedilmesi ve sahadaki güç dengesinin Kiev lehine değişmesi anlamına geliyordu. Bu nedenle de Putin, Wagner’le yoğun bir mücadeleye girişmekten kaçınmak durumunda kalmış ve anlaşmaya varmak daha rasyonel bir seçenek olarak görülmüştü. Üçüncüsü, Rusya ordusu içindeki çatlaklardı. Ukrayna savaşı için baştan beri güvenlik güçlerinin tamamının rızası alınmamıştı. Savaş devam ettikçe karşı olanların sayısı da artmaya başladı. Dördüncü faktör ise Ukrayna savaşında Wagner’in Rus halkı nezdinde ciddi destek toplamış olması ve isyanının da Rusların önemli bir kesimi tarafından haklı bulunmasıydı. Prigojin’in çatışmalara girmesi durumunda büyük bir destek bulma ihtimali de söz konusuydu. Bu ihtimal Prigojin’i cesaretlendirirken, Putin’i geri adım atmaya zorladı. 

Prigojin’i durduran şey

Diğer taraftan Prigojin’i “marş spravedlivosti” olarak adlandırdığı “adalet için yürüyüşü”nden geri adım atmaya zorlayan en önemli faktör, başlatmış olduğu isyanın yol açacağı sonuçlardan korkmasıydı. Putin de benzer duyguları taşıyordu. Bu nedenle de her iki taraf anlaşmak durumunda kaldı. Prigojin’in Moskova’ya ilerlemesi ve Putin’in iktidarının risk altında kalması, Putin’i daha radikal kararlar almaya zorlayabilirdi. Putin Ukrayna’daki askeri kaynakların bir bölümünü Wagner’le mücadele için ülke içine kaydırabilirdi. Bu senaryo her iki tarafın da ağır kayıplar yaşamasına yol açabilirdi. 

Ne Putin, Wagner’i askeri güç kullanarak yok etme niyetindeydi, ne de Prigojin, Putin’i devirmeyi amaçlıyordu. Her ne kadar Putin bu ayaklanmayı, “isyan ve vatana ihanet” olarak nitelendirerek iktidarını kaybetmekten endişelenmiş olsa da Prigojin bu olayı daha çok “aile içi (Şoygu’ya karşı) bir hesaplaşma” olarak görüyordu. 

İsyanın Rusya için sonuçları ve Wagner’in geleceği

Wagner’in ilk başta başkaldırması ve Moskova’ya doğru ciddi bir engelle karşılaşmadan ilerleyebilmiş olmasının, Rusya siyaseti için ciddi sonuçları oldu. Öncelikli olarak Rusya’nın geçmişinde de görüldüğü gibi, dış savaşlardaki başarısızlıklar, ülke içi çatışmaların çıkmasına neden olabiliyor. Rusya’nın Ukrayna savaşında istediği başarıyı elde edememiş olması, ülkenin güvenlik güçleri arasında rekabete ve iktidara karşı itaatsizliğe yol açmış durumda. 

Prigojin’in Putin’in taleplerini geri çevirmesi ve isyan etmesi iki ihtimali akıllara getirmişti: Ya Putin’in iktidarı zayıfladığı için ülke içinde yeni askeri güce sahip siyasi aktörler ortaya çıkmaya başladı ya da Rusya’da Putin iktidarına “paralel bir iktidar” yapılanması mevcut? 

Prigojin’in isyanı ve Moskova’ya “yürüyüşü”nün Putin’in uluslararası kamuoyunda olduğu gibi Rus toplumu nezdinde de saygınlığını sarstığı söylenebilir. Putin-Prigojin anlaşmasının ciddi çatışmalar yaşanmadan ve ülke iç savaşa sürüklenmeden sağlanmış olması Putin’in siyasi başarısı olarak görülebilir. Fakat Wagner örneğinde olduğu gibi, Çeçen lideri Ramzan Kadirov’a bağlı “Ahmat” birlikleri ve 2016’da kurulan, Viktor Zolotov tarafından yönetilen “Rosgvardiya” (Ulusal Muhafız Güçleri) benzeri güvenlik güçlerine özerklik verilmesinin stratejik bir hata olduğu anlaşıldı. 

Bu nedenle Putin’in, Wagner’le hesaplaşacağı açık. Bu süreçte Wagner’in Ukrayna savaşında elde etmiş olduğu gücü geri alınacaktır. Rus toplumunda elde etmiş olduğu saygınlığını da yitirmesi sağlanacaktır. Wagner’in tamamen ortadan kaldırılması düşünülmüyor. Wagner birlikleri Ukrayna’nın doğu bölgelerindeki faaliyetlerini devam ettiriyor. Ancak daha pasif konuma getirilmek isteniyor. 

Şirketin Afrika ülkelerindeki faaliyetlerine devam etmesi öngörülüyor ancak bundan sonra Rusya daha sıkı bir denetin altına almanın yollarını arayacaktır. Putin iktidarının Wagner’e son birkaç yıl içerisinde sağlamış olduğu kolaylıkların kısıtlanacağı beklenebilir. Örneğin, Wagner’in Rusya’dan Afrika’ya ulaşması için transit işlevini gören Suriye’nin Lazkiye üssü Wagner’in kullanımına kapatıldı. Wagner’in faaliyetlerini icra etmekte zorluklarla karşılaşmasının onu Rusya Savunma Bakanlığına veya Federal Güvenlik Servisi FSB’ye daha bağımlı kılacağı düşünülüyor. Rusya, Wagner’i eskisi gibi yeniden kontrol altına almak için baskılarını ve yeniden yapılanma çabalarını devam ettirecektir. Bu noktada Wagner’le bağlantılı olan ve ileride risk teşkil edebilecek şahıs ve figürlere yönelik tutuklama ve tasfiye gibi süreçler görülebilir. Adım adım Wagner eski “kutusuna” geri sokulmaya çalışılacaktır.

SABİR ASKEROĞLU

Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden doktora derecesini aldı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında görev yaptı. Askeroğlu’nun araştırma alanları, Rus dış politikası, Avrasya ve Ortadoğu'dur. Askeroğlu, Rusya'nın Büyük Güç Olma Stratejisi kitabının yazarıdır.