×
ABD

ANALİZ

FED’in Bağımsızlığı: Trump’ın Yeni Hedefi Amerikan Merkez Bankası

Beyaz Saray’dan 800 kilometre uzakta, Georgia eyaletinin Atlanta kentindeki bir apartman dairesi, Amerikan Merkez Bankası Fed’in geleceği ve bağımsızlığı konusunda yaşanan olağanüstü mücadelenin merkezinde yer alıyor.
ABD BAŞKANI Donald Trump, ABD Merkez Bankası Fed’i kontrol altına alma sürecini hızlandırdığında, merkez bankasının genel merkezini ziyaret etmek üzere, 25 Temmuz’da, Beyaz Saray'dan bir milden daha az bir mesafeye gitmişti. Ancak Trump yönetimi istediğini nasıl elde edeceğini düşünürken, ABD başkanının yönetim ekibinden biri, yaklaşık 800 kilometre güneye baktı.

Georgia eyaletinin Atlanta kentindeki Four Seasons otelinin üstündeki bir apartman dairesi, dünyanın en büyük ekonomisi Fed'in geleceği ve gücünün bağımsızlığı konusunda verilen sıra dışı mücadelenin merkezinde yer alıyor.

Yüzyıldan fazla bir süredir ABD başkanları Fed'in özerkliğine saygı duya geldi. Kararlarına katılmasalar ve kısa vadede siyasi rahatsızlıklar yaratsa da Amerikalı başkanlar, Fed’in ekonominin çıkarları doğrultusunda uzun vadeli kararlar almasına izin verdiler.

Bir Amerikan başkanının Federal Rezerv yönetim kurulu başkanını görevden almaya çalışması Amerikan tarihi açısından bir ilk. Merkez bankasının güvenilirliği, Amerika'nın dünya çapında çıtayı yükselten ekonomisinin temel taşlarından biri.

Richard Nixon'ın 1970'lerin başında Arthur Burns'ü faiz oranlarını düşük tutmaya zorlaması ve ardından gelen aşırı enflasyon, merkez bankasının bağımsızlığını Amerikan siyasetindeki en güçlü normlardan biri haline getirmişti.

Trump'ın Powell'ı alenen eleştirmesinin yanı sıra, bir Fed guvernörünü görevden alma girişimi, 111 yıllık merkez bankasının bağımsızlığına Nixon yönetiminden bu yana görülmemiş açık bir tehdit. Trump'ın ne kadar ileri gidebileceği, ardından gelecek hukuki mücadelenin ne gibi sonuçlar doğurabileceği ve bunun piyasalar, dolar ve ABD borcu üzerindeki olası etkileri konusunda büyük bir belirsizlik mevcut. Bu belirsizlik piyasalarda aynı oranda büyük bir spekülasyon ortamı üretiyor.

Trump Amerikan tarihinde Fed’in bağımsızlığına ilişkin kurumsal geleneği görmezden geldi. Ocak ayında göreve döndüğünden beri Fed'i alenen ve acımasızca eleştiriyor; Fed başkanı Jerome Powell'ı "aptal" ve "felaket" olarak nitelendiriyor. Merkez bankasını faiz oranlarını düşürmeyerek ABD ekonomisine zarar vermekle suçluyor.

Fed'in periyodik olarak yaptığı son beş toplantıda faiz oranlarını düşürmeyi reddetmesi üzerine Trump saldırılarını artırdı. Hatta (hiçbir kanıt olmaksızın) Fed’in Washington'daki merkez ofisinin milyarlarca dolar harcanarak yenilenmesinin dolandırıcılık anlamına geldiğini öne sürdü.

Ancak politika yapıcılar kararlıydı. Faiz oranlarının belirlenmesinden sorumlu yetkililerin çoğu, Trump'ın politikalarının -ticaret savaşlarından sınır dışı etmelere kadar- ekonomi üzerindeki etkisini bekleyip görmek istediğinden, ellerini kollarını bağlayıp oturdular.

Fed faiz indirimlerine yeniden başlamanın eşiğinde olsa da Powell, faiz oranlarının başkanın istediği kadar sert bir şekilde düşmesinin pek olası olmadığını belirtti.

Gelinen noktada ABD Başkanı Trump, Amerikan Merkez Bankası Fed’in bağımsızlığını ortadan kaldırmayı ve kurumu kontrol altına almayı hedefliyor. Yönetici değişikliğinden yasa değişikliğine kadar tüm seçenekler masada. Amerikan siyaset tarihinde önemli bir norm daha tehdit altında.

Hukuk Savaşı Modeli: Trump dolandırıcılık iddiasıyla rakiplerini hedef alıyor

Atlanta'daki o daireye geri dönelim. İddiaya göre, o daire, Joe Biden tarafından Fed yönetim kuruluna atanan ve saygın bir ekonomist olan Lisa Cook tarafından Temmuz 2021'de satın alındı. Donald Trump, bir süredir Fed’e karşı yürüttüğü savaşı 25 Ağustos'ta tırmandırarak, ipotek başvurularında bu daireyle ilgili yanlış beyanda bulunduğu gerekçesiyle Lisa Cook'u görevden alacağını açıkladı. Trump yönetimi, Cook'un, Michigan, Ann Arbor'daki bir mülkü ana ikametgahı olarak gösteren bir ipotek aldıktan iki hafta sonra, Atlanta’daki bu daireyi ana ikametgahı olarak gösteren bir ipotek daha aldığını iddia ediyor.

Trump, 26 Ağustos Pazartesi günü ise Federal Rezerv Yönetim Kurulu Üyesi Lisa Cook'u görevden aldığını açıkladı. Trump, kendi sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yayımladığı mektupta, Cook'u mortgage işlemlerinde "aldatıcı ve potansiyel olarak suç teşkil eden" davranışlarda bulunmakla suçladı.

Hakkında herhangi bir yasal soruşturma bulunmayan Lisa Cook ise görevden çekilmedi ve Trump’ın kararına karşı mahkemede mücadele edeceğini açıkladı. Cook Trump'ın kendisini görevden alma yetkisinin olmadığını belirterek istifa etmeyeceğini ifade etti. Cook, "İstifa etmeyeceğim. 2022'den bu yana olduğu gibi, Amerikan ekonomisine katkı sağlamak için görevime devam edeceğim" dedi.

İşin aslına bakılırsa Trump-Cook krizinin, ipotek dolandırıcılığıyla pek bir ilgisi yok. Aksine, göstermelik bir dava gibi, Fed yönetim kurulunda görev yapan herkese, Trump'ın düşük faiz oranları isteğini dayatabileceği mesajını veriyor. Trump 26 Ağustos'ta, "Çok yakında [Fed yönetim kurulunda] çoğunluğu elde edeceğiz, bu harika olacak" dedi. Fed üzerindeki siyasi nüfuzun artması, kötü kararların getirdiği ek risk nedeniyle faiz oranlarını artıracaktır.

Diğer taraftan Fed'in faiz oranlarını belirleyen Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC), Trump'ın hedefinde. Masada, yerel rezerv bankalarından beş temsilci ve yedi merkez bankası başkanından oluşan 12 koltuk bulunuyor.

Fed yöneticilerinin bir kez atandıktan sonra değiştirilmesi zor. Yöneticilerin görev süresi 14 yıl. Bu da teoride, örneğin dört yıllık döngülerle çalışan başkanlık yönetimlerinden daha uzun vadeli bir ekonomi görüşüne sahip olmalarını sağlıyor.

Cook'un görev süresi normal şartlarda 2038'e uzanıyor. Fed'deki geleceğinin artık mahkemede karara bağlanması muhtemel görünüyor. Ancak Trump'ın merkez bankası ve faiz belirleme komitesi üzerinde kontrol sağlama çabası bununla sınırlı değil.

Biden'ın bir diğer ataması olan Adriana Kugler'ın bu ayın başlarında görevden ayrılmasının ardından, Trump, Fed yönetim kurulunda görev alması için kendi ekonomi danışmanını aday gösterdi. Hâlihazırda Fed yönetim kurulunda bulunan iki governör daha faiz indirimleri konusunda açıkça Trump’ın yanında yer alıyor. Bu iki isim, Fed başkanı Powell'ın olası halefleri için Trump’ın listesinde.

Powell'ın Fed Yönetim Kurulu başkanlığı görevi Mayıs ayında sona erecek. Governör görevi ise Ocak 2028'e kadar devam edecek.

Fed şimdiye kadar Trump'ın taleplerine karşı çıktı. Ancak Fed yönetimindeki her bir ayrılık, Trump'ın politika komitesi üzerindeki nüfuzunu artırmasına ve böylece mutlak çoğunluğu elde etmesine olanak tanıyor. Yüksek Mahkeme’de olduğu gibi, bu adaylıkların da önümüzdeki yıllar için etkileri olacak.

Yönetim, Atlanta'daki bir daireye ipotek koymanın, Fed yönetim kuruluna başka bir yetkilinin seçilmesine olanak sağlayacağını savunuyor. Trump eğer görevden alma işini bir kez daha denerse, bir sonraki gerekçenin ne olacağını kestirmek güç.

Trump bu planı gizlemedi. Salı günü bir kabine toplantısında gazetecilere, "Çok yakında [Fed yönetiminde] çoğunluğu elde edeceğiz," dedi. "Bu harika olacak."

Sekiz yıl önce Powell'ı Fed'in başına getirdiğinde, başkan sosyal medyada rutin olarak paylaştığı kararlardan çok farklı bir karar vermişti. Trump, "Güçlü, kararlı ve zeki," demişti. Ama Trump’ın birilerini desteklemesinin tek garantisi, Trump’a boyun eğmesi.

**
Trump Yönetimi Fed Yasasını değiştirmek istiyor!

Beyaz Saray ekonomi danışmanı Stephen Miran, Donald Trump'ın Federal Rezerv'in özerkliğini daraltma konusunda baş stratejistlerinden biri. Trump şimdilerde ona merkez bankasını içeriden bozma fırsatı sunuyor.

Trump tarafından Fed yönetim kurulu üyeliğine aday olarak gösterilen Harvard mezunu ekonomist, başkanın Fed yöneticilerini istediği zaman görevden almasına olanak sağlayacak adımlar öneriyor. Fiyat beklentilerini belirleyen enflasyon hedeflemesine son vermek istiyor ve ekonomik büyüme dönemlerinde Hazine tahvillerinin "son derece uygunsuz" alımlarını sert bir dille eleştiriyor. Hatta merkez bankası bağımsızlığına dair geleneksel anlayışlara karşı çıkıyor. 

Senato Bankacılık Komitesi'nin Stephen Miran'ın adaylığı hakkında önümüzdeki hafta bir duruşma yapması bekleniyor. Beyaz Saray, Cumhuriyetçi milletvekillerine Fed'in Eylül ayı toplantısına kadar onay oyu vermeleri için baskı yapıyor. Miran Fed yönetim kuruluna katılırsa, merkez bankasına yönelik kapsamlı eleştirileri, onu uzlaşı ve istikrar arayan bir kurumda nadir görülen bir ikonoklast (putkırıcı) haline getirecek. Bu aynı zamanda, Trump'ın ekonomiyi canlandırmak için faiz oranlarını düşürme çabalarında Fed üzerinde daha fazla kontrol sağlama çabalarında önemli bir adım olacak.

Senatör Elizabeth Warren, Miran'ı "Fed'de bağımsız bir ses olarak Amerikan halkına mı hizmet edeceği yoksa sadece Donald Trump'a mı hizmet edeceği" konusunda sorguya çekeceklerine dair söz verdi.

Trump, başkanın faiz oranlarının belirlenmesinde söz sahibi olması gerektiğini söylüyor. Trump’ın Fed Başkanı Jerome Powell'a borçlanma maliyetlerini düşürmesi için baskı yapma girişimleri ve ayrıca governör Lisa Cook'u görevden alma çabaları, merkez bankası üzerinde siyasi nüfuz kurma çabası olarak görülüyor. Bu ihtimal, Fed içindeki ve dışındaki insanları endişelendiriyor.

Federal Financial Analytics'in yönetici ortağı Karen Petrou, "Miran, başkanın görüşlerini yansıtmakta ve uygulamakta pek zorluk çekmeyecektir," dedi. Onun hazırladığı öneriler, "çok daha siyasi bir merkez bankası" yaratacak.

Trump'ın hamlelerini eleştirenler, daha siyasi bir Fed'in, faiz kararlarını, fiyat istikrarının uzun vadeli çıkarları yerine, kısa vadeli ekonomik faydalara dayandıracağından endişe duyuyor.

**
Stephen Miran’ın geçen yıl yazdığı ve başkana merkez bankası yönetimi üzerinde doğrudan kontrol sağlayacak değişiklikler öneren yazısı oldukça şaşırtıcıydı. Öneriler arasında, merkez bankası yetkililerinin (siyasi müdahaleye karşı bir güvence olarak gördüğü) 14 yıllık görev sürelerinin kısaltılması; ülke genelinde bulunan ve faiz oranlarının belirlenmesinde söz sahibi olan 12 yerel merkez bankasının yönetim kurullarının başına eyalet valilerini getirmek yer alıyor.

Diğer taraftan, Miran, şu anda Hazine Bakanlığı'nda özel kalem müdürü olan Dan Katz ile birlikte hazırladığı raporda, Fed'i standart ödenek sürecine tabi tutacak, Kongre'ye Fed bütçesi üzerinde kontrol sağlayacak, kariyer personelinin işten çıkarılmasını kolaylaştıracak değişiklikler önerdi. İki isim raporda ayrıca, ABD genelindeki Merkez bankalarının başkanlarının, politika belirlemeden sorumlu Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC)’nin her toplantısında oy kullanmasına olanak tanıyacak değişiklikler önerdi. (Şu anda yedi Fed yöneticisi ve New York Fed'in başkanı, FOMC'deki 12 koltuktan sekizini elinde tutuyor. Ülke genelindeki diğer 11 yerel merkez bankası başkanları, kalan dört koltuk için her yıl dönüşümlü olarak görev yapıyor.)

Miran ve Katz, Kongre'nin Merkez Bankası (Federal Rezerv) Yasası'nda önemli değişiklikler yapmasını gerektirecek olan önerilerinin, yasa koyuculara kurum üzerinde daha fazla nüfuz sağlayacağını ve eyalet hükümetlerine "mevcut siyasi dengeyle orantılı" bir şekilde yetki vereceğini savunuyor. Kritik bir nokta da, her yerel merkez bankasına, para politikası konusunda oy hakkı verilmesinin "ABD başkanının FOMC'deki güç dengesine tamamen hakim olma yeteneğini sınırlayacağı"ydı.

Muhafazakar ekonomist ve Hoover Enstitüsü üyesi John Cochrane'in yakın zamanda yazdığı yazısında belirttiği gibi , "Fed yetkililerini Başkan'ın kontrolü altına sokmak daha fazla siyaset anlamına geliyor gibi görünüyor."


Bu yazı, Guardian’da 26 Ağustos 2025’te “Trump is out to end the Fed’s autonomy. Here’s how he’s trying to get his way” başlığıyla; The Economist’te 27 Ağustos 2025’te “How much danger is America’s central bank in?” başlığıyla ve POLITICO’da 29 Ağustos 2025’te, “Stephen Miran wants to rewrite the rules of the Fed” başlığıyla yayınlanan yazılardan hareketle hazırlanmıştır. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.