ANALİZ
Rusya, Güney Kafkasya'daki Kontrolünü Kaybediyor!
Ukrayna’daki savaş ve Azerbaycan - Ermenistan arasındaki barış umutları, Rusya'nın Güney Kafkasya’daki askeri, siyasi ve ekonomik nüfuzunu zayıflatıyor.
ÇOĞU İNSAN İÇİN jeopolitik soyut bir kavramdır. Güney Kafkasya'da (Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'da) yaşayanlar içinse bu günlük bir deneyimdir. Bölge, Karadeniz ve Hazar Denizi, Avrupa ve Asya arasındaki bölge, eski imparatorlukların (Osmanlı, Pers ve Rus) kavşağında yer alır. Günümüzün en tehlikeli savaşlarının (Rusya-Ukrayna savaşı ve İran-İsrail çatışması) taraflarıyla aynı noktada bulunan bu bölge, orta ölçekli güçlerin yükselişini ve büyük güçlerin gerilemesini gözler önüne seriyor.
Bu iki savaş, 1980'lerin sonlarında ilk çatlaklarını gösteren Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana, bölgeyi yeniden tanımlıyor. Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşı, şu anda Rusya'nın etkisinden kurtulup Türkiye ile barış yapmaya çalışan Azerbaycan ve Ermenistan arasında on yıllardır süren çözümsüz çatışmanın sona ermesine imkan sunuyor. Bu arada, İsrail ve İran arasındaki çatışma, üç ülkenin en büyüğü ve askeri açıdan en güçlüsü olan, petrol zengini Azerbaycan'ın yükselen bölgesel güç statüsünü güçlendirdi. İran'la olan çatışmasında onu stratejik bir müttefik olarak gören Türkiye ve İsrail'in desteğiyle Azerbaycan, İbrahim Anlaşmaları'na katılmayı düşünüyor. Diğer taraftan, bir zamanlar Batı'nın gözdesi olan Gürcistan, Rusya ile ittifak kuran, Batı karşıtı bir otokrasiye doğru kayarken ters yönde hareket ediyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in özel temsilcisi Elçin Amirbayov, başkent Bakü'deki ofisinden Hazar Denizi'ne bakarken, bölgeyi etkisi altına alan değişimleri "Rüzgarlı bir coğrafyada yaşıyoruz," diye anlatıyor. Üst düzey diplomatik çabalar bu değişimi yansıtıyor.
10 Temmuz'da, 30 yılı aşkın süredir savaş halinde olan Ermenistan ve Azerbaycan liderleri, herhangi bir arabulucu veya aracı olmadan ilk kez doğrudan görüşmeler için bir araya geldiler. Bu görüşme, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın geçen ay İstanbul'a yaptığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından törenle karşılandığı tarihi ziyaretin ardından gerçekleşti. Güney Kafkasya'yı ziyaret eden etkili isimler arasında Donald Trump'ın özel temsilcisi Steve Witkoff, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkian ve AB Dış Politika Şefi Kaja Kallas da yer aldı.
Bundan sonra yaşanacaklar bölgenin çok ötesinde hissedilecek. Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki barış, Ermenistan'ı Rusya'yı devre dışı bırakarak Çin ve Orta Asya'yı Avrupa'ya bağlayan ticaret ve enerji koridoruna (“orta koridor’a) entegre edecektir. Bu, Gürcistan'ın giderek Avrupa’dan uzaklaştığı bir noktada, Avrupa'nın enerji güvenliği açısından hayati önem taşıyor.
Rusya, hâlâ kendi nüfuz alanında gördüğü Güney Kafkas üçlüsüne baskı yaparak bunu engellemeye çalışıyor. Ancak Rusya'nın nüfuzunu kaybetme hızı, beş yıl önce Ermenistan ve Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ ve çevresi (1990'ların başından beri Ermenistan tarafından işgal edilen Azerbaycan toprağı) üzerinde 44 gün süren bir savaşın sonucunda kazandığı hakim konum göz önüne alındığında, dikkat çekici.
Bölgenin işgali, eski SSCB'deki diğer birçok "donmuş" çatışma gibi, Rusya'nın nüfuzunda kilit bir unsurdu. Ancak Azerbaycan 2020'de bölgeyi geri almak için saldırdığında, Rusya, kısmen iki yıl önce demokrat Paşinyan'ı iktidara getiren halk ayaklanmasına misilleme olarak, kısmen de Rus birliklerini bölgenin başka yerlerine konuşlandırma fırsatı olarak Ermenistan'ın savunmasına yardım etmeyi reddetti.
Putin, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ çevresinde bir miktar toprak almasına izin verdi. Ardından Rusya'nın barış gücü kisvesi altında Azerbaycan'a asker göndermesine olanak tanıyan ve Ermenistan'ı daha savunmasız ve bağımlı hale getiren bir ateşkes ilan etti. Ateşkes anlaşması, Ermenistan'ın egemenlik alanını geçerek Azerbaycan'ın ana kısmını Nahçıvan'a bağlayacak bir karayolu ve demiryolu bağlantısı oluşturmayı, böylelikle bölgedeki ulaşım koridorunu yeniden kurmayı da amaçlıyordu. En önemlisi, anlaşma kapsamında, bu ulaşım koridorunun kontrolü, Rus güvenlik servisi FSB'nin koridoru kontrolüne verildi.
Rusya’nın çözülen bölgesel nüfuzu
Ancak tüm bu entrikalar, Putin'in 2022'de Ukrayna'yı tam kapsamlı işgalinden sonra çözüldü. 2023'te, Rusya'nın kendi savaşıyla meşgul olduğu bir dönemde, Azerbaycan 24 saatten kısa bir sürede Dağlık Karabağ'ın tamamını geri alırken, Rus barış güçleri çaresizce kenarda durdu. Kalmaları için hiçbir gerekçe olmadığından, Rusya onları geri çekmek zorunda kaldı. Bakü merkezli Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın uzmanı Zaur Şiriyev, zaferinin verdiği cesaretle Azerbaycan'ın "Moskova ile bir ast değil, eşit bir konumda olmaya çalıştığını ve böylece Rusya'nın Güney Kafkasya'yı kendi oyun alanı olarak görmesine meydan okuduğunu" söylüyor.
Azerbaycan son zamanlarda daha fazla güç gösterisinde bulunarak, FSB'nin Azerbaycan ve Nahçivan arasındaki koridoru kontrol etmesini istemediğini açıkça ortaya koydu. Bunun yerine, muhtemelen Amerika'nın da dahil olduğu tarafsız bir uluslararası kuruluş tarafından yönetilmesini istiyor. Rusya'nın bölgede azalan etkisi, (Rusya'nın Batı'ya karşı önemli bir silah tedarikçisi olan İran'a demiryolu hattı inşa etmek gibi yaptırımlara dayanıklı ulaşım bağlantıları inşa etme planlarına yoğunlaşan) Putin için endişe kaynağı.
Diğer taraftan geride kalan dönemde, Rusya’daki yaklaşık 2 milyon Azerbaycan diasporası arasında bir gerilim yaşandı. Rus polisi, Urallar'da yaklaşık 50 etnik Azeriyi yakalayarak, onları 20 yıldır çözülemeyen bir davayla ilişkilendirdi. İki Azerbaycanlı erkek, tutuklamalar sırasında işkence görüp dövülerek öldürüldü.
Bunun üzerine Azerbaycan, Rusya'nın devlet propaganda kuruluşu Sputnik'in ofisine baskın düzenledi ve FSB ajanı olmakla suçladığı iki çalışanı gözaltına alarak misillemede bulundu. Ayrıca, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Bakü'ye taşınan sekiz Rus vatandaşı da güvenlik güçleri tarafından tutuklanıp dövüldü.
Azerbaycan ve Rusya arasındaki anlaşmazlık yatışabilir. Ancak yükselen bir bölgesel güç ile eski bir emperyal efendi arasındaki içsel gerilimler yatışmayacak. Türkiye ve İsrail tarafından desteklenen Azerbaycan, Rusya'nın açıktan savaşamayacağı kadar güçlü. Dolayısıyla, Putin'in bölgedeki nüfuzunu yeniden kazanmak için en büyük umudu, Rusya'nın enerji ve gıda ithalatına bağımlı olan ve Rusya'nın hâlâ askeri üssünün bulunduğu Ermenistan olabilir.
Ancak Rusya için Ermenistan'da eksik olan şey halk desteği. Bu kadar açık bir şekilde ihanete uğramış olan çok az Ermeni, Putin'i müttefik olarak görüyor. Ancak paradoksal olarak, Dağlık Karabağ'ın kaybı ve 100.000 etnik Ermeni'nin bölgeden göçü -ne kadar acı verici olsa da- Ermenistan'ı, Türkiye ile sınırını kapatan, güvenliğini Rusya'ya bağımlı kılan ve siyasetini Moskova ile yakın bağları olan Dağlık Karabağ aşiretlerinin rehinesi haline getiren bir çatışmadan kurtardı. Ermenistan'da tarihçi ve analist olan Mikayel Zolyan, "Ermenistan fiilen Moskova'nın yarı sömürgesiydi ve Moskova onu Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerinde bir kazanç olarak görüyordu," diyor.
Ermenistan, Azerbaycan'la savaşı kaybettiğinden beri Rusya'nın etkisinden kurtulmaya ve AB'ye yakınlaşmaya çalışıyor. Daha da önemlisi, Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme çabalarını yoğunlaştırıyor.
Paşinyan, Ermenistan'ı travmanın ötesine taşımaya çalıştı. "Kızgınlık yerine uzlaşma" vurgusu yaptı. Erivan'daki bir güvenlik düşünce kuruluşunun başkanı Areg Koçinyan, Rusya'nın Ermenistan'da uzun süredir Türkiye'ye karşı tek koruyucu olarak görüldüğünü söyledi. Şimdi ise tehdit olarak görülen Rusya. Koçinyan, 1993'ten beri kapalı olan Türkiye-Ermenistan sınırının yeniden açılmasının, Türkiye'nin "Güney Kafkasya'nın yükselen yıldızı" ve bölge güvenliğinin garantörü rolünü pekiştireceğini söylüyor. Ancak Türkiye, Türkiye'ye büyük yatırımlar yapan Azerbaycan'ın da razı etmeden, sınırı yeniden açmaya isteksiz görünüyor.
Azerbaycan, Ermenistan’a karşı yeni taleplerde bulunuyor. Ermenistan'ın Dağlık Karabağ üzerindeki son iddiasını anayasasından çıkarmak için referandum düzenlemesini istiyor. Ayrıca, Güney Ermenistan üzerinden Nahçıvan'a engelsiz erişim istiyor. Bu talepler, Azerbaycan'ın eski düşmanına karşı köklü güvensizliğinin yanı sıra ekonomik güvensizliğini de ortaya koyuyor. Tüm petrol zenginliğine rağmen, Azerbaycan'ın kişi başına düşen GSYİH'si, doğal kaynaklarının hiçbirine sahip olmayan Ermenistan'ınkinin altında.
Rusya’nın “Gürcistan Senaryosu”
Ermeniler’in, ticaretin ve açık sınırların faydalarını gördükten sonra, anayasa değişikliğini kabul etme olasılıkları, eskisinden daha yüksek olacaktır. Ermenistan, Ermenistan-Türkiye sınırının açılmasını, (Azerbaycan ile resmi bir barış anlaşmasından önce olsa bile) topraklarında bir koridor kurulmasını sağlayacak anlaşmayla eş zamanlı hale getirmek istiyor.
2003'ten beri Azerbaycan Cumhurbaşkanı olan İlham Aliyev, bir barış anlaşmasına varma konusunda, Paşinyan'ın, sahip olabileceği en iyi Ermeni ortak olduğunu biliyor. Ancak kamuoyunda ona hiçbir destek göstermedi. Azerbaycan, Rusya tarafından tehdit edilirken, üçte biri büyüklüğündeki Ermenistan'a gereksiz baskı uygulayarak istikrarsızlaştırma riskini alıyor.
Putin hükümeti, gelecek yıl seçimlere girecek olan Paşinyan'dan kurtulmak için elinden geleni her şeyi yapıyor. Moskova yanlısı Gürcü oligark Bidzina İvanişvili ve Kilise’nin, Batı'ya doğru gidişi durdurup Rusya'nın yörüngesine soktuğu “Gürcistan senaryosunun” Ermenistan’da da tekrarlanmasını umuyor. Haziran ayında Paşinyan, hükümetinin Eylül ayında planlanan bir darbe girişimini engellediğini söyledi. Ülkede yasadışı olarak iktidarı ele geçirmeye yönelik kamuoyuna çağrılarda bulunduğu suçlamasıyla Rus-Ermeni milyarder Samvel Karapetyan tutuklandı. Bir diğer Rus propaganda kanalı olan RT'nin patronu Margarita Simonyan ise Paşinyan'ı "Deccal" ve kendisi gibi etnik Ermenilere ihanetle suçladı.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Zaur Şiriyev, Rusya'nın hem Azerbaycan hem de Ermenistan'daki kötü niyetli faaliyetlerinin barış sürecine aciliyet kattığını söylüyor. Fırsat penceresi dar. Bu fırsatı kaçırmak, bölgeyi bir kez daha tehlikeli bir jeopolitik belirsizliğe sürükleyebilir.
Bu yazı The Economist’te 10 Temmuz 2025 tarihinde “Putin’s war in Ukraine may cost him control of the south Caucasus” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.