×
KÜRESEL

ANALİZ

Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridorunun Belirsiz Geleceği

IMEC projesi, sadece malları değil aynı zamanda boru hatları ve kablolar aracılığıyla enerji ve verileri de taşıyan kıtalararası bir deniz ve demiryolu ağı olarak Hindistan kıyılarını Avrupa pazarlarına bağlayacak. Ama ortada pek çok belirsizlik mevcut.
HİNDİSTAN-ORTADOĞU-AVRUPA Koridoru (IMEC) Yeni Delhi'deki G20 Zirvesi'nin oturum aralarında başlatıldı ve büyük bir coşkuyla karşılandı.

ABD Başkanı Joe Biden, Hint-Pasifik ve Orta Doğu stratejilerinin önemli bir ayağı olan bu projeyi "gerçekten büyük bir anlaşma" diye nitelendirdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von Der Leyen projeyi "tarihî" olarak tanımladı. Çin'in küresel tedarik zinciri hakimiyetini sarsmaya karar veren Hindistan Başbakanı Narendra Modi de IMEC'in "önümüzdeki yüzlerce yıl boyunca dünya ticaretinin belkemiği" olacağını iddia etti.

IMEC, Pekin'in çok uluslu altyapı ve ticaret projesi olan "Bir Kuşak Bir Yol Girişimi"ne Biden'ın getirdiği bir alternatif olarak tanımlanıyor. Batı, IMEC'in Çin'in artan jeopolitik etkisini sınırlayabileceğini umuyor. Ancak devam etmekte olan İsrail-Hamas çatışması IMEC'in gelişimini sekteye uğratıyor.

Ortadoğu'da savaşın şiddetlenmesiyle birlikte Suudi Arabistan ve İsrail ilişkilerinin normalleşme ihtimali oldukça azaldı ve bu koridora ilişkin umutları da beraberinde götürdü - en azından şimdilik. Gazze'nin kaderi belirsizliğini koruduğu sürece IMEC'in geleceği de belirsizliğini koruyacaktır.

IMEC, sadece malları değil aynı zamanda boru hatları ve kablolar aracılığıyla enerji ve verileri de taşıyan kıtalararası bir deniz ve demiryolu ağı olarak Hindistan kıyılarını Avrupa pazarlarına bağlayacaktı. Bunu Birleşik Arap Emirlikleri'ne giden bir nakliye rotası üzerinden gerçekleştirecek, buradan karayoluyla Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail'e uzanan bir demiryolu ağı üzerinden mallar gemilere yüklenerek Akdeniz'i geçecek ve Yunanistan'a yanaşacaktı.

Mallar bir Avrupa limanına girdikten sonra, Yeni Delhi'de imzalanan mutabakat anlaşmasının ortak imzacıları olan Almanya, İtalya ve Fransa'ya taşınacaktı.

Ancak IMEC, pek çok lojistik ve mali zorlukla dolu devasa bir girişim. Projenin önündeki en büyük engel 7 Ekim'de başlayan İsrail-Filistin çatışması olsa da projenin hayata geçirilmesine ilişkin başka sorular da başından beri mevcut. Örneğin, mevcut altyapının iyileştirilmesi ve boşlukların doldurulması için gereken on milyarlarca doları kimin ödeyeceği hala belirsizliğini koruyor. Koridor için 2,000 kilometreden fazla demiryolu gerekiyor ve bunun büyük bir kısmının Orta Doğu'nun engebeli arazisinde inşa edilmesi gerekiyor.

Şu ana kadar temiz hidrojen taşımak için döşenecek boru hatları ya da dijital ticareti en iyi şekilde gerçekleştirebilmek için gerekli yüksek hızlı dijital kablolar konusunda herhangi bir fizibilite çalışması yapılmadı. Tüm bunların ötesinde, bir Çin devlet şirketi şu anda Yunanistan'ın en büyük limanı ve IMEC'in Avrupa'ya ana giriş noktası olan Pire limanındaki en büyük hissedar.

Jeopolitik güçlükler bununla da bitmiyor.

Birincisi, İsrail'in Hayfa kentinden Yunanistan'a uzanan deniz yolu, IMEC'in bir parçası olmayan Türkiye nezdinde ihtilaflı sulardan geçiyor. Ankara'nın bu durumdan memnun olmadığını söylemeye gerek yok. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Türkiyesiz bir koridor olmaz" uyarısında bulundu.

Üstüne üstlük, daha da temel bir soruna dikkat çeken uzmanlar, IMEC'in Körfez ülkelerinin Çin'e sıcak bakmasını engelleyebileceğini düşünüyor. Birleşik Arap Emirlikleri'nden siyaset bilimci Abdulkhaleq Abdulla'ya göre Körfez şu anda ne ABD ne de Çin'le tamamen aynı safta değil ve kararları ulusal çıkarlara göre veriyor. 

Abdulla yaptığı açıklamada "Biz kimsenin adamı değiliz. Çıkarlarımız bazen ABD ile bazen de Çin ile örtüşüyor. Körfez artık kendi kararlarını verebilecek kadar kendine güveniyor," dedi.

Buna rağmen, geçmişte de hissedilen bu endişeler IMEC'in yedi imzacısının projeyi duyurmasını engelleyemedi. Bunun nedeni bazı uzmanlara göre bu projenin Batı'nın büyük paralar yatıracağı ciddi bir projeden ziyade yaklaşan seçimlere yönelik siyasi bir manevra olabileceğiydi. Neticede Avrupa Parlamentosu, ABD ve Hindistan önümüzdeki yıl sandık başına gidecek.

Ancak IMEC yanlıları projenin güçlü bir siyasi irade tarafından desteklendiğine inanıyor.

Örneğin Hindistan, bu yıl dünyanın en kalabalık ülkesi olarak Çin'i geride bıraktı ve istihdam yaratmaya çalışıyor, ancak Batı'ya giden mevcut kara ticaret yolu, geleneksel baş düşmanı Pakistan tarafından engelleniyor. Diğer ticaret yolu olan Hindistan Kuzey-Güney Ticaret Koridoru ise yaptırımlarla boğuşan İran'dan geçerek yine yaptırımlarla boğuşan Rusya'da son buluyor. Bununla birlikte Suudi Arabistan ve BAE fosil yakıta olan bağlılığını azaltmak istiyor. Her iki ülke de IMEC'i, ekonomik faaliyetlerini genişletmek için bir araç olarak görüyor. Üstelik bu şekilde insan hakları konusunda bir kısıtlamaya tabi olmayacaklarını düşünüyorlar.

Biden ise Çin'i durdurmak için farklı bölgelerde ekonomik entegrasyon yaratmaya kararlı. ABD Başkanı, elinde kanıt olmamasına rağmen Gazze’deki çatışmanın arkasındaki nedenlerden birinin İsrail'in bölgesel entegrasyonundaki ilerlemesini engellemek olduğunu belirtti. "Bu çalışmaları yarım bırakamayız" diye ekledi.

Avrupa'da görev yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Hintli diplomat şunları söyledi: "Amerika'nın Hint tedarik zincirlerini keşfetmeye ve geliştirmeye duyduğu ilgi Biden döneminde daha da arttı. ABD tedarik zincirlerini geliştirmeye kararlı, zaten hedeflerinin büyük bir bölümünü de bu oluşturuyor," dedi.

Benzer şekilde, IMEC ile ilgili anlaşma daha imzalanmadan aylar önce, Ocak ayında, Hintli işadamı Gautam Adani, Hayfa limanındaki bir hisse için Çinlilerden daha fazla teklif verdi. Ardından Ağustos ayında Modi ile birlikte Yunanistan'ı ziyaret ederek bu ülkenin limanlarını da kontrol altına almaya çalıştı. Pire Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Vassilis Korkidis o dönemde şunları söyledi: "Avrupa'ya yapacağı ihracat için bir kapı açmaya çalışan Hindistan'ın, Pire limanına erişimini kolaylaştırmak ve diğer Yunan limanlarına yatırım yapmak istemesini memnuniyetle karşılıyoruz."

Yunanistan, Avrupa ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki ticaret merkezi olmaya ve -Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaş nedeniyle giderek daha elzem hale gelen- kıtanın enerji ihtiyacının karşılanmasında rol oynamaya hevesli. 

Öte yandan Suudi Arabistan IMEC'e 20 milyar dolar yatırım yapma taahhüdünde bulundu. Bu rakamın büyük bir kısmı muhtemelen ülkenin ihtiyaç duyduğu demiryolu ağı için harcanacak. Abdulla'nın BAE'nin demiryolu ağı hakkındaki şu sözlerini de hatırlatalım: "Demiryolu altyapımızın neredeyse yüzde 90'ı hazır durumda."

Böylece imzacılar arasında en isteksiz olanın Avrupa Birliği olduğu görülüyor. Uzmanlara göre, Avrupa Birliği'nin Çin'e meydan okuma konusunda çekingen davrandığını bilmeyen yok. IMEC'e katılmaya razı olması da Biden'ı yatıştırmanın bir yolu olabilir. 

Hintli diplomata göre Gazze'deki savaş da Avrupa'nın çekimser kalmasına neden oldu ve projenin ilerlemesini "yavaşlattı". Alman Marshall Fonu'ndan Jacob Kirkegaard da aynı şekilde düşünüyor ve IMEC meselesinde "İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının asıl belirleyici unsur olduğunu" belirtiyor.

Dolayısıyla IMEC'in geleceği her şeyden önce Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki normalleşme görüşmelerinin yeniden başlamasına bağlı ki bu görüşmeler farklı şekillerde sonuçlanabilir. Ancak Abdulla, ortalık yatıştıktan sonra görüşmelerin yeniden başlayacağı konusunda umutlu.

"Benim tahminim, birkaç ay içinde savaş sona erdiğinde herkes yeniden uzlaşma ve normalleşme sürecini başlatabilecek bir konuma gelmiş olacak" dedi.


Bu yazı, Politico'da “The uncertain future of the India-Middle East-Europe Corridor” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.