×
AFRİKA

ANALİZ

Sırada Senegal Mi Var?

Afrika’da bölgesel çatışma riski giderek yükseliyor. Bir tarafta özellikle Rusya’nın desteğini arkasına alan Nijer, Mali, Gine, Burkina Faso; diğer tarafta ABD ve Fransa’nın desteğiyle Fildişi Sahili, Nijerya, Senegal, Benin gibi ülkeler var.
PEŞ PEŞE GENEL siyasi olaylar Afrika’yı yeniden dünyanın gündemine getirdi. Nijer’de gerçekleşen darbe, Rusya-Afrika İşbirliği Zirvesi, Senegal’deki huzursuzluk, ECOWAS’ın Nijer’e müdahale tehdidinde bulunması baş döndürücü bir olaylar silsilesinin birer parçası oldular. Sahel bölgesinde bir süredir yaşanan radikal ve sancılı dönüşüm yola sürpriz sayılabilecek vakalarla devam ediyor. Burkina Faso, Gine ve Mali’deki askeri darbelerle ortaya çıkan cunta veya geçiş hükümetlerine artık Nijer de eklenmiş oldu. Nijer’de darbe başarılı oldu ama sular durulmuş değil. Farklı devletlerden ya destek ya da tehdit içerikli açıklamalar geliyor. Bölgesel çatışma riski giderek yükseliyor. Bir tarafta özellikle Rusya’nın desteğini arkasına almış olan Nijer, Mali, Gine, Burkina Faso; diğer tarafta ABD ve Fransa’nın desteğiyle Fildişi Sahili, Nijerya, Senegal, Benin gibi ülkeler var. Nijerya’da 1967-1970 yılları arasında yaşanan Biafra İç Savaşı sırasında, uluslararası güçlerin fazlaca dâhil olmasıyla bir çeşit dünya savaşı yaşanmıştı. Batı Afrika’da iki ittifak grubu arasında bölgesel bir savaş ihtimali var mı? Evet, var. Bugün için sadece ihtimal, fakat geçmişe bakıldığında pek de yabana atılmayacak bir ihtimal olduğunu belirtmekte fayda görüyoruz. 

Nijer’de ne oldu? Mahamadou Issoufou ve Mohamed Bazoum dönemlerinin tamamında görev yapmış olan Muhafız Alayları Komutanı General Omar Tchiani’nin, Bazoum tarafından görevden alınacağını öğrenmesiyle harekete geçmesi başarılı bir darbeyle sonuçlandı. “Görevden alınma korkusu”, Afrika’da gerçekleşen 217 darbe girişiminin pek çoğunda önemli bir motivasyon olarak karşımıza çıkıyor. Darbe, meşru olmayan ve olağanüstü bir siyasi eylem de olsa Afrika ölçeğinde buraya kadar her şey alışıldık biçimde gelişiyor. Fakat Fransa ile uzun süredir uyumlu bir politika sergileyen, hatta Fransa’nın en önemli uranyum tedarikçisi olan Nijer’in darbeyle beraber Fransa karşıtı cepheye geçiş sürecini başlatması, birdenbire bu darbeyi zaten başlamış olan bir sürecin parçası haline getirdi. Burkina Faso, Gine, Mali askeri darbeleri, hatta Çad ve Sudan’daki darbe girişimleri bölgede dengenin Rusya lehine değiştiğini gösteriyordu. Nijer cuntasının darbe sonrası halk nezdinde kendi meşru otoritesini inşa edebilmek için Fransa karşıtı protestoları desteklemesi ve Rusya yanlısı diskura geçiş yapması birdenbire büyük resme eklenmesine yol açtı. Bölgenin eski sömürgeci ve sonrasında “hâmi devlet”i olan Fransa ile ilişkilerinde şimdiye kadar son derece titiz olan Nijer ne de olsa beklediği istikrara ve refaha hiç ulaşamadı. Varılan noktada artık başarısız hükümetler kadar Fransa da topun ağzına yerleştirildi. Fransa’nın yeni sömürgeci yaklaşımı, başka bir deyişle Fransafrika vardığımız noktada Sahra çölünün kumlarına saplandı.

Nijer darbesi sonrasında Fransa'nın da teşvikiyle Batı Afrika Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) tepkisi oldukça sert oldu. Nijerya, Senegal ve Fildişi Sahili'nin başını çektiği ECOWAS ülkeleri Bazoum'un göreve iade edilmemesi durumunda askeri müdahalede bulunacakları yönünde tehditkâr açıklamalar yaptılar. Bölgesel savaş riskini yükselten bu açıklamaların farklı nedenleri var elbette. Nijerya'nın sert tepkisinin arkasında kendi topraklarından ve Tunus-Cezayir üzerinden Avrupa'ya uzanan Trans-Sahara doğalgaz boru hattının sekteye uğramasına yönelik korku var. Senegal ve Fildişi ise, bu noktaya son derece bağımlı oldukları Fransa'nın kışkırtmasıyla geldiler. Bağımlı dış politikanın ve bölgesel statükoculuğun etkisi yani. Mali, Gine, Burkina Faso ve Nijer'den yapılan karşı açıklamalara, hatta Fransa yörüngesindeki Togo'nun çekimser kalmasına bakılırsa ECOWAS'ın bölgede itibarı yerle yeksan olmuş durumda. ECOWAS'in etkisizleşme sürecini takip etmek gerekiyor. Çünkü bu topluluk Batı Afrika’da bölgesel Westfalyan düzeni sembolize ediyor. 

Bölgeye dair bu gelişmelere bunca yer verdikten sonra konuyu Senegal'e getirip neden böyle bir başlığın ortaya çıktığını izah edelim. Nijer etrafında süregiden tartışma, Senegal siyasetindeki radikal gelişmeleri perdeledi. Ülkeyi 2012'den beri yöneten Macky Sall, cumhurbaşkanlığında ikinci dönemini tamamlarken, 2024 seçimlerinde üçüncü kez aday olma niyetini açık edince siyasi tartışmalar alevlenmişti. Zira yasaya aykırı olmamasına rağmen 2016'da bir prensip kararı olarak başkanlığa iki dönem sınırı getirmişti. Sall tarafından bizzat getirilen iki dönem kuralının yine Sall tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle, başta ana muhalefet bloku PASTEF lideri sol popülist Ousmane Sonko olmak üzere tüm muhalefetin tepkisi yükseldi. Daha sonra Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden adına aracı olan Barack Obama, Macky Sall ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirerek aday olmaması yönünde baskı yaptı. Fransa'dan da benzer baskılar gelince Sall, 2024'te aday olmayacağını açıkladı. Arkasındaki baskılar bilinmediği için Sall’in adaylıktan çekilmesi Türkiye’de bazı mecralarda ilkeli bir tutum olarak algılandı bu arada. Çekilme sonrası bu kez de ana muhalefet partisi PASTEF ile Ousmane Sonko'nun siyasi faaliyetleri yasaklandı, akabinde Sonko tutuklandı. Bunu protesto eden eylemcilere polis ve asker marifetiyle orantısız şiddet tatbik edildi. Henüz doğrulanmış değil ama onlarca kişinin öldüğü ifade ediliyor. Sosyal medyaya düşen görüntülere bakılırsa Senegal'de muhalefete yönelik şiddetin boyutları çok vahim. Ordunun, halk kitleleriyle hem de meşruiyeti sorunlu bir meselede karşı karşıya getirilmesi ise bundan çok daha vahim. Bir süre sonra askerler, halka yönelik orantısız şiddetin aracı olmaktan şikâyet edecekler, millet nezdinde yitirdikleri saygıdan ötürü Macky Sall hükümetini sorumlu tutacaklardır. Bu ihtimal akılda tutulmalı. 

Macky Sall'in dış politikada mutlak biçimde Fransa yanlısı ve doğal olarak Rusya karşıtı pozisyonu da sorgulanır hale geldi. Sall, geçen hafta katıldığı Rusya-Afrika Zirvesi'nde söz alarak Rus müttefiki olan Burkina Faso cunta lideri Yüzbaşı Traore'ye tepki göstermesi, darbeci liderleri gerekçe göstererek zirvede toplu fotoğrafa girmemesi ile aslında Rusya'ya da tepkisini göstermiş oldu. Savaş tehditleri arasında Rusya ile iplerin daha fazla gerilmesi muhtemel. Buna karşılık Senegal'de mevcut siyasi tavır halkın bir kesimi tarafından benimsenmiyor ve Dakar hükûmeti sokaklarda Fransa bayrağı yakarak protesto ediliyor. Sömürge karşıtı havanın sokakta karşılık bulması, Senegal ordusu içinde oluşabilecek bir ayrışmayı da cesaretlendirme potansiyeli barındırıyor. Çıkarları farklılaşan askeri elitlerin bir yol ayrımına gelmesi durumunda halktan destek alınabileceği kanaati ile süreç hızlanabilir. 

İç siyasette çalkantılarla boğuşan Senegal'in orduyu Nijer'e gönderme tehdidi somut bir plana kavuştuğunda bardak taşabilir. Her ne kadar Fransa'dan önemli destekler geleceğine inanılsa da ordu mensuplarının böyle bir müdahaleye karşı gönülsüz olacağı öngörülebilir. Peki bu şartlarda Senegal'de darbe olabilir mi?

Senegal, ordunun sivil denetiminin uzun vadeli olarak sağlanabildiği ender Afrika ülkelerinden biri. 1962'deki başarısız askeri darbe girişimi dışında herhangi bir askeri müdahale gerçekleşmedi. Bunda ilk girişimi bizzat askeri olarak bastıran Fransa'nın, Senegal'le kurduğu hegemonik istikrar ilişkisinin payı oldukça büyük. Senegal bugün halen mutlak Fransa nüfuzu altında olan bir ülke. Fakat Batı Afrika'daki darbe salgını ve bölgesel değişimlere uzun süre direnemeyecektir. Bu durum bölgesel savaş senaryolarını da güçlendiriyor. Kritik nokta şu ki, daha önce başarılı darbe yaşanmamış bir ülkede ordu mensupları böyle bir savaşa nasıl bakar, nasıl bir tavır geliştirirler? Batı Afrika'da ve Senegal'in iç siyasetinde gerilim giderek yükselirken, böylesi büyük bir savaşın öncesi veya sonrasında Senegal'de bir darbe ihtimali artık hiç de düşük görünmüyor. Öyle ya da böyle Fransa'nın nüfuzunun daraldığı, mevzisini kaybettiği kanaati pekiştikçe, bu durum tüm Batı Afrika bölgesinde olduğu gibi Senegal içinde de dengelerin bozulmasına neden olacaktır.

MURAT YİĞİT

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Dr.