×
RUSYA
14.05.2024

ANALİZ

Rus Yönetimi Sadece Ukrayna ile Değil, Kendi Halkıyla da Savaşıyor!

Devlet Başkanı Putin, “insan hakları doktrininin devletlerin egemenliğini yok etmek, Batı'nın siyasi, mali, ekonomik ve ideolojik hakimiyetini meşrulaştırmak için kullanıldığını” savunuyor. Bu yaklaşım, Batı’yla olduğu kadar kendi halkıyla da savaşmak demek.
UKRAYNA'YI İŞGAL ETTİĞİ 24 Şubat 2022 tarihinden iki yıl sonra, her şey Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in istediği gibi gitmeye başladı. Ukrayna'nın yaz aylarındaki karşı saldırısı başarısız oldu ve Rus birlikleri yavaş yavaş ilerliyor. 17 Şubat'ta Rusların elindeki Donetsk kentinin yanında bulunan küçük bir kasaba olan Avdiivka'yı ele geçirdiler. Burası artık dumanı tüten bir harabe. Bu, Rusya'nın mayıs ayından bu yana elde ettiği ilk başarı. Ancak dökülen kan göz önüne alındığında sınırlı bir öneme sahip olsa da bu ilerleme, Putin'in savaşı sürdürme kararlılığının bir işareti. Rusya'nın askeri-endüstriyel kompleksi şu anda savaşın başlangıcına kıyasla beş kat daha fazla mermi üretiyor. Batı'nın Ukrayna'ya yardımı azalıyor.

Rusya Devlet Başkanı iç cephede de ilerleme kaydediyor. 16 Şubat'ta, muhalefet lideri Alexei Navalny, Putin'in onu yerleştirdiği Kuzey Kutbu'ndaki hapishanede öldü. Navalny'nin annesine, oğlunun ölüm nedeninin "ani ölüm sendromu" olduğu söylendi. Putin'in diğer pek çok rakibi de benzer tıbbi nedenlerle hayata veda etti. İki cephe birbiriyle bağlantılı; Putin'in Ukrayna'daki savaşı, her zaman yurtdışındaki koşulları değiştirerek yurtiçindeki iktidarını güçlendirmekle ilgili.

Son 30 yıldır NATO'nun Avrupa'daki en üst düzey müttefik komutanlarına danışmanlık yapan deneyimli Rusya uzmanı Stephen Covington bunu -sosyal ve siyasi düzenin üzerine inşa edildiği koşulları değiştirme girişimini- bir tür devrim olarak adlandırıyor. Bunun köklerini, Putin'in Rusya içindeki değişimin kendi iktidarını zayıflatacağı sonucuna vardığı 2007 yılına kadar götürüyor. Batı ile ayrışan ve ekonomik olarak onunla rekabet edemeyen Putin, bunun yerine ülkesini bir çatışma yoluna soktu. Covington, 2015'te şöyle yazmıştı: "Putin'in bu tercihi, Rusya'nın rekabet edememe sorununu ancak etrafındaki dünyayı ve en önemlisi de Avrupa güvenlik sistemini değiştirerek çözebileceği görüşünü yansıtıyor."

Putin, NATO'nun askeri gücünden değil, 1949'daki kuruluş prensiplerinden rahatsız: "Demokrasi, bireysel özgürlük ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine kurulu bir yönetim anlayışı." Bunları varoluşsal bir tehdit olarak gören Putin, Aralık 2022'de "İnsan hakları doktrininin devletlerin egemenliğini yok etmek, Batı'nın siyasi, mali, ekonomik ve ideolojik hakimiyetini meşrulaştırmak için kullanıldığını görüyoruz" dedi. Putin'in verdiği savaş aslında Ukrayna'daki topraklarla ilgili değil, Rusya'nın içinde ve ötesinde bütün bir siyasi hakimiyet sistemiyle ilgili. 

Bu savaş sadece Rusya içindeki insansız hava aracı operasyonları ya da Rus şehri Belgorod'un Ukrayna güçleri tarafından bombalanmasında değil, Putin'in kendi halkına yönelik güvenlik politikalarında da kendini gösteriyor. Savaşın başlamasından bu yana her yıl vatana ihanet davalarının sayısı on kat arttı. Muhalifleri hapiste ölen ya da sürgüne gönderilen rejim artık kendisine dost olanlara düşman kesiliyor.

Okullarda okutulan ders kitaplarında Rusya'nın her zaman Batı ile savaş halinde olduğu belirtiliyor. Cadılar Bayramı ve Sevgililer Günü yabancıların bayramı olduğu için bir kenara itiliyor, Çin yeni yılı ise Moskova'nın merkezini süsleyen fenerler ve ejderhalarla neredeyse bir devlet bayramı seviyesine çıkarılıyor. Ne de olsa Çin, Rusya'nın Batı'ya karşı savaşında müttefiki olarak görülüyor.

Özel mülkiyet de ihlal ediliyor. Düzinelerce özel şirket tazminat ödenmeksizin kamulaştırıldı. Putin önce yabancı varlıkların peşindeydi. Şimdi ise Rus iş adamlarına 1990'larda yasal olarak satın aldıkları varlıkları iade etmeleri söyleniyor. 14 Şubat'ta Putin, Rus ordusunun itibarını zedelemekten ya da "sahtecilik" yapmaktan, yaptırım çağrısında bulunmaktan ya da Rusya'nın katılmadığı uluslararası örgütlere yardım etmekten suçlu bulunan kişilerin mal ve mülklerine el konulmasına olanak tanıyan bir yasa imzaladı. 

Tüm bunlar kızgınlığa neden olmakta. Halk protestoları acımasızca bastırılıyor ama hoşnutsuzluk farklı biçimlerde ve yerlerde patlak veriyor. Navalny'nin öldürüldüğünü öğrenen binlerce insan sokaklara döküldü ve daha önceki siyasi baskı kurbanlarının anıtlarını çiçeklerle donattı. Ardından polis onları tutuklamak ve anıtları kaldırmak için harekete geçti. Navalny'nin dul eşi Yulia Navalnaya, kocasının mücadelesini Rusya dışında da sürdürme sözü verdi.

Seferber edilen erkeklerin eşleri, kız kardeşleri ve anneleri tarafından yürütülen Put Domoi (Eve Dönüş Yolu) adlı savaş karşıtı hareket de daha fazla ses getirmeye başladı. Her hafta sonu beyaz başörtüleriyle Rusya'nın dört bir yanındaki şehirlerde meçhul askerlerin mezarlarına çiçek bırakıyorlar. Kremlin onları tutuklayarak ya da onlara saldırarak daha geniş çaplı protestoları tetiklememeye dikkat ediyor. Bunun yerine onları haber yapan gazetecileri taciz ediyor. Kamuoyu yoklamaları halkın savaş için fedakârlık yapma isteğinin Putin'in "özel askeri operasyonunun" başlamasından bu yana en düşük seviyede olduğunu gösteriyor. Bunların hiçbiri bir protesto hareketinin gelişmekte olduğu anlamına gelmiyor, ancak anket verileri savaşa verilen desteğin yavaş yavaş aşındığını gösteriyor. 

Siyasi analist Kirill Rogov'a göre, savaşı desteklemeseler bile çoğunluğun sessiz kalmasının bir başka nedeni daha var. Rusya'nın askerlerini geri çekmesi için tüm sosyal düzenin çökmesi gerektiğine inanıyorlar. İnsanların arzuladığı şey devrim değil, normale dönüş. Bu özlem, ülkedeki liberal eğilimli deneyimli siyasetçi Boris Nadezhdin'in ani popülaritesini açıklıyor. Nadezhdin, "özel askeri operasyonu" bir suç, hatta bir trajedi olarak tanımlamadı. Bunu bir hata, düzeltilebilecek bir şey olarak ifade etti. Vatandaşları rahatlatmaya ve onlara umut vermeye çalıştı.

Yüz binlerce insan imza vermek için sıraya girdi. Kampanyanın başlangıcında Moskova dışında pek tanınmazken, imzaları teslim ettiğinde oy oranı yaklaşık %10'a yükseldi. Elbette Kremlin, Nadezhdin'in adaylığını engelledi. Bu baskının zaman içinde bir değişim getirecek kadar güçlenip güçlenmeyeceği ya da Kremlin tarafından idare edilip edilemeyeceği kısmen ekonominin durumuna, kısmen de öngörülemeyen olaylara bağlı.

Şimdilik, itaat etmenin maliyeti düşük ve buna karşı çıkmanın riski çok daha yüksek. Bu durum değişebilir. Berlin merkezli bir düşünce kuruluşu olan Carnegie Rusya Avrasya Merkezi'nden Alexandra Prokopenko, geçtiğimiz günlerde Foreign Affairs'te Putin'in "imkansız bir trilemma" ile karşı karşıya olduğunu savundu: Savaşı finanse etmek, yaşam standartlarını korumak ve enflasyonu dizginlemek. İlk iki hedef daha yüksek harcama gerektiriyor, bu da enflasyonu körüklüyor ve ekonomik istikrarı baltalıyor. Prokopenko, ekonomiye verilen zararın, savaş sona ermeden ve Batı yaptırımları kaldırılmadan onarılamayacağını savunuyor.

Ancak bunu yapmak çok zor, çünkü rejim artık sadece savaş halinde var olabilir. Savaşın dozunu artırmak, savaşın maliyeti ve nedenleri hakkında soru sorulmasına yol açacak olan savaşı durdurmaktan daha güvenli. Kendisini bu durumda bulan ilk yönetici Putin değil. Alman yüksek komutanlığı da 1918 baharında zafer için "ya hep ya hiç" tutumunu benimseyip kesin bir saldırıya hazırlanırken bu sonuca varmıştı.

Kremlin kalesinin Orta Çağ’dan kalma tonozlarında oturan Putin dünyayı farklı görüyor. Eski Fox News sunucusu Tucker Carlson'a verdiği son röportajın da açıkça gösterdiği gibi, Rusya'nın eski prensleri ve çarları arasında yaşıyor, çalışmalarını yüzyıllara yayıyor. Bunu sadece kayıp imparatorluklarını geri getirmek için değil, aynı zamanda Batı'da İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan ve Berlin duvarının yıkılmasından sonra doğuya doğru yayılan sosyal düzeni yıkmak için tarihi bir görev olarak görüyor. Navalny'nin somutlaştırdığı bireysel irade duygusunu yenmek istiyor ve asla durmayacak.


Bu yazı, The Economist'te “Vladimir Putin has been fighting not just Ukraine, but his own people” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviride kısaltma ve yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.