×
ALMANYA

ANALİZ

Almanya’da Çiftçiler Neden Ayaklanıyor?: Sektör, Süreç ve Politik Dönüşüm

Tarım sübvansiyonlarının kaldırılması, yüksek enerji maliyetleri, Ukrayna tahılının yaratmış olduğu rekabete kadar uzanan şikâyetler ve çevre politikalarının adaletsiz bir biçimde uygulanması gibi nedenler, ayaklanmaların özetini yansıtıyor.
ALMANYA, dünya genelindeki ekonomik gücü, endüstriyel altyapısı ve teknolojik gelişmişliği ile öne çıkıyor. Ülke, Avrupa'nın en büyük ekonomisine sahip olmasına rağmen, tarım sektörü GSYH'nin sadece %1'inden biraz fazlasını oluşturuyor. Buna karşın, tarım ve gıda sektörü 8 milyon kişiye istihdam sağlayarak Alman ekonomisinde önemli bir rol üstlenmeye devam ediyor.

Tarım sektörünün ekonomideki yeri, tarımsal üretimde devlet desteklerinin önemi ve sektörün genel dinamikleri gibi kimi konular, Almanya’da tarımsal verimlilik açısından büyük önem arz ediyor. 

Bununla birlikte biliyoruz ki, tükenen kaynaklar ve tüketicilerin enerji ve gıda hususunda artan talepleri de uluslararası sorunları daha da derinleştirebiliyor. 

Son aylarda Almanya dâhil çeşitli Avrupa ülkelerinde çiftçiler sokaklarda çeşitli protestolar ile gündemde. Bunlar neden oluyor? Temel nedenleri neler? Bu yazıda bu konular irdelenecektir.

*** 
Çiftçiler Neden Protestolarda?

Dünyanın üçüncü en büyük tarım ürünleri ihracatçısı ve AB’nin en büyük süt üreticisi konumunda olan Almanya, son dönemde çiftçilerin ayaklanmasıyla ön plana çıkıyor. Protestolar konusunda hükümetin aldığı kararların kıvılcımı ateşlediği görülüyor. Ukrayna işgali sonrası Avrupa’nın ve Almanya’nın Rusya kaynaklı enerji tedariğinde yaşadığı sıkıntılar, Almanya’da bütçenin daralmasına neden oldu. 

Almanya Anayasa Mahkemesi’nin, koalisyon hükümetinin Kovid-19 salgını döneminden kalma 60 milyar avroluk kullanılmamış krediyi bir iklim fonuna aktarma kararının anayasaya uygun olmadığı kararını vermesinden sonra Alman Hükümeti bütçe krizine girdi ve hükümet 2024 bütçesinde tasarrufa gitmek zorunda kaldı. 

Sosyal Demokrat Parti, Hür Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi’nin oluşturduğu koalisyon hükümeti, bütçe açığını kapatmak için karbon vergisini artırdı; akabinde ülkede benzin ve dizelin fiyatı yükseldi. Yine hükümet, tarımda kullanılan mazota uygulanan vergi indirimini kaldırma ve tarımsal araç vergisi muafiyetini sonlandırma kararı aldı. Bunun üzerine çiftçiler, hükümetin tarıma yönelik vergi indirimlerini sonlandıracak kemer sıkma politikalarına karşı protestolara başladı. 

Çiftçiler, vergilerin düşürülmesi ve çiftçiye uygulanan sübvansiyonların sürdürülmesi talebiyle eylemler gerçekleştirdi, traktörleri ile şehir merkezlerine gelerek ana yolları trafiğe kapattı. Çiftçiler, 16 eyaletin tamamında kamyon ve traktörlerle konvoy oluşturdu, zaman zaman polisle de çatışmaya girdi. Başkent Berlin’e traktörleriyle giden çiftçiler, Brandenburg Kapısı ve Zafer Sütunu önünde toplanarak eylem yaptı ve 15 Ocak tarihinde şehirde hayatı durma noktasına geldi. Alman Çiftçiler Birliği Başkanı Joachim Rukwied, Alman hükümetinin tarıma yönelik vergi indirimlerinin sonlandırılmasını sert bir biçimde eleştirdi. Rukwied, “çiftçilere yapılanı kabul etmeyeceklerini, bunun bir savaş ilanı” olduğunu beyan etti ve vergi indirimlerinin kaldırılmasının çiftçileri iflasa sürükleyeceğini belirtti. 

Tarım sübvansiyonlarının kaldırılması, yüksek enerji maliyetleri, Ukrayna tahılının yaratmış olduğu rekabete kadar uzanan şikâyetler, çevre politikalarının adaletsiz bir biçimde uygulanması gibi nedenler, ayaklanmaların özetini yansıtıyor. Çiftçiler özelinde başlayan bu protestolar çevre aktivistleri, tır şoförleri gibi geniş kitlelere yayıldı ve Alman Hükümeti’ni zora soktu. Bunun yanı sıra siyasi olarak Sosyal Demokrat Partili bazı isimler ve Aşırı Sağcı AFD partisi de çiftçilere destek açıklamasında bulundu.

*** 
Tarım Sektöründe Devlet Desteğinin Rolü 

Esas olarak Almanya, tarım sektörünü desteklemek ve rekabet avantajını sürdürmek amacıyla kapsamlı bir tarım politikasını benimsiyor. Bu politika, çiftçilere finansal destekler, teşvikler ve çeşitli politika araçları ile sağlanan destekler üzerine odaklanır. Özellikle, tarım destekleri, çiftçilere gelir garantisi sağlama, çevre dostu uygulamaları teşvik etme ve genel olarak sektörün sürdürülebilirliğini güvence altına alma amacını taşır. 

Ülkede tarım sektörüne, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası (OTP) ve ulusal destek programları aracılığıyla önemli ölçüde devlet desteği sağlanıyor. Bu destekler şunları içerir: 

Doğrudan gelir ödemeleri: Bu ödemeler, çiftçilere hektar başına veya üretilen ürün miktarına göre yapılan ödemelerden oluşuyor.

Piyasa düzenlemeleri: Bu noktada, ürün fiyatlarını desteklemek için alım garantileri ve ihracat sübvansiyonları gibi araçlar kullanılıyor.

Kırsal kalkınma programları: Hükümet bu program kapsamında, tarımsal işletmelerin modernizasyonu, altyapı yatırımları ve çevre koruma gibi konularda destekler sağlıyor.

Özetle, ülkede, çiftçi gelirlerini ve refahını artırmaya yönelik, tarımsal üretimi ve gıda güvenliğini teşvik eden, kırsal alanların kalkınmasına katkıda bulunan ve çevre koruma ve sürdürülebilir tarım uygulamaları konusunda devlet desteği sunuluyor.

Bu destekler tarım sektöründe başarının başat unsurlarından biri.
*** 
Hükümet ve Çiftçilerin Güreşinde Şimdiki Sonuç

Alman hükümeti yapılan eylemlere karşı çeşitli açıklamalarda bulundu. Maliye Bakanı Christian Lindner, çiftçilere daha çok sübvansiyon için yeterli kaynağın olmadığını ifade etti ve “emeğinize saygı duyulması ve daha çok özgürlüğe sahip olabilmeniz için beraber mücadele edebiliriz” dedi. Lindner’in Ukrayna’daki savaş sebebiyle paraya ihtiyacın olduğunu söylemesi, çiftçileri kızdırdı. Başbakan Yardımcısı Robert Habeck, ortamı yatıştırmak yerine çiftçilerin protestolarının aşırı sağ gruplar tarafından istismar edilebileceğini ileri sürdü. Habeck, “Hükümeti devirme fantezileri içeren birtakım söylemler dolaşıyor, aşırı gruplar ortaya çıkıyor ve etnik milliyetçi semboller açık bir şekilde gösteriliyor,” açıklamasında bulundu. Totalde, Alman hükümeti tarımda alınan bu önlemlerin iklimin korunmasına yardımcı olacağını da ifade ediyor. 

Fakat yapılan tüm açıklamalar çiftçileri ikna etmekten uzaktı. Ülkenin genelinde düzenlenen protestolar karşısında Alman Hükümeti geri adım atmak zorunda kaldı. 

Çiftçilerin Aralık ayında düzenlediği protestoların ardından kesintiler hafifletildi. Scholz Hükümeti, Aralık ayında 2024 bütçe taslağında beklenmedik değişiklik yaptı ve 4 Ocak’ta planlanan sübvansiyon kesintilerinden bazılarını değiştirdi. Hükümet, çiftçiler için tarımsal mazot üzerindeki vergi indirimine bir anda son vermek yerine, bu vergi indirimini 2024 yılı için %40, 2025 yılı için %30 oranında azaltmayı ve 2026 yılından itibaren tamamıyla kaldırmayı planladığını açıkladı. Yanı sıra, tarım ve ormancılığa yönelik taşıt vergisinde ayrıcalıklı uygulamayı kaldırma planından vazgeçti. 

Fakat Alman Çiftçi Derneği, değişikliklerin yeterli olmadığını ve protestolara devam edebileceklerini açıkladı. Bütçedeki kesintilerin yükünün haksız yere kendilerine yüklendiğini ifade eden çiftçiler, vergi indirimlerinin sona ermesinin çiftlikleri iflas ettireceğini ifade etti. Gelinen noktada, Almanya’da çiftçilerin yürümesi, hükümetin planlarında değişiklik yapmasına neden olsa da yapılan değişiklikler çiftçileri tatmin etmekten hayli uzak görünüyor.

*** 
Çıkarım: Tarım Sektörünün ve Demokrasinin Önemi

Öncelikle tarım sektörü bir ülke için beslenmedir, sağlıklı büyümedir, nesli devamdır, ülkenin en stratejik politikalarından biridir. Tarihte insan nüfusunun yoğun artışı ilk olarak Tarım Devrimi ile mümkün oldu. 

Gerek AB gerekse Almanya için dünya ölçeğinde tarım sektörünün başarısının anahtar stratejisi, çiftçileri desteklemekten geçiyor. Eğitmekten araçlarla donatmaya, vergi indiriminden yakıt fiyatlarına, devlet bu sektörün istikrarlı devamlılığında milli bir güvenlik hassasiyeti görüyor. Fakat kaynaklar azalmaya başladığında, tasarruf uygulamaları baş gösterir. Diğer yandan, çiftçilerin protestolar yoluyla demokratik haklarını aramaları not edilesidir. 

Ezcümle, karından gelen sesi susturmak-halkı beslemek başlı başına kritik bir gündem; diğer yandan besinleri üreten çiftçileri idame ettirmek ve devletin sıkışan bütçesini sağlıklı yönetmek de stratejik önemli…

İSMAİL ERMAĞAN

Halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. İsmail Ermağan, lisansını Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde, yüksek lisansını Hamburg Üniversitesi Sosyoloji ve Siyaset Bilimi Bölümlerinde yaptı. Ermağan doktora derecesini Erfurt Üniversitesinin Max Weber Yüksek Araştırmalar Merkezi’nde aldı. Başlıca çalışma alanları şunlardır: Avrupa Birliği entegrasyonu, Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye-Almanya İlişkileri, Almanya’daki Türkler, Afrika, Latin Amerika ve Asya-Pasifik okumaları, göç ve göç yönetimi. Yurt içinde ve yurt dışında 70 civarında makalesi/kitap bölümü olan yazarın şu kitapları yayımlanmıştır: Almanya Türkleri’nin Uyum ve Ayrılım Eğilimleri; Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Üyeliği: Türk Partilerinin ve Avrupa Parlamentosundaki Partilerin Politikaları; Türkiye’nin Yönü Avrupa Birliği’ne mi: Türkiye’de AB Şüpheciliği; Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütlerinin AB Üyeliğine İlişkin Davranışları; 21. Yüzyılda Uluslararası İlişkilerde Yeni Trendler: İnsanımız İlk 10 Yolunda mı?; Dünya Siyasetinde Almanya 1-2; Dünya Siyasetinde Latin Amerika 1-2; Dünya Siyasetinde Afrika 1-8; Dünya Siyasetinde Doğu Asya.