×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

BRICS’in Kuzey Afrika ve Ortadoğu Genişlemesi Ne Anlama Geliyor?

BRICS’in Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya genişlemesi, bloğun ekonomik ve jeopolitik etki alanını genişletmeyi hedefliyor. Yeni üye ülkelerse BRICS’in parçası olmayı, temelde küresel ve bölgesel konumlarını güçlendirmek için önemli bir adım olarak görüyor.
AĞUSTOS 2023'te, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın ekonomik dayanışma oluşumu olarak kurduğu BRICS grubu, Güney Afrika'da düzenlenen 15. Zirvesi'nde altı yeni ülkeyi davet ederek stratejik bir genişleme kararı aldı. Davet edilen bu altı üyenin dördü -Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İran- Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkesi. BRICS’in Orta Doğu ve Kuzey Afrika genişlemesi olarak kabul edilebilecek bu adım, bölgenin küresel düzende statüsünü ve rolünü kaçınılmaz olarak etkileyecek bir gelişme. Peki BRICS üyeliği, bu yeni üyeler için ne ifade ediyor? Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İran’ın BRICS’e üye olması ile önümüzdeki dönemde bölgede ne gibi değişimler beklenmeli?

BRICS Nedir ve Neden Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya Genişliyor?

BRICS grubunun üyeliklerini Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesini kapsayacak şekilde genişletme kararı, çok kutupluluğun yükseldiği bir dönemde pek de sürpriz olmamalı. Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inacio Lula da Silva'nın genişleme gününde yaptığı açıklamalar, bloğun ideolojiden ziyade jeopolitik öneme sahip üyelerle büyümeyi hedeflediğini ve dolayısıyla Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İran gibi ülkelerin davet edilmesinin de grubun nüfuzunu artırma amacı güttüğünü ortaya koyuyor. Esasen, genişleme, ekonomik, politik ve jeopolitik olarak BRICS grubunu güçlendirerek, yükselen ekonomilerin sınırladıklarını düşündükleri küresel oyun alanını dengelemesini hedefliyor.

BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın baş harflerinden oluşturulan bir kısaltma olup, ilk kez 2001 yılında ekonomist Jim O'Neill tarafından yükselen ekonomileri tanımlamak için kullanılmıştır. Bundan birkaç yıl sonra ise Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin’in dışişleri bakanları bir araya gelmeye başladı ve bunu yıllık hükümet başkanları zirveleri izledi. Bugün BRICS, dünya nüfusunun %40'ından fazlasını ve küresel ekonominin üçte birini temsil ederek, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nden oluşan G7'ye rakip bir ekonomik güç merkezi olarak anılmakta. Grubun temel itici gücü ekonomik; IMF, Dünya Bankası ve WTO gibi uluslararası kuruluşlarda daha fazla temsil ve söz hakkı talep etmekler. Şimdiye kadar bu ülkeler küresel yönetişim kuruluşlarında yapısal değişiklikler elde edemeseler de 2014 yılında BRICS kendi Yeni Kalkınma Bankası'nı ve acil durum rezerv fonunu kurarak önemli bir adım attılar. Grup açısından bir diğer önemli gelişme ise başlangıçta ekonomik forum olarak kurulmuş olmasına karşın, son yıllarda politik ve stratejik iş birliğini de öne çıkarması. Yine de BRICS üyelerini bir araya getiren bir ideolojik tutarlılık, ortak bir güvenlik şemsiyesi veya kurumsal bir yapıdan söz etmek mümkün değil. Üyeler, çok kutuplu bir dünyayı koruma ve küresel yönetişimi reform etme hedefi etrafında gevşek bir siyasi ve jeopolitik dayanışma etrafında birleşiyorlar.

BRICS’in Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya genişlemesi, bloğun ekonomik ve jeopolitik etki alanını genişletmesi adına kritik bir eşiği aşmasına yardımcı olabilir. Halihazırda son yıllarda daha çok sayıdaki ülke BRICS üyeliğine ilgi duyuyor. Geçtiğimiz yaz, BRICS’e üyelik için 22 ülkenin resmi başvuru yaptığı, bir o kadar ülkenin de gayriresmi olarak üyeliğe ilgi gösterdiği basına yansımıştı. Genişleme kararının bu trendi daha da güçlendirmesi oldukça olası görünüyor.  Öncelikle bu genişlemeyle de dünyanın önde gelen dokuz petrol üreticisinden altısı BRICS’e de üye oldular. Bu aynı zamanda BRICS'in bütçesinde ve finansal gücünde önemli bir artış anlamına geliyor. Ayrıca, bu adım BRICS'in enerji güvenliği açısından güçlü bir jeopolitik blok olarak konumunu pekiştirecek stratejik bir yatırım olarak değerlendirilebilir. Enerji arzı güvenliği son yıllarda özellikle yoğun nüfus ve dinamik ekonomileri nedeniyle enerji talepleri hızlı artan Hindistan ve Çin başta olmak üzere BRICS üyelerinin gündeminde daha fazla yer tutmakta. Bu nedenle, enerji ihtiyaçlarını karşılamak ve enerji arz güvenliğini sağlamak, özellikle bu iki büyük Asya ülkesi ve dolayısıyla BRICS için hayati önem taşıyor. 

BRICS üyelerinin bölgedeki çabaları enerji ile sınırlı değil. Son yıllarda, Suudi Arabistan ve İran arasındaki uzlaşmada oynadığı rol gibi, Çin'in bölgede ekonomik gücünü tamamlayarak diplomatik nüfuzunu artırma konusunda öncelik veriyor. Rusya'nın, Kuzey Afrika ve Orta Doğu'ya dönüşü, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dış politikasının en büyük başarılarından biri. Rusya, 2015 yılında Suriye’de Beşar Esad’ın yardımına koşmasının ardından bu kadar geçen sürede bölgedeki hemen hemen bütün devletlerle yakın ilişkiler tesis etmede oldukça başarılı oldu. Çin ve Rusya gibi, bir diğer BRICS üyesi Hindistan da, Orta Doğu'yu ve özel olarak da Körfez'i sadece ekonomik kalkınması için değil, aynı zamanda Çin'le olan rekabeti çerçevesinde dış politikasında önceliyor. Bu nedenle de bu genişleme BRICS'in Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesindeki jeopolitik bir aktör olarak kendini konumlandırmasına olanak sağlayabilecek bir dönüm noktası. BRICS üyeleri, bu genişleme ile Körfez ve Akdeniz’de güvenlik ve ekonomi alanlarında mevcut ilişkilerini derinleştirip geliştirebilir ve özellikle jeostratejik öneme hasıl altyapı projelerine yatırım yaparak bölgede karşılıklı bağımlılıkları arttırabilirler. Ancak bu potansiyellerin gerçekleşebilmesi büyük ölçüde BRICS ve üyelerinin, bölgesel anlaşmazlıkları ve zorlukları çözmek adına yenilikçi platformlar oluşturabilme kabiliyetlerine bağlı.

Yeni Üyeler BRICS’ten Ne Bekliyorlar?

Diğer taraftan bu dört ülke, BRICS gibi önemli bir küresel grubun parçası olmayı, temelde küresel ve bölgesel konumlarını güçlendirmek için önemli bir adım olarak görüyorlar. Yine de her yeni üye, kendi özgün motivasyonlarına sahip. Örneğin İran için, BRICS üyeliği ABD öncülüğündeki yaptırımlara karşı bir denge unsuru olarak görülüyor. Bu açıdan BRICS üyeliği, İran’ın Rusya ve Çin'in de yer aldığı Şanghay İşbirliği Örgütü'ne yakın zamanda üye olmasına benzemekte. Bu anlamda İran için BRICS üyeliği, ABD öncülüğündeki bu politik baskı ve yaptırımlar karşısında bazı güvenlik ve koruma arayışına dönük stratejinin bir parçasıdır. Öte yandan, diğer yeni üyeler için, BRICS üyeliği yeni küresel dönüşümde daha fazla opsiyon ve büyük güç rekabetinde ulusal çıkarlarını daha iyi koruma anlamına geliyor.

Bölgesel olarak, 2011'de başlayan ayaklanmalar, bölgede iç savaş, otoriter restorasyon ve radikalizmin yükselişi gibi bir dizi istikrarsızlığı tetikledi. Bu aynı zamanda bölgenin geleneksel güçleri Libya, Mısır, Suriye ve Irak’ın iç istikrarsızlıkları nedeniyle bölge siyasetinde güç kaybetmesiyle ve yerlerini İran, Körfez devletleri ve Rusya gibi rakip aktörlerin almasıyla eşzamanlı olarak gerçekleşti. Aynı dönemde ise ABD’nin bölgedeki askeri ve ekonomik hegemonyasının görünümü büyük bir değişime uğradı. Bir yandan ABD’nin Irak ve Afganistan’dan çekilmesi ve 2008-9 küresel finansal krizi gibi gelişmelerin etkisiyle bölgedeki siyasi, askeri ve ekonomik etkisi zayıflarken, diğer yandan Batı dışı ekonomik güçlerin, özellikle Çin'in bölgede iktisadi ve Rusya’nın askeri varlıkları arttı. Tüm bu gelişmeler, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerini seçeneklerini açık tutmaya, tüm taraflarla aynı anda ilişki kurarak korunmaya sevk ediyor.

Ayrıca ekonomik çıkarlar da Mısır ve Körfez ülkelerini BRICS üyelikleri konusunda motive ediyor. Mısır kamu harcamaları ve artan borçları nedeniyle BRICS'i mali bir can simidi, İran ise küresel ticarette izolasyonu aşmasına olanak sağlayacak bir platform olarak görürken, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri için BRICS ekonomik çeşitlendirme için iyi seçenekler sunuyor. Her iki Körfez ülkesi de son yıllarda aktif olarak ekonomilerini hidrokarbon bağımlılığının ötesine taşımaya ve alternatif, sürdürülebilir gelir kaynakları yaratmaya çalışmaktalar. Mısır, BAE ve Suudi Arabistan arasındaki bu iktisadi yaklaşım farkları BRICS bünyesindeki Yeni Kalkınma Bankasına yaklaşımlarında açıkça görülmektedir. Mısır için Yeni Kalkınma Bankası, IMF veya Dünya Bankası gibi yerleşik kurumlara kıyasla, potansiyel olarak daha az koşulla çok önemli bir fon kaynağı. BAE ve Suudi Arabistan ise Yeni Kalkınma Bankası ile öncelikle bir borç veren olarak ama aynı zamanda ortak finansman fırsatları ve BRICS ülkeleri içinde daha geniş pazar erişimi için ilişki kurma arzusundalar. Öte yandan bu iki petrol zengini Körfez ülkesinin BRICS’in Yeni Kalkınma Bankasına sağlayacağı kredi ve finans desteği, özellikle Ukrayna’da devam eden savaş, Rusya'ya yönelik yaptırımlar ve bankanın karşılaştığı uyum zorlukları göz önünde bulundurulduğunda, bankanın kredi itibarına olumlu katkı sağlayacaktır. 

Mısır'ın BRICS üyeliği, aşırı enflasyon ve kronik ticaret açığı gibi ciddi ekonomik sorunlar yaşadığı bir dönemde gerçekleşiyor. Mısır için BRICS üyeliği alternatif finans desteği  ve yeni yatırım olanakları demek. Fakat bu aynı zamanda, özellikle Çin’e karşı ülkenin ticaret açığının artması riskini de doğurmaktadır. Bu riske rağmen Mısır’da hükümet özellikle bazı alanlarda dedolarizasyona sıcak bakıyor. Bir süredir Mısır, Rusya ve Hindistan arasında buğday ve pirinç gibi stratejik malların ticaretinin yerel para birimleriyle yapılması konusunda görüşmeler devam ediyordu ve BRICS üyeliği bu görüşmeleri hızlandırabilir. Benzer şekilde, Suudi Arabistan finans bakanı, ABD dolarının yanı sıra diğer para birimlerinde ticaret yapmayı değerlendiklerini açıklamıştı. Körfez ülkeleri ile Hindistan arasında da ticaretin yerel para birimleri ile gerçekleştirilmesi adına görüşmeler bir süredir devam ediyor. Sonuç olarak şu ana kadar ikili olarak devam eden bu görüşmeler, BRICS ülkelerinin kendi rezerv para birimini oluşturma tartışmalarına katkıda bulunabilecek eğilimi güçlendirme potansiyeline sahip.

BRICS’in Bölge İçin Getirdiği Fırsatlar ve Zorluklar

Bu beklentilerin de ötesinde, Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve İran'ın BRICS’e üye olmaları, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesindeki güç dengelerini ve bölgesel dinamikleri etkileme ve hatta dönüştürme potansiyeli de taşıyor. Bu potansiyellerden en öne çıkanı, BRICS'in Kuzey Afrika ve Ortadoğu genişlemesinin ticaret yollarını ve yatırım fırsatlarını çeşitlendirmesidir. Özellikle Çin ve Hindistan olmak üzere BRICS ülkeleri, küresel altyapı geliştirme adına oldukça aktif bir politika izliyorlar ve her iki ülkenin de farklı yeni küresel ticari rotalar oluşturmaya yönelik mega projeleri bulunuyor. Her ne kadar her iki ülke de BRICS üyesi olsalar da bu iki ülkenin mega projeleri birbirlerinin alternatifi ve hatta rakibi olarak tasarlanmaktalar. Dahası Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi de Hindistan’ın Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) Projesi de Körfez üzerinden Ortadoğu’dan geçiyor. 

BRICS genişlemesinin özellikle Körfez ayağı hem Çin’e hem de Hindistan’a Körfez ve Akdeniz’de ikili stratejik ilişkilere kıyasla daha fazla yeni jeostratejik olanaklar sağlıyor ve bu olanaklarla her iki ülkeyi bölgede daha aktif bir şekilde görebiliriz. Bu BRICS üyeleri tarafından finanse edilen veya teknik olarak desteklenen yeni altyapı ve kalkınma projeleri dalgasını tetikleyebilir, bu da ulaşım, enerji ve telekomünikasyon alanlarına önemli yatırımlar anlamına gelir. 

Yine de bu yarışta Çin’in daha fazla avantaja sahip olduğunu iddia etmek mümkün.  Çin ve Körfez ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin son on yılda dönüştürücü bir değişim geçirdiği ve ticaret, iş dünyası ve siyaset üzerinde geniş çaplı etkiler yarattığını görüyoruz. 2010 ile 2021 arasında Çin ile Körfez ülkeleri arasındaki ticaret yaklaşık 90 milyar dolardan 180 milyar dolara yükselerek ikiye katlandı. Bu yükseliş trendi bölgenin tamamı için de geçerli. Benzer şekilde, 2022 yılında Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile Çin arasındaki toplam ticaret 505 milyar dolara ulaşmış ve son on yılda %76 oranında artmıştır. Ticari ilişkilerdeki bu yoğunluk, Çin'in artan enerji talebi ve hem Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin hem de özelde Körfez ülkelerinin Çin'den tükettiği tüketim mallarının ithalatındaki büyük artışla bağlantılıdır. Çin’in ekonomik nüfuzunu arttırdığı diğer bölgelere kıyasla özellikle Körfez ülkelerinin nispeten daha avantajlı olduğunu, Çin’den ithalatın petrol ihracatı ile görece dengelendiğini söylemek mümkün. Çin'in 2022'de Körfez ülkelerinden ithal ettiği ham petrolün miktarı toplam ithalatının %41'ine ulaşmış ve bu oran on yıl öncesine göre ciddi bir artış göstermiştir. Bu durum, Körfez ülkelerinin Çin için enerji güvenliğinde kritik bir öneme sahip olduğunu gösteriyor. Ancak, uluslararası petrol piyasalarındaki değişen dinamikler nedeniyle, Körfez'in Çin'in ham petrol karışımındaki payının yakın gelecekte bir miktar azalabileceğini de not etmek gerekiyor. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali nedeniyle Batı yaptırımlarına maruz kalan Rusya, diğer pazarlara, özellikle Hindistan ve Çin'e ulaşmak zorunda. 

Fakat Çin’in Hindistan ve diğer aktörler karşısındaki en önemli avantajı, Körfez ülkelerinin 2030 Vizyonları ile de uyumlu olacak biçimde ekonomik çeşitlenmeye ve dijitalleşmeye katkı yapacak sektörlerdeki yeni yatırımları ve girişimleridir. Bu yeni kalkınma politikalarının bir ayağı enerji kaynaklarının dönüşümünü kapsıyor ve Çin’in bu alandaki yatırımları 2023 yılında önceki yıllara kıyasla ciddi bir artış gösteriyor. Çinli şirketler, 2022 yılında Suudi Arabistan’da sekiz yeşil enerji projesi yürütürken bu sayısı 2023 yılında tahmini 16,2 milyar dolar değerinde 22 projeye yükseldi. Benzer şekilde Birleşik Arap Emirlikleri de teknoloji ve üretime yönelik sektörlerdeki yabancı doğrudan yatırımları arttırmayı hedefliyor. 2022 yılında tarihinin en yüksek yabancı doğrudan yatırımları seviyesini yakalayan BAE’de aslan payını Çin aldı. 

Sonuç itibariyle BRICS üyeliği Körfez ülkelerine, Çin ve Hindistan rekabetinden doğan zorlanmaları yönetebilecekleri alternatif ekonomik ve politik kanallar sağlayacaktır. Yine de bölgesel ittifaklar ve stratejilerin yeniden hizalanması açısından mevcut ve gelecek zorlukların çözümü çok kolay görünmüyor. Bu gelişmenin nihai etkisi, bu ülkelerin mevcut BRICS üyeleriyle birlikte, karmaşık ekonomik, politik ve stratejik çıkarların etkileşimini küresel düzlemde nasıl yönettiklerine bağlı olacak.

NEBAHAT TANRIVERDİ YAŞAR

Tunus, Libya ve Mısır başta olmak üzere Kuzey Afrika ülkeleriyle ve Türkiye'nin Afrika ile ilişkileri üzerine çalışmalar yapan Nebahat Tanrıverdi Yaşar, Berlin ve Ankara merkezli serbest bir araştırmacıdır. 2015 yılından itibaren bağımsız araştırmacı olarak çalışmalarına devam eden Tanrıverdi Yaşar, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde (ORSAM) araştırmacı (2010-2015), Berlin'deki Alman düşünce kuruluşu SWP’nin Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Çalışmaları (CATS) Programında IPC-Stiftung Mercator misafir araştırmacı (2020-2021) ve CATS konuk araştırmacısı (2022-2023) olarak çok sayıda çalışmalar gerçekleştirmiştir.