×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Cezayir Yeni ve İddialı Bir Dış Politika mı Benimsiyor?

Cezayir, son yıllarda cesur adımlar atarak dış politikasını daha proaktif bir karaktere dönüştürmeye çalışıyor. Ancak uzun yıllardır tarafsızlık ilkesi üzerinden şekillendirdiği ilişkilerini dönüştürmesinin önünde yapısal engeller var.
CEZAYİR 2019 yılından itibaren derin bir dönüşüm süreci içinde. Cezayirliler Başkan Abdülaziz Buteflika'nın'nın görevde beşinci dönem için aday olma niyetini duyurmasını protesto etmek için sokaklara dökülmüş ve bu süreç de Buteflika'nın istifasına neden olmuştu. Hirak olarak isimlendirilen bu protesto hareketi net bir platforma veya tutarlı taleplere sahip siyasi bir varlığa dönüşemeden, küresel pandemi dönemindeki kapatmalarla neredeyse tamamen yok oldu. Hirak'ın sona ermesi, Başkan Abdülmecid Tebbun yönetimindeki yeni hükümetin enerjisini sokak protestolarının ötesine odaklamasına ve Cezayir'in dış politikasını öncelemesine olanak tanıdı. 

Cezayir geleneksel olarak bölgesel ve küresel siyasette oldukça ölçülü ve ihtiyatlı bir dış politika izlemesi ile biliniyor. Bağlantısızlar hareketinin bir üyesi olarak ülke, çoğu zaman Batı karşıtı, anti-kapitalist ve hatta bölgesel hedefleri konusunda dar görüşlü olarak tanımlanıyor. Cezayir’in bu dış politik tercihi, Arap Baharı sonrasında çok sayıda yeni bölgesel gelişme ve risklerle test edildi. Arap Baharı sonrası hem Libya ve Sahel bölgesinden bir dizi güvenlik tehdidi ve istikrarsızlık baş gösterdi hem de buralarda bölgesel ve küresel aktörlerin nüfuzları arttı. Böylece Cezayir’in çevresi hem dönüştü hem de kalabalıklaştı. Ancak Cezayir, neredeyse on yıl boyunca dış politikasında bu hızlı dönüşüme ayak uyduracak bir çeviklik gösteremedi. 

Küresel jeopolitik ve jeoekonomik bağlam değişiyor ve pek çok bölgesel aktör çoklu hizalanma izleyerek dış politikalarındaki müttefiklerini çeşitlendirmeye ve bağımlıklarını dengelemeye çalışıyor. Cezayir, son yıllarda daha cesur adımlar atarak dış politikasını dönüştürmeye çalışsa da uzun yıllardır tarafsızlık ilkesi üzerinden şekillendirdiği ilişkilerini dönüştürmesinin önünde engeller var. En ciddi engeller ise mevcut diplomatik bakışı ve kabiliyetlerinden kaynaklanmakta. Yine de Cezayir’in önünde yeni fırsat pencereleri bulunuyor ve Cezayir de dış politikasında geçmişe nazaran daha cesur adımlar attığı bir dönüşüm süreci içinde.

Ukrayna Savaşının Araladığı Fırsat Penceresi

Son yıllarda Cezayir’in yeni ve iddialı bir dış politika benimseyerek bölgede önemli bir oyuncu olmak için adımlar attığını görüyoruz. Cezayir’i bu değişime zorlayan birtakım dinamikler var. Bunlardan ilki Libya’daki iç savaşın Cezayir sınırına, Türkiye, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya gibi aktörleri ve askeri faaliyetleri taşımasıyla ilişkili. Cezayir’in mevcut dış politikası Libya’daki ve Akdeniz’deki stratejik rekabetin dışında kalarak dönüşen bölgesel güç dengesinde marjinalleşmesine neden olmuştu. 

Bir diğer önemli dinamik ise Sahel bölgesinden kaynaklı. Akdeniz ve Kuzey Afrika’da yaşanan tektonik değişime benzer şekilde, Sahel bölgesinde Mali iç savaşıyla birlikte dengeler değişti. Bir yandan bölge terör örgütlerinin güvenli bölgesi haline geldi, diğer yandan terörle mücadele kapsamında bölgedeki AB ve ABD askeri varlıkları ve faaliyetleri arttı. Bunu son yıllarda artan Rusya etkisi, Wagner’in bölgedeki operasyonel ağını genişletmesi ve en son olarak da darbeler silsilesi takip etti.

Lakin Cezayir’i dış politikasını köklü bir biçimde gözden geçirmeye ikna eden dinamiklerin sonuncusu, fakat belki de en önemlisi Ukrayna Savaşı oldu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş ile birlikte pek çok Avrupa ülkesi için Rus gaz kaynaklarına olan bağımlılıklarını azaltmak önem kazandı. Cezayir de stratejik bir tedarikçi olarak öne çıkmaya başladı. Böylece Cezayir küresel enerji piyasalarındaki değişikliklerin yarattığı fırsatlardan yararlanarak ekonomik ve politik güçlerini esnetmeye başladı. Savaş öncesinde Cezayir, İtalya’nın ikinci büyük doğalgaz tedarikçisiydi; ancak geçtiğimiz yıl Rus gazını ikame ederek ilk sıraya yükseldi. 2023 yazında Fransa, Cezayir ile görüşerek gaz tedariklerini %9’dan %50’lere çekmek için müzakerelere başladı. İspanya ile yaşanan diplomatik gerilim nedeniyle Cezayir’in gaz tedariki durdurmasından evvel, İspanya Cezayir’den gaz ihracatının %25’e yükseltmişti. Cezayir şu anda Avrupa'da tüketilen tüm doğal gazın %11'ini sağlıyor ve Afrika'nın en büyük doğal gaz ihracatçısı. 

Ukrayna'daki savaş ayrıca küresel enerji fiyatlarının aniden yükselmesine neden oldu ve Cezayir hükümetine, daha aktif ve çok yönlü dış politikasını destekleyebilmesine sağlayacak ciddi bir finansal güç sağladı. IMF, 2022'de Cezayir'in dokuz yıl aradan sonra ilk bütçe fazlasını kaydedeceğini ve uluslararası rezervlerin 53,5 milyar dolara yükseleceğini tahmin etmişti. Bu 2021'e göre 6,8 milyar dolar artış demek. Bu trendin 2028 yılına kadar devam edeceği tahmin ediliyor. 

Cezayir hükümetinin kendi tahminlerine göre ülke ekonomisinin 2024 yılında %4,2 büyüme kaydetmesi bekleniyor. Ayrıca Avrupa’nın enerji tedarikçilerini ve kaynaklarını çeşitlendirme politikası AB, İtalya ve Almanya başta olmak üzere Cezayir’e önemli yatırımlarını haber veriyor. İtalyan ENI şirketine ek olarak, Alman VNG de Cezayir Ulusal Enerji Şirketi Sonatrach ile yapılan orta vadeli anlaşma kapsamında Cezayir'den gaz ithalatına başlayacak. Buna ek olarak Cezayir ve Almanya, hidrojen akışının sağlanması için ortak bir görev gücü kurmak istiyor. Cezayir ise 2040 yılına kadar AB'nin hidrojen talebinin %10'unu karşılamayı umuyor.

Akdeniz’den Afrika’ya Yeni Ufuklar ve Riskler

Bu mali esneklik, Cezayir'in başta Tunus Devlet Başkanı Kays Said olmak üzere müttefiklerine finansal destek sunabilmesine olanak tanıdı. Cezayir, Şubat 2020'de Tunus Merkez Bankası'na 150 milyon ABD doları tutarında mevduat yatırdı. Cezayir’in Tunus'a bu yardımı sonraki yıllarda da devam etti ve Cezayir Tunus’a 2021'de 300 milyon dolar, 2022'de ise 200 milyon dolar kredi artı 100 dolar hibe olmak üzere ek 300 milyon dolar daha sağladı. Cezayir ayrıca Tunus'a indirimli fiyatlarla akaryakıt ve gaz satıyor. Cezayir’in Tunus’a sağladığı bu mali destek, IMF ile kredi görüşmelerine devam eden ve AB ile mülteci anlaşması için masaya oturan Said’e manevra alanı sağlamış oldu. 

Cezayir'in bölgedeki yeni güçlü varlığı ve Avrupa enerji piyasalarındaki etkisi yeni beklentileri de beraberinde getiriyor. Daha önce Cezayir'in bölgesel çatışmaların çözümündeki sınırlı etkisinin değişmesi, Libya ve Batı Sahra'da merkezi bir rol üstlenmeye çalışacağının işaretlerini de veriyor. Ağustos 2021'de Cezayir, Libya İstikrar Girişimine yeni bir soluk getirmek için Afrika Birliği ve Arap Birliği temsilcilerinin yanı sıra bölgenin dört bir yanından dışişleri bakanlarını ağırlamıştı. Libya girişimlerini devam ettiren Cezayir, önümüzdeki günlerde üçlü Tunus-Cezayir-Libya toplantılarının düzenleneceğini ve bu üçlü zirvelerin her üç ayda bir gerçekleşeceğini duyurdu. Cezayir'in Libya'da baş arabulucu pozisyonu için Fransa, İtalya, Almanya, Mısır ve BAE ile rekabet etme çabası, ilişkilerine yeni dinamikler ekleyecek. 

Ayrıca önümüzdeki dönemde artan finans gücünü ve jeopolitik önemini iyi yönetebilirse, Cezayir Akdeniz'de önemli bir oyuncu olarak ön plana çıkabilir. Cezayir’in enerji boru hatları üzerinden hem Kuzey Afrika’yı hem de Sahel bölgesini Avrupa’ya bağlaması, Akdeniz’in enerji jeopolitiğinin dönüşümünde stratejik rolünü de arttıracaktır. Son dönemde İtalya ile ilişkileri yakınlaşan Cezayir’in Avrupa enerji tedarikindeki yüzdesini arttırma vizyonu, genel olarak AB ve Avrupa ülkeleriyle ilişkisini dönüştürme ihtimalini de gündeme getiriyor. Uzun yıllar boyunca Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkeleri ile ilişkileri, tarihsel güvensizlikler nedeniyle sınırlı kalmaktaydı; ancak Avrupa ülkeleri ile ilişkilerin değişen doğası, bu durumu tamamen tersine çevirebilir. Buna ek olarak, Cezayir ve Türkiye ilişkilerinin geleceği de olumlu ya da olumsuz hangi minvalde seyrederse seyretsin Akdeniz jeopolitiğini etkileyecektir. Cezayir Devlet Başkanı Tebbun'un Mayıs 2022'de Türkiye'ye yaptığı resmi ziyarette yapılan açıklamalar, her iki ülkenin Libya, Filistin, Sahel ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi siyasi konulardaki ortak tutumlara sahip olduğu yönündeydi. Siyasi açıdan asıl soru ise, Batı Sahra meselesinde ve Cezayir ile Fas arasındaki dengede Türkiye'nin tarafsızlığını koruyup koruyamayacağıdır.

Cezayir’in Mısır ile ilişkileri hem Akdeniz hem de Kuzey Afrika bölgesi içindeki güç dengesi açısından daha stratejik hale gelmekte. Kahire özellikle son zamanlarda Libya’da etki alanını genişletmeyi başardı. Libya iç savaşında Doğu Libya’daki siyasi ve askeri aktörleri destekleyen Mısır’ın Libya'nın doğusundaki güçlerin komutanı General Halife Hafter ile yakın ilişkileri bulunuyor. Ayrıca Kahire Libyalı rakip gruplar arasında uzlaşmaya varmak için çeşitli girişimlere ev sahipliği yapmakta. Bu nedenle de Cezayir'in Libya’da etkin olma girişimleri ve siyasi uzlaşıya aracılık etme çabaları, Mısır'la bölgesel bir rekabete neden olabilir.   

Fas’ın Batı Sahra Sorununda kendi lehine diplomatik kazanımlar elde etmesi, Cezayir’in yeni stratejiler geliştirmesine ve Fas ile rekabetinin canlanmasına neden oldu. Batı Sahra sorunu, Cezayir'in Fas'ın bölge üzerindeki iddiasına karşı bağımsızlık hareketi Polisario Cephesi'ni desteklemesi nedeniyle merkezi bir çekişme noktası oluşturuyor. Bu destek sadece ideolojik değil, aynı zamanda Cezayir'in, Fas'a yönelik stratejik tehdit algısını da yansıtıyor. Cezayir ile Fas arasındaki diplomatik kriz Avrupa'ya uzanan doğal gaz boru hattına sıçramış ve bu boru hattındaki gaz akışını kesmişti. Cezayir'in İspanya ve Portekiz'e doğal gaz taşımasına olanak tanıyan Fas ile boru hattı sözleşmesini yenilememe kararı, enerji politikasını jeopolitik nüfuz aracı olarak kullanmaya yönelik daha geniş bir stratejiyi yansıtıyor. Cezayir'in çıkarlarını savunmak için bölgesel enerji dinamiklerini doğrudan etkileme yeteneğini önümüzdeki dönemde daha sık kullanması oldukça olası. 

Dahası, finansal açıdan güçlenen Cezayir yeni kaynakları ve artan jeopolitik önemi ile Afrika Birliği ve Arap Birliği'nde de kendine bir manevra alanı ve politik destek arayışına girmiş durumda. Fas, Polisario Cephesi'nin Batı Sahra Cumhuriyeti olarak Afrika Birliğine üye olmasının ardından 1984 yılında Afrika Birliğinden ayrılmış ve ancak 2017 yılında geri dönmüştü. Bu tarihten itibaren de Fas, Afrika Birliği içinde etkisini oldukça arttırmış görünüyor. Bu nedenle de Cezayir hem örgüt içinde hem Afrika ülkeleri ile ilişkilerini derinleştirerek bu etkiyi dengelemek istiyor. 

Küresel Siyasette Yeni bir Denge Arayışına Doğru mu?

Cezayir’in bu denge arayışı daha kapsamlı bir şekilde Cezayir’in ittifaklarına daha fazla denge getirerek ABD ve Çin ile bağları yeniden canlandırmasını da kapsıyor. Cezayir öncelikle Pekin ile bağlarını derinleştiriyor. Cezayir bu başarısını Çin ile Kuşak ve Yol girişiminin ortak geliştirilmesine yönelik bir yönetim planı imzalayarak sürdürdü. Öte yandan Mart 2022'de Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman ayrı ayrı Cezayir'e giderek Devlet Başkanı Tebbun ile görüştü. Her ne kadar ABD ile görüşmelerden müspet sonuçlar çıkmasa da bu görüşmeler Cezayir'in dış politikasında yeni bir esnekliğe işaret ediyor. Sömürge döneminden kalan endişe ve güvensizlikten ötürü ABD ve Avrupa ülkeleri ile ilişkilerini belli bir sınırda tutan Cezayir için hem bu esneklik hem de enerji politiğin ivmelendirdiği Avrupa ülkeleri ile yakınlaşma yeni bir denge arayışının habercisi olabilir.

Öte yandan Cezayir tüm eleştirilere rağmen Rusya ile askeri ilişkilerini arttırarak devam ettiriyor; ancak ilişkileri sadece askeri konularla sınırlı tutmayıp çeşitlendirmeye de devam ediyor. Rusya’ya uygulanan ambargolar sonrasında, Rusya, Fransa’nın yerini alarak, Cezayir’in birinci tahıl tedarikçisi haline geldi. Rusya’nın yatırımları enerji, ilaç, ulaştırma, lojistik ve altyapı gibi sektörlere doğru genişlemiş durumda. Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanlığına göre ikili ticaret hacmi 2022'de neredeyse %70 arttı. Cezayir, Rusya'nın Afrika'daki ikinci büyük ticaret ortağı olmuş durumda.

Yine de iki ülkenin işbirliğinin merkezinde askeri konular olmaya devam ediyor. Kıtanın en büyük askeri birliklerinden birine sahip olan Cezayir, silahlarının büyük kısmını Rusya'dan alıyor ve dünyanın üçüncü büyük Rus silah ithalatçısı konumunda. 2009-2018 yılları arasında Rusya ile Cezayir arasındaki silah satışları neredeyse %129 arttı. İki ülke rutin olarak ortak askeri tatbikatlara katılıyor ve Rus gemileri Cezayir limanına sık sık uğrak yapıyor. 

Öte yandan Cezayir’in Sahel bölgesine yönelik artan angajmanı, Rusya ile ilişkilerini de dönüştürüyor. Her ne kadar Cezayir, Rusya’nın Libya politikası ile Wagner üzerinden Sahel ülkelerinde artan askeri angajmanına açıktan muhalefet edip eleştirse de buralarda Rusya ile işbirliği geliştirme ihtimali hiç az değil. Rusya için Cezayir, uluslararası politikada Batı ile Doğu arasındaki rekabette ve Mağrip bölgesinde stratejik önem taşıyor. Bu nedenle de Rusya’nın bölgesel işbirliği konusunda da istekli olması mümkün. 

Yine de Cezayir’in önünde diplomatik yeteneklerini test edecek zorluklar bulunuyor. Cezayir’in Sahel'deki gaz ve diğer maden rezervlerine erişimi, mevcut dış politika aktivizmi ve Avrupa ülkeleri ile yakınlaşması açısından oldukça stratejik önemde. Fakat Sahel ülkelerindeki darbelere ABD ve AB üyelerinin vereceği yanıt, ilişkilerin geleceği açısından belirleyici bir rol oynayacaktır. 

Öncelikle Sahel kuşağı boyunca gerçekleşen darbeler AB askeri misyonlarını ve Avrupa nüfuzunu bölgeden püskürttü. Benzer şekilde ABD’nin de bölgedeki operasyon ve faaliyetleri bu gelişmeden olumsuz etkilendi. Son yirmi yıldır Sahel’deki terörle mücadele operasyonları, Cezayir ile Batı arasında müspet ilerlemelere neden olmasa da ortak çıkarlar üzerinden güvenliğe odaklı ve sınırlı işbirliği yaratabilmişti. Şimdi ABD, AB veya AB üyelerinin Sahel’deki darbelerin geri çevrilmesine yönelik girişimleri, istikrarsızlaştırma potansiyeli nedeniyle Cezayir ile ilişkilerini de etkileyecektir. ABD'nin Cezayir'in rakibi Fas'la, özellikle de Batı Sahra konusundaki çatışmayla ilgili stratejik uyumu göz önüne alındığında, Cezayir’in önümüzdeki dönemde Avrupa içindeki çatlaklara odaklanarak müttefikler edinmesinin olası bir durum olduğu söylenebilir. 

Cezayir geçmiş yıllara kıyasla daha proaktif tanımlanabilecek bu dış politikaya rağmen, Rusya ve Çin’e nispeten daha yakın olması beklenen bir tarafsızlık politikasını büyük oranda koruyacaktır. Çok kutupluluk içinde bir yandan bölge ülkeleri, Türkiye ve İran gibi orta büyüklükte güçlerle ilişkilerini derinleştirerek ABD, Rusya, Çin ve AB ile ilişkilerini dengelemek; diğer yandan da elde ettiği yeni finansal kaynaklar ve jeopolitik önemi kullanarak bölgesel statüsünü dönüştürmek, Cezayir’in izlediği mevcut dış politik atılımın ana hatlarını oluşturuyor. 

NEBAHAT TANRIVERDİ YAŞAR

Tunus, Libya ve Mısır başta olmak üzere Kuzey Afrika ülkeleriyle ve Türkiye'nin Afrika ile ilişkileri üzerine çalışmalar yapan Nebahat Tanrıverdi Yaşar, Berlin ve Ankara merkezli serbest bir araştırmacıdır. 2015 yılından itibaren bağımsız araştırmacı olarak çalışmalarına devam eden Tanrıverdi Yaşar, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde (ORSAM) araştırmacı (2010-2015), Berlin'deki Alman düşünce kuruluşu SWP’nin Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Çalışmaları (CATS) Programında IPC-Stiftung Mercator misafir araştırmacı (2020-2021) ve CATS konuk araştırmacısı (2022-2023) olarak çok sayıda çalışmalar gerçekleştirmiştir.