×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Gazze, Batı’nın Çifte Standardı İçin Bir Ders: Unutulmayacak!

İsrail’in Gazze katliamına Batılı yönetimlerin seyirci kalması, gelinen noktada acımasız ve kısa bir hakikate işaret ediyor: İnsan hakları evrensel değil ve uluslararası hukuk keyfi olarak uygulanmakta!
İNSANLAR uzun süre akıllarından çıkaramayacakları şeylere şahit oldu. Bu yüzden, “uluslararası topluma” duyulan güven asla eskisi gibi olmayacak.

İsrailli rehinelerin ve Filistinli mahkumların ailelerine kavuşma görüntüleri oldukça umut vericiydi. İsrailli yetkililer açıkça Filistinlilerin mahkum yakınlarına kavuşmaktan duydukları “sevinç gösterilerini” bastırmaya çalışsa da mahkumların serbest kalması ve İsrailli rehinelerin güven içinde evlerine dönmesi küçük de olsa bir umut vadediyordu. Ancak en büyük beklenti olan kalıcı ateşkesin sağlanması durumunda dahi son aylarda yaşananları unutmak kolay olmayacak.

Birkaç hafta önce sosyal medyada yayınlanan kısa bir video aklımdan çıkmıyor. Videoda Gazzeli bir adam, muhtemelen kendisine ait olan bir çocuğun ceset parçalarının olduğu iki plastik torba taşıyor. Görüntülerde başka detaylar da var. Mesela, adamın yüzündeki ifade ya da etraftakilerin adamın ne taşıdığını fark ettiklerinde gözlerini kaçırmaları. Bu ayrıntılar şimdi sık sık ve beklenmedik bir şekilde aklıma geliyor. Elbette, katliamın Gazze dışındakiler üzerindeki psikolojik etkisi ne kadar yoğun olursa olsun ayrıcalıklı bir durum. Çünkü, tüm olan biten sadece ekranlarımızda gerçekleşiyor. Ancak yine de bu görüntülerin kalıcı bir yanı var. Bombardımanda yaralananları tedavi ederken kocasının cesediyle karşılaşan doktorun ya da tozla kaplı bebeğini son kez göğsüne bastıran babanın görüntüsü gibi.

Günlük hayatın akışı içinde ve sosyal medya paylaşımlarında, aklını kaybetme noktasına geldiğini söyleyen insanlar görüyorum. Bu insanlar gördükleri şeyleri asla unutamayacaklarını söylüyorlar. Uykularının kaçtığını ve kendi çocuklarıyla ilgilenirken rahatsız edici bir suçluluk duygusu hissettiklerini söylüyorlar. Tabii, hissedilen duygu sadece üzüntüyle değil, aynı zamanda tüm bu olan bitenin bu kadar uzun süre devam etmesine duyulan şaşkınlıkla açıklanabilir. Yine de izlemeye devam ediyorlar. Çünkü, izlemeyi bırakmak çaresiz olduğunu kabullenmektir. Bu da hiçbir şey yapamayacağınız ve ardından o adalet düşmanına yenik düşeceğiniz gerçeğine boyun eğdiğiniz anlamına gelir. Üstelik, bu tür bir tükenmişlik hali daha şimdiden yerleşmeye başlamış gibi görünüyor.

Kabul edilmesi oldukça zor olan gerçek şu ki yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Milletvekilinize yazabilirsiniz, yürüyüş yapabilirsiniz ya da protesto edebilirsiniz. Ancak, katliam durmuyor. Dahası, ABD ve İngiltere gibi ülkelerdeki siyasi liderler bu kanlı çatışmayla ilgili açıklamalarında ürpertici derecede soğukkanlı bir dil kullanıyorlar. Bu gerçekdışı dil, sivilleri korumak için “mümkün olan her türlü önlemin” alınmasını talep ederek katliamın gerçekliğinin üstünü örtüyor. Sakinlikleriyle tanınan BM yetkililerinin kendilerini kaybedercesine ağır ifadeler kullanmaları da gerçeğin ne olduğunu söylememe konusundaki bu tuhaf ısrarın doğrudan sonucu gibi görünüyor. Gerçekse şu; Gazze’de ateşkesin sağlandığı güne kadar 14,532 kişi hayatını kaybetti. [Bugünse 20’000’i aşan bir katliam var ortada.]

İşte, az önce bahsettiğim aklını kaybetme hissi de buradan geliyor. Batılı güçler, hatırladığım kadarıyla ilk kez, ilkeli bir kurallar sistemini savunduklarını inandırıcı bir şekilde ortaya koyamıyor. Basitçe şunu söylüyor gibiler: “İstisnalar var.” Bu son derece açıklanamaz bir durum ve yeterince açıklanamaz hale gelene kadar devam edecek. Daha kötüsü ise bunun ne zaman gerçekleşeceği İsrailli yetkililerin elinde.

Diğer taraftan, neden bu kadar çok masum insanın ölmesi gerektiğine dair ikna edici açıklamalar bulamamanın bir başka sebebi de olayların çok hızlı bir şekilde tırmanmış olması. Gazze’ye yönelik saldırıların hızını ayarlamak, gerekçeler hazırlamak ve her şey bittiğinde kayıpların zamanla unutulacağını ummak için zaman yoktu. Sonuç olarak, Gazze eşi benzeri görülmemiş yoğunlukta bir çatışmaya sahne oldu. New York Times’a göre, “uzmanlar, İsrail saldırılarındaki ölüm hızının bu yüzyılda çok az örneği olduğunu söylüyor.” Bir askeri uzman ise kariyeri boyunca buna benzer bir durumla karşılaşmadığını ifade etti. Öte yandan, bölge o kadar yoğun bir nüfusa sahip ki sivillerin sayısı aşırı yüksek. Bu noktada sivil kayıplara gerekçe olarak Hamas’ın zayıflatılması gösteriliyor. Ancak, bunun gerçekleştiğine dair güçlü kanıtlar ortaya konmuş değil.

Dolayısıyla, geçtiğimiz birkaç haftada yaşananlar, uluslararası hukukun nasıl göstermelik bir nitelik taşıdığına dair hızlandırılmış bir ders niteliğinde. Irak’ta olanın aksine burada, ölümlerin artması, acımasız saldırıların kimseyi daha güvende kılmadığının anlaşılması ve sonuç olarak güven ortamının ortadan kalkması yıllar almadı. Dahası, Gazze’de yaşananlar gerçek zamanlı, hatta bazen canlı yayımlanıyor. Bombardımanlar o kadar acımasız ve yoğun ki birçok aile tamamen yok oldu. Yerlerinden edilen binlerce kişi çocuklarını derme çatma kızaklarla sürükleyerek taşımak zorunda kaldı. Tabii, bir de çocukların manevi gücü var. İki aydan kısa bir süre içinde sayısı 6 bine ulaştığı tahmin edilen çocuk ölümlerinin ötesinde, çocukların Unicef’in “dünyada çocuk olmak için en tehlikeli yer” dediği kuşatma altındaki Gazze’de yetim kalmaları, yerlerinden edilmeleri ve gıdadan mahrum bırakılmalarını kastediyorum.

İnsanlar mantıklı olmayan pek çok şeye inandırılabilir, ancak bunun bir sınırı var. Siyasette rıza büyük oranda toplumsal mutabakatla sağlanır. Bu mutabakata göre, ortalama vatandaşın boyunu aşan ve hükümetin kontrolünün ötesinde olan şeyler vardır. İşte, “Orta Doğu’daki tek demokrasiyi” apaçık ortada olan bir şeye, yani 7 Ekim’de olanların dehşet saçarak ortadan kaldırılamayacağına ikna etmek bunlardan biri değildir. Sonuç olarak ders, acımasız ve kısa: İnsan hakları evrensel değil ve uluslararası hukuk keyfi olarak uygulanmakta.

Bu işin sonu nereye varır bilmiyorum. Ancak, kesin olarak söyleyebileceğim tek şey şu ki insanlar uzun süre unutamayacakları şeylere şahit oldu. Yaşanan kırılgan ve geçici ateşkes ince bir umut ışığı saçmış olsa da aynı zamanda dünyayı bir karanlığa sürüklemiş oldu. Bu karanlık henüz son şeklini almadı ama çok geçmeden alacak.


Bu yazı 27 Kasım 2023 tarihinde The Guardian’da “The war in Gaza has been an intense lesson in western hypocrisy. It won’t be forgotten” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.