×
ARAP DÜNYASI
23.08.2023

ANALİZ

İsrail’in Yeni Siyaseti: Güçlü Hükümet Zayıf Yargı!

İsrail parlamentosu, Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini büyük ölçüde sınırlandırmayı amaçlayan yasa teklifini kabul etti. Yasa, ülkede hükümet kararlarının Anayasal Yargı tarafından denetimini ortadan kaldırıyor.
İSRAİL PARLAMENTOSU (Knesset), 24 Temmuz’da Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini büyük ölçüde sınırlandırmayı amaçlayan bir dizi yasa teklifinin ilkini kabul etti. Parlamentodaki oylamada, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı koalisyonun tüm üyeleri, yasa teklifi lehinde oy kullandı. 120 üyeli parlamentoda gerçekleşen oylamada aleyhte oy çıkmazken 64 kabul oyu kullanıldı. Zira muhalefet milletvekilleri, yasanın oylandığı son oturumu boykot etti ve oylamaya katılmadı. Yasa, mahkemenin hükümet kararlarını “makuliyet” gerekçesine dayanarak bozma yetkisini neredeyse tamamen ortadan kaldırıyor.

Koalisyonun yaklaşık sekiz ay önce reform tasarısını sunmasından bu yana yüz binlerce İsrailli protesto için sokaklara döküldü. Buna rağmen Netanyahu’nun müttefikleri, son yıllarda Yüksek Mahkeme’nin aşırı müdahaleci olduğu ve yetkilerinin kısıtlanması gerektiği konusunda ısrarcı olmaya devam etti. Tasarıya karşı çıkanlar ise bu reformların İsrail demokrasisini zayıflatacağını ve çoğunluk egemenliğine dayanan bir yönetim getirme riski taşıdığını görüşünde.

Hükümet kanadı tüm bu eleştirilere karşı kayıtsız tavrını sürdürdü. Nitekim, Netanyahu, İsrail ordusundaki binlerce yedek subayın gönüllü hizmetlerini bırakacağını açıklamasına rağmen oylama öncesinde güvenlik endişelerini dile getirmek isteyen Genelkurmay Başkanının görüşme talebini reddetti. Öte yandan, ABD Başkanı Joe Biden oylamayı erteleme ve muhalefetle uzlaşıya varma çağrısı yaparken Beyaz Saray konuyla ilgili “talihsiz” nitelemesinde bulundu. Ancak Başbakan, İsrail’in en yakın müttefikinden gelen bu uyarıyı da dikkate almadı.

Hükümetin tüm reformları yasalaştırma girişimlerinin geniş muhalefet karşısında tıkanmasının ardından Netanyahu, anayasal değişiklikleri uzlaşı yoluyla yürüteceğine yönelik defalarca söz vermişti. Fakat, bu sözler gerçekleşmedi. Netanyahu’nun uzlaşıdan vazgeçmesinde liderlik ettiği koalisyondaki radikallerden gelen baskı oldukça etkili oldu. Bunun sonucunda, hükümet, bu yılın başlarında yasalaşmasını umduğu dört yasa tasarısından bir tanesini seçerek birkaç hafta içinde parlamentodan aceleyle geçirme yoluna gitti.

Yasa tasarısıyla ilgili son oylamalar yapılırken Netanyahu ve nispeten ılımlı görülen Savunma Bakanı Yoav Gallant, uzlaşı sağlamak için son bir hamleyle oylamayı ertelemeye çalıştı. Ancak, sertlik yanlısı Adalet Bakanı Yariv Levin ve koalisyonun diğer aşırı sağcı üyeleri, değişikliğin derhal kabul edilmemesi halinde istifa edecekleri tehdidinde bulundu. O sırada, Levin’in meslektaşlarını azarladığı görülürken, Netanyahu asık suratlı bir şekilde sessizliğini korudu.

Kısa süre önce hastanede tedavi gören ve kalbine pil takılan Netanyahu’nun müttefiklerini ertelemeye ikna edememesi, gücünün artık sınırlı olduğunun kanıtı niteliğinde. Bu durumda, aşırı dinci ve milliyetçi kanadın aşırıcılık yanlısı siyasetini neyin dengeleyeceği konusu belirsizliğini koruyor. Oylamanın ardından Levin, bu reformu İsrail yargı sisteminin iyileştirilmesinin “ilk adımı” olarak nitelendirdi. Ancak yeni yasa, bakanlara başsavcıyı görevden alma hakkı tanıyor. Bu da bağımsız hareket eden savcıları yerine hükümete yakın bir atama yapılabileceği tehdidiyle karşı karşıya bırakıyor. Böyle bir tehdidin somut karşılığı, her ne kadar kendisi şiddetle reddetse de Netanyahu’ya yönelik yolsuzluk suçlamalarının tekrar gözden geçirilmesine yönelik taleplerde görülüyor.

Ayrıca, yargı reformu bu kadarla sınırlı değil. Ekim ayında yasama tatilinin ardından parlamento tekrar açıldığında, koalisyon hükümeti, Yüksek Mahkeme yargıçlarının atanmasında kontrolü ele almayı sağlayacak bir yasa tasarısı sunmayı planlıyor. Oylamanın hemen ardından yaptığı açıklamada Netanyahu, bu konuda da uzlaşma yoluna gideceğinin sözünü verdi. Ancak, müttefiklerinin herhangi bir uzlaşmaya sıcak bakmadığı ve Başbakanın etkisinin çok az olduğu biliniyor.

Öte yandan, İsrail, yeni tasarıların gündeme gelme zamanını beklemeden patlak verecek bir anayasal kriz tehlikesiyle karşı karşıya. Daha şimdiden birçok insan hakları örgütü yeni yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş durumda. Yargıçlar hala hükümet kararlarını denetleme yetkisine sahip olsa da bu yetki, oldukça sınırlı. Bu durumda, yeni yasanın anayasaya aykırı olduğuna karar verirlerse hükümetle çatışmaya girmiş olacaklar.

Oylamanın ardından patlak veren şiddetli protestolar Kudüs, Tel Aviv ve ülkenin başka yerlerinde kargaşaya neden olurken, ülkelerinin diktatörlüğe kaydığını düşünen göstericiler sokakları terk edeceğe benzemiyor. Bu da tüm yedek birlikler ve filoların işlemez hale geleceğini gösteriyor. Büyük şirketler protestolar nedeniyle işyerlerini kapatırken sendikalar genel greve gitmeyi planlıyor. Sonuç olarak, İsrail’i fırtınalı bir yaz bekliyor.


Bu yazı, The Economist’de 24 Temmuz 2023 tarihinde “A blow against Israel’s Supreme Court plunges the country into crisis” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.