×
İNGİLTERE
27.10.2023

ANALİZ

Siyaseti Kurtarmak: Kimden, Neden ve Nasıl?

İngiltere’de siyasetin kişisel çıkar kaynağına dönüşmesi ve bunun popülizm perdesiyle örtülmesi, ılımlı Muhafazakârlığı yok ederken merkez siyaseti çürümeye sevk etti. Ancak yine de sadece siyaset, Muhafazakârları ve merkez siyaseti kurtarabilir.
RORY STEWART’ın “Politics on the Edge” adlı anı kitabını okuyanlar, bir Fransız’ın, Paris sokaklarında terleyen, kusan ve hayal kırıklığına uğrayan bir Japon ziyaretçiyle karşılaşmasının nasıl bir şey olduğuna dair fikir sahibi olacaktır. “Paris sendromu”, yıllarını Fransa’nın başkentini hayal ederek geçiren turistlerin, Louvre Müzesi’nin yanı sıra sokarlarında evsizlik, umumi tuvalet ve köpek pisliklerinin de bulunduğu bir şehri gördüklerinde yaşadıkları hayal kırıklığını anlatıyor. Eski Uluslararası Kalkınma Bakanı ve muhafazakâr merkeziyetçi İngilizlerin gözde ismi Rory Stewart ise bir “Westminster sendromu”ndan muzdarip. Yıllarca, siyasette kariyer yapma özlemi, imkânsız beklentilere yol açmış olabilir. Ancak gerçekler, Stewart’ı biraz deliye döndürmüş gibi görünüyor.

Stewart’ın eylül ayında yayınlanan anı kitabı, onun ılımlı, anti-popülist ve merkeziyetçi ruh halini ortaya koyan üç kitaptan en görkemlisi. Stewart’ın hayranlık duyduğu bir başbakan olan Theresa May, “Gücün Kötüye Kullanımı” üzerine çarpıcı bir kitap yazmıştı. Stewart’ın övgüyle bahsettiği eski kabine bakanlarından David Gauke ise “Merkez Sağ Meselesi” başlıklı bir deneme derlemesinin editörlüğünü yaptı.

Üçü de “popülizmin” yükselişinden ve Muhafazakar Parti’nin başına gelenlerden büyük bir rahatsızlık duyuyor. Üçü de Brexit’in İngiltere’de ele alınış biçiminden umutsuzluğa kapılıyor; dahası yarı gerçekler, yalanlar ve kurnazlıklarla iktidara gelen (ve Stewart ile Gauke’yi partiden atan) Boris Johnson’dan nefret duyuyor. Üçü de İngiliz siyasetine ilişkin kitaplarını, kumdan kalesi tombul, sarışın erkek kardeşi tarafından çiğnenmiş bir çocuğun aciz öfkesiyle kaleme alıyor. Hepsinden önemlisi, üçü de çoğu zaman kirli ama her zaman ihtiyaç duyulan siyaset sanatını küçümsüyor.

Stewart, May ve Gauke’un anlatımına göre, Britanya’nın sorunlarının temelinde sinik siyaset yatıyor. David Gauke kitabında, Brexit yanlısı bir meslektaşının, bunu açıklamak için en zarar verici anı beklediğini söylüyor. Rory Stewart’ın mükemmel Westminster vizyonu, küçük parti politikaları tarafından kirletilmemiş bir vizyonu ifade ediyor. Ona göre politikacılar milletvekili olmak için çok uzun zaman harcıyor ve sonra da Westminster’da ilke ve kariyer ilerlemesinin birbirine zıt olduğunu görerek parti liderlerine çok uzun süre yalakalık yapıyor. Kısacası, politikacılar siyaset için çok fazla zaman harcıyorlar.

Tuhaf bir şekilde siyasetin zirvesine yükselmiş biri olarak Theresa May, Stewart’ın işaret ettiği bu durumdan nefret ediyor. “Gücün Kötüye Kullanımı” adlı kitabında, Brexit anlaşmasını onaylamayı reddeden milletvekillerinin konumlarını nasıl kötüye kullandıklarını anlatıyor. May, İşçi Partisi’nin anlaşmayı reddederek kendisini ulusal çıkarların önüne koymasından şikâyet ediyor.

İngiltere’nin Avrupa’dan çok fazla koptuğunu düşünen Muhafazakar milletvekilleri de benzer bir yol tercih etmişti. İngiltere’yi AB’ye mahkûm bıraktığını düşünen Muhafazakar milletvekilleri de aynı şekilde davranmıştı. May’in gücün kötüye kullanılması olarak adlandırdığı şey, basitçe siyasetin başarısızlığıdır. May bir siyasetçiydi. Onları ikna etmek onun göreviydi. Ancak başarısız oldu.

Aynı şekilde, siyasi geçmişe yönelik naif bakış, bugüne de naif bir bakışa yol açıyor. Gauke Brexit’in bölücü siyasetinden üzüntü duyuyor ve bunun Muhafazakarların savunduğu istikrarlı ve kesin siyasete ters düştüğünü söylüyor. Oysa Margaret Thatcher’ın sendikalara ve solcu İşçi Partisi’ne karşı savaş başlattığı 1980’lerde böyle bir istikrar yoktu. Johnson’ın bölücü siyaseti bir sapmadan ziyade bir geri dönüştü. Merkeziyetçilerin günahı, kendilerini siyasetin üstünde görmeleri, iktidar için çıplak yumrukla mücadele etmek yerine tarafsız gerçekler dünyasında hareket etmeleri gibi duruyor.

Siyaseti bir cevaptan ziyade bir sorun olarak görmek, Stewart’ın hem “olmayacak” hem de “gereksiz” çözümler üretmesi anlamına geliyor. Ona göre Parlamento’da radikal bir revizyona gidilmelidir: Milletvekili sayısı 100’e düşürülmeli ve önemli ulusal meseleler dışındaki tüm kararlar yerel düzeyde alınmalı. Karmaşık sorunlar yurttaş meclislerine havale edilmeli; çünkü profesyonel politikacıların başarısız olduğu yerlerde seçmenlerden oluşan rastgele jüriler başarılı olacaktır. Seçim sisteminde nispi temsile geçiş, Muhafazakârlar ve İşçi Partisi’nin İngiliz demokrasisi üzerindeki kıskacını gevşetecektir.

Ülkeyi iyileştirmek isteyen ılımlı Muhafazakârlar için çok daha kolay bir yol var: Partilerinin kontrolünü geri almak. Muhafazakâr milletvekilleri düşünür olmaktan ziyade takipçidirler. Yalnızca son on yılda, büyük bir kısmı Cameron yönetiminde sade metropolit-liberallerden Johnson yönetiminde savurgan Brexitçilere dönüştü; May yönetiminde ise kısa bir süre Tek Ulus tipleri olarak kaldılar. Ilımlı bir dönüş de aynı şekilde uysalca takip edilecektir.

Onlara Katılamıyorsan, Onları Yen

Plan belli. Jeremy Corbyn yönetimindeki İşçi Partisi radikal kanadına boyun eğmişti; şimdi ise Sir Keir Starmer yönetiminde merkeziyetçiler üstünlük sağlıyor. Sir Keir, liderliğe adaylığını koyarken İşçi Partisi’nin solcu üyelerine hitap etmek için Corbyn’siz Corbynizm vaat etti. Yüksek gelirlilerden daha yüksek vergi alınmasından kamu hizmetlerinin kamulaştırılmasına kadar neredeyse tüm bu politikalardan vazgeçildi. Sir Keir’in yönetiminde görev yapan Corbyn partiden ihraç edildi. Sir Keir’in İşçi Partisi lideri olarak görev yaptığı dönem, Stewart, May ve Gauke’nin üzüleceği ve Johnson’ın alkışlayacağı nefes kesici bir siyasi sinizm performansıdır. 

Sonuç olarak ılımlılar artık İşçi Partisi’ni yönetiyor. Görünen o ki bu basit siyaset Sir Keir’i yüksek bir yere getirmiş durumda.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, May, Avam Kamarası’nda itaatkâr bir şekilde oturuyor ve kaşlarını kaldırmasının yeterli olacağını umuyor. Gauke muhtemel bir başbakan olarak anılıyordu. Şimdi New Statesman adlı siyasi dergide serbest gazeteci olarak çalışıyor. Stewart 2019’da Parlamento’dan ayrıldı; eğlenceli kitaplar yazıyor ve popüler bir podcaste ev sahipliği yapıyor. Buna karşın Sir Keir’in Downing Street’te oturması muhtemel. Belki de kirli siyaset her şeye rağmen buna değer.


Bu yazı, The Economist web sitesinde 14 Eylül 2023 tarihinde “Centrists need to stop worrying and learn to love politics” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.