×
ABD
15.03.2025

ANALİZ

"Kral Olacak Adam" ya da Amerikan Otoriterliğine Giden Yol!

ABD Başkanı Donald Trump Amerikan siyasetinde başkanlığın gücünü kökten değiştirmeye, onu geniş yetkilerle donatmaya çalışıyor. Soru şu: Bunu nasıl yapıyor, bu konuda ne kadar ileri gidebilir ve bununla nasıl mücadele edilebilir?
GÖREVDEKİ İLK kasırga ayında Donald Trump, seçmen tabanını coştururken rakiplerini sersemletmiş durumda. Trump yıldırım savaşlarıyla başkanlığı Amerikan yönetimin baskın gücü haline getirmeye çalışıyor. Soru şu: Bu konuda ne kadar ileri gidecek ve cumhuriyeti nereye götürecek?

Trump ve muhalifleri arasındaki kavga Amerika'nın temel karakteri üzerine. Başkan Trump, devlet bürokrasisinde israfı, dolandırıcılığı ve suistimali temizleyeceğini söylüyor, ancak rakipleri federal hükümeti mahvettiği konusunda uyarıyor. Trump, dünya için barış ve ABD için refah getireceğini söylüyor; rakipleri, Batı'yı güçlü tutan ittifakları parçaladığı konusunda uyarıyor. Trump, Amerika'yı yeniden harika yaptığını öne sürüyor; rakipleri, ülkeyi anayasal bir krize ve hatta Trumpçı bir otokrasiye sürüklediği konusunda uyarıyor.

**
Bir ay geçti. Trump, Amerikan yönetiminde başkanlığın gücünü dönüştürmek için büyük bir çaba sergiliyor. Trump bunun için iki yol kullanıyor. İlki başkanlık kararnameleri, ikincisi ise bürokrasi üzerinde kontrol.

Başkanlık kararnameleri

Trump, politika yapım süreçlerinde seçilmiş yasama organına güvenmiyor ve yasamanın yetkilerini zayıflatmaya ve yönlendirmeye çalışıyor. Yasama kararları yerine, kararnameler (Beyaz Saray artık " başkanlık eylemleri " olarak adlandırıyor) yoluyla tek taraflı olarak politika yapma yetkisini kullanmaya öncelik veriyor.

Bu noktada Trump, Amerikan siyasetinin geniş alanlarını tek taraflı olarak yeniden şekillendirmek için çok sayıda başkanlık kararnamesi yayınladı. Trump bu kararnameleri hem muazzam başkanlık gücünü kullanmanın hem de göstermenin bir yolu olarak görüyor.

Bürokrasi üzerinde kontrol

Trump, yasama organının yürütme organını örgütlemek ve başkanlık kontrolünden bağımsız kurumlar oluşturmak için yasayı kullanmasına izin vermiyor. Aksine, Trump, yürütme organının hem organizasyonu hem de personeli üzerinde tartışmasız bir hakimiyet kurmaya çalışıyor. Bu, Trump’a bilgi toplama ve yasal kovuşturmaları kontrol ederek siyasete hükmetme konusunda muazzam bir güç veriyor.

Trump, Adalet Bakanlığı ve Federal Soruşturma Bürosu'nun başına kilit sadık kişileri atadı. Ayrıca bazı kurumları tamamen kaldırarak ve bazılarındaki işgücünü büyük ölçüde azaltarak yürütme organını yeniden yapılandırmayı amaçlıyor.

**
Trump'ın her hareketi, gücün kendisine kişisel olarak verildiğine inandığını gösteriyor ve ayrıca daha fazlasını toplamaya kararlı olduğunu teyit ediyor. Yasama organını görmezden gelerek, ülkeyi kararnamelerle yönetmeye çalışıyor. Başkanın Kongre tarafından federal hükümete tahsis edilen bütçeyi geri çekebileceğini iddia ediyor. Amerika’nın kurucu babaları, yönetim sisteminde gücün yasama erkinde toparlanmasını öngörürlerken Trump yasama erkini zayıflatma çabasında. Trump'ın 70'e yakın kararnamesinin bir kısmı, açıkça anayasaya aykırılık taşıyor. Dolayısıyla Trump yargı ile de bir güç denemesi arıyor gibi.

Nereye baksanız aynı şey. Hükümet departmanları, Trump'ın kişisel otoritesine bağımlı hale getiriliyor. Bu kurumsal belirsizliğe ve öngörülemezliğe giden bir yol. Washington Post, istihbarat ve kolluk kuvvetlerinde üst düzey görevlere yapılacak atamalar için adaylara, Trump'ın 2020'deki seçimi kazandığına ilişkin iddiasını destekleyip desteklemediklerinin sorulduğunu bildirdi. Trump ayrıca, Adalet Bakanlığı'nı siyasetten uzak tutmak için tasarlanmış Watergate sonrası güvenlik önlemlerini de ortadan kaldırdı. Bakanlığın ilk icraatlarından biri, savcılardan New York Belediye Başkanı Eric Adams'a yönelik yolsuzluk suçlamalarını düşürmelerini istemek oldu. Ancak bu talep, sadece, Adams, Trump'ın taleplerini yerine getirdiği sürece geçerli olacak.

Dış ilişkilerde de Trump, kendisine miras kalan yükümlülüklerden kurtulmak istiyor.  Amerika, Dünya Sağlık Örgütü gibi çok uluslu kuruluşlardan (Amerika’ya getirdikleri yükümlülükler dolayısıyla) ayrılıyor. Gümrük vergileri tehdidini yabancı hükümetler üzerinde nüfuz kazanmak için kullanıyor. Gümrük vergileri aynı zamanda içeride firmaların Trump’a bağımlılıklarını artırarak onu güçlendiriyor. Rusya'yı kucaklayarak bir tabuyu yıkarken, Avrupa ile ittifakını pazarlık konusu yapıyor.

Böyle maksimalist başkanlık hırslarının benzeri ABD tarihinde mevcut. Trump cumhuriyete hükmetmek isteyen ilk kişi değil. Franklin Roosevelt 3.700'den fazla Başkanlık Kararnamesi imzalamıştı. New Deal’ı zorla kabul ettirirken, altı ayını Yüksek Mahkeme'yi bastırmaya çalışarak geçirdi. Güç, son otuz yıldır Kongre'den Beyaz Saray'a doğru kayıyor. Bürokratlardan gücü geri alarak gerçek demokrasinin yeniden tesis edilmesini isteyen uzun bir Cumhuriyetçi gelenek var. Amerika her zaman BM tipi kurumlar tarafından bağlanmaktan çekinmiştir.

Trump bürokrasi için yeni hedefler koyma hakkına sahip. Ayrıca, onu dürüst ve verimli hale getirme görevi de var. Bill Clinton'ın hükümeti basitleştirme çabası 420.000'den fazla federal işi ortadan kaldırmıştı. Şimdi de Pentagon dahil olmak üzere, Amerika'yı 21. yüzyıl savaşına hazırlamada başarısız olan departmanların silkelenmesi gerekiyor.

Ancak, hükümet amaçlar kadar araçlarla da ilgili. İşte tam da bu noktada Trump'ın eleştirmenleri alarma geçmekte haklı. Bürokratik şok terapisi herhangi bir fayda sağlamadan önce çok fazla zarar getirecektir. Kamu görevlilerini sadakat testlerine tabi tutmak, karmaşık modern ekonomiyi yönetmenin teknik ayrıntılarını siyasallaştırır. Kamu görevlerini Adaleti Bakanının kaprisine tabi tutmak hukukun üstünlüğünü bozar. Gazze için yaptığı barış planı Filistinlileri kalıcı sürgüne zorlayacak ve en temel haklarının reddedilmesi anlamına gelecek. Trump her durumda pervasız bir zulüm sergilemiş olacak. Ne yazık ki, bu aynı zamanda bir güç elde etme yolu. Çünkü pervasızlık, gücün haklı olduğu fikrini temsil eder.

Ve bu fikir, Trump'ın başının derde gireceği yere işaret ediyor. Mahkemeleri ele alalım. Şu anda, başkan çoğunlukla istediğini elde ediyor. Ancak eyaletlerin kurumsal haklara sahip olduğu, çoğu vatandaş ve yatırımcının hala hukukun üstünlüğüne inandığı bir federal sistemde, mahkemeler yavaş hareket etseler bile güçlüdür. Yüksek Mahkeme, Trump'a istediklerinin önemli bir kısmını verecektir, ancak kesinlikle hepsini değil. İlkesel olarak, Trump yasal kararlara uyacağına söz verdi ve ardından Napolyon'dan alıntı yaparak şöyle dedi: "Ülkesini kurtaran kişi, hiçbir yasayı ihlal etmez."

Yüksek Mahkeme'ye yönelik bir meydan okuma, anayasal bir krize ve aynı zamanda yetkililer, seçmenler ve finans piyasaları arasında cumhuriyetin geleceği konusunda ikinci bir kavgaya yol açacaktır. Federal savcılar ve New Yorklu yetkililer Belediye Başkanı Adams ile yapılan anlaşmayı protesto etmek için istifa ederken, şimdiden bunun işaretleri görülmeye başladı.

Anayasal bir kriz olmasa bile, zaman içerisinde gerçekler kendisini hissettirmeye başlayacak. Trump ne iddia ederse etsin, gümrük vergileri ve bütçe açıkları aslında enflasyon yaratıyor. Piyasalar bunu çok iyi bilir. Tıpkı adalet sistemi kayırmacılık ve intikam aracı haline gelirse işletmelerin nasıl zarar göreceğini bilmesi gibi. Amerika'nın bürokrasisi hayati hizmetler sağlıyor; eğer bu bozulursa, vatandaşlar yardımsız kalacak. Amerikalılar yardım fikrinden hoşlanmayabilir, ancak küçük çocukların kendi adlarına acı çektirildiğini gördüklerinde ne hissedecekler? Belki de şu anda Trump'ın ilk ayını destekleyen seçmenler bunların hiçbirini umursamayacaktır. 

**
Mahkemeler Trump'ı durdurabilir mi?

Trump'ın Amerikan başkanlığını otoriterleştirme eğilimi, Amerikan anayasal düzenini zedeliyor.

Mahkemeler bu tür krizlerde doğal olarak "ilk müdahale eden kurumlardır." Birçok mahkeme Trump'ın kararnamelerinden bazılarını engelledi. Bu hukuki yanıt önemli. Ancak tek başına yeterli değil.

İlk olarak, ABD Yüksek Mahkemesi, başkanlık yetkilerinin genişletilmesine alt mahkemelerden daha fazla istekli olabilir. Örneğin, geçen yıl verdiği bir kararda Yüksek Mahkeme, Başkanın yönetime ilişkin yetki ve uygulamalarının cezai kovuşturmadan muaf olduğuna karar vererek yürütme yetkisinin genişletilmesine alan açmış oldu.

İkincisi, başkanlık kararnameleri kolayca geri çekilebilir ve değiştirilebilir. Bu, Trump ve hukuk ekibinin kararnamelerine itiraz edildiğinde yeniden ayarlama yapmasına ve Yüksek Mahkeme'ye götürüldüğünde reddedilmeyecek kararların geliştirilmesine olanak tanıyabilir.

Üçüncüsü, muhafazakâr sağın bazı kesimleri uzun zamandır çok daha güçlü bir başkan için mücadele ediyor. Örneğin, muhafazakâr çevrelerde yıllardır "üniter yürütme" fikri tartışılıyor. Bu fikir, esasen başkanın bürokrasiden savcılara ve FBI'a kadar tüm yürütme organını yönlendirebilmesi ve kontrol edebilmesi gerektiğine ilişkin bir yaklaşımı savunuyor.

Bu argümanlar Trump'ın eylemlerini haklı çıkarmak için zaten kullanılıyor. Elon Musk'ın dediği gibi, yürütme organını reform etmek için "halktan daha güçlü bir yetki isteyemezsiniz."

Dördüncüsü, Yüksek Mahkeme bazı kararnameleri engellese bile, Beyaz Saray'ın Yüksek Mahkeme’nin bu kararlarını görmezden gelmesi mümkün. Trump’ın “Ülkesini kurtaran hiçbir kimse, yasayı ihlal etmez” şeklindeki paylaşımı bunun ilk işareti. Başkan Yardımcısı JD Vance de yargıçların başkanın “meşru gücünü” engellemeye “izinlerinin olmadığını” öne sürdü.

Siyasi seferberlik

Trump'ın başkanlık yetkilerini agresif bir şekilde kullanması sadece anayasal bir kriz değil, aynı zamanda siyasi bir kriz. Trump’ın bu siyaset tarzına direniş, sadece mahkemelere bırakılamayacak bir mesele; Amerika'nın kilit siyasi kurumlarının da dahil olması gerekir.

Bu noktada başlanması gereken en belirgin yer Kongre. Milletvekilleri, başkanlığın gücünü kontrol etmek için anayasada kendilerine verilen yasal yetkiyi kullanmak üzere kararlı bir şekilde hareket etmek zorunda. Bu, Kongre'nin bütçe yapma yetkisinin yanı sıra başkanlık üzerindeki denetim yetkilerini de aktif bir şekilde kullanmasını içerecektir.

**
Trump, her türlü aşırılığı düşünecektir. Ancak bu fırtınalı zamanlarda Cumhuriyetçiler hem kendi çıkarları hem de vatanseverlik nedeniyle kısıtlama erdemini hatırlamak zorunda. Demokrat bir başkan seçilirse, Trump'ın ele geçirdiği yetkiler onlara karşı kullanılabilir.


Bu yazı The Economist’te “Donald Trump: the would-be king” başlığıyla ve The Conversation’da “Trump is ruling like a ‘king’, following the Putin model. How can he be stopped?” başlığıyla yayınlanan yazılardan hazırlanmıştır.